Türkiye
Sorunlu ama vazgeçilemiyor: Terörle Mücadele Kanunu
Türkiye'nin en tartışmalı yasalarından. Onlarca kez değişiklik yapıldı ama hala geniş yorumlara açık. Sorunun kaynağı ise kanunun en başından; ‘terör’ tanımından başlıyor.

türkiye’de 2007'den itibaren 5 yıl boyunca, siyasi görüşleri açısından toplumun önemli bir kısmını ilgilendiren davalar açıldı. ergenekon, pkk’nın çatı örgütü kck ve balyoz bunların başında geliyor. özellikle kürt hareketini etkileyen kck davaları diyarbakır ve istanbul başta olmak üzere birkaç ilde sürüyor. avukatları ve gazetecileri kapsayan ayrı davalar da var. kck davaları, gerek sanıkların sayısı gerekse de yargılanan bu kişilerin yargılamadan önceki görevleri ve meslekleri bakımından kürt sorununa yeni bir boyut ekledi.
kürt sorunu etkileniyor
14 nisan 2009’da 53 kişinin diyarbakır’da gözaltına alınmasıyla başlayan süreç bugün kck davaları olarak türkiye’nin gündeminde.
bu gözaltılardan yedi ay sonra hükümet kürt sorununun çözümü için demokratik açılım süreci başlattı. ancak kck davaları da beraberinde artış gösterdi.
diyarbakır’da görülen kck ana davası dışında istanbul, adana, erzurum, van, izmir başta olmak üzere birçok ilde de benzer davalar sürüyor.
istanbul’da devam eden üç ayrı kck davası var.
bdp’li siyasetçiler çoğunlukta
bu davaların öne çıkan özelliği ise haklarında soruşturma başlatılan ya da sürdürülen ve bütün bu davalarda yargılanan kişilerin çoğunluğunun dtp ya da sonrasında kurulmuş olan barış ve demokrasi partisi (bdp) yöneticileri, üyeleri, belediye başkanları veya bu çevrelerden olması.
soruşturmalar ile devam eden davalardaki olayların bir kısmı, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, dernek, sendika, oda, siyasi partilerde örgütlenme veya siyasi parti çalışmaları, yerel seçimlere katılmak, aday olmak, seçilmek, yerel yönetimlerde faaliyette bulunmak, toplantı ve gösteri yürüyüşü, dilekçe gibi siyasi hakların kullanımlarıyla ilişkili.
kck iddianamelerindeki ortak vurgu, “türkiye’de pkk’nın kontrolünde bağımsız bir devlet yapılanması” hedefi.
kck’dan yargılananların sayısı
adalet bakanlığı’ndan ocak 2013’te yapılan açıklamaya göre, kck soruşturmaları kapsamında açılan 113 kamu davası var. 900’ün üzerinde tutuklu, 2 binin üzerinde kişi yargılanıyor. bdp’ye göre ise rakam çok daha fazla; 5 bin’e yakın…
yargılananların 200’den fazlası milletvekili, muhtar, siyasi parti il ve ilçe başkanı, belediye meclisi üyesi, yani ‘seçilmiş’ kişiler. 10 bin sayfadan fazla da iddianame yazıldı.
11 nisan 2013’te kabul edilen dördüncü yargı paketinden sonra 288 kck tutuklusu tahliye edildi. ancak bu kişiler yeni düzenlemeden değil, tutukluluk sürelerinin dolması, hakimin takdir yetkisi gibi nedenlerden salıverildi. adalet bakanı sadullah ergin de nisan 2013'te kck tutuklularının “silahlı örgüt kurmak ve silahlı örgüt üyeliği”nden yargılandıkları için, dördüncü yargı paketinden yararlanamayacaklarını söylemişti. yani çözüm süreci başladıktan sonra açıklanan ilk yargı paketi kck tutukluları sorununa çözüm getirmedi. bu yüzden kürt siyasetçilerin gözü demokratikleşme paketinde.
farklı kesimlerden tutuklular
demokratikleşme paketini merakla bekleyen sadece kck tutukluları değil. protesto gösterilerine katılan ve yargılanan öğrenciler ve terör bağlantısı nedeniyle tutuklanan gazeteciler de paketten kendi durumlarını ilgilendirecek bir düzenlemenin beklentisi içinde.
kim terörist?
2013 yazında, istanbul taksim'den başlayan ve türkiye geneline yayıyan gezi parkı eylemlerinde de sık sık “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamaları gündeme geldi. “parasız eğitim” için gösteriler yapan öğrencilerin “silahlı terör örgütü üyesi olmak”la suçlandıkları davalar açıldı.
türkiye’de ergenekon, kck, balyoz gibi davalardan cezaevinde olan gazeteci, siyasetçi, avukat ve askerlerin çoğu “terör örgütü bağlantısı” ile suçlanıyor. davalar, ‘terör örgütü üyeliği’, ‘terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’, ‘hiyerarşi içerisinde yer almamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek’ten açılıyor. bu durum gazetecileri ve basın özgürlüğünü de etkileyebiliyor. her ne kadar ‘kitleleri silah ve şiddete yöneltmeyen propaganda faaliyetleri’ artık suç olmasa da gazeteciler yayımladıkları haberler nedeniyle davalara muhatap oluyor. çünkü şiddete yönelten örgüt propagandasıyla yöneltmeyen arasındaki çizgi kanundaki şekliyle bir hayli ince. örneğin örgüte ait amblemleri kullanmak gibi…
türkiye gazeteciler sendikası’na göre, cezaevlerinde 63 gazeteci var. 120'den fazla gazeteci de tutuksuz yargılanıyor. suçlamaların çoğu “terör örgütü” bağlantısı. adalet bakanlığı, bu kişilerin (3-4 kişi hariç) gazetecilik faaliyeti nedeniyle ceza almadığını belirtiyor.
terörle mücadele kanunu
terörle mücadele kanunu, ilk kez 12 nisan 1991'de kabul edildi. 1992, 1993, 1995, 1996, 1999, 2001, 2003 ve 2004 yıllarında değiştirildi. en kapsamlı revizyon 2006’da yapıldı. 2010'da 18 yaşından küçüklerin, yani türk ceza kanunu'nun “çocuk” saydığı kişilerin “terör suçlusu” gibi yargılanmasından vazgeçildi. 22 yılda bu kadar değişikliğe rağmen kanunda muğlak ifadeler var. önce yasanın terör tanımına bakmak gerekiyor:
“terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, anayasada belirtilen cumhuriyet’in niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, türk devleti’nin ve cumhuriyet’in varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”
dolayısıyla örgüt mensupları ya da örgüt adına suç işleyenler terör suçlusu sayılıyor.
10 geçici madde de içeren 25 maddeli bu kanunda, “terör örgütü üyeliği” konusunda suçlananlar için detaylı bir gerekçe yok. aksine, tmk'nın “terör suçlusu” başlığını taşıyan 2. maddesi ile şüphelinin “terörist” diye suçlanması kolaylaştırılıyor. zira 2. maddede, “terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır ve örgüt mensupları gibi cezalandırılırlar” hükmü yer alıyor. bu da kamuoyundaki “terörist” algısını güçlendiriyor.
uluslararası baskı
uluslararası gazetecilik örgütleri türkiye’de basın özgürlüğünün tehdit altında olduğunu savunan açıklamalar yaptı. gazetecileri koruma komitesi, türk hükümeti’ne yazdığı 16 eylül tarihli mektupta soruna çözüm bulunmasını istedi.
bm insan hakları komitesi’nin, türkiye’nin başlangıç raporu’na ilişkin sonuç gözlemlerinde (ekim-kasım 2012) terörle mücadele kanunu’nun uygulanmasıyla ilgili tespitler de var: ‘komite, 1991 tarihli ve 3713 sayılı terörle mücadele kanunu’nda yer alan bazı hükümlerin sözleşmeyle bağdaşmamasını kaygıyla karşılamaktadır. komite özellikle a) terör eylemi tanımındaki karışıklık; b) adil yargılanma hakkı üzerindeki geniş kapsamlı kısıtlamalar; c) oldukça yüksek sayıda insan hakları savunucusu, gazeteci ve hatta çocukların fikir ve düşüncelerini özellikle de kürt sorununa dair şiddet içermeyen tartışmalar bağlamında özgürce ifade etmelerinden dolayı terör mücadele kanunu kapsamında yargılanmasından kaygı duymaktadır.’
tmk’dan adalet bakanı sadullah ergin de şikayetçi. (24 ağustos 2013) başbakan yardımcısı bülent arınç da özellikle gazetecilerin tutukluluğundan rahatsız olduğunu açıkladı. yani hükümet yetkilileri de hukukçuların büyük bir kısmı da tmk’nın tamamen kaldırılmasını, terörle mücadele için gerekli ve uluslararası standartlarla uyumlu bazı hükümlerin türk ceza kanunu'na eklenmesini istiyor.
Yorumlar