hollanda’nın öncülü felemenk cumhuriyeti, 1600’lü yıllarda dünyanın önde gelen güçlerinden biriydi.

gemiciliğin ön plana çıkarak, deniz ticaretinin gelişmesi sayesinde refah seviyesi yükseldi.

ticaret amacıyla uzak diyarlara açılmak, felemenk cumhuriyeti’ni bilim ve kültür alanında da kalkındırdı.

özellikle rembrandt van rijn ve johannes vermeer gibi ustaların çevresinde gelişen resim sanatında ise gerçekçilik akımı öne çıktı.

‘altın çağ’ın ressamları, ilk defa fotoğraf makinesinin gerçekliğini yakalayan portrelere imza attı. bu portreleri ayrıcalıklı kılan yalnızca kilise ya da saray mensuplarına değil, ülkenin gelişmekte olan ekonomisinden nasibini almış, kimi tüccar, kimi pazarcı, kimi ise zanaatkar olan orta sınıf kentlilere ait olmasıydı.

sakıp sabancı müzesi’nde 22 şubat itibariyle açılan ‘karanlıkla işığın buluştuğu yerde: rembrandt ve çağdaşları - hollanda sanatının altın çağı’ adlı sergi, başta rembrandt olmak üzere, 17’inci yüzyıl hollanda resim sanatının temsilcilerini sanatseverler ile buluşturuyor.

sergi, rijkmuseum’un koleksiyonundan 59 sanatçıya ait 73 tablo, 19 desen ve 18 obje olmak üzere toplam 110 eserden oluşuyor. bunlardan 10 tanesi rembrandt’a ait.

serginin kapsamında düzenlenecek yan etkinlikler arasında eğitim programları, ücretsiz rehberli turlar, film gösterimleri ve sanat eserlerinin tespit edilme süreçlerinin tartışılacağı ‘rembrandt mı değil mi?’ başlık sempozyum yer alıyor. 

sergi 10 haziran’a kadar ziyaret edilebilir.

rijkmuseum'un en değerli eserleri

müzeye girer girmez duvarda osmanlı imparatorluğu ve felemenk cumhuriyeti’nin tarihçesinin yansıtan bir kronoloji sizi karşılıyor. ardından 17’inci yüzyılda yaşayan kentli flamanlar ile tanışıyorsunuz. sonra sayfiye yerlerine geçiyorsunuz. doğa, sanki o an oradaymışçasına gerçek bir şekilde karşınızda duruyor.

ardından şehir hayatında kısa bir tur atıyorsunuz. bir sonraki adımda dönemin felemenk evlerinin biraz daha yakından tanıyorsunuz.

serginin alt katında ise felemenk cumhuriyeti’ni dünyanın uzak diyarlarına taşıyan donanmaların resmedildiği tabloların yanı sıra bu ülkelerde tanıdıkları ve hem tarihlerine hem de sanatlarına şekil veren objeleri görmek mümkün. bunlardan bir tanesi de türkiye’den aldıkları, daha sonra ülkenin sembolü haline gelen lale.

yurtdışındaki bir müzeden önemli eserleri geçici sergiler kapsamında getirtmek oldukça zor, hatta bazen imkansız.

rijkmuseum büyük bir restorasyondan geçtiği için koleksiyonun önemli parçaları tüm dünyayı dolaşıyor.

hazırlık sürecinin 2.5 yıl sürdüğünü söyleyen ssm müdürü nazan ölçer, rijkmuseum koleksiyonundan aralarında baş yapıtların bulunduğu,  en önemli parçaları türkiye’ye getirdiklerinin altını çiziyor.

ölçer, türkiye’de daha çok tanındığını düşündükleri için rembrandt’a ağırlık verdiklerini söylüyor.

işığın ustası

‘işığın ve gölgelerin ressamı’ olarak anılan rembrandt, kompozisyonlarını yaratırken ışığı ana motif olarak kullanması ile tanınıyor.

aydınlık-karanlık kontrastlar ile tablolarında gerçekmiş hissini veren o derinliği yaratan rembrandt, boyayı kalın katmanlar halinde uygulayan tarzıyla da biliniyor.

serginin küratörü pieter roelofs da ‘17’inci yüzyıl ışığının ustası’ olarak tanımlıyor rembrandt’ı. işığı tabloların merkezine alınmasının, o zamana kadar uygulanmamış bir teknik olduğunu söylüyor.

roelofs’a göre, rembrandt’ı ayrıcalıklı kılan bir diğer özelliği de sıradan insanların gündelik yaşamlarındaki çok minik hikayeleri tuvaline yansıtabilmesi . “o hikayeleri idealize etmiyor. sadece insanların omuzları üzerinden, 17’inci yüzyıl felemenk cumhuriyeti’ndeki günlük yaşama bakıyor” diyor roelofs.

kaynak: al jazeera