Görüş

Büyükelçilik baskınından müzakere masasına İran-ABD ilişkileri

Farklı gerekçelerle uzlaşma ihtiyacı duyan İran ve ABD arasındaki müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması pek mümkün değil. Ama tarafların birbirine güvensizliği ve ulusal çıkar çatışmaları, nihai sonuca ulaşılmasını zorlaştırıyor.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani döneminde, ABD ile İran ilişkilerinde yeni bir bir safhaya geçildi. [Fotoğraf: EPA]

çok eskilerde değil, 24 şubat 2013 tarihinde düzenlenen 85. oscar töreni'nde, en iyi film ödülünü ben affleck'in yönettiği operasyon: argo (argo, 2012) isimli yapımın aldığı, abd başkanı barack obama'nın eşi michelle obama tarafından açıkladığında, tahran-washington ilişkilerine şimdikinden farklı bir siyasal atmosfer hakimdi.

iran islam devrimi’nin akabinde, 4 kasım 1979'da bir grup iranlı gencin tahran’daki amerikan büyükelçiliği’ni basıp buradaki görevlileri 444 gün rehin tutmasını konu edinen filme, amerikan sinema sanatları ve bilimleri akademisi'nin (ampas) ödül vermesi ve bunu abd başkanı’nın eşinin anons etmesi gayet dikkat çekiciydi. zira o sıralarda obama yönetimi, iran’a yönelik yeni yaptırım kararları almış, buna karşılık dönemin iran cumhurbaşkanı mahmud ahmedinejad, abd’yi hedef alan sert söylemler benimsemişti.

amerikan siyasi literatürüne rehine krizi adıyla geçen tahran’daki amerikan büyükelçiliği baskınının 35. yıldönümünde ise bambaşka bir tablo ile karşı karşıyayız. iran ve abd, 1979 iran islam devrimi’nden bu yana ilk kez doğrudan iletişim kanalı kurarak sorunlarını tehdit söylemleri üretme dışında müzakere yoluyla çözüm yolunda ilerliyor. iki ülke ilişkilerinin kısa bir zaman diliminde böyle köklü değişikliğe uğramasının sebeplerinin anlaşılması, sürecin geleceğini öngörmek noktasında önem taşıyor.

tahran'ı 2013'te batı ile müzakere masasına oturmaya zorlayan sebepler, temelde bm, ab ve abd tarafından alınan 3 boyutlu yaptırımlardan kaynaklanıyordu. 

by Bilgehan Alagöz

iran’ın temel hedefi: ekonomik sıkıntıları aşmak

1979’dan bu yana iran-irak savaşı (1980-88), körfez savaşı (1990-91), afganistan savaşı (2001) ve irak savaşı (2003) gibi büyük krizlerle karşılaşan iran dış politikası, tüm bu süreçlerde diplomasiyi birçok defa başarıyla işletebildi. özellikle haşimi rafsancani (1989-1997) ve muhammed hatemi (1997-2005) yönetimleri, iran’ın ortadoğu ülkeleri ve abd hariç, uluslararası toplum ile görece iyi ilişkiler kuruyor ve diyalog kanallarını açık tutuyordu. lakin ahmedinejad yönetimi (2005-2013), iran’ın bu yaklaşımında kırılma noktası teşkil etti.

tahran’ın hem ortadoğu başkentleri hem uluslararası toplum hem de washington ile ilişkilerinin fazlasıyla gerilmesi ve bunun doğurduğu sonuçlar sebebiyle ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığı özel önemi haizdir. bu gerginliğin iran'a başlıca yansıması, (birleşmiş milletler, avrupa birliği ve abd tarafından alınan) 3 boyutlu yaptırımlara uğraması yüzünden ekonomik sorunlar yaşamasıdıydı. tahran'ı 2013'te batı ile müzakere masasına oturmaya zorlayan sebepler, temelde o 3 boyutlu yaptırımlardan kaynaklanıyordu. 

iran’ın nükleer faaliyetleri ile ilgili olarak 2006’dan bu yana birleşmiş milletler güvenlik konseyi’nde bmgk) toplam 8 karar alındı. bm şartı 7. bölümü yani "barışın tehdidi" çerçevesinde alınması itibarıyla bütün devletleri bağlayıcı nitelik taşıyan bu kararların ilki, temmuz 2006 tarihli ve 1696 sayılı olup iran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmasını talep ediyordu.

aralık 2006’da alınan 1737 sayılı karar ise (önceki kararda belirtilen şekilde hareket etmemesi üzerine) iran’ın nükleer faaliyetleriyle ilintili özel ve tüzel kişilerin mal varlıklarının dondurulması ve bunu izlemekle yükümlü bir komitenin oluşturulmasını içeriyordu.

mart 2007’de çıkan 1747 sayılı üçüncü karar, mal varlıkları dondurulacak özel ve tüzel kişiler listesini genişletip bmgk’nın 5 daimi üyesi ile avrupa birliği yüksek komiserliği desteğiyle almanya’nın, iran ile müzakere etmesini prensipte kabul etti. 3 mart 2008 tarihli ve 1803 sayılı dördüncü karar; yasaklı özel ve tüzel kişilerin sayısını artırdı, iran’a nükleer enerji ve balistik füze malzemelerinin satışını yasakladı, yasaklı kişilere seyahat engeli getirdi. eylül 2008’de alınan 1835 sayılı beşinci karar, önceki tüm kararların geçerliliğini ifade etti. 

9 haziran 2010 tarihli ve 1929 sayılı altıncı karar; iran’a geniş kapsamlı bir silah ambargosu getirdi ve balistik füze yapımına yönelik her türlü faaliyetini yasakladı. bm kararlarını ihlal eden her türlü faaliyetini denetim altına aldı ve mal varlıkları dondurulacaklar listesine iran devrim muhafızları ordusu ve iran islam cumhuriyeti gemicilik hatları’nı ekledi. bu karar, içeriği en sert olanıydı.

haziran 2011'de çıkan 1984 sayılı yedinci karar ve haziran 2012’de alınan 2049 sayılı karar, 1929 sayılı kararı destekleyici mahiyetteydi. bunun devamında abd ve ab, iran’a karşı mevcut bm kararlarını tamamlayıcı tek taraflı yaptırım kararları aldı.

yaptırım kararları, iran ekonomisini derinden etkiledi. hasan ruhani’nin cumhurbaşkanlığına seçildiği haziran 2013’teki iran ekonomik verilerine baktığımızda, enflasyon ve işsizlik oranlarının büyük oranda yükseldiği ve gayri safi milli hasıla’nın (gsmh) azaldığı açıkça görülüyor. ruhani’yi uluslararası toplum, daha net ifadeyle abd ile uzlaşma masasına oturtan da işte bu tabloydu. iran ekonomisinin, o koşullarla sürdürülemeyeceği anlaşılmıştı. ruhani döneminde abd ve uluslararası topluma yönelik başlatılan kamu diplomasisinin özünde ekonomik güvenlik kaygıları yatıyordu.

ruhani ve ekibi, yaptırım kararlarının etkisini azaltıp kapsamlı bir ekonomik kalkınma planı uygulamayı hedefliyor. büyük oranda petrol ve doğalgaz gelirlerine bağımlı olan iran ekonomisinin gelir kalemlerinin çeşitlenmesi gerekiyor. bunun için yaptırımların hafifletilmesi elzem. iran’ın nihai karar alıcısı olan dini lider ali hamaney, ruhani ve ekibinin bu yöndeki çalışmalarını destekliyor. bu bağlamda önümüzdeki günlerde tahran-washington ilişkilerine iran’ın bakışının ekonomik kaygılar ekseninde belirleneceği söylenebilir.

iran, gerilim yaşadığı suudi arabistan ve israil’e karşı stratejik üstünlüğünü korumak için irak ve suriye’deki nüfuzunu azaltmama gayreti içinde. iabd ise daha ziyade bölgedeki müttefiklerinin güvenliği ve küresel liderliğini muhafaza etmeyi önceliyor.

by Bilgehan Alagöz

abd’nin iran politikasının odak noktası: güvenlik

afganistan ve irak savaşları ile ortadoğu ve asya’ya uzun süreli muharip güç konuşlandıran abd, 2012’de yenilediği savunma stratejisi kapsamında, buralardan artık çekileceğini, özellikle ortadoğu'dan gelebilecek tehditlere karşı müttefikleriyle işbirliği süreçlerini çalıştırmayı önceleyeceğini belirtti. washington, yeni güvenlik siyasetini formüle ederken afganistan ve irak'tan çekilmeyi hedeflemişti. ortadoğu’da arap baharı olarak adlandırılan halk hareketleri henüz başlamış ancak ne yöne evrileceği ortaya çıkmamış, irak ve suriye topraklarında, irak ve şam islam devleti (işid) gibi bir örgüt varlık göstermemişti.

bugün ise işid, hem iran hem de abd’nin ortadoğu’daki çıkarlarını tehdit ediyor. bu da iki devleti ister istemez ortak tavır benimsemeye zorluyor. fakat iran ve abd’nin işid kaynaklı tehdit algısında farklılıklar mevcut.

iran, gerilim yaşadığı suudi arabistan ve israil’e karşı stratejik üstünlüğünü korumak için irak ve suriye’deki nüfuzunu azaltmama gayreti içinde. irak ve suriye'deki işid tehdidi, iran’ın bölgedeki nüfuzunu kırması sebebiyle hayati nitelikte. abd ise bölgedeki müttefiklerinin güvenliği ve kendi küresel liderliğini muhafaza etmeyi önceliyor.

irak merkezli ve küresel ölçekli bir terör yapılanmasının büyük risk oluşturduğu washington, işid politikasını belirlerken, müttefikleri üstünden güvenlik tesis edebilmeyi hedefliyor; tahran ise doğrudan politika oluşturabiliyor, suriye’deki rejimle doğrudan işbirliğine girebiliyor.

tüm bunlar etrafında, iran-abd ilişkilerini nasıl bir geleceğin beklediğine dair birçok farklı görüş mevcut. iyimserler; tahran-washington hattında bambaşka bir döneme girildiği, iran ve 5+1 (bmgk daimi üyeleri ve almanya) ülkeleri arasındaki nükleer müzakerelerin başarıyla sonuçlanacağı ve iki devletin yoğun ekonomik ve siyasi ilişkilere gireceğini öngörüyorlar. karamsarlar; iran’da rejim değişmedikçe abd ile ilişkilerin hiçbir şekilde düzelmeyeceği ve nükleer müzakerelerde başarının mümkün olmadığını düşünüyorlar. doğru düşünce biçimi, bu ikisi arasında bir yerde duruyor.

farklı gerekçelerle uzlaşmacı bir siyaset içine girme ihtiyacı duyan iran ve abd arasındaki nükleer müzakerelerin başarısızlığa uğraması pek mümkün değil. ancak tarafların birbirlerine güvenmemeleri ve ulusal çıkar çatışmaları, müzakerelerde nihai sonuca ulaşılmasını çok zorlaştırıyor. iran ve 5+1 ülkeleri müzakerelerinden kasım 2014'te muhtemelen önemli bir karar çıkacak ama bu, nihai karar olmayacak.

iran’ın nükleer programını uluslararası denetim altında tutacak önlemlerin alınması karşılığında yaptırım kararları hafifletilecek ve iran ekonomisinin uluslararası piyasalara entegrasyonu sağlanacak. böylelikle bir çeşit denetimli serbestlik oluşacak. bu yüzden, yakın dönem iran-abd ilişkilerine dair ihtiyatlı bir iyimserlik ekseninde gelişen diyalog süreci öngörülebilir.

tahran-washington diyaloğunun bir uzlaşmaya varıp varamayacağı, her iki ülkenin uzun dönemli hedeflerine bağlı. mevcut koşullarda, tarafların uzun dönemli hedeflerinin paralellik kazanması ise pek mümkün görünmüyor.

yrd. doç. dr. bilgehan alagöz, marmara üniversitesi ortadoğu araştırmaları enstitüsü öğretim üyesi. istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü'nden mezun oldu. yüksek lisans ve doktora eğitimini marmara üniversitesi ortadoğu araştırmaları enstitüsü’nde tamamladı. doktora tez konusu, “iran islam cumhuriyeti dış politikasında etkili bir unsur olarak güvenlikleştirme siyaseti: 2003 irak savaşı sonrası iran’ın basra körfezi politikası”dır.

twitter'dan takip edin: @balagoz

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bilgehan Alagöz

marmara üniversitesi ortadoğu araştırmaları enstitüsü öğretim üyesi. istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü'nden mezun oldu. yüksek lisans ve doktora eğitimini marmara üniversitesi ortadoğu araştırmaları enstitüsü’nde tamamladı. yrd. doç. dr. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;