galatasaray'da ilk profesyonellik heyecanını yaşadığı sıralarda milan'da fransız forvet jean pierre papin harikalar yaratıyordu. mustafa kocabey'i vücut yapısı, tekniği, boyu ve hızıyla papin'e benzettiler. türkçe okunuşuyla 'papen' dediler. papen mustafa, 309 golle türkiye liglerinin en çok gol atan oyuncusu. 1992-94 yılları arasında forma giydiği galatasaray'dan sonra tam 24 takım dolaştı. futbolu sütlücespor'da bıraktı.

neredeyse herkesin, yetenekli ve iyi bir golcü olduğu konusunda hemfikir olduğu mustafa kocabey, kariyerinde bu kadar çok takım gezmesini "hep istenen kişi" olmasına bağlıyor. sorunlu bir kişiliği olmadığını, disiplinli bir hayatı olduğunu söylüyor: 
 

"ben hep istenen oldum. o yüzden bu kadar gezdim. ben yanlış bir adam değilim. herkese saygılı davranan bir insanım. işini çok iyi yapmaya çalışan biriyim. herkese örnek olmaya çalıştığım için şu an bu konumdayım." 

kocabey, galatasaray altyapısından yetişti. iki sene sarı kırmızılı formayı giydi. hatta ilk resmi maçında galibiyet golünü bile attı. fakat daha sonra saffet sancaklı karşılığında takımdan ayrılarak kocaelispor'a kiralandı. takıma döneceği konusunda kendisine söz verilmişti ama bu tutulmadı. gidiş, o gidiş oldu. 'papen mustafa'nın turu başladı. peki galatasaray'ı bir kenara bırakırsak, geride kalan 24 takımdan hangisine en çok aidiyet duygusu besledi, hangi takımı kendine yakın hissetti?

"yozgatspor. 2000'li yılların başıydı. orada üç sene geçirdim. 50'ye yakın gol attım. 36 golle, türkiye liglerinin o sezon en çok gol atan futbolcusu olmuştum. orada kendimi çok mutlu hissettim. çok sevdiğim insanlar var. çok da sevdirdim kendimi. yozgat yıllarımı unutamam"

'beşiktaş'ın formasını bile giymiştim ama olmadı'

mustafa kocabey, yozgat'ta oynarken beşiktaş'ın kapısından döndüğünü söylüyor: 

"beşiktaş'a neredeyse gidiyordum. formaları giyip fotoğraf bile çektirmiştik. imza aşamasındaydık. fakat yozgat beni bırakmadı. 26 yaşındaydım. o dönem beşiktaş'a gitmiş olsaydım, avrupa kulüplerine mutlaka transfer olurdum. yozgat bırakmadı ama beşiktaş da çok istese alırdı. antalyaspor'dan fazlı'yı transfer ettiler. fakat o da beşiktaş'a bir şey veremedi. benim bonservisim 800 bin dolardı. fazlı'nın bonservisi 5 milyon dolardı." 

Papen Mustafa, Feldkamp ve Ahmet Akcan ile birlikte.

[[AA]]

'papen mustafa' için galatasaray'ın eski alman teknik direktörü karl heinz feldkamp'ın yeri başka. a takıma çıkarken kendisinden çok destek gördüğünü söyleyen kocabey, feldkamp'ın gidip yerine 1993-94 sezonunda reiner hollmann'ın gelmesinin ardından sisteme yenik düştü. hollman'ın yeni transfer kubilay türkyılmaz, hakan şükür ve mustafa kocabey'i üçlü forvet olarak sahaya sürdüğü maçta galatasaray dört gol yiyince, bir sonraki maçta yedeğe düşen 'papen mustafa' oldu ve daha sonra da takımdan ayrılmak zorunda kaldı.

'galatasaray'da şu an her maç iki gol atardım'

kariyeri boyunca kendini hep üç büyüklerin futbolcusu olarak görse de futbol hayatının büyük çoğunluğunu alt liglerde geçirdi. "fakat süper lig'de oynamaya devam etseydim gol hanesinde 309 değil 509 yazardı" diyen 'papen mustafa'ya göre alt liglerde gol atmak süper lig'e oranla daha zor: 

"mustafa alt liglerde gol attı diyorlar. attığım 309 golü kimse kabullenemiyor. alt liglerde gol atmak hepsinden daha zor. süper lig'de oynasaydım 500 golü bulurdum. ben o golleri tekme tokatla attım. dünyanın tekmesini yedim. gelsinler, trabzon ve bölgesinde oynanan üçüncü lig maçında sahaya çıksınlar bakalım. futbol sert oynanıyor. sahalar kötü. çamurun içinde oynuyorsun.  herkes alt ligler basittir sanıyor. tam tersidir. yukarıda futbol oynanıyor, aşağıda mücadele var. galatasaray her maç 10 tane yüzde yüz gol pozisyonuna giriyor. ben şu an bu takımda oynuyor olsaydım her maç iki gol birden atardım."

mustafa kocabey, süper lig'de sadece akhisar'ın yunan futbolcusu gekas'ı 'golcü' sınıfına sokabiliyor. ona göre burak yılmaz ve umut bulut golcü değil, forvet. tanju çolak, serkan aykut ve jardel ise golcü, aynı kendisi gibi. 

'papen mustafa', futbol hayatına son verdi. diğer futbolcuların aksine teknik direktör olmaya niyeti yok. çünkü "çok bölünüyorlar, işleri zor": 

"ben teknik direktörün neler yaşadığını çok iyi bilen bir adamım. teknik direktör olduğun zaman çok bölünüyorsun. futbolcu olduğun zaman sadece kendinden sorumlusun. dinlenirsin, zamanında kalkar zamanında yatarsın. antrenmanını yaparsın. hoca olduğun zaman 25 futbolcuya bakmak zorundasın. yönetici, taraftar faktörü var. bu nedenle teknik direktörlüğü düşünmüyorum."

kocabey, iyi konuştuğunu, iyi yazdığını söylüyor. bu nedenle de kariyerine spor yazarı olarak devam etmek istiyor.

kaynak: al jazeera