Arap Baharı

Barut fıçısı Libya

Libya devrimi sırasında cephaneliklerin yağmalanması nedeniyle 20 milyon parçayı aşkın silah halkın eline geçti. Petrol sahalarını işletmek ve yabancı yatırımı ülkeye çekmek isteyen hukümet, kara kara, güvenliği nasıl sağlayacağını düşünüyor.

Haberin Öne Çıkanları

Herkeste silah var

Türkiye eğitiyor

Uyuşturucu ve kaçakçılı

Libya'da güvenlik sorunları nedeniyle birçok firma iş yapmaktan vazgeçti. [Mustafa Değirmenci-AJT]

libya’ya gitmeden önce kendime bir otel ayarlamaya uğraşıyordum. bu konuda bana yardımcı olması için libyalı gazeteci bir arkadaşımı aradım. “bana temiz ve güvenli bir otel bulur musun” diye sorunca kahkayayı bastı: “ dostum, libya’da sana temiz otel buluruz ama güvenlik konusunda garanti veremem. başbakanı bile beş yıldızlı, sözde en güvenli otelimizden, pijamaları ile kaçırdılar”... gerçekten de öyle olmuştu. başbakan ali zeydan, muhalif silahlı bir grup tarafından kaldığı otel odasından yaka paça götürülmüş, bir süre sonra serbest bırakılmıştı. böyle bir olayın, dünyanın başka bir yerinde yaşanması imkansız. libya’yı özgün kılan ise güvenlik teşkilatının tamamen çökmüş olması ve herkesin silaha ulaşabilmesi.

trablus havalimanına iner inmez telefonum çaldı. türk havayolları trablus ofisine silahlı bir saldırı olmuş ve bir türk vatandaşı yaşamını yitirmişti. bu hiç te güzel bir başlangıç olmamıştı. kentin farklı yerlerinden silah seslerinin geldiği bir gecenin ardından, güvenlikle ilgili bir konferansı izlemek üzere, sabah erkenden bab el bahr oteline gittim. ülkenin askeri ve adli uzmanları bir aray gelmiş, libya’yı bu benzeri az rastlanır durumdan kurtarmanın yollarını arıyor. 20 milyonu aşkın irili ufaklı silah caddelerde dolaşıyor. her ceketin altından tabanca, her arabanın bagajından makinalı tüfek, her evden roketatar veya uçak savar çıkabilir. polis bu tehlike karşısında görevini yerine getiremiyor, devlet otoritesini sağlayamıyor. bireysel olarak silahlananların yanında bir de kendisine minik ordular kuranlar var. başbakanı kaçıranlar da bunlardan biri. sahip oldukları güç ile demokrasinin doğru bir şekilde işlemesini engelliyorlar. hal böyleyken: kaç oy aldığınız değil, adamlarınızın taşıdığı silahların kaç kalibre olduğu daha büyük önem taşıyor.

Libya Genelkurmay Sözcüsü Albay Ali El Şeyh, halkın elinde ordudan daha fazla silah olduğunu döylüyor.[Mustafa Değirmenci-AJT]

sivillerin, askerlerden daha çok silahı var

libya genelkurmay sözcüsü albay ali el şeyhi güç dengesinin bozulduğuna inanıyor. ona göre devrimsırasında ordu cephaneliklerinin yağmalanması nedeniyle şu anda halkın elinde ordudan daha fazla silah ve cephane bulunuyor.  devletin bir an öne bu silahları toplaması gerekiyor. şeyhi, halkın büyük bir bölümünün silahı saldırgan amaçlar için değil kendini korumak amacıyla bulundurduğuna inanıyor: “bugünkü şartlarda libya’da silahları toplayabileceğimizi söylemek zor. silahları toplayabilmemiz için toplumun tüm kesimleri arasında diyalog, sükunet  ve güven tesis etmek gerekecek. birçok grup, silahı bırakmaları halinde, savunmasız duruma düşmekten korkuyor. kapsayıcı bir diyalogun tüm tarafları, libya’da kimsenin silahla hedef alınmayacağına ikna etmesi gerekecek. halk devletin güvenliği sağladığını görürse, evini korumak için silahla nöbet tutmayacaktır.”

darbeyle yönetime gelen muammer kaddafi, aynı şekilde koltuğundan edilmemek için hiç bir zaman güçlü bir ordu istemedi. seksenli yılların başında sovyet rusya’nın teşvikiyle alınan yüzlerce tank, karadan karaya füze bataryası, zırhlı personel taşıyıcı, mayın tarama gemisi, denizaltı ve uçaksavar kullanılmadan depolandı, çürümeye terk edildi. albay şeyhi, devrik libya devlet başkanı muammer kaddafi’nin savunma stratejisini şöyle açıklıyor: “devrimden önceki libya ordusu klasik bir ordu yapılanmasında olmasına rağmen yeterli donanım ve eğitime sahip değildi. öte yandan kaddafi seçtiği kabile veya kişilerden, kendine bağlı özel taburlar kurmuştu. bu taburlar hukuken ve teknik olarak ordudan bağımsızdı. tek görevleri sistemi ve kaddafi’yi korumaktı. silahları ve eğitimleri özeldi. ordu birliklerinin tersine çok iyi koşullara ve donanıma sahiptiler. bir dış tehdit karşısında çok etkili olmaları beklenmiyordu ama halkı 40  yılı aşkın bir süre zaptu rapt altında tuttular."

Libya Ulusal Meclis üyesi Abdulmunim El Yasir, daha çok yatırım, daha az polis olması gerektiğini düşünüyor. [Mustara Değirmenci-AJT]

devrimci taburlar

devrimde kaddafi’nin taburları yenildi. onların yarattığı boşluğu bu sefer de devrimci taburlar doldurdu. parlamenter abdulmunim el yasir, başkent trablus’un hemen doğusunda bulunan hums kentinden geliyor. ona göre yeni libya devleti, devrimci güçler konusunu iyi yönetemedi : “herkes biliyor ki devrime bilfiil katılan silahlı grupların sayısı 30 binden azdı. ama geçici hükümet ve meclisin aldığı yanlış kararlar sonucu bu sayı giderek arttı. en büyük yanlışlıkları da ülke için savaşmaya değer biçmeleri oldu. devrimcilere para ödülü dağıtmak ve onlara maaş vererek güvenlik güçlerine katmak büyük bir hataydı. silahların toplanması konusunda hükümetin konuyu zamana yayma politikası ise ikinci bir hata oldu. bunun gibi yanlış politikalar sonucu, silahlı grupların sayısı 270 bine ulaştı. bu da devrimci olarak bildiğimiz birçok silahlı grubun aslında hiç bir zaman devrime katılmadığı anlamına geliyor.”

yasir, birçok aşiretin kendi bölgesindeki askeri birliklerden yağmaladığı silahlarla küçük birlikler oluşturduğunu ve sahip oldukları güçle başkent siyasetinde söz sahibi olma çabasına girdiklerini söylüyor. mısrata, sirte, zaviye gibi mücavir kentlerden trablus’u kurtarmaya gelen devrimci taburlar, kaddafi devrildikten sonra başkentten ayrılmadı. devlet, her hangi bir yasa veya askeri dsipline bağlı hareket etmeyen bu silahlı grupların tasfiyesi için birçok yol denedi. bunlardan biri de onları yeni ordunun ve polis teşkilatının çatısı altına lamak oldu. tamamı daha önce hiç bir askeri eğitimi olmayan sivillerden oluşan bu disiplinsiz kalabalığın ordu ve polis teşkilatına uyumu için eğitim şart. ancak libya devletinin güvenlik güçlerini eğiteceği tesisleri ve uzmanları yok. albay el şeyhi, buldukları hızlı çözümü şöyle anlatıyor: “  ulusal meclisin devrimci güçleri güvenlik güçlerine katma kararının ardından büyük sayıda devrimci orduya katılmak için başvurdu. şu an libya’daki eğitim merkezleri askeri eğitime uygun değil. bölgeler ve kabileler arasındaki gerginlikler ve çatışmalar bu işlemi daha da zor bir hale sokuyor. bu da libya hükümetinin, türkiye gibi dost ülkelerle eğitim anlaşmaları yapması fikrini doğurdu. farklı bölgelerden devrimciler bir araya getirilerek üç aylık eğitim programlarına alındı. 7 aralık 20013 tarihinde ilk grup türkiye’nin isparta kentine gitti.  eğitimlerinin iyi gittiği yönünde bilgiler geliyor bize. önümüzdeki aylarda ikinci bir gurubu daha göndereceğiz.”

benzer eğitim programları polisler için de düzenlendi ve düzenlenmeye devam ediliyor. ancak libyalı güvenlik uzmanları birbaşka soruna daha dikkat çekiyor. o da yeni libya’nın ne büyüklükte bir ordu ve polis teşkilatına ihtiyaç duyacağı. albay el şeyhi libya genelkurmayı’nın öngörülerini dünya standartları ile karşılaştırıyor: “birleşmiş milletlerin belirlediği standartlara göre libya ordusu, çalışan nüfusun yüzde 0,5-1 arasında olmalı. bu da toplamda 10 ile 20 bin askeri olan bir ordu demek. bu yetersiz. uluslararası kabul görmüş bir diğer standarda göre ise, toplam nüfusun binde 2-10’u kadar bir askeri güç ön görülüyor. bu da toplamda 13 ile 65 bin askerlik bir ordu anlamına geliyor. bizim hesaplamalarımıza göre iyi teknolojik imkanlar ve eğitim ile libya gibi bir ülkenin 70 ile 100 bin kadar askere ihtiyacı olacaktır.”

parlamenter abdulmunim el yasir, silahlı devrimci güçleri sakinleştirmek için onları ordu ve polis teşkilatında istihdam eden devletin, ülkeyi bir polis devletine dönüştürdüğünü düşünüyor. içişlerinden maaş alan kişi sayısının şu an 170 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. buna ordu birlikleri de katıldığında her on libyalının başına bir asker veya polis düşüyor. yasir bu tabloyu endişe verici buluyor: “her kim ki iç barışı tesis etmek için silahlı bir güç oluşturulması gerektiğini düşünüyorsa hatalıdır. düzenli ordu olsun, devrimci güçler olsun hiç kimsenin libyalılara silah doğrultmaması gerekiyor. gençler geleceklerini inşa etmek istiyor. gelecek kontrol noktalarında inşa edilmez. bunun yeri üniversiteler, eğitim kurumlarıdır. libya’da güvenliği sağlayacak şey eğitim, öğretim ve meslek kurslarıdır.”

Aşur Süleyman, Kaddafi döneminde de İçişleri bakanlığında çalışmış deneyimli bir teknokrat. [Mustafa Değirmenci-AJT]

suç örgütleri palazlandı

eski libya içişleri bakanı aşur süleyman, ailevi nedenlerle, devletin yeni güvenlik teşkilatını kurma görevini şimdiki bakan muhammet halife’ye bıraktı. kaddafi döneminde de içişleri kadrolarında önemli görevler yürüten süleyman, yaptığı kısa konuşmayla libya’nın güvenlik sorununun devrimci güçlerle sınırlı olmadığını gösterdi. güvenlik güçlerinin yetersiz kaldığı devrim sonrası dönem en çok kanunsuz işlerle uğraşanlara yaradı. güvenlik boşluğu sayesinde rahat bir şekilde faaliyet gösteren uyuşturucu çeteleri, libya’yı avrupa pazarına geçiş noktası haline getirdi. aynı şey insan kaçakçılığı yapan çeteler için de geçerli. onca silahın yağmalandığı bir ülkede silah tacirlerini hatırlatmaya gerek yok sanırım! devrimin ilk yıllarında trablus’ta da yaygın olan suikast vakaları şimdilerde daha çok ülkenin doğusundaki bingazi’de görülüyor. öldürülenlerin çoğu polis ve ordu mensupları. kendisine düzenlenen suikastlardan iki kez kurtulan süleyman, sınır kontrolleri yapılamadığı için gerçekleşen demografik yapı değişimlerinin, bazı petrol bölgelerinde hak talebi iddialarına varacak kadar, ulusal güvenlikle ilgili riskler doğurduğunu da söyledi. süleyman’a göre, libya topraklarında akrabaları olan çad’tan gelen göçmenler kendilerini libya vatandaşı olarak gösteriyor.

değişim için zaman gerekir

Eski Başbakan Abdülrahim El Kib, yaşananların onca yıllık Kaddafi yönetiminden sonra doğal karşılıyor. [Mustafa Değirmenci-AJT]
bütün bu karamsar tabloya rağmen olumlu bazı gelişmeler yok değil. söz gelimi çok yaygınlaşmış olmasına rağmen silahı, kimsenin elinde görmeniz mümkün değil. başkent trablus’ta güvenlik denetimlerini yalnızca ordu ve polis güçleri yapıyor. kent dışından gelen silahlı taburların çoğu geri döndü. kalanlar da karargahlarının dışına çıkmıyor. geçici libya hükümeti’nde bir yıl süryle başbakanlık yapan abdülrahim el kib, 1976’da libya’yı terk ederek muhalefete katıldı. tahsilini amerika’da sürdüren el kib bir elektrik profesörü ve libya’nın köklü ailelerinden birinden geliyor. ona göre libyalılar çok iyi bir iş çıkardı. libya devriminin fikri bir altyapısı olmadan, doğaçlama gerçekleştiğini söyleyen el kib, zamanla her şeyin rayına oturacağına inanıyor: “libya devrimi gibi bir devrimden sonra ülkenin böylesi zorluklarla dolu bir süreçten geçmesi doğal.  libya devrimi 42 yıl süren zalim ve kelimenin tam anlamıyla diktatör bir iktidardan sonra geldi. bu yönetim hiç kimsenin fikrinin ülkeye hizmet konusunda katkı sunmasına izin vermedi. şerefli, saygın, verfalı, ülkesini ve tanrıyı sevenlere yeni bir libya’yı yapma fırsatı verilmedi. gerek siyasi, gerek ekonomik gerekse güvenlik konularında karşılaşılan zorluklar ve bunların birbirini tetiklemesi oldukça doğal. bunların aşılması için safların birleştirilmesi, ayrılıkların unutulması gerekiyor.”

yabancı yatırım için güvenlik

türk havayolları trablus ofisine düzenlenen saldırının üzerinden altı gün geçmişti. ancak muhasebe şefi uğur tezcan’ı öldüren ve ikinci satış şefi nadide nur doğan’ı yaralayan silahlı saldırganlar hala yakalanamamıştı. bu olaydan üç hafta önce de bingazi kentinde koşuya çıkan amerikalı bir ingilizce öğretmeni silahla vurularak öldürülmüştü. derken yabancılara yönelik yeni bir saldırı haberi daha geldi. ingiliz vatandaşı bir erkek ve yeni zellanda vatandaşı bir kadın, kumsala serdikleri piknik minderinin üzerinde, başlarından vurulmuş olarak bulundu. başkentin 100 kilometre batısında bulunan, fransızların işlettiği, mellitah petrol ve doğalgaz şirketinde çalışan kurbanların araç ve paralarına dokunulmamıştı. sadece bir ay içerisinde yabancıları hedef alan bu saldırılar, kuşkusuz, yabancı yatırımcılar için hiç te teşvik edici değil. ülkenin can damarı olan petrol sektöründe çalışacak yabancı uzman bulmak her geçen gün daha da zorlaşıyor. bir zamanlar libya pazarında yarışan türk ve italyan müteahhitlik şirketleri ise henüz ülkeye dönüş yapmadılar. bunun en büyük sebeplerinden birsi de kuşkusuz güvenliğin sağlanamıyor olması.

havalimanı güvenliği

bir haftalık libya seyahatimiz bitmiş, aracımız bizi sağ-salim trablus havalimanına ulaştırmıştı. artık istanbul’la aramıza üç saatlik bir uçak yolculuğu kalmıştı. pasaport işlemlerini yaptıktan sonra son güvenlik kontrolü için sıraya girdik. valizler, kamera çantası, bilgisayar derken baya bir yüklüydük. önce kameraman arkadaşım mustafa değirmenci geçti. çantaları x ışını cihazına koyup onu izledim. detektörden geçerken güvenlikçilerin birine: “bunu silah olarak kabin görevlisine teslim etmeliyiz” dediğini duydum. kim bu silahıyla uçağa binmeye kalkışan densiz diye kafamı çevirince bir de ne göreyim!!! meğer bizim mustafa’yı kastediyorlarmış. silah dedikleri de fotoğraf makinasının ayağı!  

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;