Suriye'de iç savaş
'Çocuklarım olmadan asla'
Esed askerlerinin açtığı ateş sonucu vuruldu, hayatını yine bir asker kurtardı. Dört çocuğu için yaşama tutunan Suriyeli anne yaşadıklarını Al Jazeera Türk'e anlattı.
gaziantep’in ara sokaklarından birinde, tek katlı, basık tavanlı ve rutubet kokan buz gibi bir ev. ayşe, um fatma, ahmet, mehmet... bu haberde kişilerin kendi istekleri sonucu gerçek isimleri kullanılmadı. halep’ten gelen bu suriyeli sığınmacılar türkiye’ye kaçarken yanlarına, yüreklerinde taşıdıkları rejim korkusundan başka bir şey almadı. bu öyle bir korku ki, halept’ten 90 kilometre uzakta bile olsalar, yüzlerini ve isimlerini gizlemek istiyorlar.
um fatma dört çocuk annesi dul bir kadın. bir yıl önce türkiye’ye getirildiğinde yaşayıp yaşamayacağı belli değildi. zırh delici, patlar başlıklı mermilerle vurulmuş, çok kan kaybetmişti. onu bu hale sokan mermiler, esed güçlerine bağlı bir kontrol noktasından ateşlendi. um fatma o anı şöyle hatırlıyor:
“vurulduktan sonra kanlara bulandım tabii. o an çok bir şey hissetmemiştim. beni aldılar bir yana koydular sonra da arabayı kurşunlayıp patlattılar. ondan sonra hepsi geldi, dört beş kadar asker başımda toplandı. biri ‘öldürelim’ diyor, bir diğeri ‘bırakalım, zaten kan kaybından ölecek’ diyor.”
iç savaşla değişen hayatlar

um fatma suriyeli bir türkmen. iç savaş başlamadan çok önce eşinden ayrılmıştı. çocukları ile birlikte halep’in orta sınıf ailelerinin oturduğu bir semtte, güzel bir evde yaşıyordu. semtlerinde çatışmalar yoğunlaşınca çocuklarla birlikte kentin daha güvenli bir bölgesine sığındı. bir dükkanın içine yerleşti ve çocuklarıyla birlikte çatışmaların bitmesini bekledi. ama suriyeli direnişçiler ve rejim güçleri arasındaki çatışmalar her geçen gün daha da şiddetleniyordu. um fatma yavaş yavaş hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlamaya başlamıştı.
um fatma, havalar soğuduğunda çocukların kışlık elbiselerini ve belki türkiye'ye kaçmak zorunda kalırlar diye evde bıraktığı pasaportları almak için tek başına arabasına bindi ve evine gitti. elbiseleri poşete doldurup, pasaportları da çantasına attı. hızlı adımlarla arabasına bindi. zira hava kararmaya başlamıştı. ilk karşılaştığı kontrol noktasında rejim askerleri vardı. çatılardaki keskin nişancılar onu yanlışlıkla vurmasın diye, farlarını kapattı. ikinci kontrol noktasında duran askerler ise farları kapalı gelen aracı yaylım ateşine tuttu.
hayatını suriyeli bir asker kurtardı
um fatma kaybettiği kanın etkisiyle gittikçe bitkin düşüyordu. başında toplanan askerler çantasını ve eşyalarını karıştırarak az önce vurdukları kadının hangi taraftan olduğu hakkında tahminler yürütüyordu. biri, “bırakın gebersin. bakın, çantasında pasaportlar var. kesin direnişçilerle çalışıyor ve türkiye’ye kaçmanın peşinde. üstelik arabası elbise dolu.” dedi. ama askerlerden biri vardı ki diğer arkadaşlarının tersine, çaresizce kanlar içinde yatan kadını korudu, “görmüyor musunuz? o yalnızca bir kadın. belki de çocuklarına yardım etmeye çalışan bir kadın. ona terörist muamelesi yapamazssınız.” dedi. um fatma son gücüyle kendisine acıyan askere fısıldadı, “sana yalvarırırm. ne olursa olsun beni kurtar. dört çocuğum var, öksüzler. onlar için yaşamam lazım." diye merhamet diledi.
um fatma'ya acıyan suriyeli asker, kan kaybından artık nabzını bile hissedemediği kadını kucakladı ve bir arabaya koydu. um fatma ölümle yaşam arasında gelip giderken hayal meyal, suriyeli askerin telefonla muhalifler tarafında kalan bir hastaneyi aradığını ve acilen bir yaralıyı almalarını istediğini duydu. suriyeli asker halep'in yıkılmış sokaklarında bir süre ilerledikten sonra, aracı suriye ordusu ve muhalifler arasında kalan boşaltılmış bir bölgede terk etti. bir grup muhalif um fatma'nın bulunduğu araca ulaştı. çok kan kaybeden yaralı kadına ilk müdahale halep'te bulunan fransız hastanesinde yapıldı. ama hayatta kalması için türkiye'ye ulaştırılması gerekiyordu. ne var ki doktorlar, delik deşik bedeninin bu yolculuğa dayanabileceğinden şüpheliydi. halep kırsalında kurulan bir sahra hastanesine nakledildi. burada, kurşun yaralanmaları üzerine deneyim kazanmış, yurtdışından gelen gönüllü doktorlar tarafından altı kez ameliyata alındı. yıkık dökük binaların içinde, kısıtlı imkanlarla kurulan bu sahra hastanelerinde enfeksiyon kapma riski çok yüksek olduğundan, um fatma gönüllülerin yardımıyla önce türk sınırına sonra da ambulansla gaziantep devlet hastanesi'ne ulaştırıldı.
savaşın çocukları
um fatma’yı yaşama döndüren mucizeler silsilesi onu gaziantep devlet hastenesi’ne kadar ulaştırdı. annelerinin yaşadıkları çocuklarını çok etkiledi. büyük oğlu ahmet annesinin öcünü almak için suriye’ye döndü. kendisi henüz 17 yaşında. sekiz ay muhaliflerin safında çatıştıktan sonra, şimdi o da türkiye’de.
büyük kızı, vücudundaki yaralar nedeniyle iş yapamayan um fatma’nın tek yardımcısı. görüntülenmek bile istemiyor. komşularının ve hayırseverlerin yardımıyla yaşayan çaresiz annenin ortanca oğlu engelli.
en küçük oğlu mehmet ailenin umudu. türkiye’de suriyeliler için açılan bir okula gidiyor. elektrikli sobayla ısıtmaya çalıştıkları küçücük odanın bir köşesinde plastik askerleriyle, rejime karşı savaşan ağabeyinin anlattığı hikayelerden esinlenerek, savaş senaryoları kuruyor, “bu askerler binadan binaya giriyor. her bir binaya girdiklerinde, tepedeki keskin nişancı birini vuruyor. öyle, öyle geriye hiç kimse kalmıyor. hikaye de böyle bitiyor.” diyor.
ama mehmet annesinin öcünü almak için savaşmayı düşünmüyor. o, annesini altı ameliyattan sonra mucizevi bir şekilde yaşama döndüren "amcalar" gibi okumak ve doktor olmak istiyor ve şöyle diyor:
“yaralıları tedavi etmek için doktor olmak istiyorum ki ölmesinler.”
Yorumlar