2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi
Darbe ve tehditle cumhurbaşkanı oldu
Birinci Dünya Savaşı’nda Filistin Cephesi’nde çatışmış, İngilizlerin elinde iki yıl esir kalmış bir subay olan Cemal Gürsel Türkiye’nin ilk askeri darbesinin lideriydi. Cumhurbaşkanı seçiminde rakibi olan Senatör Ali Fuat Başgil, generaller tarafından ölümle tehdit edildi. Başgil hem adaylıktan vazgeçip, hem de senatörlükten istifa edince Gürsel seçime tek aday olarak katıldı.
murat utku
muhabir
1950’lerin ortalarından itibaren, her seçimde daha yüksek oy alan demokrat parti (dp) iktidarının icraatlarından hoşnut olmayanların sayısı arttı. bu hoşnutsuzluğun en yoğun yaşandığı kurumlardan biri de türk silahlı kuvvetleri’ydi (tsk). genç subaylar arasında giderek yayılan rahatsızlık zamanla üst kademelere de sirayet etmeye başladı. kara kuvvetleri komutanı orgeneral cemal gürsel, 3 mayıs 1960’da ülkenin gidişatından memnuniyetsizliğini dile getirdiği bir mektubu milli müdafaa bakanı ethem menderes’e teslim ettikten sonra izne ayrıldı ve izmir’e gitti.
yakın tarih üzerine çalışanlar, uzun bir süre boyunca mektubun gürsel’in darbecilerin nezdindeki itibarını artırdığını ve 27 mayıs’tan sonra ankara’ya bu mektup sayesinde davet edildiğini düşündüler. fakat yıllar sonra, darbecilerin en önde gelen isimlerinden suphi karaman, gürsel’le izmir’e gitmeden çok önce temas ettiklerini ve hazırlıklarıyla ilgili olarak onu bilgilendirdiklerini açıklayacaktı.
savaştan savaşa bir gençlik dönemi...
cemal gürsel 1895 yılında erzurum’da doğmuştu. kuleli askeri lisesi’nde son sınıfa geldiğinde yıl 1914’tü. askeri öğrencilik yıllarında arkadaşları, ona "aga" lakabını vermişti; vefatına kadar da hep “cemal aga” olarak anıldı.
anafartalar ve seddülbahir muharebelerinde yer aldı, 1917’de filistin cephesinde ingilizlere esir düştü. iki yıl mısır’daki esir kamplarında kalan gürsel daha sonra yeniden anadolu’ya döndü ve milli mücadele’ye katıldı. inönü ve sakarya savaşlarının ardından büyük taarruz’da çarpıştı. savaşın ardından yarım kalan eğitimini tamamladı; 1957’de orgeneral, 1958’de kara kuvvetleri komutanı oldu.
‘27 mayıs’ı maaşını az bulan subaylar yaptı’
çok partili rejime geçtikten sonra türkiye’de daha önce iktidara sahip olan grupların yalnız nüfuzlarında değil ekonomik avantajlarında da önemli gerilemeler oldu. bütün resmi tamamıyla yansıtmasa da, tarihçi halil inalcık’ın “27 mayıs’ı, maaşını az bulan subaylar yaptı” ifadesinde hatırı sayılır bir gerçeklik payı vardı.
bunun yanı sıra demokrat parti’nin kendi taraftarı olmayan kesimlere karşı takındığı sert tutum nedeniyle toplumda özgürlükler açısından sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştı. meclis’te kurulan 'tahkikat komisyonu' olağanüstü yetkilerle donatılmıştı; neredeyse yargı, yasama ve yürütmenin yetkilerini bir arada kullanabiliyordu. ayrıca dp sivil toplum içerisinde vatan cephesi adıyla yaygınlaşan bir örgütlenme oluşturmuştu.
bu şartlar altında tırmanan siyasal gerilim ve çatışmalarla nisan ve mayıs aylarında giderek artan öğrenci eylemleri, darbecilerin aradığı toplumsal meşruiyet için elverişli bir zemin sağlıyordu. 27 mayıs 1960 darbesine işte bu şartlar altında gelindi.
kurmay albay alparslan türkeş tarafından radyodan okunan bildiri, “nato’ya inanıyoruz ve bağlıyız. cento’ya bağlıyız” diye devam ediyor, abd ve diğer batılı ülkelere de buradan bir mesaj veriliyordu. yani türkiye ikinci dünya savaşı sonrası ortaya çıkan soğuk savaş düzeninde batı bloku içerisinde kalacağını taahhüt ediyordu. nitekim abd, 30 mayıs’ta yeni hükümeti tanıyan ilk devlet oldu.
‘gürsel planlamamızın başından itibaren vardı...’
darbeyi yapan ve kendisine milli birlik komitesi (mbk) adını veren cunta, savunma bakanına mektup verip izmir’e giden cemal gürsel’i ankara’ya davet etti.
cemal gürsel, 3 mayıs 1960’ta gittiği izmir’den, 27 mayıs’tan hemen sonra ankara’ya döndü. aynı gün yalnız mbk’nın başına getirilmekle kalmadı; devlet başkanı, başkumandan, milli savunma bakanı ve başbakan oldu.
bu kadar büyük bir teveccüh sadece “mektup etkisi”nden kaynaklanmış olamazdı. darbeciler, sırf bir mektup yazıp hükümeti eleştirdi diye kendileri için de tehlikelerle dolu bir girişimin liderliğini gürsel’e bırakmış olamazlardı. nitekim mbk üyesi suphi karaman 2000’de, başar başarır ve can kozanoğlu’nun cnn türk için hazırladığı “çankaya” belgeselinde gerçeği bütün çıplaklığıyla anlatacaktı:
“cemal gürsel bizim planlamamızın başlangıç noktasında vardı. cemal gürsel işin içinde vardı. kara kuvvetleri komutanı olmasından bir süre sonra olay kendisine açılmıştı, sadi koçaş tarafından...”
yine de gürsel ve darbeci subaylar arasında belirgin tutum farklılıkları vardı. her şeyin başkanı olarak ilan edildiği gece radyodan yaptığı konuşmasının finalinde bu farklılığın işaretlerini bumak mümkündü:
“bütün vatandaşlarıma şunu ifade etmek isterim ki asla bir diktatör olmak hevesinde değilim. bütün emelim (...) süratle devletin idaresini milletin iradesine terk etmektir. bana inanınız ve güveniniz.”
‘diretseydi, gürsel de harbiye’yi boylardı’
bu sözler mbk üyelerinin kulağına kar suyu kaçırmak için yeterliydi, fakat asıl darbe aynı günün akşamı gürsel’in mbk üyeleriyle yaptığı konuşmayla gelecekti. cuntacılarla birlikte hareket eden dönemin kara harp okulu komutanı kurmay albay talat aydemir o geceyi şöyle anlatıyor:
“akşam bizim hepimize, ‘çok teşekkür ederim, yarın işlerinizin başına' dedi... demek ki ihtilali kavramamış... ihtilalin tekniğini bilmiyor, tarih performansı noksan... biz, paşam ne yapıyorsunuz, dedik. o zaman etrafına bakarak ‘eyvah ben de gidiyorum galiba’ diye düşündü. yani bu öyle şakaya gelir bir şey değil ki! diretseydi, o akşam o da giderdi, o da harbiye’yi boylardı.”
cemal gürsel yine de kendisine mbk’nın biçtiği gömleği tam olarak giymedi, toplumsal güçleri de arkasına alarak başka bir konum edindi. 28 mayıs'ta devlet ve hükümet başkanlığı, türk silahlı kuvvetleri başkomutanı ve milli savunma bakanı yetkilerini üstlenerek yeni hükümeti kurdu. 9 temmuz 1961’de yapılan anayasa referandumunda yeni anayasa yüzde 64 oranında kabul gördü.
muhtıra gibi bildiri ile cumhurbaşkanlığına
15 ekim 1961’de genel seçimlere gidildi. fakat seçimde darbecilerin istediği sonuç ortaya çıkmayınca türkiye bir krize daha uyanmış oldu. chp tek başına iktidara gelecek kadar oy alamadı, demokrat parti’nin devamı niteliğinde görülen adalet partisi (ap) ve yeni türkiye partisi’nin (ytp) oy toplamı chp’yi geçmişti.
21 ekim’de silahlı kuvvetler birliği’nin (skb) istanbul’da toplandığı, yeni bir askeri müdahale kararı aldığına dair söylentiler etrafı sarmıştı. nitekim hemen sonra, hazırlanan bildiri ve talepler cemal gürsel’e de iletilecekti.
bu arada, sıra türkiye büyük millet meclisi’nin açılışına ve cumhurbaşkanı seçimine gelmişti. ap samsun senatörü ordinaryüs prof. ali fuat başgil’in cumhurbaşkanlığı için adaylığını koyacağı iddiası ortamı yeniden gerdi. başgil, 27 mayıs’a gidilen günlerde bayar’ın çankaya’ya davet edip fikir aldığı isimlerden biriydi. ayrıca 27 mayıs’tan sonra kaleme aldığı bir makale nedeniyle tutuklanmış, ardından da isviçre’ye gitmişti, senatör seçildiğinde de oradaydı.
başgil’in diğer senatörlerle birlikte yemin etmek için ankara’ya gittiğinde karşılaştığı olaylar, darbenin henüz nihayete ermediğini açık bir biçimde ortaya koyacaktı... yerleştiği otele o gün gelen üniformalı bir misafir, akşam saat 20:00’de başbakanlık’ta beklendiğini söyledi kendisine. dönemin ap milletvekillerinden mehmet turgut’un anlatımına göre, başgil’i başbakanlık’ta sıdkı ulay ve fahri özdilek adlı generaller bekliyordu. başgil kalabalık bir milletvekili ve senatör grubuyla gitmişti ama yalnız kendisinin ve tahsin demiray’ın girişine müsaade edildi. içeride kendisine adaylıktan çekilmesi gerektiği söylendi. aksi takdirde hayati bir tehlikeden dahi söz edilebilirdi.
başgil adaylıktan çekildiği gibi senatörlükten de istifa etti.
bu gelişmeler üzerine 24 ekim’de gürsel siyasi parti liderlerini çankaya köşkü’nde toplantıya çağırdı, skb’nin muhtıra niteliğindeki taleplerini aktardı. “çankaya’nın bütün adamları” kitabının yazarı seyfi öngider bu talepleri şöyle sıralıyor:
- cemal gürsel cumhurbaşkanlığına seçilecek.
- 235’i general olmak üzere dp ile işbirliği içinde oldukları iddiasıyla emekli edilen 5 bin civarındaki subay ve astsubay kesinlikle orduya dönmeyecek..
- üniversiteden atılan 147 öğretim üyesi üniversiteye dönmeyecek.
- yassıada’da mahkûm edilenler affedilmeyecek.
siyasi parti liderleri, genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları ve üç ordu komutanının da katıldığı bu toplantı sonrasında taleplere uygun davranılacağına ilişkin protokol imzalandı. parti liderleri 27 mayıs’a bağlı olduklarını ve cemal gürsel’i cumhurbaşkanı seçeceklerini kabul ettiler.
25 ekim’de meclis açıldı. ordunun desteğini arkasına alan cemal gürsel 26 ekim 1961’de 434 oyla türkiye cumhuriyeti’nin dördüncü cumhurbaşkanı seçildi. 176 milletvekili ve senatör beyaz oy kullanarak tek adaylı seçime olan tepkilerini dile getirdiler.
cemal gürsel çankaya köşkü'ne yerleştikten sonra ordunun artık kışlasına çekilmesi gerektiğini savunmaya başladı. diğer liderler de istikrar için buna ihtiyaç olduğunu düşünüyorlardı. fakat kara harp okulu komutanı talat aydemir aynı görüşte değildi; 27 mayıs ile başlayan sürecin devamını isteyenlerin başında o geliyordu. 22 şubat 1962 ve 21 mayıs 1963’te iki kez darbe teşebbüsünde bulundu. bu müdahalelere cumhurbaşkanı gürsel, başbakan inönü ve genelkurmay başkanı cevdet sunay karşıydı. her iki girişim de ordu hiyerarşisine bağlı komutanlar tarafından önlendi. 22 şubat’tan sonra affedilen ve ceza olarak sadece ordudan uzaklaştıran darbeci liderler talat aydemir ve fethi gürcan 1963 mayıs’ında yeniden darbe yapmaya girişince idam edildiler.
başkan johnson’un jetiyle amerika’ya
bir buçuk yıllık askeri dönemin ardından seçildiği cumhurbaşkanlığı görevinde dört buçuk yıl kalan cemal gürsel, 31 ocak 1966’da bir beyin kanaması geçirdi. 2 şubat’ta başkan johnson’ın gönderdiği özel uçakla amerika’ya götürüldü. ancak 9 şubat’ta komaya girdi ve girdiği komadan çıkamadığı için yeniden türkiye’ye getirilerek gülhane askeri tıp akademisi’ne (gata) kaldırıldı. 26 mart’ta 38 kişilik “müşterek sağlık kurulu” gürsel’in görevine devam edemeyeceğini belirten bir raporu başbakanlığa sundu. 28 mart 1966’da toplanan tbmm anayasa uyarınca cemal gürsel’in cumhurbaşkanlığını sona erdirdi. cemal gürsel 14 eylül’de hayatını kaybetti.
gürsel’in adı tarihe türkiye cumhuriyeti’nin ilk darbesinin lideri olarak yazıldı.
kaynak: al jazeera türk
seyfi öngider’in, “çankaya’nın bütün adamları” kitabı
t.c. cumhurbaşkanlığı, internet sitesi,
http://www.tccb.gov.tr/sayfa/cumhurbaskanlarimiz/cemal_gursel/ (erişim tarihi: 17 temmuz, 2014)
başar başarır ve can kazanoğlu’nun, “çankaya” belgeseli, cnn türk, 2000
Yorumlar