Türkiye
'Her istismarcı pedofil değil'
Art arda gelen çocuk ölümlerinin ardından saldırganlara kastrasyon (hadım) uygulaması da gündemde. Ancak Al Jazeera'ye konuşan psikolog İrem Akduman'a göre bu çözüm değil. Akduman çocukları korumanın yollarını anlattı.
adana’da gizem, kars’ta mert ve manisa’da umut. ve yıllar içinde binlercesi… kimi kaçırıldı, kimi istismara uğradı, kimi ihmal sonucu çocuk yaşta hayatını kaybetti. klinik ve adli psikolog ve süleyman şah üniversitesi psikoloji bölümü başkanı irem akduman’a göre çocuğa en büyük zarar çevresinden geliyor. tam da bu sebepten ‘yabancılarla konuşmamak’ çocuğun güvenliği için yeterli olmuyor. çocukların güvenliği ve mutluluğu; özgüvenin, sevginin ve mutluluğun kurulup sürdürülmesi aileden geçiyor. çocuk korkuyla değil, problem çözme becerisi ve özgüvenle donatıldığında istismardan gerçek anlamda korunabiliyor.
pamir, gizem, mert, umut ve diğer birçoğu… bunca çocuk ölümünü ne açıklar?
bu çocukların ölümünü ayrı sebepler açıklıyor. umut ve pamir bir çeşit ihmal ama altı yaşındaki gizem işkence görerek ölüyor. her biri farklı açıklama istiyor.
bu kadar sık çocuk ölümü istisnai mi, yoksa medyaya yansımasa da bu sıklık süreklilik arz ediyor mu?
benim düşünceme göre, daha çok ortaya çıkıyor ve fark ediliyor. çocuk ihmali ve çocukların gördüğü zarar daha görünür hale geldi. ve daha fazla dikkat çekmeye başladı. özellikle işkence görerek sadistik şekilde öldürülmesi çok daha az görülen bir şey. bu sebeple daha fazla infial uyandırıyor.
çocuk istismarı ve cinayetlerine dair güvenilir istatistikler var mı?
vardır ama bu sayıların ne kadar gerçeği yansıttığı tartışılır. hele söz konusu istismar olduğunda, sayıları hiç bilinmeyen ama hayatlarını travmatize olmuş şekilde devam ediyorlar. özellikle cinsel istismar genellikle gizli tutuluyor. çocuklar da korkuyor söylemeye. zaten istismar eden kişi, durum ortaya çıkmasın diye tehdit ediyor ve çeşitli şekilde baskı uygulayabiliyor.
çocuklar evden neden uzaklaşır?
burada çok çeşitli senaryolar önümüze çıkıyor. sevdiğiyle evlenmek için kaçan bir kız da kaybolan çocuk kapsamında. evden kaçmak başka bir şey, kaçırılmak başka bir şey, kaybolmak başka bir şey. evden macera için kaçan yedi yaşındaki çocuğun durumu ayrı; evdeki baskıdan uzaklaşmak amacıyla evden kaçan 16 yaşındaki çocuğun durumu farklı. ergenlik dönemi çalkantılarından dolayı kendi içinde yaşadığı sıkıntılar, aile baskısı, çocuğun ilişkilerinin iyi olmaması veya bulunduğu ortamda mutlu olmaması gibi sebepler de evden uzaklaşmayı tetikleyebilir.
peki ya pamir örneğindeki gibi daha küçük bir çocuk?
pamir olayının tüm detaylarını medyadan takip ettiğimin ötesinde bilmiyorum. ancak pamir’in kaçmak için evden çıktığını düşünmüyorum. bence pamir kendi çapında çocuksu bir macera yaşıyordu. o yaşta çocuklar, böyle bir şeyi tamamen oyun olarak görebilir. ama tabii ki pamir yaşında bazı çocuklar evdeki durumlardan uzaklaşmak için de evden kaçabilirler. evde dayak yiyor olabilir, taciz ediliyor olabilir, evde anne-baba arasında şiddet olabilir. şiddet derken yalnız fiziksel şiddeti anlamamak lazım. cinsel, ekonomik şiddet gibi pek çok durum olabilir.
aile ve ikamet bilgilerini öğretmek çocuğa kaybolması durumunda yardımcı olur mu?
çocuğa böyle bir durumda ne yapması gerektiğini öğretmek önemli. anne babasının ismini, soyadını, yaşadıkları yerle ilgili bilgileri yardım alacağı bir yetişkine anlatabileceği şekilde ona oyunlarla ezberletmek doğru bir yol. hatta belki de bu bilgilerin olduğu bir kağıdı çocuğun cebine, çantasına iliştirmek de... internette çok güzel bir uygulamaya denk geldim. çocukla anne arasında bir parola belirleniyor. ve çocuğa bu parolayı kimseye söylememesi öğretiliyor. biri gelip ‘seni annene götüreceğim’ dediğinde çocuk o kişiye parolayı soruyor.
çocuğa en çok yakınından mı, yabancıdan mı zarar gelir?
cinsel istismarın çok büyük oranda tanıdıklardan geldiği görülmektedir. tanıdık, derken illa ki akraba olması gerekmiyor. en son çocuk ölümü vakalarından birinde fail, ölen çocuğun babasının müşterisiydi. bu yüzden ‘tanıdık’tan kastım çocuğun göz aşinalığı olduğu biri veya çocuğu daha önce görmüş biri. biz çocuklarımıza çoğunlukla, ‘yabancılarla konuşma, onlardan tehlike gelir’ diyoruz. bu eksik ve hatalı. çocuk sadece yabancıdan değil herhangi birinden gelecek tehlikeyi hissettiğinde doğrudan ailesine gidebilmeli.
aileler çocuklarını nasıl koruyabilir?
aile ile çocuk arasında iyi iletişim ve koşulsuz sevgi olmalı. yani çocuk hata yapsa bile, ailesinin kendisine koşulsuz sevgi vereceğini ve kabul göreceğini bilmeli. tabii ki bu hataların örtbas edilmesi anlamına gelmiyor. çocuğun, başına ne gelirse gelsin bunu ailesiyle korkmadan paylaşabileceğini bildiği bir ortamda büyümesi çok sağlıklı. çocuğun kendi kararlarına güvenmesi çok önemli. ’ben kötü bir şey hissediyorsam, burada kötü bir şey olması ihtimali yüksek’ diyebilmeli. bu da zaten küçük yaştan itibaren verilen karar verme, stresle başa çıkma ve sorun çözme eğitimleriyle sağlanabiliyor.
çocuğun tehditlerin farkında olması ve güvensiz büyümesi arasındaki çizgi çok ince değil mi?
tabii ki, çocuk kesinlikle korkutulmamalı. sadece tehlikeyle ilgili olarak değil, genel olarak çocuğun problem çözme becerisi geliştirilmeli. çocuğa korkutucu yaklaşıp ‘yabancılarla konuşma, onlar senin canını acıtabilir’ demek çok sağlıksız olur. devamlı çocuğu korumak amacıyla çocukla dip dibe olmak da sağlıksız. insanlar şimdi çok korktuğu için bu şekilde davranmaya meyilli. ancak bu da çocuğun özgüvenini kazanmasında zorluklar yaratıyor. gelişimsel sürecine uygun olarak, dengeyi bozmadan çocuğa bedenini öğretmek, özel bölgelerini tanıtmak, o özel bölgelere kimselerin dokunmaması gerektiğini öğretmek gerek. çocuğun dışarıdaki tehlikelere odaklanmasını sağlamak yerine onu uygun becerilerle donatıp kendine güvenen bir birey haline getirmek daha doğru olacaktır. sonuçta tek tehlike cinsel saldırı değil.
bu beceriler kaç yaş itibarıyla öğretilebilir?
iki yaşından itibaren bu bilgilerle tanışabilir çocuklar. yapılması gereken onlara özel bölgelerini anlatmak. bu ‘penis’ ve ‘vajina’ gibi kelimelerle anlatılmak zorunda değil ancak çocuğun çevresinden duyacağı ‘popo’ gibi isimlerle de öğretilebilir. tabii bunu oyun haline getirmemek de önemli. çünkü bazen aileler çocukların özel bölgelerine garip isimler takabiliyor. oyunlaştırıldığı takdirde, bu istismarcı bunları kullanarak çocuğa yaklaşabilir. onlara kendi kararlarını verme yetisi kazandırmak da onları sadece istismardan değil, ilerleyen yaşlarda bir gruba girdiği zaman uyuşturucu gibi zararlı bir madde önüne çıktığında ona ‘hayır’ deme gücünü veriyor. örneğin ne giyeceğine karar vermesi. ancak böyle bir kararda bile çocuğa belli sınırlar içinde hareket alanı tanınmalı. siz tüm dolabı açıp, ‘ne giyeceksin?’ diye sorduğunuzda çocuk kışın ortasında askılı bir bluz seçebilir. bu yüzden birkaç alternatif seçip ona şıklar arasında tercih yapma hakkı verin ki, doğru tercihler vererek kendine güveni artsın.
bu onlara oyun parkında istediği oyuncakla oynamasına izin vermek gibi, değil mi?
aynen öyle, çünkü her çocuğun sınıra ihtiyacı var. bu sınırlar içerisinde kendi kararını alması şart. çocuğun aileye güvenmesi de çok önemli. böyle büyüdüğü takdirde, bir çocuk tehdit bile edilse bunu ailesine korkmadan ifade etme eğiliminde olacaktır. geçenlerde bir vaka oldu, ufacık, 6-7 yaşlarında bir çocuk tecavüze uğradı ve babası onu eve almadı. çocuğu, çocuk esirgeme kurumu’na yerleştirdiler. “kötü bir şey yaptım ve babam beni almadı” diyormuş. bu çok ağır. çocuk için hangi travma daha ağır, tartışılır.
ailelerin yaptığı diğer yanlışlar neler?
çocuğa vurarak, ısırarak sevgi göstermemek gerek. sevgiyi göstermenin birçok yolu var. benim çocuğum istediğim gibi severim dememek lazım. çünkü çocuğa ‘biri beni ısırdığında sevgi gösteriyor’ mesajı veriyorsunuz. ya da çocuk gitmek isterdiğinde zorla sarılmaya çalışmak da yanlış. bazı televizyon programlarında, sevgi gösterme şekli olarak çocukların poposu ısırılabiliyor. çocuğu dudaktan öpmek de benzer bir konu. çocuğa başkasının kötüye kullanılacağı mesajlar vermeyin. bu ayıp demiyorum yalnızca istismara açık diyorum. çocuğun kendi beden sınırlarını bilmesi tek önemli olan.
aile ve sosyal politikalar bakanı ayşenur islam, "çocuklar istemedikleri durumlarla karşılaştıklarında çığlık atmaya, bunu ifade etmeye teşvik edin" sözlerini kullandı. sizce bu sözler ne ifade ediyor aslında?
bu çok tiye alındı ama bakanın söylediği doğru. belki bir bağlam içerisinde anlatılsa daha iyi anlaşılırdı ama ufak bir konuşmanın parçası alınıyor ve anlamı kaybolabiliyor. çocuğa gelişimi sırasında istemediği bir şeye karşı koymayı öğretmeniz gerekiyor. mesela bayramdan bayrama gördüğü bir dede var. ve sarılmak istemiyor. o zaman bırakın, sarılmasın. zorlamayın.
örneğinizdeki çocuğun dedeye tavrının bir sebebi olduğunu düşünmek gerekiyor mu?
illa ki dedenin onu taciz ediyor olması gibi bir sebep olması gerekmiyor. sadece dokunulmaktan hoşlanmadığı bir an ise bırakın, dokunulmasın. dededen ona hiçbir zaman bir zarar gelmemiş ve gelmeyecek olabilir. ama çocuk bunu istemiyorsa, ‘hayır deme' özgürlüğü olduğunu bilmeli. çocuk daha çok erken yaşta kendi bedeni üzerinde söz sahibi olduğunu bilmeli. ancak bayramlarda tanıdık, tanımadık, kalabalık bayram toplanmalarında herkes çocukları mıncıklamak ister sevgi göstermek için. çocuklar böyle durumlarda tokalaşarak da selamlaşabilirler. çocuğu rencide etmeden, karşı tarafın da kalbini kırmadan bir orta yol bulunabilir. ‘biz tokalaşarak bayramlaşıyoruz dedesi’ denilerek iki taraf için orta yol bulunabilir. çünkü yakını dahi olsa, istemediği anda herhangi birinin çocuğa sarılması, çocuğa şu mesajı verir: büyükler sen istemesen de sana sarılabilir ve sen sessiz kalmak zorundasın, çünkü ayıptır. bizim kültürümüzde büyüklere karşı çıkılmaz, ses yükseltilmez. ama öyle noktalar var ki, çocuklara sıkıştıkları noktada bağırmak gerekiyor. onları istemediği bir durum karşısında önce ‘hayır' demeyi, bu işe yaramıyorsa da bağırmayı öğretmek gerek. çığlıktan kasıt bu. bir çocuğu sokak ortasında çekiştiren ve çocuğun babası olduğunu düşündüğünüz bir adam gördünüz. çocuk çığlık atma noktasına geldiğinde, eğer gerçekten babasıysa zaten çocuğunu bırakmayacak ve sakinleştirmeye çalışacaktır. eğer bir yabancıysa ve illegal bir şey yapıyorsa çocuğu bırakıp kaçacaktır. çünkü insanlar bakmaya başlayacak ve ilgi odağı olacak. çığlık atmaktan kasıt bu.
peki nasıl öğretilir çığlık atması?
yurtdışında yaşa uygun eğitimler veriliyor. fbi ve okullar koordine olarak çalışıyor ve çocuklara ‘hayır deme' eğitimleri veriyor. çocuğa, onun istemediği bir biçimde dokunulduğunda nasıl ‘hayır’ diyeceği şarkılarla öğretiliyor. türkiye’de benzer uygulamalar olmalı.
bakan islam’ın aynı konuşmasından devam edelim. bakan, faillerin kastrasyonla ‘tedavi’ edileceğini söyledi. bu failerin ‘hasta’ olduğu anlamına mı geliyor?
bahsettiği şey o anlama geliyor ama maalesef bu bir çözüm değil. çocuk istismarcılarının hepsi pedofili değil. bu klinik bir tanı. pedofili olanlar, onlarla ilgili fanteziler kurmaya ve cinsel ilişki kurmaya karşı koyamıyorlar. bu tip vakalarda kimyasal kastrasyon kullanılıyor. bazı pedofililer o kadar karşı koyulmaz bir istek duyuyorlar ki, bundan dolayı suçluluk duyup bu uygulamayı kendileri de böyle bir uygulamayı talep edebiliyor. bu sebeple intihara kalkışanlar da var. bazı pedofiller ise hayatları boyunca hiçbir saldırıda bulunmamış olabiliyor. birine hasta demek onun engelleyemediği düşünce ve dürtüleri olduğunu varsaymak demek anlamına geliyor. bu sebeple bütün çocuk istismarcı bu gruba dahil değil.
hasta olmayan birine ‘kastrasyon’ uygulansa sonuç ne olur?
işe yaramaz ki. bu hasta olmayan birine antipsikotik ilaç vermek gibi bir şey. olaydan bağımsız bir şey yapmış oluyorsun ve çözüm yok. üstelik bu insan haklarına da aykırı. amerika’da bile bu şu anda son derece tartışmalı bir uygulama. bazı vakalarda cezaevine gitmek mi kastrasyon uygulaması diye soruluyor.
peki pedofil için bu konuyla ilgilenen uzmanlar gerekmez mi?
bu yasayı düşünenler, bu kısmını da planlar herhalde. çünkü bana uygulama baştan yanlış geliyor. çocuk istismarcılarının farklı tipleri olabiliyor. kimileri kendine güvensiz olabiliyor. kendi yaşıtlarıyla ilişki kurmada başarısız ve çocuklar onlar için tehdit oluşturmuyor. ancak çocuklarla ilişki kurabileceğini düşünerek onlara yöneliyor. bir başka grup ise, ‘cinsel anlamda değişik bir şey yaşamak’ için çocuklara yöneliyor. bu gruptakiler zaman zaman yetişkinlerle de ilişkiye girebiliyor. çok sadist olanlar var. bir sürü tip söz konusu.
çocuk istismarıyla ilgili karıştırılan ‘hastalık’ ve ‘sapkınlık’ olabilir mi?
istismarcıların bir kısmında anti-sosyal kişilik bozukluğu olabiliyor. kişilik bozukluğu da cezai ehliyeti ortadan kaldırmaz. yani akıl hastası diyemezsiniz bu kişiye. bu yüzden hastaneye değil, cezaevine yollanıyor. tedavi, o kişinin cezai ehliyeti olmadığını var saymak demek. 'biz onlara ilaç verelim demek' çözüm değil. çünkü birçoğunun cinsel olarak aktifliği de olmayabilir. tecavüz ve saldırı agresif bir şeydir, cinsellikten bağımsız bir şeydir. agresyonun erotize edilmiş biçimidir diyebilirz. her saldırıda öfke görebilmek mümkün, fakat fiziksel bir tatmin olması şart değil. bu adamlar domine etmekten, acı vermekten hoşlanabiliyor. kastre etmek bu motivasyonların hepsini ortadan kaldırmaz.
kayıp çocukların televizyon programlarında aranması doğru mu? süreçleri nasıl etkiliyor bu tip programlar?
iyi tarafları da, kötü tarafları da var. olumlu tarafı vakalarla ilgili bilgi toplanmasına yardımcı oluyor ve olayları gündemde tutuyor. bu tip programlar insanların dikkatlerini açık tutuyor. ancak uygunsuz tarafları da var. birini ararken, o kişinin yakınlarıyla konuşmanın usulleri sorun olabiliyor. insanlarda çok farklı travmalara sebep olacak yaklaşımları görebiliyorsunuz orada. daha sonra kayıp kişi ölü bulunduğunda ‘sen böyle yapmasaydın, böyle olmazdı’ gibi yorumlara maruz kalabiliyor kişinin yakınları. bunlar çok dikkatli kullanılması gereken kelimeler. bir de bu tür programlarda olayları magazinelleştirme eğilimi de yüksek. mağdurların programlara çıkartılıp konuşturulması ve ‘baban senin nerene dokundu’ gibi sorular sorulması, yaşanmış olan sağlıksız örnekler.
medya, çocukları ilgilendiren kayıp, istismar ve ölüm haberlerine yer verirken nelere dikkat etmeli?
bu haberleri, çocukların ve gençlerin, mağdurların çevresinin de okuyacağını düşünüp yazmak gerekiyor. ben kendi aile dostumun trafik kazası fotoğrafını gördüğümde çok kötü etkilenmiştim. gazetede camdan uçmuş halini gördüm tanıdığım, bildiğim birinin. bu yüzden mağdurların ne hissedeceği gözardı edilmemeli. ve tabii ki şiddetin pornografisine girmemek de şart.
devlet ne gibi eğitimler vermeli çocukların korunması için?
bu konuda çok bilgili bir sürü insan var. bunlar genelde stk’larda, derneklerde, üniversitelerde çocuk ihmali ve istismarıyla ilgilenen kişiler. bu insanları bir araya toplayıp, onlarla beraber planlanması gereken bir şey bu. anaokulu itibarıyla yaşa uygun şekilde çocuklara bedenini tanıma, 'hayır' demeyi öğretme gibi eğitimler verilmeli. bununla beraber ailelere evde neler yapabilecekleriyle ilgili bilgi verilmesi. her şeyden önce de farkındalığın artması. örneğin facebook’ta konuya ilgili bir paylaşımda bulunduğunuzda size ‘ay, neden paylaşıyorsun, içimiz kararıyor’ denilebilir. gerçek, ona gözlerinizi kapadığınızda yok olmaz.
çocuğun başına kötü bir şey geldi ancak kurtarıldı. çocuğun ruhsal sağlığı için neler yapılabilir?
herhangi bir çocuk uzmanı değil, mutlaka doğrudan travma uzmanı bir çocuk psikoloğuna başvurmalı. tedavinin uzunluğu çocuktan çocuğa değişir.
kaynak: al jazeera
Yorumlar