Kültür-Sanat

Savaşın erkekleri

Uluslararası Amsterdam Belgesel Film Festivali’nde büyük ödülü kazanan Of Men and War, savaşın cepheye giden askerler üzerinde nasıl bir etki bıraktığını sorguluyor. Beş yıl boyunca Amerikalı savaş gazilerinin terapi süreçlerini takip eden yönetmen Laurent Becue-Renard, Al Jazeera Türk’e filmin çekim sürecini anlattı.

Fransız yönetmen, yeni belgesel filmi “Of Men and War”da, Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayan Amerikan askerlerinin terapi süreçlerini anlatıyor. [Fotoğraf: Alice Films]

27. uluslararası amsterdam film festivali’nde (idfa) büyük ödülün sahibi fransız yönetmen laurent becue-renard’ın filmi “of men and war” oldu. jüri, “insanın kırılganlığını hatırlattığı ve şimdiye kadar yapılmış en güçlü savaş karşıtı filmlerden bir olduğu için” büyük ödülün of men and war’a verilmesine karar verdiklerini açıkladı. 

festivalin başından beri favoriler arasında gösterilen belgeselde yönetmen, beş yıl boyunca cepheden dönen amerikan savaş gazilerinin terapi süreçlerini izliyor ve savaşın askerler üzerinde nasıl bir etki bıraktığını sorguluyor. 

amerika’nın, irak ve afganistan’a gönderdiği 2,6 milyon askerin yarısından fazlası, görevleri sırasında yaşadıklarından kaynaklanan fiziksel ya da ruhsal sorunlarla mücadele ediyor. evlerine döndüklerinde sivil hayata uyum sağlayamayan askerler arasında intihar oranı da oldukça yüksek. amerikan savaş malulleri bakanlığı’nın verilerine göre her gün 22 savaş gazisi intihar ediyor. 

“bu insanların ailelerini de düşündüğünüzde savaşın etkilerini günlük hayatında hala yaşayan yaklaşık 10 milyon amerikalıdan bahsediyoruz ki bu da oldukça büyük bir rakam” diyor yönetmen laurent becue-renard.

bu insanlar için hiç bir şeyin artık eskisi gibi olmayacağını söyleyen becue-renard’a göre iyileşmeleri de mümkün değil:

“onlar hayatlarının sonuna kadar ruhen sakatlanmış olarak kalacaklar. burada terapinin yaptığı şey, o genç çocukların içinde hala yaşayan parçaya ulaşıp, yeni yaşamlarını o parça üzerinden kurmalarına yardımcı olmak.”

kendisi de vietnam’da savaşmış olan fred gusman, kaliforniya’da kurduğu psikolojik destek merkezi pathway home’da, 2008 yılından bu yana savaş gazilerine psikolojik destek veriyor. becue-renard’ın 2,5 saat süren filmi boyunca, gusman’ın, irak ve afganistan’da görev yapan bu askerlerle yaptığı yoğun ve sancılı, kimi zaman öfke patlamalarının yaşandığı uzun terapi seanslarıni izliyor seyirci. 

yönetmen de uzun bir film olduğunu kabul ediyor ancak hikâyenin ve anlatılanların izleyiciye doğru mesajı vermesi için bu sürenin gerekli olduğunu belirtiyor:

“böyle bir film çektiğinizde elinizdeki malzemenin büyük bir bölümünün ölümü anlatması doğal elbette. ancak ben de tıpkı terapi seanslarının yaptığı gibi bu malzeme içinde hayata dair bir şeyler bulmaya çalıştım. çünkü bu çocuklar terapiye gelmeyi kabul etmekle zaten yaşamı seçmişlerdi. hikâyelerini ölüm üzerine kurmak istemedim, bu onlara ihanet olurdu. seyirciye de bu duygunun geçmesi için bu uzunluk gerekliydi.”

on yıllık bir çalışmanın ürünü olan of men and war filminin müzikleri ise kudsi ergüner tarafından yapılmış. ergüner’le daha önce de çalıştığını söyleyen, becue-renar, bu projenin başından itibaren de kendisiyle bağlantıda olduğunu söylüyor:

“kudsi’nin müziğini ilk kez bosna’da duydum. o zaman saraybosna’da çıkan bir gazeteyi desteklemek için bir albüm yapmıştı ben de o albümü dinlemiştim. beraber çalışmak istedim, o da kabul etti. bu ikinci filmin projesini de yedi yıl önce anlatmıştım. onun evi benim ofisime 500 metre uzaklıkta, sık sık buluştuk ve konuştuk. sonunda film için üç tane çok etkileyici parça besteledi.”  

of men and war aslında, wrath of geneology (öfkenin soyağacı) üçlemesinin ikinci filmi olarak çekilmiş. “living afterwards: words of women”(sonrasında yaşam: kadınların sözleri) belgeselinde, bosna savaşında erkeklerini kaybeden kadınların terapi sürecini izleyen yönetmen becue-renard, aslında filmlerinde savaşın insan üzerindeki etkilerini sorguladığını anlatıyor:

“üçüncü filmi çocuklar üzerine kurmayı düşünüyorum çünkü anne-babalarının yaptıkları seçimlerin bedelini onlar ödüyor. her ülke için geçerli bu, savaş kararlarını alanları ebeveynler seçiyor, savaşa gidenler ise hep genç çocuklar oluyor.”

idfa’da izleyici ödülü türk yönetmene

27. uluslararası amsterdam film festivali’ndeki (idfa) ulusal yarışmada birincilik ödülü hollanda’nın en ünlü müzesi rijksmuseum’un restorasyon sürecinin perde arkasın anlatan oeke hoogendijk’nın yönetmenliğini yaptığı  “the new rijksmuseum” filmine gitti. 

idfa’nın geleneksel izleyici ödülü’nün bu seneki sahibi ise türk asıllı hollandalı yönetmen gülşah doğan oldu. faslı yalnız bir annenin çocukları ile ilişkisini anlattığı naziha’s spring, festival izleyicisinin oylarıyla en iyi film seçildi. 

12 gün süren film festivalinde 250,000 bilet satıldı. elde edilen gelir ise yaklaşık 1.5 milyon avro’ya ulaştı. 

kaynak: al jazeera

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;