Türkiye
'Toplum bu insanları üretiyor'
Sosyolog Nükhet Sirman’a göre Özgecan Aslan’ın katil zanlısı, her gün yanımızdan geçip giden erkeklerden sadece biri ve onları toplum üretiyor. Olayın bu denli infiale yol açmasının nedeniyse erkeklerin de Özgecan'ı masum olarak kodlaması.
kadınların, 20 yaşındaki üniversite öğrencisi özgecan aslan’ın ölümü üzerine tepki vermesi ve refleks göstermesi elbette ki şaşırtıcı değildi. zaten yıllardır erkek şiddetine karşı durmaya ve bununla yaşamaya alışıklardı. ancak bu kez yanlarında karşı cinsleri de vardı. üstelik hiç olmadığı kadar güçlü ve koşulsuz.
türkiye arada çıkan aykırı sesleri bir kenara bırakırsak özgecan aslan etrafında kenetlendi. kadın ve erkek eylemlerde omuz omuza verdi. kadın ve erkek en son ne zaman “kadına yönelik şiddet” konusunda bu kadar güçlü bir şekilde hareket etmişti ki?
“özgecan ‘masum’ olarak kodlandı”
erkeklerin de özgecan olayına bu denli sahip çıkmasının, acıyı yüreklerinde hissetmesinin altında yine “erkeklik” kodlamaları var. bir başka deyişle aslında erkekliklerini burada da gösteriyorlar ve anlayışlarını buraya da taşıyorlar. toplumsal cinsiyet ve aile sosyolojisi alanında türkiye’nin önde gelen hocalarından profesör nükhet sirman’a göre durumun özeti bu.
erkekleri, özgecan aslan olayında kilitleyen ya da bir başka deyişle kadınlara kenetleyen “masumiyet”. genç kız, erkeklerin gözünde de masum kalabildi.
“özgecan niye öldü, tecavüze karşı çıktığı için öldü. bunu düşünmek bile korkunç. bir başka soru: neden özgecan bu kadar infiale yol açtı? niye başka kadınlar değil de özgecan? çünkü masumdu. masum diye kodlandı. halbuki bir sürü kadın masum diye kodlanmadığı için yani masum varsayılmadığı için ‘başına geleni hak etti’ diye yazılıyor. bu iğrenç bir şey. bu, kadınlık erkeklik kültürel kodlarına bağlı. suçlu olmadığı için tepkiler bu kadar büyüdü ve olay bu kadar sahiplenildi. yani erkekler kendi ‘erkeklik’ anlayışlarını yine koruyorlar. masum çünkü: evli değil, cinselliği tanımıyor. kız arkadaşıyla evine dönmeye çalışıyor, üstelik hava kararmadan dönmeye çalışıyor. bu ülkede evli kadın masum olamaz, cinselliği tanıyor. masum olmamak başına geleni hak etmek demek. mini etek giyersen, içki içersen masum değilsin. her biri masum olmamanın en basit örnekleri. masum olmamak çok kolay, masum olmak çok zordu. özgecan buraya oturdu.”
sirman bu noktada başta siyasetçileri ve medyayı eleştirmekten de geri kalmıyor. ona göre türkiye’de gazeteler, manşetlerle kadın cinayetlerini işledi ama buna karşı savaşan kadınların sesini duyurmadı. üstelik bu kadınlar yıllardır kadın katliamına karşı çıkıyor, her kadın cinayetini takip ediyor ve faillerin cezalandırılması için mücadele verdiler. siyasi partiler başta olmak üzere kimse bu kadınları ciddiye almadı.
“cani değil, normal”
olayın vahametinin akabinde tartışılan konulardan biri de katil zanlısının profiliydi.
kimine göre cani… kimine göre psikopat olmalıydı. ancak profesör sirman’a göre her ikisi de değil. 26 yaşındaki suphi altındöken hemen hemen her gün yanımızdan geçip giden erkekten sadece biri.
“bu katilin babasının, türkiye’deki babalardan farklı olacağını hiç düşünmüyorum. hatta bu olayı korkunç yapanlardan bir tanesi de o. bu failin üzerinde şu anlamda durulması gerekiyor. o bir erkek ve bu toplumun normal erkeği. bundan kurtulmak isteyenler, bu adamın cani olduğunu söylüyor. bu adam cani değil, babası da normal bir baba. bu toplum bu insanları üretiyor. bu normal bir erkek. şimdi diyebilirsiniz ki; ‘her dakika bir kadının ölmesi lazım’. biz bundan çok uzak değiliz. her dakika bu ülkede bir kadın şiddet görüyor. günde beş kadın ölüyor.”
profesör nükhet sirman, türkiye’de erkeklik kavramının giderek gaddarlaştığına ve vahşileştiğine dikkat çekiyor. erkeklerin de bu gerçekle artık yüzleşmesi gerektiğini düşünüyor:
“erkek kendisini kadının üzerinde hükmü olan bir şahıs olarak görüyor. kadın ve çocuk olacak ki, adam kendisini adam gibi görsün. onlar onun sözünü dinleyecek ve hükmü altında olacak. kadınlar ve çocuklar bu hükmün altından çıktıkları zaman, bu adamlar erkeklik krizine girmeye başlıyorlar. erkeklik krizine girmelerinin nedeni de erkeklik tanımının gittikçe vahşi ve gaddar şekilde ortaya çıkması. o kadar yaygın ki, bu artık norm. türkiye’de erkekler faillerin kendileri olduğunu ve kendilerine bakmaları gerektiğini, kendi problemleriyle yüzleşmelerinin gerektiğini görmeleri gerekiyor. ama bunu görmemek için de her türlü taklayı atıyorlar. sonra feministler suçlu diyorlar.”
erkekler neden gaddarlaştı?
sosyolog nükhet sirman boğaziçi üniversitesi öğretim üyesi. önemli araştırmalara imzasını atmış bir saha kadını. 80’li yıllarda yaptığı köy çalışmalarına atıfta bulunuyor. o yıllarda kadına yönelik şiddet olmadığını ifade ediyor ve 'erkekler yıllar geçtikçe kızgın bir hal aldılar' diyor.
“o dönemlerde erkeklerde böyle kızgınlık ve dayak yoktu. kadına yönelik şiddet yoktu. eğitim düzeyi yüksek miydi, hayır. ama erkek gibi yaşıyordu. toprakları vardı. evlerine bakıyorlardı. kadın-erkek kimlikler böyle bir toplumsal gerçeklikten üredi. bu kimlikler zaman içinde değişti. erkeklik daha gaddar hale geldi. bunda 90’lı yıllardaki savaş ortamı ile 2000’li yılların başında kendini gösteren işsizlik etkili oldu. bu iki olgu adamların normal erkeklik yaşamalarına izin vermedi. gaddar erkeklik norm haline geldi. erkeklik nosyonları kışkırtıldı. düşmana (pkk) karşı savaşla birlikte vahşi bir erkeklik de pompalandı.
özgecan’a bunu yapmayı nereden öğrendiler? “tırnaklarının içinde dna vardır” düşüncesi nasıl akıllarına geldi. insanın havsalasına gelmiyor. güçlü erkeklik kışkırtılıyor. erkekliğin krizi, kadınlara ölüm olarak geri dönüyor.”
“sen de anlat”
sosyal paylaşım sitesinde 'sen de anlat' başlığı bunca yıl susanları konuşturdu. kadınlar bir anlamda içlerini döktü, erkekler de bir nebze olsun kadınların yaşadıklarına ortak olmaya çalıştı.
nükhet sirman bunun bir patlama olduğu görüşünde. kadınlar başlarına geleni anlatmıyor, daha doğrusu anlatamıyor:
“erkeklik ispat edilmesi gereken bir şey. taciz ederek, laf atarak kadının üzerinde güçlü olduğunu göstermeye çalışıyor. tacizler hayatın normal koşulu. çoktan kanıksadık. kadınlar olarak şimdiden kendi çocuklarımıza buna göre yaşamalarını öğretiyoruz. ‘aman yavrum ışıklı yoldan geç, tek başına sokaktan geçme, eteğinin boyuna bak’ diye. biz bunları yapmasaydık çoktan ölmüştük. ben bunu kızıma öğretmeden anne olabilir miyim bu ülkede?”
sirman’a göre “sen de anlat” başlığıyla, kendi yaşadığı tacizi anlatan kadınlar cesur ve güçlü. ama bu, dönüşümü tetikleyecek bir fitil olamaz. çünkü kadınlar örgütlü değiller.
Yorumlar