Blog

'Şark Yıldızı' masalları

Diyarbakır'daki futbol aşkı, kentte 1930’larda mahalle takımlarıyla başlar. Onu büyüten ise mahalle takımlarının amatör kulüplere evrilmesi ve Lefter Küçükandonyadis'in onlarla birlikte toprak sahalarda top koşturmasıydı.

Diyarbakırspor
Diyarbakırspor, 1990’ların düşük yoğunluklu savaşına kurban gidenlerin kentlerinde büyük tepkiyle karşılanıyordu. [AA]

“küfür ruhun yelpazesidir.” şeklinde bir söz vardır. neyzen tevfik’ten şems-i tebrizi’ye kadar geniş bir literatürde pek çok kişiye mal edilse de esasen ‘piç’ bir ifadedir bu ve babasını bulmak zordur.

belki de bu sözden zahir, kıçını soğuk betona yayıp hakeme, topu kaptıran futbolcuya ya da rakip takımın ‘gününde olan’, dantel gibi çalımlarla sinirleri tavana çarptıran oyuncusuna edilen ağız dolusu küfür, ülkenin şark vilayetlerinden biri olan diyarbakır’da, oldukça yaratıcı, özgün ve adrese teslimdir.

hakemin düdüğünün içindeki nohuttan, ona beşik yapan marangoza, annesinin düğününde giydiği gelinliğin dantellerine kadar pek çok hassas noktaya dokunan bu sözler, onu dillendirenlerin ruhlarını hafifletmiş midir söylemek güç. neresinden bakarsanız bakın, parçası olduğunuz halde yaptırım gücünüzün bulunmadığı durumlarda, size de yelpazenin kanadına tutunmak dışında bir umar kalmıyor.

maksat küfre güzelleme değil muhakkak. ancak bir de şöyle düşünün: yalnızca on beş günde bir yaşayacağınız mütevazi bir keyif için dişinizden tırnağınızdan arttırarak aldığınız biletle kuruluyorsunuz tribünlere. ve tam bu esnada, sizin takımınıza duyduğunuz yürekten bağlılığınıza karşın sporla ilgisi olmayan pek çok dış etkenin sevinçlerinizi çalmasına tanıklık ediyorsunuz. böyle bir ortamda küfürden başka pek fazla ifade-i münasip bulamıyor insan.

eski bir futbol hakemi olan erman toroğlu, meslek hayatı boyunca en yaratıcı ve ilginç küfrü, diyarbakırspor maçında işittiğini söylemiştir bir röportajında. erman hoca’ya edilen küfrün yaratıcılığı ve dozajına ilişkin bilgi sahip değiliz. lakin kurulduğu günden bu yana her zaman ve herkes tarafından çekiştirilen, didiklenen, kullanılan ne başka bir futbol takımı vaki olmuştur ne de o takımın taraftarının çaresizliği. evet, kabul; iddialı bir tespit yapıyoruz fakat şunu da biliyoruz ki ‘futbolun asla sadece futbol olmadığı’ gerçeğinin alamet-i farikası diyarbakırspor’dur. nasıl mı?

diyarbakırspor’un hüzünlü öyküsü

futbolcular sahaya çıkarken, yıldız gençlikspor’un yetenekli oyuncusu meheme, iki üç basamaktan müteşekkil tahta merdivenlere yerleşmiş kasap hamdi’ye ve elindeki içi zerzevat dolu sepete bakar.

-hamdi abe, geçen maçta hıyar atmıştın çok zoruma gitti bilesin.

-hıyar gibi oynama sen de oğlım!

-eyi valla karpuz da getıreydın! (diyarbakır karpuzu rekoru 49,5 kg.)

rakip dicle gençlikspor’dur ve amatör ligin bu iki ezeli rakibi, çok değil birkaç ay sonra alınan bir kararla, birleştirildiğinde kurulan takıma diyarbakırspor adı verilir. tarih 1968’i göstermektedir ve bu şark vilayetinin fakir takımının elinde inançtan başka bir şey yoktur; bir de futbol aşkı.

bu aşk, kentte 1930’larda mahalle takımlarıyla başlayan sağlam bir temele dayanır. onu büyüten ise kuşkusuz, mahalle takımlarının amatör kulüplere evrilmesi ve bir efsanenin o amatör kulüplerle birlikte toprak sahalarda top koşturmasıdır. fenerbahçe’nin 'ordinaryüs' lakaplı sembol futbolcusu lefter küçükandonyadis, 1940’larda dört yıl askerlik yaptığı diyarbakır’da amatör kulüplerde oynamış, izleyenlerinin aktardıklarına göre maçlarına gelenlere muhteşem bir keyif yaşatmıştı. en son sarı-lacivert olan renklerinden dolayı ayspor’u tercih eden lefter, bunun nedenini de ayspor’u ’diyarbakır’ın fenerbahçesi’ şeklinde tanımlayarak açıklamıştı. diyarbakır’da fenerbahçe taraftarının bu kadar çok olmasının en önemli nedenlerinden biri ordinaryüs’tür.

bu köklü tarihin üzerine kurulan diyarbakırspor, parasızlık nedeniyle birkaç kez kapanmakla karşı karşıya kalır. kentin ileri gelenleri esnafları dolaşarak para toplarlar. harcanan paranın miktarı azdır ama takımdaki herkes kanaatkârdır.

efsanenin çocukları

takvimler 1975 yılını gösterdiğinde bir mucize gerçekleşir. yeşil-kırmızılı takım, kendi sahasında oynadığı tüm maçları kazanır, deplasmandan da 28 puan toplayarak 2. lig’e yükselir.

kentte bayram havası esmektedir. herkes diyarbakırspor ile yatıp kalkmaktadır.

aynı yıl 2. lig’de kayserispor'un 3 puan önünde şampiyon olarak, 1. lig’e çıkma başarısını gösterir.

diyarbakırspor'un sergilediği bu başarı tarihe geçer. çünkü takım, şampiyonlukları art arda birbirine ekleyerek 3. lig’den 1. lig’e yükselmiştir. dünya futbol tarihinde böylesi bir başarıya diyarbakırspor'dan sonra bir tek ingiltere'nin nottingham forest takımı ulaşmıştır. doğu ve güneydoğu anadolu bölgesinden 1. lig’e çıkan ilk takım unvanını alan diyarbakırspor, artık ’şarkın yıldızı’ adıyla anılmaya başlanır.

takımın homojen bir yapısı vardır. tamamı kentin çocuklarından oluşmaktadır. boğa emin, kaleci mehmet ali biçer, xoşxoş emin, ceylan emin, beton ismail, altunkafa recep, kapo cahit, çıktıkları deplasman karşılaşmalarında mağlubiyet aldıklarında, "biz şimdi kente hangi yüzle gideceğiz?" diyerek hüngür hüngür ağlarlar.


diyarbakır'ın suikasta kurban giden emniyet müdürü gaffar okkan, genel yaklaşımının yanında diyarbakırspor'a verdiği destekle de kentin sevgisini kazanmıştı. [aa]
 

‘kürtler dışarı!’

takımda her şey iyi gitmektedir. bir deplasman maçı dönüşü galibiyet aldıkları halde kaleci mehmet ali biçer’in morali bozuktur. arkadaşları ne olduğunu sorduklarında, koruduğu kalenin arkasına toplanan bir grubun kendisine ‘şerefsiz kürt’ dediklerini anlatır. zorlu bir maç olmuştur ve mehmet ali lastik gibi oradan oraya zıplamış, adeta topa geçit vermemiştir.

sonraki hiçbir deplasman maçında eksik olmayacak tezahürat çıkar ortaya: ’kürtler dışarı!’

takımın ilk kurulduğu yıllarda görev yapan veysi gönenç yada nam-ı diğer şorik veysi o günleri, "henüz pkk yoktu, ancak gittiğimiz her deplasman maçında 'kürtler dışarı!' sloganları atılıyordu." diye anlatıyor.

’kürtler dışarı!’ ve sonrasında ’pkk dışarı!’, diyarbakırspor'un gittiği neredeyse bütün kentlerdeki rakip takımın taraftarının diline pelesenk olunca, sloganlar yerini taşlamalara, darplara ve saldırılara bırakır. 1990’ların düşük yoğunluklu savaşına kurban gidenlerin cenazelerinin girdiği kentlerde, diyarbakırspor pek hoş karşılanmıyordu. üstelik takımda neredeyse tek bir kürt oyuncu bulunmadığı halde.

daha ciddi bir durum, televizyon ekranlarında baş gösterdi. bir takım spor adamları, tribünlerden yükselen şoven yaklaşımları dillendirmeye başladılar.

2000’li yıllara gelindiğinde manzara neredeyse aynıydı. kentin, kulüp tesislerine de adını veren, efsanevi emniyet müdürü ali gaffar okkan, terörün sporla sona ereceğine inanıyordu. takımın perde arkası başkanı gibi çalışarak süper lig adını alan 1. lig yolunda önemli adımların atılmasını sağlayan okan’ın çabaları, takımı bir üst lige taşıyamadan, onunla birlikte suikasta kurban gitti.

gaffar okkan'ın ve bir ’devlet memuru’ olan başkan adnan öktüren'in takım yönetimindeki etkileri, diyarbakırspor’a yönelik milliyetçi söylemleri sona erdiremediği gibi üstüne üstlük bir de ’devlet takımı’ olarak tanımlanmasına yol açtı.

deplasman maçlarında etnik kimliğiyle aşağılanmaya çalışılan takım, kendi kentindeki taraftarını da böylece yitirmeye başladı.

hepten yalnızlaştırılan takım, kendine ne içeride ne de dışarıda bir ’sahip’ bulabildi.

tüm bunlara karşın diyarbakırspor, 3 mayıs 2009 tarihinde 40 yıllık futbol tarihinde 6. şampiyonluğuna ulaşarak süper lig’e yükseldi.

takım, 2009-2010 sezonunda başlangıçta süper lig’in büyük takımlardan puan çıkarttıysa da yönetimsel zafiyetler ve geçmişinden gelen borçları hiçbir zaman peşini bırakmadı. şöhrete ya da takım üzerinden ‘hatırlı’ ilişkilere sahip olma düşüyle yola çıkan yöneticiler, aldıkları borçlara borç ekleyerek yola devam ettirdiler. uzun süreden beri diyarbakırspor diyarbakır’ın takımı olmaktan çıkmış, çeşitli kesimlerin referans noktası haline getirilmişti. köklü kulübün başkanı, yöneticisi olmak hala geçer akçaydı.

bursaspor ile 26 eylül 2009 tarihinde oynanan maç ise çöküşün başladığı yer oldu. bursa’daki karşılaşmaya çıkan diyarbakırspor, sahadayken yine bildik sloganlarla karşılaştı. çıkan olaylarda on kişi yaralanırken beş kişi de gözaltına alındı.

açılan pankartlar ve ’kürtler dışarı!’ sloganları nedeniyle diyarbakırspor başkanı çetin sümer, bursaspor başkanı ibrahim yazıcı'ya, "bu ülke hepimizin. pkk dışarı diyorlar. ben pkk mıyım?" sözleriyle tepki gösterdi. ardından takımın ligden çekileceği açıklandı. kamuoyunda günlerce süren tartışmaların sonunda, başkan sümer ikna edilerek takımın süper lig’de kalması sağlandı. sular bir süreliğine durulmuş gibi görünse de bursaspor'un 6 mart 2010’da diyarbakır'da maça çıkması, bütün ipleri kopardı. karşılaşmanın daha ilk dakikalarında çıkan olaylar sonucu diyarbakır'ın sahası kapatılarak bursaspor hükmen galip ilan edildi.

diyarbakırspor evinde oynaması gereken sekiz maçı deplasmanda oynamakla cezalandırıldı. haliyle alınan yenilgilerle takım süper lig'den bir alt lig olan 1. lig’e düştü. hiç ara vermeksizin, 2. ve 3. lig’e inen diyarbakırspor, nihayetinde 1968 yılında olduğu amatör lig’e düştü. yıllar önceki 1. lig’e çıkış hikâyesindeki rekorunu tersten egale etmişti takım. ‘şark’ın yıldızı’ artık sadece bir masal, gelip geçen bir hayalden ibaretti.

diyarbakırspor resmen olmasa bile kapanıyor. bonservisleri teslim edilen futbolcular hiçbir maça çıkmayacaklardı. kulüp binasına, diyarbakır büyükşehir belediyesi el koydu. bundan sonra kimleri serinleteceği belli olmayan klimalar sökülürken kulüp binasının önüne biriken bir avuç taraftar, galiz küfürlerle içlerindeki kini boşaltmaya, ‘ruhlarını serinletmeye’ çalışıyordu çaresizce.

Abdülkadir Konuksever

1971 yılında diyarbakır'da doğdu. 1990 yılında gazeteciliğe başladı. ulusal ve uluslararası yayın kuruluşlarında çalıştı. basılı iki öykü kitabı bulunan konuksever, al jazeera türk diyarbakır ofisi muhabiri olarak görev yapmaktadır.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;