Görüş

ABD bombardımanı IŞİD yangınını körüklüyor

IŞİD'e yönelik hava operasyonu, bu tür cihatçı örgütlerin kullandığı "Amerikalılar Müslümanları öldürüyor" söylemini pekiştirip, daha fazla insanın onların safına geçmesine yol açmaktan başka bir işe yaramıyor. Geçmişteki başarısız örnekleri görmezden gelen Obama da ABD'nin klasik ve tamamen gereksiz stratejisini terk etmedi.

ABD'nin hava saldırıları IŞİD'in saflarına yeni üyeler katmasını kolaylaştırmaktan başka fayda sağlamıyor. [Fotoğraf: AP]

abd'li senatör john mccain, "işid'e mesaj vermenin en iyi yolu, örgütü paramparça edip, geldikleri cehenneme geri göndermekten geçiyor" derken, cihatçıların afganistan, suriye ve son olarak irak'ta kazandığı zaferlerden bihaber olsa gerek. eldeki tecrübeyle de sabit olduğu üzere, yeni nesil teröristleri alt etmenin yolu kesinlikle bu değil.

amerikan donanmasına mensup bir asker "beni öldürmeyen acı güçlendirir" düsturuna inanır. günümüz cihatçıları ise şunu benimsiyor: "bizi öldüren acı güçlendirir". intihar bombacıları bunun en belirgin örneklerinden. bir de on yıl ve 1,7 trilyon amerikan dolarına mal olan askeri harekâtın ardından bugün teröristler tarafından yönetilen bir hilafet devletine ev sahipliği yapan irak var tabii.

cihatçıların saflarına adam katmak için kullanıp hayli de başarılı oldukları söylem belli: "amerikalılar müslümanları öldürüyor". dolayısıyla derdiniz sayılarını daha da arttırmak değilse, bugünün cihatçılarını amerikan bombaları ile yenmeniz mümkün değil. şayet bu şekilde başarılı olacağınızı düşünüyorsanız da, şu eski özdeyişi hatırlamanızda fayda var: "delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir."

bugünün cihatçılarını amerikan bombaları ile yenmeniz mümkün değil. şayet bu şekilde başarılı olacağınızı düşünüyorsanız, şu eski özdeyişi hatırlamanızda fayda var: 'delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir.'

by Alastair Sloan

şiddet şiddeti doğuruyor

şiddet yanlısı cihatçılık, bir ulus değil, yaygın bir ağ ve asimetrik bir tehdittir. irak şam islam devleti (işid), şu anda daha konvansiyonel sınırlar oluşturuyor olabilir, ama ülkeleri "yok edilirse", yıkım yaratmak için başka yerlerden on binlerce yeni savaşçıyı bünyesine katar. şurası kesin ki, bir fikri, özellikle de bu kadar "başarılı" olmuş bir fikri öldüremezsiniz.

abd'nin istihbarat, ordu ve ekonomi stratejileri 30 yıldır şiddet yanlısı cihatçılığı yok etmeyi başaramadı. aslına bakılırsa, abd bu doğrultudaki harcamaları arttırdıkça, düşman daha da güçlendi. ortadoğu'da amerikan kaynaklı her hava saldırısı ve sivil ölümü, yangını körüklemekten öteye gitmedi. bu ideoloji, şu anda nijerya'dan yemen'e, pakistan ve afganistan'dan suudi arabistan'a, avustralya, avrupa ve abd'ye kadar dünyanın dört bir yanında on binler tarafından paylaşılıyor.

teknoloji ise bu ideolojiyi daha da öldürücü hale getiriyor. adeta iki yüzü keskin bir kılıç olan youtube, twitter ve facebook, bölgeye bir nebze özgürlük getirse de, sosyal medyanın en büyük etkisi, cihatçıların adam bulmasını hızlandırmak oldu. buna yönelik propagandaların nasıl ve hangi hedef kitleye göre hazırlanacağı konusunda çok incelikle çalışılıyor. amerikalı gazeteci james foley'i öldüren maskeli örgüt mensubunun ingiliz aksanıyla konuşuyor olması bilinçli bir mesajdı.

tüm bunlara rağmen, soğuk savaş dönemine göre ve şebekelerle değil ülkeler arası savaş için tasarlanmış orduları kullanmaya devam ediyoruz. geçmişteki başarısız örneklere karşın bombardımanları sürdürüyoruz. bizler, onlar gibi zamana adapte olup ders çıkaramadık.

hava saldırılarının hızla ilerleyen düşman güçlerine karşı etkili olabileceğini, ancak bir devlet kurma girişimi içindeki militanlara karşı, özellikle de şehir merkezlerinde bu yönteme başvurulmasının felaketle sonuçlanabileceğini askeri analistler zaten söylüyor. o bombalardan biri önünde sonunda bir eve ya da okula isabet edecek ve işid de ölen sivillerin videolarını yayacaktır. daha önce de defalarca şahit olduğumuz üzere, bunun sonucunda da daha fazla yabancı savaşçı davaya katılmak için örgüt saflarına koşacaktır.

savaş çığırtkanlığı

başkan barack obama ise tüm bunları görmezden gelerek, abd'nin klasik ve tamamen gereksiz stratejisini terk etmedi. james foley'in başı kesilerek öldürülmesinin hemen ardından hava saldırılarını başlattı. yani foley'in katillerinin tam da yapmasını istediği şeyi yaparak aşırı tepki gösterdi. anında bölgedeki "özel danışman" sayısı arttırıldı; bombardımanların rotasının suriye'ye de çevrilmesi yakın olabilir; ve kara kuvvetlerinin de devreye girmesini isteyenler korosuna şimdi rick perry, dick cheney ve john mccain gibi sağ kanadın ağır sıklet isimleri de dahil olmuş durumda.

amerikan halkının bir bölümü, daha fazla askeri eylem gerektiğine çoktan ikna olmuş görünüyor. pew araştırma şirketinin (foley'in ölümünden önce yapıp) bir süre önce yayınladığı bir ankete göre, amerikalıların yüzde 54'ünün irak'taki hava saldırılarını desteklediğini; cumhuriyetçilerin yüzde 71'inin operasyonların devam etmesi gerektiğine inandığını ve yüzde 57'sinin abd'nin militanları durdurmak için yeterli çabayı göstermeyeceğinden endişeli duyduğunu ortaya koydu.

bu aceleci tepki, başkan george w. bush'un 11 eylül saldırılarının hemen ardından bir hışımla yasadışı gözetleme programlarını devreye sokmasını, cia'ye işkence yapma yetkisi vermesini, guantanamo kampı'nı kurmasını ve önce afganistan, ardından da irak'ı işgal etmesini hatırlatıyor.

bush, dünya ticaret merkezi ikiz kulelerinin yıkılmasının hemen arkasından, amerikan halkına seslenerek "bu toplu katliamın amacı, ulusumuzu korkutup kaosa sürüklemek ve bize geri adım attırmaktı. fakat başaramadılar. biz güçlü bir ülkeyiz. büyük insanlar, büyük bir ulusu savunmak için harekete geçti" demişti.

irak örneğinde abd'nin gayri resmi kırmızı çizgisi kürdistan. abd, petrol açısından zengin ve stratejik olarak önemli bir yere sahip irak'taki son mevkiini korumak istiyor. 

by Alastair Sloan

obama'nın şu sözlerinde de ürkütücü şekilde benzer bir söylem var: "amerika birleşik devletleri, halkını korumak için dikkatle ve yorulmaksızın gerekeni yapmayı sürdürecektir. dünyanın herhangi bir yerinde amerikalılara zarar verilirse, adaletin yerini bulması için ne gerekiyorsa yaparız."

böyle diyerek, dünyayı bu kanlı noktaya taşıyan amerikan eylemleriyle dolu upuzun listeyi, yani diğer bir deyişle pentagon, cia ve son derece geniş çaplı amerikan istihbarat ve ordu kaynaklarının son otuz yıldır ister cihatçıları göstere göstere silahlandırmak, ister hiçbir ayrım gözetmeksizin bombalayıp örgütlerin daha da kalabalıklaşmasına sebep olmak suretiyle dünyayı daha güvensiz bir yer haline getirmekten öteye gitmediği gerçeğini adeta önemsizmiş gibi göstermeye çalışıyor. seçmenlere bu önemli noktayı hatırlatmadığınız müddetçe, washington'ı bir hollywood kahramanı gibi göstermek çok daha kolay.

dolayısıyla liderlerimiz bize durumu ya "doğru olanı yapıp müdahalede bulunuruz" ya da "insanlar ölür" şeklinde iki seçenek varmış gibi yanlış aksettiriyor. oysa rahatsız edici gerçek şu ki, insanların ölmesine zaten hep müsaade ediyoruz. obama, kuşatma altındaki suriyeli hıristiyanlardan desteğini esirgedi. insanlığa karşı korkunç suçlar işlediği iddia edilen kuzey kore'ye dokunulmadı. darfur'da hiçbir şey yapılmadı. orta afrika cumhuriyeti için güç bela bir şeyler söylendi. amerikan müdahalesinin koşulları, işlenen suçların ne kadar kötü olduğuna değil, abd'nin müdahaleden ne elde edebileceğine bağlıdır.

irak örneğinde ise, beyaz saray yetkililerinin de doğruladığı gibi, abd'nin gayri resmi kırmızı çizgisi kürdistan. abd, petrol açısından zengin ve stratejik olarak önemli bir yere sahip irak'taki son mevkiini korumak istiyor. işid, yönünü bağdat'tan erbil'e (ve de kolaylıkla ezidilere) çevirince, obama aniden müdahaleye girişti.

bu karışık durumu abd yarattığına göre, temizleyecek olan da o, diye düşünebilirsiniz. fakat abd bunu yapamaz. washington'ın son 30 senede, özellikle de bunun son on yılında yaptığı tek şey, karışıklığı daha da kötü hale getirmek oldu.

şimdi artık geri çekilip düşünmesi ve şiddeti daha fazla körüklememesi gerekiyor.

alastair sloan, londra'da yerleşik bir gazetecidir. ingiltere özelinde adalet ve insan hakları konularında, uluslararası alanda ise insan hakları, silah ticareti, sansür, siyasi karışıklıklar ve diktatörlükler üzerine yazılar kaleme almaktadır.

twitter'dan takip edin: @alastairsloan

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Alastair Sloan

Alastair Sloan

alastair sloan, londra'da yerleşik bir gazetecidir. ingiltere özelinde adalet ve insan hakları konularında, uluslararası alanda ise insan hakları, silah ticareti, sansür, siyasi karışıklıklar ve diktatörlükler üzerine yazılar kaleme almaktadır. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;