Görüş

AK Parti ve PKK denkleminde 'Çözüm Süreci'

İktidar, başörtüsü meselesinde olduğu gibi, radikal tartışmalara taban hazırlamadan çözüm yolunu arıyor. Seçim odaklı hareket ettiğini düşünmemekle beraber, AK Parti'nin oy kaybı yaşamak istemediğini söyleyebiliriz.

Başbakan Erdoğan, 17 Aralık Opersyonu'nun 'Çözüm Süreci'ni hedef aldığını ifade ediyor. [DHA]

hükümet ile pkk lideri abdullah öcalan arasında yapılan görüşmelerin yani imralı süreci'nin üzerinden bir yıl geçti. 2013 newroz’unda öcalan’ın diyarbakır’da okunan mesajından bu yana, köprünün altından çok sular aktı. taraflar, çözüm süreci'nin bir yıllık muhasebesini kendileri açısından yapmaya başladı. bu muhasebeye ilişkin kamuoyuna yansıyan ilk açıklama pkk’dan geldi.

15 mart 2014 tarihinde kck yürütme konseyi tarafından yapılan açıklamada kck; ak parti (adalet ve kalkınma partisi) hükümetinin siyasal zeminini yitirdiğini, işlevini kaybettiğini ve bu nedenlerle demokratikleşme hamlesinin muhatabı olmaktan çıktığını ilan ediyordu. yapılan pek çok değerlendirmeye göre bu açıklama, sürece zarar verecek türdendi. başka izah girişimleri ise pkk’nın böyle bir açıklama yaparak öcalan ile arasına mesafe koyduğunu belirtiyordu.

kürt sorunu gibi bir konunun dar alanlarda yorumlanması elbette çeşitli açmazları içinde taşır. bu nedenle siyasal iktidar ya da pkk’dan gelen açıklamaları değerlendirmeden önce bir skalaya ihtiyacımız var. bu skalanın temeli, “her iki taraf da neden çözüm sürecine mahkûm?” sorusu ile başlatılabilir.

çözüm sürecinin iki tarafı da, kürt sorunu'nun çözümünden yana bir algı ortaya koyuyor. başbakan erdoğan ve ak parti hükümeti açısından çözüm arzusunun pek çok nedeni olmakla birlikte, kısaca şunlar söylenebilir:

1) başbakan recep tayyip erdoğan, türkiye’nin kuruluşundan beri var olagelen bir meseleyi çözerek liderliğini tam anlamıyla kanıtlamak istiyor.

2) erdoğan, iktidarını 2023 yılına taşıyabilecek köprünün, kürt sorunu'na çözümü olduğunu düşünüyor. şimdiye kadar bu mesele için harcanan kaynakları, türkiye’yi büyütecek ve ilerletecek alanlara kaydırmayı arzuluyor. bu aynı zamanda siyasi ve ekonomik istikrar demektir.

3) ak parti hükümeti, türkiye’yi dışa bağımlı ve müdahalelere açık bir ülke olma durumundan çıkarmaya gayret ediyor. bu gayretin ilk hedefi, kürt sorunu'nu çözmek ve demokratikleşme adımlarını hızlandırmaktır.

yani başbakan erdoğan ve ak parti iktidarı; güven, istikrar, büyüme ve bölgesel güç olma iddialarının sahiciliğini, kürt sorunu'nu çözerek kanıtlamak arzusunda.

hem öcalan hem de pkk artık savaş yorgunudur. öcalan’ın otuz yıllık mücadeleyi kazanımlarla taçlandırma arzusu ve kürt toplumunun çözümü pkk’ya dayatması, bu tutumu kaçınılmaz kılıyor. 

by Muhammed Akar

abdullah öcalan ve pkk’nın çözüm konusundaki kararlığının temelleri ise şöyle özetlenebilir:

gerçek şu ki hem öcalan hem de pkk artık savaş yorgunudur. öcalan’ın otuz yıllık mücadeleyi kazanımlar ile taçlandırma arzusu ve kürt toplumunun çözümü pkk’ya dayatmış olması bu kararlı tutumu kaçınılmaz kılıyor.

dikkat edilecek olursa pkk-bdp (barış ve demokrasi partisi) çizgisi son zamanlarda hükümet karşıtı protesto vb. girişimlerinde kürt toplumundan kitlesel destek bulamazken, öcalan’ın yürüttüğü çözüm girişimleri halktan tam destek görebiliyor. dolayısıyla kürtlerin savaş yerine barışı destekleyen siyasi pozisyonları, bir yandan öcalan’ın elini rahatlatırken diğer yandan pkk-bdp çizgisini barış için baskı altına alıyor.

diğer taraftan hem öcalan hem de pkk, meşrulaşma ihtiyacı içerisinde. yıllar süren mücadeleden sonra siyasi rollerini üstlenmek istiyor ve bunun yolunun da kalıcı barıştan geçtiğini görüyorlar. pkk’nın kendi siyasi etkisini arttırma ve öcalan’ı, güney afrika cumhuriyeti'nde nelson mandela'ya benzer bir konuma taşıma planları, çözüm sürecinin motivasyonunu arttırıyor.

nasıl ki erdoğan, kürt sorunu'nu çözmüş bir başbakan olarak tarihteki yerini almak istiyorsa, öcalan da sorunun diğer tarafı olarak benzer bir gayretle çözüme odaklanıyor.

çözüm süreci tıkandı mı?

bu şartlar altında, imralı görüşmelerinin başlaması ve devam etmesi, çözüm umutlarını arttırmıştı. bugün geldiğimiz noktada süreç, tıkanma eğilimine girmiş gibi görünebilir. taraflar güveni pekiştirecek adımlar atmakta nazlanırken, şüpheyi arttıracak açıklamalardan geri durmuyorlar.

ancak fotoğrafın tüm negatif yönlerine rağmen yine de görüşme masası devrilmiyor. çünkü her iki tarafın da barış sürecine ihtiyacı var ve bu süreç dışında iki tarafın da başka çıkış yolu bulunmuyor.

başbakan erdoğan, imralı görüşmelerinin başladığı zamanlarda "zehir de olsa içerim.", "kefenimi giydim ve bu yola çıktım." gibi ifadeler kullanarak türk devlet geleneğinde radikal bir değişimin işaretlerini veriyordu.

pkk lideri öcalan ise barış sürecinin kaçınılmazlığını pek çok kez dillendirdi. konumunu en iyi yansıtan ifadeler ise hiç kuşkusuz 2013 newroz’unda sarf edildi. öcalan, dünyanın da kilitlendiği diyarbakır meydanı'nda okunan mesajında, yeni bir tarihsel dönemin başladığını müjdeliyordu.

temel bir bakış açısı oluşturma ve genel perspektif vermenin dışında öcalan, pkk’nın sınır dışına çekilme vaktinin geldiğini ve silahların susması gerektiğini belirtiyordu. artık siyasi mücadele dönemi başlıyordu.

pkk’nın kısmi geri çekilme, silahlı çatışmaları durdurma ve ülke içindeki etkinliğini azaltma hamlelerine karşı ak parti hükümeti de imralı görüşmelerini belirli bir düzene bağlama, kck tutuklamalarında kısmi tahliyeler, akil insanlar heyeti çalışmaları gibi adımlarla karşılık verdi. bu adımların artarak devam etmesi beklenirken gezi parkı eylemleri ve 17 aralık operasyonu'nun gerçekleşmesi, tarafları ağır davranmaya itmişe benziyor. 

DOSYA: KÜRT SORUNU

yine de hükümet kanadı ve öcalan’ın açıklamaları, tarafların uzlaşma arzusunun devam ettiğini gösteriyor. zira her iki taraf, 17 aralık operasyonu'nun çözüm süreci'ni hedeflediğini düşünüyor. mamafih pkk’nın hükümete yönelik eleştirileri ve sürecin ağır yürüdüğüne ilişkin şikayetleri de gittikçe artıyor.

elbette ki ak parti iktidarı; inkar ve asimilasyonun terk edilmesi, kürt dili ve kimliğinin önündeki engellerin kaldırılması konularında önemli reformlar gerçekleştirdi. fakat demokratikleşme ve kürt sorunu'nun çözümü hususunda hâlâ yapılması gereken bir hayli iş var.

ak parti’nin kürt sorunu ve çözüm süreci'ne yaklaşımı incelendiği vakit, attığı adımların önemli bir kısmının uygulamada olduğu, alt yapı ve yasal güvencelerin hemen oluşturulamadığı görülür. bu tespit aslında iktidar partisinin karakterini de anlamamıza olanak veriyor.

ak parti, radikal değişimler yerine tedrici bir değişim öngörüsü ile hareket ediyor. toplumsal tepkiden çekindiği ve herhangi bir oy kaybı yaşamak istemediği için adımlarını sayarak, ağır ve çekimser atıyor. pkk’nın tüm silahlı unsurlarını hala sınır dışına çekmemisi, hükümeti daha da temkinli davranmaya itiyor.

ak parti’nin bu tavrı, pkk ve bdp için güven verici olmayabilir. ama görünen şu ki, iktidar, başörtüsü meselesinde olduğu gibi, radikal tartışmalara taban hazırlamadan çözüm yolunu arıyor. seçim odaklı hareket ettiğini düşünmemekle beraber, ak parti'nin oy kaybına uğramak istemediğini söyleyebiliriz. bu kaygı ise her siyasi partinin taşıdığı bir kaygıdır.

bugün newroz ve hemen ardından yerel seçimler duraklarından geçilecek. öcalan’ın yeni mektubunda, sürece desteğini sürdüreceğini öngörebiliriz. ak parti iktidarı ise adım atmak için yerel seçim sonuçlarını bekleyecek. başbakan erdoğan’ın hedeflediği oy oranının altına düşülmemesi durumunda, kürtlerin ve genel olarak türkiye toplumunun hükümetten beklentileri daha da artacak.

ağır aksak da olsa karşılıklı olarak adımlar atıldığı müddetçe çözüm süreci'nin devamından bahsedebiliriz. çünkü kürt sorunu gibi 100 yıllık bir meselenin kısa sürede tam olarak çözülmesini beklemek ya fazlaca iyimserliktir ya da aceleye getirip süreci provoke etmektir. diğer ülke deneyimlerinin de bize gösterdiği gibi, çözümün yolu standart bir yol değil, el yordamıyla açılan bir patikadır. 

muhammed akar, avukat ve insan hakları aktivistidir. hukuk eğitiminden sonra anayasa hukuku alanında yüksek lisans yaptı. uzun süre avrupa birliği'nin ''azınlık hakları ve ayırımcılıkla mücadele'' projesinin koordinatörlüğünü yürüttü. kürtçe yayın yapan devlet televizyonu kanalı trt 6 (şeş)'de program sunuculuğu da yapan akar, halen diyarbakır'daki dezavantajlı grupların hak savunuculuğunu yürütüyor.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Muhammed Akar

avukat  ve insan hakları aktivisti. hukuk eğitiminden sonra anayasa hukuku alanında yüksek lisans yaptı. uzun süre avrupa birliği'nin ''azınlık hakları ve ayırımcılıkla mücadele'' projesinin koordinatörlüğünü yürüttü. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;