Görüş
AKP Kongresi'nden yeni dönemin kodları
Erdoğan, parti teşkilatı ve kamuoyuna, genel başkanlarının konumunu zayıflatacak bir emanetçi yaftası ve geçicilik yakıştırmasından rahatsız olduğunu gösterdi. Davutoğlu ise sıklıkla Erdoğan’ın önemine değinerek, ikili arasında bir emanetçilikten çok bir duygu ve düşünce birlikteliği olduğunun altını çizdi.

recep tayyip erdoğan’ın 13 yıl 13 gün süren adalet ve kalkınma partisi (akp) genel başkanlığı görevi, 27 ağustos 2014'te yapılan olağanüstü kongre ile sona erdi. adı olağanüstü olsa da akp’nin kongresinde netice açısından olağanüstü bir şey yoktu.
beklenen gerçekleşti; dışişleri bakanı ve akp konya milletvekili ahmet davutoğlu, geçerli 1382 oyun tamamını alarak akp’nin genel başkanlığına seçildi. erdoğan ve davutoğlu’nun kongredeki konuşmaları, hem davutoğlu’nun yükseliş hikayesi hem akp’nin önümüzdeki günlerde atacağı adımlar açısından çok önemliydi.
akp'nin öncelikleri
erdoğan ve davutoğlu’nun akp olağanüstü kongresi’nde yaptıkları konuşmalar, aslında tek bir büyük metin olarak düşünülebilir. zira iki ayrı konuşmada da aynı temalar ve vurguların yer alması dikkat çekiciydi. bunun asli nedeni, iki ayrı metnin de temelde erdoğan’ın ‘cumhurbaşkanlığı seçimi vizyon belgesi’nin genel çerçevesi içinden kurgulanmış olmasıydı. vizyon belgesi, gerek erdoğan gerekse de davutoğlu’nun konuşmasındaki esasları dört noktada özetlemeye imkan veriyor: demokratikleşme, refah, uluslararası ilişkiler ve şehirleşme.
şehirleşme; esasen ‘demokratikleşme, refah, uluslararası ilişkiler’ asli üçlüsü kadar parlak ve kısa vadede ivedilikle üzerine gidilecek bir politika alanı olarak gözükmüyor. pkk ile müzakere, güçlü ekonomi ve davutoğlu’nun deyişiyle "ankara merkezli" dış politika, girilen yeni dönemle birlikte açık biçimde akp’nin önceliği olacak. bu üç öncelik, akp açısından iki açıdan önem taşıyor.
birincisi; akp, ‘demokratikleşme, refah, uluslararası ilişkiler’ alanlarını, 2002’den beri sürdürdüğü temel politikaların ana dinamiği olarak görüyor. ve sıkça vurguladığı "yeni türkiye" vizyonunun ayrılmaz parçası kabul ediyor.
ikincisi; 2015 genel seçimleri, akp tarafından ‘demokratikleşme, refah, uluslararası ilişkiler’ alanlarındaki ilerlemeleri kolaylaştıracak büyük bir hukuki dönüşüm için fırsat olarak değerlendiriliyor. 2015’te alınacak sonucun da doğrudan bu üç alandaki politikaların bir uzantısı olacağı düşünülüyor.
eylül 2014 içerisinde pkk’nın lideri abdullah öcalan’dan gelmesi beklenen yeni mesajlarla birlikte düşünüldüğünde; çözüm süreci'nin devamı ve derinleştirilmesi yolunda atılacak adımlar, davutoğlu’nun başbakanlık döneminin ilk önemli icraatı olacaktır denilebilir.
buna ek olarak "paralel yapıyla mücadele" de bu başlangıç icraatları zincirinin ilk halkaları arasında yer alacaktır. erdoğan ve davutoğlu’nun kongre konuşmalarındaki bir başka ortaklık olarak altını çizdikleri bu mücadele beyanı çerçevesinde, cemaat ile girişilen savaşta yeni cepheler, yeni operasyonlar beklenebilir.
nitekim erdoğan ve davutoğlu, cemaat ile girişmeye kararlı oldukları mücadelenin sözde kalmayacağını yeniden vurgulamak isteyeceklerdir. böyle bir operasyonun asli gerekçelerinden bir diğeri; partililer ve kamuoyu nezdinde davutoğlu’nun güçlü bir lider kimliği edinmesi için böylesi müdahalelerin akp’ye fırsat alanı açabileceği önkabulü olacaktır.
"ikinci yeni" olarak akp
erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı ve davutoğlu’nun başbakanlığı ile girilen süreç, akp için bir süredir kullanılan "ikinci yeni" nitelemesini dolaşıma soktu. ancak bu yeniliğin akp içindeki herkes tarafından mutlulukla karşılandığını söylemek güç. sorun, davutoğlu’nun şahsında cisimleşen bu değişimin, geleneği temsil edenler arasında yarattığı huzursuzluk.
delegelerin tam bir disiplin içinde erdoğan’ın iradesini hayat geçirmesi bizi yanıltmasın. akp içindeki bir kesim arasında, öyle ya da böyle, davutoğlu’na yönelik bir şüphe ve hoşnutsuzluk söz konusu. bu şüphe ve hoşnutsuzluk, partinin aksaçlı kadrolarının gelecek hesaplarıyla doğrudan ilgili.
bir süredir akp sözcülerinin partinin tam bir bütünlük içinde olduğu ve partide aykırı seslerin varolmadığını vurguladıklarına şahit oluyoruz. bu parti içi "asayiş berkamal" açıklamaları tam bir gerçeklik zeminine oturmuş olsaydı ve bu yönde bir kaygı bulunmasaydı, ne erdoğan ne davutoğlu kongredeki konuşmalarında bu hususu bu kadar güçlü biçimde vurgulardı.
erdoğan’ın, artık kendisine iyiden iyiye biçtiği ve partiyi beşinci çocuğu olarak gördüğü yönündeki açıklamasından da çıkarsayabileceğimiz, bir babalık rolü var akp dahilinde. erdoğan, akp’deki baba figürü olarak, kongrede aksaçlıların başını çektiği kanada açık biçimde, huzursuzluk çıkaranların partide yeri olmayacağı mesajını verdi.
erdoğan’ın; "istişareyi, danışmayı, ortak aklı dışlayan, ortak kararları, şahsi beklentileriyle uyuşmadığı için beğenmeyen bu kutlu davaya haksızlık etmiştir." şeklindeki ifadesi, özellikle abdullah gül merkezli tartışmaların parti içi taraflarına yönelik bir uyarıydı.
erdoğan, bu tavrıyla akp’ye çizdiği yol haritasında partinin yeni genel başkanına yönelik eleştirel tutumları hoş görmeyeceğini belirtmiş oldu. erdoğan’ın bu tutumu, partinin sessiz ve huzursuz eski mensuplarının şimdiye kadar yaptıkları en iyi şeyi yapmayı sürdürmelerine yol açacak, sözde destek beyanlarının yanı sıra 2015 genel seçimleri merkezli parti içi hesaplar yapılmaya devam edilecek ve bir "bekle gör" politikası izlenecektir.
davutoğlu genel başkanlığındaki "yeni akp"nin, 2002-2007 dönemindeki "kuruluş dönemi akp"sinden temel farkının, parti yönetiminin bizatihi erdoğan’ın teknokratik bir danışma konseyine dönüşümü olacağını düşünüyorum.
bu teknokratik dönüşümün, parti-lider kaynaşması temelinde bir medeniyet söylemi, ahlak olarak siyaset ve milli irade vurgusu gibi söylemsel malzemelerle sorunsuz biçimde sunulmaya çalışılacağının işaretlerini, özellikle davutoğlu’nun konuşmalarında gördük.
iki ismin de siyaseti hak ve batıl mücadelesi olarak tanımlayan milli görüş çerçevesinden yaptıkları alıntılar; davutoğlu’nun, siyaseti bir ahlak kategorisi olarak düşünüp adalet-zulüm ikiliği üzerinden ele alan ve bariz şekilde islam siyasetnameleri geleneğine referans veren konuşması ile her ikisinin de necmettin erbakan ismini zikretmeleri bu açıdan anlamlıdır.
konuşmalardaki bu temel nitelikler; hem akp’nin kuruluş dönemi siyaset anlayışından uzaklaşmadığını vurgulamaya hem bundan sonra özellikle dış politikada atılmaya devam edecek adımların besleneceği asli mecralardan birine işaret etmeye hem de yukarıda değindiğimiz teknik dönüşüme bir ruh ve mana katma çabasına işaret ediyordu.
erdoğan ve davutoğlu’nun kongre konuşmalarına bakıldığında, bu ikilinin akp merkezli ilişkilerinin nasıl bir seyir izleyeceği de büyük ölçüde ortaya çıktı. erdoğan, davutoğlu’nun bir "emanetçi" olmadığını vurguladı. davutoğlu ise sadece bir ismin değil, esasen ve öncelikle bir davanın, tarihi bir mirasın emanatini aldığını ifade etti.
ikilinin bu hassasiyetini, parti teşkilatını doğrudan ve bir an önce 2015 genel seçimlerine tam bir adanmışlık içinde hazırlamak kararlılığıyla birlikte düşünmek gerek. çünkü bu kongre, 2015 seçimlerinin akp için aslında resmi startının verildiği bir toplantıydı.
erdoğan, buradan hareketle parti teşkilatı ve kamuoyuna, genel başkanlarının konumunu zayıflatacak bir emanetçi yaftası ve geçicilik yakıştırmasından rahatsız olduğunu gösterdi. davutoğlu ise benzer bir hatta şekillendirdiği konuşmasında sıklıkla erdoğan’ın önemine değinerek, aslında ikili arasında bir emanetçilikten çok bir duygu ve düşünce birlikteliği olduğunun altını çizdi.
öte yandan önümüzdeki günlerde davutoğlu’na yönelik "emanetçilik" yakıştırmalarının kullanılmaya devam edeceği de açık. zira davutoğlu’nun parti yönetim kademelerine, kabineye yönelik her müdahalesi ve siyaset alanında atacağı her adım, erdoğan’ın onayı dahilinde gerçekleşecek.
nihayetinde akp’nin olağanüstü kongresinin, parti içi dengeler ve türkiye siyaseti özelinde yaratacağı sonuçlar için ise yeni kabineyle birlikte girilecek 2015 seçimleri yolculuğuna bakmak gerekecek.
doç. dr. h. bahadır türk, çankaya üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. birikim ile toplum ve bilim başta olmak üzere çeşitli dergi ve derlemelerde yayımlanmış yazıları bulunuyor. kitapları: şirket ve parti: genç parti ve "yeni siyaset" (iletişim yayınları, 2008), çoban ve kral: siyasetnamelerde ideal yönetici imgesi (iletişim yayınları, 2012), hayali kahramanlar hakiki erkekler (iletişim yayınları, 2013), muktedir: türk sağ geleneği ve recep tayyip erdoğan (iletişim yayınları, 2014).
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar