Görüş

Batılı Müslüman kadınların gözünde IŞİD cazibesi

IŞİD'e katılmak, Müslüman kadınların feminist değerlere daha az inandığı yönündeki Batı algısına karşı militan bir isyan olarak görülebilir. Bu da örgütün eşitlik yerine ayrıma dayalı cinsiyet ilişkileri anlayışını, saflarına katılanlar nezdinde özgün ve hatta güçlendirici kılmakta.

İngiltere vatandaşı Müslüman 3 genç kızın Şubat 2015'te IŞİD'e katılmak üzere ülkelerini terk etmeleri, Batı medyasında yoğun şekilde ele alındı. [Fotoğraf: EPA]

londra'nın doğusundan üç kız öğrenci, şubat 2015'te türkiye'ye uçup irak ve şam islam devleti'ne (işid) katılmak üzere suriye sınırını geçti. medyada geniş yankı bulan bu olay, pek çok soruyu da akıllara getirdi. batı'da yaşayan kadınlar neden barbar bir militan gruba katılmak için evlerinden kaçıyordu? bu nasıl durdurulabilirdi? işid'in nesi onlara cazip geliyordu? kaçanlar, yanlış yönlendirilmiş, baskı gören müslüman kızlar mıydı? yoksa kendi militan tarzdaki güçlerini göstermek isteyen radikal aşırılık yanlıları mıydı?

bildiklerini büyük ölçüde işid'in kadın üyelerinin twitter mesajları ya da diğer sosyal medya yorumlarına dayandıran, kerameti kendinden menkul bir dizi terör analisti, sıralanan sorulara yanıt bulmak için seferber oldu. keza telegraph gazetesi yazarlarından emma barnett'in de aralarında bulunduğu bazı kadınlar da o vesileyle erkek egemenliğindeki bu oyuna katılma imkanı buldu.

batı kaynaklı analizler iki yönlü ve tutarsız saiklere dayalı: batı'da cinsiyet eşitliği şansına sahip kadınların niçin işid'in sunduğu tecrit hayatını tercih ettiklerini anlamaya çalışmaya karşılık, örgütün kötülüğünün altını çizme ihtiyacı...

by Rafia Zakaria

barnett, 23 şubat tarihli yazısında şöyle diyordu:

"işid'e katılan ingiliz kız öğrencilere acımayı bırakın. insanlar bu kızları kurban olarak görmekte ısrar ediyor. işid saflarına geçen batılı genç erkeklere öfke ve aşağılama ile bakılırken, aynı durumdaki genç kızlara merhamet bahşediliyor."

barnett'in duyduğu rahatsızlık, batı'nın müslüman kadınlara yönelik ikilemini yansıtıyor. bir tarafta talihsiz, itaatkar ve çilekeş olarak görülen müslüman kadınlar için kendini gerçekleştirmenin son noktası sayılan özgür batılı kadın; diğer tarafta ise militan ruhlu, yıkıcı, barbar ve daha da beteri söylenenlere göre müslüman kadınlara baskı yapan işid'in yol açtığı zulüm var. burada merak uyandıran şey şu: niçin bazı batılı müslüman kadınlar, batı dünyasının feminist ilkeleri yerine işid'den yana saf tutuyor?

erkeklerin hatası

işid'in çağrılarına, en az 100'ü ingiltere'den olmak üzere, batılı ülkelerden 550 civarında kadının yanıt verip örgütün kontrolü altındaki bölgelere gittiği düşünülüyor. işid saflarına katılmak için batı'da sahip oldukları özgürlüklerden vazgeçen müslüman kızlarla ilgili haberler, müslüman kadınların itaatkar ve bastırılmış oldukları yönündeki basmakalıp görüşle net bir şekilde çelişiyor.

fakat batı kaynaklı analizler iki yönlü ve tutarsız saiklere dayanıyor: batı'da cinsiyet eşitliği şansına sahip kadınların niçin işid'in sunduğu tecrit hayatını tercih ettiklerini anlamaya çalışmaya karşılık, örgütün kötülüğünün altını çizme ihtiyacı... işid'in barbarlığını vurgulama telaşı içinde çoğu zaman yargılar baskın çıkıp sorgulamanın önüne geçerken, batılı analistlerin de işid'in özellikle batılı müslüman kadınlar nezdindeki siyasi görüş ve cazibesini gözden kaçırmasına neden oluyor.

el kaide ve taliban gibi diğer radikal grupların aksine, işid, kadınları aktif bir şekilde saflarına katıyor ve kadınların hareket içindeki yerlerini açık bir şekilde ifade etmeye kaynak ayırıyor. geçtiğimiz ay londra merkezli düşünce kuruluşu quilliam foundation, işid'in kadınların rolüne ilişkin manifestosunun tercümesini yayınladı. örgütün tamamen kadınlardan oluşan el hansa tugayı isimli kolu tarafından hazırlanan manifestonun tercümesine ekledikleri uzun önsözde, quilliam foundation, okuyuculara işid'in "diğer cihatçı gruplardan bir farkı olmadığını; örgütün temel olarak kadın düşmanı olduğunu ve kendi islamiyet anlayışında kadının rolünün 'ilahi olarak' sınırlandığını" hatırlatıyor.

quilliam'ın analizinde, işid'in islamiyetin erken dönemlerinde kadınların lider rolüne vurgu yaptığı ve bu geleneğin devam ettirilmesini istediği gerçeği göz ardı ediliyor. aslına bakılacak olursa, işid'in manifestosunda erkekler "ümmete, dine ya da insanlara yüklenen sorumluluğu omuzlayamadıkları" için eleştiriliyor. işid'e göre sorun, "kuvvetten düşen erkeklerin sayısındaki artış". erkeklerin zayıflığına yapılan bu vurgu, el hansa tugayı'nın işid içindeki pozisyonunu yansıtıyor ve kadınlardan oluşan bu birlik, erkeklerin başarısızlığı yüzünden örgütün göreve gelmiş bir kanadı olarak görülüyor olabilir.

erkeklerin müslüman ülkelerdeki yabancı işgaline karşı çıkmaktaki başarısızlıkları ve bu durumun kadınların da savaşa katılmasını gerektirmesi, kadınların tek başlarını evlerini terk etmelerine izin verilip verilmemesi konusundaki tartışmalar bağlamında yeniden ortaya çıkmakta. işid'in bu konudaki görüşü, "ülke düşman saldırısı altında ve erkekler vatanı korumakta yetersiz ise imamların olumlu yönde fetva vermesi halinde" kadınların cihada katılmak için ailevi rollerini bir kenara bırakabilecekleri yönünde. bu noktada el hansa tugayı, erkeklerin başarısızlıklarının altını çizmek suretiyle müslüman kadınların muharebe meydanına girebilmesi için gereken koşulları yaratmış görünüyor.

batılı analistlerin dikkatinden kaçan bir diğer husus da, işid'in manifestosunda cinsiyet eşitliğinin defaatle reddederek, feminizmin eşitlik arayışını boş ve yetersiz bulan kadınları hedefliyor olma olasılığı. bu kadınlara işid'e katılma ihtimalini düşündüren sebep, eşitlik ilkesinden tamamen vazgeçmiş olmaları olabilir. örneğin, stratejik diyalog enstitüsü (institute for strategic dialogue) bir süre önce tamamen "twitter, tmblr ve ask.fm" sitelerinden alınan "verilere" dayanarak bir rapor hazırladı.

rapor, kadın savaşçıların niçin işid kontrolündeki topraklara göç ettiklerini ve örgütün kendi kendine ilan ettiği hilafet devletindeki hayatın gerçeklerini mercek altına alma iddiasında. lakin yapılan analiz, kadınların işid'e katılmalarının dini gerekçelerine – yani erkek yoldaşlarıyla paylaştıkları ortak sebeplere – odaklanarak örgütün eşitlik merkezli feminizm ile olan diyaloğunu tamamen göz ardı ediyor.

söz konusu inceleme, işid'in kadın savaşçılarının özgür iradeyle tercih edilmiş bir cinsiyet ayrımını, kadınların karşı karşıya olduğu ayrımcılık, kötü muamele ve benzeri diğer sorunlara bir çözüm olarak görüyor olabilecekleri gerçeğini, göz önünde dahi bulundurmuyor. aslına bakılırsa, el hansa'nın hazırladığı manifesto, birçok feminist meselesine eleştiri getiriyor. mesela estetik ameliyatlar (ve bunun getirdiği yozlaşma), yani kadınların cerrahlara gidip burunlarını, kulaklarını, çenelerini, tırnaklarını değiştirmelerini istemeleri de; kadınları asla elde edemeyecekleri bir eşitliğin peşinde "en uzak dağlara, en derin vadilere" sürüklerken, annelik görevlerini ihmal ederek büyük günaha girmelerine neden olan sınırsız kariyer merakı da reddediliyor.

el hansa'nın batı ile olan feminist diyaloğunda ayrıca annelik ve doğum izni konularına da değiniliyor. metinde bir kadının ev dışındaki çalışmasının haftada üç günü aşmaması; "çocuğun rahatsızlanması, eşin seyahate gitmesi" gibi mecburi durumların dikkate alınması; "doğum izninin en az iki yıl olması" gerektiği ifade ediliyor.

bu konuda işid'in görüşü, ruth fowler'ın bir süre önce al jazeera america için kaleme aldığı bir görüş yazısında belirttiği post-feminist kaygılara benziyor. abd'deki yeni annelerden bahsettiği makalesinde fowler şöyle diyordu:

"yeni anneler, sağlıklı bir toplumun temel direği olarak değil, hastaneler açısından kâr merkezi, işverenler açısından ise yük gibi görülüyorlar. doğumun getirdiği muazzam fiziksel, duygusal ve mali çalkantı sonrasında annelere kendilerini toparlayıp iş ortamına dönmeleri için genelde en fazla birkaç hafta süre veriliyor. işe döndüklerinde ise anne oldukları için önyargılarla karşı karşıya kalıyor, bu rollerini işe yansıttıkları takdirde sonuçlarına katlanmak zorunda kalabiliyorlar."

fowler'ın dile getirdiği sorunlar ile el hansa'nın iki yıl ücretli doğum izni ve kadınların evdeki vazifelerine daha fazla değer verilmesine dair görüşleri arasındaki kesişim tesadüf değil. burada batı toplumunda ev kadınlığı ve anneliğin değersizleştirilmesine karşı klasik bir post-feminist tepki söz konusu.

işid'in, batılı müdahalelerin öcünün alınacağı, müslüman erkeklerin yetersizliklerini telafi etmek için kadınlara silah ve savaş meydanına giriş izni verileceği yönündeki vaatleri, kimi müslüman kadınların güçlenme arzularına daha uygun geliyor olabilir.

by Rafia Zakaria

alternatif müslüman feminist görüşler

elbette müslüman kadınlar için daha eşitlik temelli, militan ruhlu olmayan ve gerçek anlamda güçlendirici başka feminist görüşler de var. ziba mir hosseini, zainah anwar ve jana rumminger, 'men in charge?' (erkekler iş başında mı?) isimli yeni çıkan kitaplarında, islam hukukunu kadın merkezli bakış açısıyla yeniden yorumlama çabalarını anlatıyorlar. mısır'da yasaların dönüştürülmesine yönelik gayretlerden bahseden yazarlar, cinsiyet eşitliği hakkında, kökeni kuran-ı kerim ve hz. peygamber'in sünnetine dayalı argümanlar öne sürüyorlar.

bununla birlikte, yazarların batılı feministlerle dayanışma anlayışı çevresinde dönen çabaları, batı medyasında ya sembolik olarak yer buldu ya da hiç görülmedi. üçlünün projesi, batı ile ittifak içinde olması hasebiyle, işid'in manipüle ettiği medeniyet çelişkilerine dayanmıyor ve abd'nin ölümcül irak işgali ve afganistan'daki katliam gibi batı kaynaklı tecavüzlere karşı siyasi bir platform sunamıyor.

bu tür siyasi başarısızlıklar, eşitlik merkezli müslüman feminizmini işid'in ürkütü derecede batı karşıtı, dikkat çekici propagandası karşısında sönük kılıyor. anwar ve hosseini gibi önde gelen müslüman feministler da bu durumda batılı feministlerin itaatkar kardeşleri gibi görünmekten kurtulamıyorlar. öte yandan, işid'in batılı müdahalelerin öcünün alınacağı, müslüman erkeklerin yetersizliklerini telafi etmek için kadınlara silah ve savaş meydanına giriş izni verileceği yönündeki vaatleri, kimi müslüman kadınların güçlenme arzularına daha uygun geliyor olabilir.

barnett, işid'e katılan müslüman kızlara kimsenin acımaması gerektiğini söylerken haklı. onların kafalarındaki yıkıma ve masumların toplu katliamına ses çıkarmayan, militan bir gündem. ancak diğer yandan müslüman kadınların, alışkanlıklar ve ırkçı yaklaşımlar çerçevesinde, böyle zavallı olarak görülmesi de işid'in onları kendi safına çekebilmesini sağlayan nedenlerden biri.

işid'e katılmak, müslüman kadınların feminist değerlere daha az inandığı yönündeki batı algısına karşı militan bir isyan olarak görülebilir. bu da örgütün eşitlik yerine ayrıma dayalı cinsiyet ilişkileri anlayışını, saflarına katılanlar nezdinde orijinal, özgün ve hatta güçlendirici kılmakta.

rafia zakaria, pakistan'ın ingilizce yayınlanan en büyük gazetesi dawn'ın köşe yazarı. zakaria, indiana üniversitesi'nde siyaset felsefesi üzerine doktora çalışmalarını sürdürüyor.

twitter'dan takip edin: @rafiazakaria

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Rafia Zakaria

pakistan'ın ingilizce yayınlanan en büyük gazetesi dawn'da köşe yazarı. indiana üniversitesi'nde siyaset felsefesi üzerine doktora çalışmalarını sürdürüyor.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;