Görüş

CHP ve dokunulmazlık: İlkesizlik ve politikasızlık

CHP Kürt sorunundaki politikasızlığının ve dokunulmazlık konusunda ilkesel değil konjonktürel bir siyaset yürütmesinin bedelini ödüyor. Kendisini başkaları üzerinden tanımlayan ve "hakkımda ne derler" sorusunu her şeyin önüne koyan bir partinin başı dertten kurtulmayacak gibi görünüyor.

Konular: Türkiye, TBMM, CHP, AKP, HDP
TBMM'deki dokunulmazlık oylamasında CHP milletvekilleri Kılıçdaroğlu'nun aksi yöndeki açıklamasına rağmen büyük oranda hayır oyu verdi. [Fotoğraf: AA]

dokunulmazlıkların anayasa değişikliği yoluyla kaldırılması için yapılan oylamada birinci aşama tamamlandı. chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu ve parti sözcüleri teklife evet oyu vereceklerini defalarda açıklamasına rağmen chp milletvekillerinin neredeyse tamamı ya hayır oyu ya da geçersiz veya boş oy kullandı.

parti liderliğinin açıklamalarına karşın neden chp'den bu kadar fazla karşı oy çıktı? chp'liler evet oyu vermeyeceklerse sözcüleri neden dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet diyeceklerini açıkladı?

1991'de hep'le yapılan ittifak sonucu, 1987'de ikinci, 1989'da birinci parti olan shp, 1991 seçimlerinde ancak üçüncü parti olabildi. 1991 sendromu’nun izleri hâlâ sürüyor.

by Yunus Emre


aslında chp sözcülerinin evet diyeceğiz açıklamaları da sandıkta verilen hayır oyları da belli bir siyasal hesaba dayanıyor. evet oyu vereceğiz söylemi, chp'yi hdp ile aynı çizgide göstermeme hassasiyetini, sandıkta hayır oyu kullanmak ise ak parti ile aynı çizgide görünmemek hassasiyetini yansıtıyor.

siyasetin karmaşıklığı da burada. niyet, chp'nin diğer partilerden farklı olduğunu gösterme. akıbet ise oldukça farklı. chp bu yolla diğerleriyle arasındaki farkı gösterdiğini düşünüyor ama kendini böylesine yakıcı bir konuda politikasızlığa mahkum ediyor. kendini diğerlerine göre konumlandırma gayretinin hazin bir sona ulaşması kaçınılmaz.

hdp ile aynı çizgide görünmeme endişesi ve 1991 sendromu

chp'nin dokunulmazlıkların kaldırılmasına açıktan karşı çıkmamasının temel nedeni partinin hdp ile aynı çizgide görünme endişesi. bu endişe partinin ortak hafızasında oldukça güçlü köklere sahip. öyle ki bu endişeye "1991 sendromu" demek mümkün. shp'nin 1990'larda yaşadığı düşüşün hatırası bugün chp'lilerin davranışına şekil veriyor.

hatırlatmakta fayda var. 1980'lerin sonunda shp ana muhalefet partisiydi ve 1989 mahalli seçimlerinde başta istanbul, ankara ve izmir olmak üzere neredeyse bütün önemli merkezlerde belediyeleri kazanmıştı. bugün sağın kalesi olarak bilinen kayseri, sakarya ve trabzon gibi şehirleri bile shp'li belediye başkanları yönetiyordu. ancak 1991'de hep'le yapılan ittifak partinin düşüşünün başlangıcı oldu. 1987'de ikinci, 1989'da birinci parti olan shp, 1991 seçimlerinde ancak üçüncü parti olabildi. 1991 sendromu tam olarak bu ve izleri hâlâ sürüyor.

1991 sendromu’nu yani bugün chp'lilerin hdp ile aynı çizgide görünme endişelerinin kökenini daha somut bir alanda, seçim sonuçlarında örneklendirelim.  batı anadolu'daki altı ili örnek olarak göstereceğim: aydın, kocaeli, tekirdağ, edirne, balıkesir ve bursa. 1 kasım 2015 seçimlerinde chp bu altı ilden toplam 19 milletvekili çıkardı. neredeyse tbmm'de grup oluşturacak bir sayı. 1991'de ise bu illerde shp'nin toplam milletvekili sayısı sıfırdı. evet, yanlış okumadınız, kocaman bir sıfır. dönemin seçim sisteminin ve shp-dsp rekabetinin 1991-2015 farkının oluşmasında etkilerini yabana atmak mümkün değil. ancak 1991'de shp'nin türkiye'nin batısında neredeyse silindiği gerçeği de orta yerde duruyor. chp'lilerin bugün yaşadığı endişe, 1991’deki sonuçlarının tekrarlanması.

chp'nin hdp'ye yaklaştığı iddiaları gerçek mi? chp seçmeni böyle bir yakınlaşmaya ne tepki gösterir? 1991'deki durum tekrarlanır mı?bu soruları bugünden yanıtlamak güç ama parti yönetiminin endişesini anlamak gerekiyor. hdp ile ittifak halinde bir parti görüntüsünün chp'yi ülkenin batısında zora sokacağı çok açık. özetle bu görüntüden kaçınma isteği ve gereği chp yönetimine dokunulmazlık değişikliğine açıktan hayır deme imkanı vermiyor. söylemeye gerek bile yok ki bütün bu meseleler aslında chp'nin kürt sorunu üzerine ciddi bir politikası olmamasından ve ikircikli tutumundan kaynaklanıyor.

chp günümüz için bir çözüm teklifi sunmuyor ve sorunun aslına girmiyor. etraflı bir çözüm önerisi ortaya koymadan, bir çözüm önerisi varmış gibi yapıyor. chp'nin başına ne geliyorsa politikası yokken varmış gibi yapmasından geliyor.

gelelim madalyonun diğer yüzüne. ikinci önemli soru chp milletvekillerinin neden anayasa değişikliğine gizli oylamada hayır oyu verdiği. doğal olarak bu milletvekilleri demokrasi anlayışları gereği ya da teklifin anayasaya aykırı bir içeriğe sahip olması gibi gerekçelerle hayır oyu kullandı. ancak bu moral nedenlerin yanında ve ötesinde bir başka siyasal neden var. bu milletvekilleri kendilerinin ve partilerinin ak parti ile de aynı çizgide görünmesini istemiyor. kabul etmek gerekir ki chp uzun süredir liderliğinin başarısı, ilkeleri ve programı nedeniyle oy almıyor. akp'ye karşı en önemli alternatif olarak görüldüğü için önemli bir seçmen desteğini sürekli kılabiliyor.

siyasal kutuplaşmanın böylesine güçlü olduğu bir ülkede iktidar partisinin teklifini destekliyor olmak, chp'liler için taşınması güç bir yük.

by Yunus Emre


önseçimle gelmiş chp’liler ve kılıçdaroğlu’nu açığa düşürmek

siyasal kutuplaşmanın böylesine güçlü olduğu bir ülkede iktidar partisinin teklifini destekliyor olmak, chp'liler için taşınması güç bir yük. parti meclis grubunun böylesi bir yükü taşımaya gönüllü olmadığı anlaşılıyor. parti genel başkanını açığa düşürmek pahasına chp'liler böyle bir yükün altına girmek istemiyor.

ayrıca chp milletvekillerinin önemli bir kesiminin önseçimler yoluyla seçildiğini not edelim. bu politikacılar chp tabanının taleplerine son derece duyarlı, dahası bu tabanın içinden çıkmış kişiler. önseçim yoluyla seçilen milletvekilleri chp seçmenleri arasında iktidar partisine var olan tepkiyi en iyi gözlemleyecek politikacılar. bu tepki orta yerde dururken partilerinin iktidar partisiyle birlikte saf tutmasına gözlerini kapamalarını beklemek eşyanın tabiatına aykırı olurdu.

özetle chp'nin evet oyu vereceğiz açıklaması da sandıkta hayır oyu vermesi de partinin kendini rakiplerine göre nasıl konumlandırdığıyla doğrudan ilgili. hdp ile aynı kulvarda görünmek istemeyen liderlik teklife evet oyu vereceklerini açıklarken, akp ile aynı kulvarda görünmek istemeyen milletvekili grubu hayır oyu veriyor.

teklifin 367 evet oyuna ulaşarak kabulü için chp kulislerinde yoğun bir kampanya yürütülüyor. bu kampanyaya göre evet oylarının 330-367 arasında kalması durumu chp için bir felaket olacak. çünkü böylesi bir durumda referanduma gidilecek ve chp örgütünün liderliğin istediği evet oyunu savunması mümkün değil. neredeyse tamamı hayır oyu kullanan milletvekilleri kendi illerine gidip nasıl evet oyu isteyecek? hayır kampanyası doğal olarak chp-hdp ittifakını gerektirecek. hem bu ittifakın çoğunluğu sağlaması mümkün görünmüyor, hem de hdp ile aynı kulvarda bulunmak,1991 sendromu’nu gündeme getiriyor. bugünden yarına bahsettiğimiz kampanya sonuç verir de bir grup chp'linin oyları değişirse anayasa değişikliği kabul edilebilir. ancak bu gerçekten düşük bir olasılık. süleyman demirel'in ünlü ifadesini hatırlatmakta fayda var: siyasette 24 saat gerçekten uzun bir süre. siyasette uzun yıllara dayanan hazırlıklar ve politikalar anlamsız görününce ve günlük-ilkesiz politika değişiklikleri erdem olarak sunulunca, doğal olarak yirmi dört saat de oldukça uzun bir süre haline geliyor.

sonuç olarak chp hem kürt sorununda bir politikası olmamasının hem de dokunulmazlık konusunda ilkesel değil konjonktürel bir siyaset yürütmesinin bedelini ödüyor. bütün rakipleri büyük dertlerle boğuşurken chp bu durumu fırsata çeviremiyor. kendisini başkaları üzerinden tanımlayan ve "hakkımda ne derler" sorusunu her şeyin önüne koyan bir partinin başı dertten kurtulmayacak gibi görünüyor.

peki bir grup chp'linin oylarının rengi değişir de yarın anayasa değişikliği teklifi kabul edilir mi? bu soru başka bir sorunun cevabına bağlı. chp'liler hdp ile mi yoksa akp ile mi aynı kulvarda görünmekten daha çok korkuyor? bu sorunun cevabından emin olan ilk sorunun cevabından da emin olabilir.

doç. dr. yunus emre, istanbul kültür üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. ayrıca sosyal demokrasi vakfı (sodev) üyesi, toplumcu düşünce enstitüsü kurucu üyesi ve cumhuriyet halk partisi (chp) gençlik kolları eski genel başkanı. türkiye’de siyasal hayat ve kurumlar, tarih yazımı ve karşılaştırmalı siyaset alanlarında çalışmalarını yoğunlaştırıyor. emre'nin 'chp, sosyal demokrasi ve sol' (iletişim yayınları, 2013) isimli kitabı, 2014 yılında 'the emergence of social democracy in turkey' başlığıyla ib tauris tarafından ingilizce basıldı.

twitter'dan takip edin: @yunusemre

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yunus Emre

doç. dr. yunus emre istanbul kültür üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. ayrıca sosyal demokrasi vakfı (sodev) üyesi, toplumcu düşünce enstitüsü kurucu üyesi ve cumhuriyet halk partisi (chp) gençlik kolları eski genel başkanı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;