Görüş
CHP ve 'Türkiye'ye seslenen parti' özlemi
CHP'nin aday tercihi için "ne sağa ne sola açılım" diyen siyaset bilimci Tanju Tosun'a göre, Kılıçdaroğlu asıl olarak, "AK Parti düzeninden rahatsız olan merkezdeki seçmeni ürkütmeden kendi saflarına çekme arayışında".

7 haziran 2015 genel seçimi'ne yönelik aday belirleme yöntemleri, listelere yerleştirdikleri isimler, adayların sıralamadaki yerleri, seçimin ardından siyasi partileri çeşitli bağlamlarda etkileyecektir. adaylar, seçildikleri andan itibaren, parti içindeki konumları, yasama faaliyetindeki rolleriyle bir sonraki seçime kadar partilerin kamuda görünen yüzleri olur. seçmenin partisine ilişkin zihninde inşa ettiği algıda aday belirleme sürecinde yaşanan tüm gelişmeler hayati öneme sahip olduğu için, aday seçimi siyaset bilimci moshe czudnowzki tarafından “anahtar” aşama olarak nitelendirilmektedir. partilerin her biri neredeyse farklı yöntemlerle adaylarını belirleyerek, listelerini yüksek seçim kurulu’na teslim ettiler. böylece anahtar aşama geçilmiş oldu.
parti siyaseti çalışmalarında aday belirlemeyle ilgili klasik sınıflandırma başlıca dört boyut dikkate alınarak yapılır: “adayları seçenler”, “adaylık”, “desantralizasyon” ve “seçim/atama”. söz konusu boyutlar temelinde farklı aday belirleme yöntemleri farklı siyasi sonuçlar doğurur. örneğin; aday belirlemede bölgesel desantralizasyon yöntemi seçim çevresinden gelen talep ve şikâyetlere parlamento üyelerinin duyarlılığını artırabilir, adayların orantılı seçim yöntemi ya da partinin yetkili kurullarının atamasıyla belirlenmesi, merkezî yöntem ve çoğunluk sistemine göre dengeli temsille parti içi çatışmaları daha iyi kontrol edebilir. adaylıkta partiler parlamentodaki parti grubunun bileşimini dönem sınırlamasına başvurarak (ak parti’deki 3, hdp’deki 2 dönem kuralı gibi) veya ek koşullar getirerek etkileyebilir.
“adayları seçenler” ise en önemli boyuttur. seçiciliğin “kapsayıcı” ya da “dışlayıcı olması” demokrasinin katılım, temsil, rekabet ve duyarlılık görünümleri bağlamında hayati öneme sahiptir. siyaset bilimciler gideon rahat ve reuven hazan’a göre aday seçim yöntemleri, liderden seçmenlere doğru gidildikçe kapsayıcı, tek liderin belirleyiciliğinde dışlayıcı, üyelerin belirlemesi durumunda ikisi arasında yer alır.
cumhuriyet halk partisi (chp) bu seçimde önseçim, aday yoklaması ve merkez yoklamasına başvurduğu için, aday belirleme yöntemi hem kapsayıcı (inclusiveness), hem de dışlayıcı (exclusiveness) oldu. özellikle önseçim, parti içi demokratik süreçlerin pekişmesi anlamında yabana atılmaması gereken bir adımdır. fakat, seçime olası etkisi konusunda sınırlılığı gözden kaçırılmamalı. asıl önemli olan husus; önseçimin niteliksel anlamda etkileri, daha doğrusu parti tabanının ötesinde türkiye seçmenindeki karşılığı, seçmene seslenme potansiyelinin ne olacağıdır.
öncelikle belirtilmesi gereken; diğer partilerin seçmenleri chp önseçim yaptı diye bu partiye yönelmeyecektir. buna rağmen, seçenle seçilen arasında önseçimle organik bağın tesis edildiğini keşfeden üye-seçmen için, siyasal temsil farkındalığı yaratılmıştır. kendisinin temsilcisini belirleme, seçme hakkını elde ettiğini düşünen seçmenlerin, hem fikirlerin hem de kimlik gibi sosyal aidiyetlerin seçtikleri aracılığıyla temsil edileceğine olan inançları artmıştır. önseçimin rekabet temelinde işlemesi, adayların partili partisiz daha fazla kitleye ulaşmasına imkân tanıdığı gibi, adayların partileri lehine bir sinerji yaratır. üye iradesiyle adaylık pozisyonunu elde edeceğinin farkında olan siyasetçiler, seçim çevrelerinde üyelerden seçmenlere kadar olan kitlenin talep, öneri, şikâyetlerini dinleme, bunları parti yetkililerine aktarmaya çalışırlar. bu, üye ve seçmen nezdinde adayla partinin meşruiyetinin artmasına vesile olur. sözünü ettiğimiz çerçeveden hareketle, chp’nin önseçimde sandıktan çıkan adaylarının türkiye seçmenine ne ölçüde seslendiğine bakılabilir.
önseçim chp’deki katı ulusalcı adayları tasfiye ederken, üyeler başta izmir olmak üzere, yerlerine soft-ulusalcıları yerleştirmiş, partilerinin yerel ve ulusal politikadaki emekçilerine sahip çıkarak, onları listelerin ön sıralarına taşımıştır. alevi kimliğinin örgütlerdeki ağırlığı kimi illerde listelere yansımış, halka dokunan, partiyle bağı güçlü olan, medyatik-popüler adaylar, sınırlı biçimde kimi küçük seçim çevrelerinde kadın ve genç adaylar seçilebilecek sıralara yerleştirilmiştir. bu tablo aday seçici üyelerin parti tabanının sosyolojik dokusuyla örtüşen siyasal aktörleri tercih ettiğini göstermesi anlamında önemli. kritik soru; tabana seslenen adayların türkiye seçmeninde karşılık bulup bulamayacağı.
her ne kadar önseçimden çıkanların siyasi başarı etkisi örgüt ve yerleşik tabanla sınırlı görünse de, kanımızca önseçim süreci henüz genel seçim süreci aktif olarak işlemeye başlamadan, adaylara seçmeni sokakta tanıyarak öğrenme, taleplerini alma fırsatı yaratmıştır. önseçimde yarışan ve sandıktan çıkanlar sosyolojik kimlikleriyle seçmenle temsiliyet ilişkisi kurma anlamında kısmen, fakat eylemin kendisinin siyaset uğraşısının demokratik bir öze kavuşturulması zemininde seçmenleri aktif bir özne olmaya teşvik etmesi anlamında çarpan etkisi yarattı denilebilir. sandıktan çıkanlar birikim, donanım, kimlikleriyle türkiye seçmenine seslenme potansiyelini elde etmişlerdir.
'herkes için chp' mesajı
siyaset biliminde kontenjan adaylığı için kullanılan iki önemli kavram; “hızlı geçiş” (fast track) ve “rezerve edilmiş koltuklar (reserved seats)”dır. kemal kılıçdaroğlu’nun kontenjan tercihlerinde ilk göze çarpan; kadim partili dostluklar ile siyasi kimliklerin harmanlanması üzerinden 7 haziran’a ilişkin siyasi performans yönetimine yöneldiğidir. chp’nin “türkiye’ye seslenen parti” olma özleminin rezerve edilmiş koltuklarla vücut bulması ise dikkate değer. bir başka anlatımla; 2011 seçimlerinde kullanılan “herkes için chp” sloganı bu kez kontenjan adayları vesilesiyle dillendirilmekte. kontenjanla parlamentoya “hızlı geçiş” vizesi alanların sosyolojik ve politik bileşimleri incelendiğinde, istanbul, ankara, aydın illerindeki kontenjanlarda kılıçdaroğlu’nun beraber yürüdükleri yolda kadim dostluklara dayanan profesyonel parti yöneticileri (gürsel tekin, akif hamzaçebi, bihlun tamaylıgil, erdoğan toprak, bülent tezcan gibi) baskın.
kılıçdaroğlu’nun verdiği “herkes için chp” mesajı, partinin kurumsal kimliğinin herhangi bir ideolojik kimliğe teslim olmadığının da kanıtıdır ki bunun parti tipi olarak karşılığı "herkesi yakalayan parti (catch-all party)"dir. istanbul’da merkez sağ kökenli ilhan kesici, muhafazakâr-demokrat ihsan özkes, mehmet bekâroğlu, izmir’de merkez sağ kökenli aytun çıray, ulusalcı tuncay özkan, şanlıurfa’da bucak aşiretinden eski belediye başkanı ali murat bucak, eski saadet partili hasan oğul, elazığ’da merkez sağ kökenli feyzi septioğlu, hatay’da grup yorum’un eski solisti hilmi yarayıcı, izmir’de roman özcan purçu’nun kontenjan adayı olarak tercih edilmesi, post-modern zamanların “mozaik parti” projelerine karşılık gelen “herkesi yakalayan parti” özlemiyle, “herkes için chp”nin aktörler özelinde inşasıdır. buna ilaveten, liste bütünü içinde tarihsel kimliğine, elit profiline uygun biçimde, avukatları listenin bütünü içinde öne çıkarmaktan geri kalmıyor, (listedeki her 6 adaydan 1’i avukattır) buna karşılık toplumdaki sınıfsal-işlevsel bölünmeleri yansıtan esnaf, tüccar, sanayici gibi girişimciler yeteri ölçüde yer bulamıyor.
genel olarak bakıldığında, siyasi aktörler temelinde chp lideri partisini “sağ ve solun ötesinde, tam merkezde” konumlandırma çabasında. bu, siyasette kazanmaya odaklı ve zamanın ruhuna da uygundur. veri koşullar altında, kontenjan tercihlerine ilişkin en mütevazı okuma; ne sağa ne sola açılım olup, adalet ve kalkınma partisi (ak parti) düzeninden rahatsız olan merkezcil eğilimli seçmeni ürkütmeden chp saflarına katma arayışıdır. muhtemelen partinin seçim bildirgesi açıklandığında, politikalar ve ideolojik konumlanma bağlamında da baskın sosyal demokrat siyaset tahayyülünün yerine, sağ ile solun önerme ve değerlerini harmanlayan bir ekonomi, toplum ve siyaset tahayyülüyle karşılaşacağız.
kontenjanların siyasal risk potansiyeli
kılıçdaroğlu’nun kontenjan tercihlerine yöneltilebilecek iki temel eleştiri; liste dışı bırakılan kimi adaylar nedeniyle partinin yasamadaki teknik hafızasının zayıflama riskidir. özellikle parlamentoda yasama fonksiyonunda teknik bilgi-beceriye dayanan komisyon üyelerinin neredeyse tümünün liste dışı kalması, yasama tekniği bakımından profesyonelleşme ve kurumsallaşmanın zaman aldığı düşünülürse, önümüzdeki dönemde chp’nin yasama organında zorlanacağı konuların başında geliyor. genel başkan yardımcılarından oluşan "a takımı" bir yana bırakıldığında (ki onlar da partideki yönetsel görevleri nedeniyle aktif olarak parlamenter faaliyetlere yoğun katılım gösterememektedir), kimi iş yapan aktif, teknokrat kökenli isimlerin liste dışı kalması partiyi yasama etkinliği anlamında kısa vadeli duraksatabilir.
ikinci eleştiri; kılıçdaroğlu’nun kontenjan yöntemiyle koltuk rezerve ederken, önseçime güvenerek yerelliği büyük ölçüde es geçmesidir. bunun için izmir kontenjanlarına bakmak yeterli. önseçim partilerde siyasi performansı arttıran öncelikli etken değil. kılıçdaroğlu karizmatik bir lider olsa idi, bu tercih kısmen anlamlılaşabilir, genel başkanın tasarrufu sorgusuz sualsiz partililerce sineye çekilebilirdi. böyle olmadığı için, göz ardı edilen yerellik chp’ye 7 haziran’da pahalıya mal olabilir.
listeler tek adamlığın ilanı mı?
chp’de önseçime girerek siyaseten varoluşlarını sürdürmek isteyen deniz baykal ve mustafa sarıgül’ün ilk sıraya yerleşememesi, önder sav’ın ise liste dışı kalmasının gözle görülür sonucu; kılıçdaroğlu’nun keskin bir oy kaybı yaşanmaması durumunda rakipsiz kalacağıdır. fakat, rakipsizlik tek adamlığın ilanı şeklinde de okunamaz. her şeyden önce kılıçdaroğlu’nun hayata, dünyaya bakışı, siyaseti anlamlandırma tarzı tek adam olmasına müsait değil.
kılıçdaroğlu tüzüğün kendisine verdiği yetkiyi sorun çözme bağlamında sonuna kadar kullanmaktan çekinmeyen, ortaklaşa yönetime yatkın, ortak akılla hareket eden bir politik figürdür. 7 haziran’da partisinin oyları artabilirse, kısa ve orta vadede rakipsiz kalsa da, sosyal demokrasiye içkin dayanışmacı, demokrat tarzda genel başkanlığa devam edecektir.
aday listeleriyle iktidara yaklaşma olasılığı
siyasi partileri seçmen nezdinde muteber kılan, oy vermeye yönelten etkenler arasında adaylaın nitelikleri, kimlikleri, donanımları yadsınamasa da, partiler ideoloji-program-aktör harmanizasyonuna dayalı siyasi makinalardır. karizmaların rakipleri yıkıcı etkileri bir yana bırakıldığında, doğru zamanda doğru adayla yola çıkmak partileri yarışa bir adım önde başlatır. fakat, bitiş çizgisine ulaşmak için aslolan partinin bütüncül olarak seçmen tarafından nasıl algılandığı olup, bunu da tayin eden; seçmeni ikna metotlarıdır. seçmen yeni zamanlarda ne tek başına ideoloji, program ne de bildirgelerdeki umut projeleriyle sandıkta kararını veriyor.
programatik belgelerde türkiye toplumu ne istiyorsa onu veren bir chp var karşımızda. kılıçdaroğlu ile birlikte sosyal demokrasiyi dünyanın gidişatıyla harmanlama çabasında olan bir parti de yanıbaşımızda duruyor. muhtemelen birkaç gün sonra seçmenin karşısına özü ve sözü bir olan seçim bilgirgesiyle de çıkılacak. iktidara yaklaşmak için tüm bunlar gerekli ama yeterli değil. aslolan; politolog ali yaşar sarıbay’ın demokrasilerde muhalefete atfettiği “bildik meseleler hakkında bilinmedik tarzda düşünme ve eyleme kabiliyeti”dir. chp bunu başardığı anda iktidara yaklaşacaktır. pekâlâ, başarabilir mi? zor olsa da imkânsız değil.
prof. dr. tanju tosun, ege üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. türkiye siyaseti, karşılaştırmalı siyaset, oy verme davranışları, seçim coğrafyası, siyasi kamuoyu araştırmaları ve chp üzerine yoğunlaşan tosun'un yayımlanmış sekiz kitabı vardır.
twitter'dan takip edin: @tanjutosun1
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar