Görüş

Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir ilk

Türkiye fiili olarak bir sistem değişikliğine gidiyor. Halkın seçeceği bir cumhurbaşkanının, siyaset üstü veya siyaset dışı hareket etmesini beklemek fazla iyimserlik olur. Adayların da buna uygun söylem ve strateji gelişmeleri gerek.

Türkiye'de 10 Ağustos'ta yapılacak cumhurbaşkanı seçiminde üç aday yarışacak: İhsanoğlu, Erdoğan ve Demirtaş.

türkiye 10 ağustos’ta veya en geç 24 ağustos’ta ilk kez halkoyuyla bir cumhurbaşkanı seçecek. uzunca süredir ülkemizde başkanlık, yarı başkanlık veya partili bir cumhurbaşkanı modeli konuşuldu. ancak bu konuda hiçbir yasal adım atılmadı, atılamadı.

her ne kadar ülkemizde parlamenter sistem mevcut olsa da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte türkiye fiili olarak bir sistem değişikliğine gidiyor. yani arkasında asgari 20-25 milyon oy desteği bulunan bir cumhurbaşkanının, siyaset üstü veya siyaset dışı hareket etmesini beklemek fazla iyimserlik olur. yasal adımlar atılmadığı için aynı siyasi gelenekten gelen bir cumhurbaşkanı ile başbakan arasında az sorun yaşansa bile, orta ve uzun vadede önümüzdeki dönemde ciddi sorunlar ile yetki ve güç tartışmalarının da olabileceği aşikâr. unutmayalım ki 2001’de bir anayasa kitapçığının fırlatılması bu ülkede nelere mal olmuştu.

cumhurbaşkanı seçilebilmek için geçerli oyların yarıdan bir fazlasını almak gerektiğini hesaba kattığımızda seçim kampanyasında adaylar alışılagelmişin dışında stratejiler izleyecektir. yani kazanabilmek için sadece bir partinin seçmenlerinin oyunu almaktan daha çok, diğer partilerden de oy alabilecek söylemler ve stratejiler geliştirmek gerek. bu nedenle daha uzlaşmacı, birlik ve beraberlik mesajları veren daha ılımlı bir dil kullanmak yerinde olacaktır. adalet ve kalkınma partisi'nin (ak parti) adayı recep tayyip erdoğan’ın adaylık açıklamasının yapıldığı toplantıda bunun işaretlerini açık seçik gördük. özetle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kazanmanın yolu kutuplaştırmaktan, ötekileştirmekten değil kucaklamaktan bütünleştirmekten geçmektedir.

erdoğan ve demirtaş, daha siyasi söylemlerle, ihsanoğlu ise parlamenter sisteme vurgu yaparak seçmen karşısına çıkacaktır.

by Adil Gür

yukarıda cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte türkiye’nin fiili olarak yeni bir sisteme gideceğini belirttim. bu nedenle adayların mutlaka siyasetin içinden gelen, siyasetin doğasına hâkim isimler olması gerekiyordu. çatışmaların ve mezhep savaşlarının yaşandığı ortadoğu ve ülkemizdeki kutuplaşma göz önüne alındığında ekmeleddin ihsanoğlu’nun geçmişte üstlendiği misyon, ülke ve bölge adına avantaj olabilir.

siyaset dışı ve partiler üstü olduğu söylenen çatı aday ihsanoğlu’nun siyasetin içinden gelmemesinin ise kendisi için bir dezavantaj olduğunu söyleyebiliriz. bu nedenle tayyip erdoğan ve selahattin demirtaş’a göre ihsanoğlu’nun seçim kampanyası döneminde ülke gündemine ait konularda zorlanacağını düşünüyorum. ihsanoğlu’nun siyaset dışı bir isim olması parlamenter sistemde tarafsız bir cumhurbaşkanlığı için avantaj gibi görünse de, fiili sistem değişikliği nedeniyle bu avantajın kampanya sürecinde dezavantaja dönüşme ihtimali var.

bu seçimlerde erdoğan ve demirtaş’ın daha siyasi söylemlerle halkın karşısına çıkmasını bekliyorum. türkiye’nin pek çok gündem konusu ile ilgili söylemler geliştireceklerini, hatta icraata yönelik vaatlerde bulunmalarını bekleyebiliriz. öte yandan çatı aday ihsanoğlu parlamenter sisteme de vurgu yaparak, parlamenter sistemin yetki sınırları içerisinde daha tarafsız bir cumhurbaşkanı olacağı söylemi ile seçmen karşısına çıkacaktır.

bu seçim kampanyasında erdoğan’ın halk desteğini de arkasına alarak daha aktif bir cumhurbaşkanı (yetkilerini sonuna kadar kullanan) profili çizeceğini düşünüyorum. ihsanoğlu ise uygulamada geçmiş cumhurbaşkanlarında olduğu gibi anayasadaki yetkilerinin tamamını kullanmayıp parlamenter sistem sınırları içerisinde kalacağını, altını çizerek vurgulayacaktır. özetle adayların farklı söylemler geliştirmesinin nedeni,  siyasi birikimlerinden ve geldikleri yerden, yani geçmişlerinden kaynaklanmaktadır.

erdoğan ve demirtaş, uzunca süredir siyasetin içinde yer aldıkları için tanınmakla ilgili bir problemleri yok. tanınmaktan kastımız sadece isim olarak bilinmesi değil, gündeme dair düşüncelerinin veya kanaatlerinin kamuoyu tarafından duyulmasıdır. sayın ihsanoğlu bu anlamda ciddi bir sorunla karşı karşıyadır. yeterince tanınmadığı için adaylığının açıklandığı ilk günden bu yana, gerek kendisini açıklayan partilerden birinin meclis grubunda, gerekse bu partinin seçmen tabanında ciddi itirazlarla karşılaşmıştır. bu itirazlar büyük ölçüde yeterince tanınmamaktan kaynaklanmaktadır. bu sorunu aşmak için ciddi bir halkla ilişkiler çalışması yapılmalıdır.

gerek adaylığının belirlenme sürecinde gerekse açıklanış yöntemine baktığımızda, seçimlere kalan süreyi de göz önüne alarak, bu sorunun aşılabileceği konusunda çok da iyimser olmamalıyız. düşünün ki bir parti adayını görsel bir şölenle yüzlerce kameranın önünde açıklıyor, diğeri ise hiçbir hazırlık yapılmadan alelacele bir kapı önünde açıklanıyor. seçmen davranışını belirleyen en önemli etkenin algı yönetimi olduğunu düşünürsek ve aday gösteren partilerin geçmişteki algı yönetimi deneyimlerine de bakarak, seçime kadar geçecek sürede, bu sorunun tam olarak aşılabileceği kanaatinde değilim.

diğer yandan tayyip erdoğan ve selahattin demirtaş örgütlü bir yapı içerisinden geldiklerinden (parti teşkilatı) ekmeleddin ihsanoğlu'na göre daha hazırlıklı görünüyorlar. ak parti'nin yıllardır disiplinli bir parti ve teşkilata sahip olduğu bilinmektedir. halkların demokratik partisi (hdp) ise ideolojik ve etnik bir tabana sahip olması nedeniyle, yüzde kaç oy alırsa alsın, sandığa gitmeye istekli sadık bir seçmen kitlesine sahiptir. oysa ekmeleddin ihsanoğlu her ne kadar çatı adayı ise de ne bir parti teşkilatından gelmekte, ne de etnik ve ideolojik bir temele dayanmaktadır. bu nedenle ihsanoğlu’nun diğer adaylara göre hem iletişim tekniklerini hem de seçmeni etkileme yöntemleriyle kendini tanıtma ve kabullendirme propagandasını daha hızlı bir şekilde gerçekleştirmesi gerekmektedir.

ak parti düşük gelirlilere, eğitimlilere ve varoşlarda yaşayan yoksullara ulaşmada sıkıntı çekmemektedir. diğer yandan kamuoyunca yeterince tanınmayan ihsanoğlu’nun bu kitlelere kısa sürede kitle iletişim araçları vasıtasıyla ulaşması mümkün değildir. çünkü bu kitlelere ancak kapı kapı anlatarak dokunarak mesajlar ulaşabilmektedir. önümüzdeki kısa sürede bu insanlara kendini ve söylemlerini anlatabilecek ne zamanı ne de gönülden çalışacak bir teşkilatı vardır. bu durum bir dezavantaj olarak görülmelidir. unutulmamalıdır ki çatı adayı çıkaran partilerden birinin örgütlerinin bir bölümü, adayı dahi kabullenmiş değildir.

bu seçim döneminde uzlaşı arayışı hesabıyla kutuplaşmadan daha çok birlik ve beraberlik dili hâkim olacaktır. süreç ötekileştiren ve kutuplaştıran aleyhine işleyecektir. 

by Adil Gür

toparlayacak olursak bu seçim döneminde uzlaşı arayışı hesabıyla kutuplaşmadan daha çok birlik ve beraberlik dili hâkim olacaktır. süreç ötekileştiren ve kutuplaştıran aleyhine işleyecektir. fiili sistem değişikliği nedeniyle adaylar meydanlarda veya kitle iletişim araçları vasıtasıyla sadece tarafsız bir cumhurbaşkanı olacağını anlatmak yerine, ülkenin temel meseleleri ve uluslararası ilişkiler ile ilgili görüş ve önerilerini de kamuoyuyla paylaştıkları ve ikna ettikleri oranda başarılı olacaklardır. bu yapılmadığı takdirde, zaten meydan toplantıları, mitingler anlamsızlaşır, ne söylenecek söz ne de verilebilecek mesaj kalır.

sonuç olarak ilk kez halkoyu ile seçilecek cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde adayların nasıl bir kampanya yürüteceğini ve bunun seçim sonuçlarına etkisini birlikte yaşayarak göreceğiz. 10 ağustos akşamı yani birinci turda seçimin sonuçlanıp sonuçlanmayacağını belirleyecek en önemli etkenin katılım oranı olduğunu biliyoruz. seçmenini ikna eden, kazanma algısıyla sandığa gitme motivasyonunu artıran aday, başarılı olacaktır.

bu nedenle kampanya dönemi bu seçimde çok önemli olacaktır. tabii bu çalışmaları yaparken ilk kez oy kullanacakların ve sayısı toplam seçmenin yüzde 4-5’ine tekabül eden yurtdışındaki seçmenlerin etkisi de gözardı edilmemelidir. yurtdışındaki seçmenleri etkileyebilmek için adaylar daha farklı söylemler geliştirmek zorunda kalacaklardır.  

cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hâkim olmasını beklediğimiz uzlaşı ikliminin, bundan sonraki seçimlere de sirayet etmesini, son yıllarda bizi derinden yaralayan kutuplaşmanın yumuşamasına yardımcı olmasını temenni ediyorum.

adil gür, kamuoyu yoklamaları ve seçim anketleri alanında faaliyet gösteren a&g araştırma şirketi başkanı.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Adil Gür

kamuoyu yoklamaları ve seçim anketleri alanında faaliyet gösteren a&g araştırma şirketi başkanı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;