Görüş

Dış politikada 'stratejik derinlik' etkisi

AK Parti, seçim beyannamesinde değerler eksenli dış politikayı ve buna dayalı bölgesel angajman politikasını sürdürmeyi taahhüt ediyor. CHP ise dış politikada kendisini zıddıyla tanımlarken onun gölgesinde kayboluyor ve yeni bir gündem oluşturmaktan uzak kalıyor.

Kardaş'a göre AK Parti'nin attığı adımlar, dış politikada kurumsallaşmanın önümüzdeki dönemde önemli bir gündem maddesi olacağını gösteriyor. [Fotoğraf: AA/Arşiv]

eleştiriler gölgesinde süreklilik, sürdürülebilirlik ve kurumsallaşma arayışı

adalet ve kalkınma partisi’nin (ak parti) açıkladığı seçim beyannamesinde dış politikada süreklilik, sürdürülebilirlik ve kurumsallaşma vurgusu öne çıkıyor. öncelikle, başbakan ahmet davutoğlu’nun kaleminin ve dışişleri bakanlığı’ndan taşıdığı birikimin de izlerini taşıyan beyanname, değerler eksenli dış politikayı ve buna dayalı bölgesel angajman politikasını sürdürmeyi taahhüt ediyor. türkiye’nin kendine has bir stratejik vizyonu ve bundan kaynaklı lider ülke olma arayışı beyannamede öne çıkan diğer bir süreklilik unsuru. beyannamede ‘vizyonerlik ve gerçekçilik’ ve ‘değerler ve menfaatler’ arasında denge kuran bir dış politika geleneğine vurgu yapılması, ve bunun önceki ak parti iktidarlarında olduğu kadar yeni dönemde de temel referans noktası konumuna taşınması, süreklilik vizyonunu pekiştiriyor.

buradan hareketle şu söylenebilir ki, ak parti muhtemel iktidarında, dış politikada mevcut vizyonunu sürdürerek, köklü bir revizyona gidilmesi çağrılarına muhtemelen fazla prim vermeyecektir. özellikle bölgesel politikalar nedeniyle hükümetin dış politikasına yönelik ciddi eleştirilerin getirildiği bir dönemde, beyannamede bunlarla halleşme yönünde bir arayışın olmaması, takip edilen stratejik vizyona dair partide hâkim olan sahiplenme ve doğruluğuna inanmışlığı bir kez daha teyit ediyor.

ak parti muhtemel iktidarında, dış politikada mevcut vizyonunu sürdürerek, köklü bir revizyona gidilmesi çağrılarına muhtemelen fazla prim vermeyecektir

by Şaban Kardaş

bu anlamda, dış politikadaki mevcut sorunları daha çok bölgesel dönüşüm sürecine dair ak parti’nin başından beri takip ettiği kendine has okuma çerçevesinde anlamlandırmak ve açıklamak mümkün olsa da, irak, suriye veya mısır gibi örneklerdeki tıkanmışlığı aşacak somut önerilerin beyannamede ele alınmaması üzerinde durulmayı hak etmektedir. bu muhtemelen söz konusu sorunların ve bölgedeki sancılı dönüşüm sürecinin belirsizlikler içerdiğinin ve bazı sorunların çözümünün zamana yayıldığının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

diğer bir ifadeyle, ak parti, 'tarihin önünde doğru yerde' durulduğu algısıyla vizyoner yaklaşımını ve şimdiye kadar takip ettiği 'uzun oyun'u sürdürecektir. bu kendi stratejik kültür doğrultusunda alınan pozisyonlarda -suriye politikasında olduğu gibi- istenen sonuçların geciktiği durumlarda, dış politikada köklü revizyon çağrılarını ve eleştirileri, önümüzdeki dönemde de göğüslemeye hazır olacaktır.

ikinci olarak, farklı alanlarda şimdiye değin yapılanlar ve atılacağı taahhüt edilen yeni adımlar incelendiğinde, mevcut dış politikayı sürdürülebilir kılma iradesi de öne çıkmaktadır. burada göze çarpan bir husus, beyannamenin bölgesel politikalar ve ikili ilişkiler alanlarında yapılacaklar konusunda çok fazla detaya inmezken, türk dış politikasının yeni alanları olarak öne çıkan -küresel kalkınma, yurtdışındaki vatandaşlar ve uluslararası işbirlikleri gibi- bazı konularda daha somut adımların zikredilmesidir. özellikle ak parti döneminde yeni ortaya çıkan veya daha görünür hâle gelen dış politika araçları ve kurumları açısından düşünüldüğünde, beyannamede taahhüt edilen bu ve diğer düzenlemelerin, muhtemel bir ak parti iktidarında hayata geçirilmesi yönünde ciddi çaba sarf edileceği söylenebilir.

Soli Özel: AKP ve CHP'nin dış politika vizyonu [GÖRÜŞ]

son olarak, bu adımlar da aslında dış politikada kurumsallaşmanın önümüzdeki dönemde önemli bir gündem maddesi olacağını gösteriyor. türkiye’ye biçilen yeni stratejik vizyonu hayata geçirebilmek için davutoğlu yönetiminde dış politika bürokrasisi önemli dönüşümler geçirdi. fakat yine de bu değişim kemale ermiş değil, ve davutoğlu’nun başbakanlık görevine başlarken ak parti'ye biçtiği ihya, inşa ve restorasyon misyonlarının dış politikada henüz hayata geçirildiğini söylemek zor. özellikle dış ilişkilerle ilgili pek çok yeni kurum oluşturulduğu ve bunların da evrilme aşamasında olduğu düşünüldüğünde, dış politika yapım süreçlerinde, hariciye teşkilatıyla birlikte bu kurumları ele alacak bütüncül bir stratejik çerçeve ve kurumlar-arası iletişim, işbirliği ve yetki dağılımını da içeren yeni bir mimariye ihtiyaç olacaktır. bu önemli konunun derinlemesine ele alınmaması, belki de devam edegelen ve seçim sonrasında gündemi belirleyecek olan başkanlık sistemi ve yeni anayasa tartışmaları göz önüne alındığında, bilinçli bir öteleme olarak okunabilir.

stratejik derinlik’in gölgesinde sosyal demokrat bir dış politika arayışı

cumhuriyet halk partisi'nin (chp) seçim beyannamesinin dış politika bölümü incelendiğinde, kendisini zıddıyla tanımlarken onun gölgesinde kaybolduğu ve yeni bir gündem oluşturmaktan uzak kaldığı tespitini yapmak yanlış olmayacaktır. beyanname aşırı biçimde son dönem türk dış politikasına dönük süregelen tartışmaya hapsolmuş, çoğu yerde basit, slogan düzeyinde tekrarlarla, sıklıkla duyduğumuz eleştirileri sıralamıştır. öte yandan, ironik biçimde, ele aldığı konular ve öne çıkardığı noktalara bakıldığında, beyannamenin ak parti’nin dolaşıma soktuğu kavramlarla ya halleşmeye çalıştığı, ya da onları benimsediği göze çarpmaktadır. ‘sosyal demokrat ilkeleri dış politikaya taşıma’ hedefiyle öne çıksa da, bir yandan ak parti’nin gölgesinde kalması, öte yandan uluslararası sisteme ak parti sonrası partner olabileceği mesajı gönderme kaygısıyla, chp, beyannamede, kendine özgü bir yaklaşım geliştirmekte zorlanmıştır.

chp’nin ak parti eleştirisi büyük oranda ortadoğu politikasının tıkandığı ve uluslararası camiada yalnızlaştığı tezleri üzerine kurulmaktadır. bunu yaparken, ak parti’nin erken dönemiyle arap baharı sonrası konjonktür arasındaki farka dikkat edildiği görülmektedir. mevcut dış politika eleştirisini pekiştirmek maksadıyla, ak parti’nin erken döneminde pek çok uzmanca başarılı bulunan dış politika karnesi beyannamede tamamen yadsınmamış, fakat ilginç bir şekilde bunlar ak parti öncesi iktidarlarca tohumları atılan süreçlerin ürünüymüş gibi sunularak savunulması zor bir pozisyon geliştirmeye çalışılmıştır. son döneme ilişkin ise beyanname toptan bir reddiye sunmaktadır. bir siyasi parti pozisyon alışı için bu anlaşılabilir bir durum olarak görülebilse de -benzer şekilde ak parti de dış politikaya yöneltilen eleştirileri teğet geçmektedir- chp’nin ak parti döneminde dış politikayı tamamen siyaha boyama çabası olgusal açıdan sorunlu iddiaları içinde barındırmakta ve kendisinin yapıcı bir alternatif sunmasına ket vurmaktadır.

chp’nin ak parti döneminde dış politikayı tamamen siyaha boyama çabası olgusal açıdan sorunlu iddiaları içinde barındırmakta ve kendisinin yapıcı bir alternatif sunmasına ket vurmaktadır.

by Şaban Kardaş

öte yandan, ironik biçimde, beyannamenin ak parti’nin söylemsel üstünlüğünden etkilendiğini tespit etmek gerekmektedir. gerek beyannamenin ortaya koymaya çalıştığı değer ve yurttaş merkezli dış politika çerçevesi, gerekse de ele aldığı meseleler, ak parti döneminde dolaşımı giren ve türk dış politikası jargonunu şekillendiren kavramların etkisi altında kalmıştır. ‘yurtdışı vatandaşlar’, ‘akraba topluluklar’, ‘yükselen coğrafyalar’, ‘fırsatlar ve tehditlerle dolu coğrafya’, ‘birden çok bölge’, ‘afrika’nın kalkınması’ ifadeleriyle bezeli metni okurken, yer yer ‘stratejik derinlik’in ‘sosyal demokrat’ bir aynada izdüşümüyle karşı karşıya olduğunuz hissine kapılmamak neredeyse imkânsız.

metinde muhakkak ki, eşitlikçilik, dayanışmacılık, barışçılık, içişlerine karışmama, iyi komşuluk gibi sosyal demokratik bir anlayışı dış politikaya taşıma iddiası öne çıksa da, bunu hayata geçirebilecek gerçekçi bir çerçeve ortaya konulduğunu söylemek zor. öncelikle, mevcut dış politikaya dönük eleştirilerin çoğunluğu ‘suriye parantezi’nden yapılmakta ve toptan reddiye nedeniyle devam edegelen pek çok süreçle ilgili dengeli bir analiz geliştirilememektedir. bunun neticesinde, mevcut dış politikaya alternatif olarak ileri sürülen adımlar -örneğin, terörle mücadele veya ab’yle ilişkilerin ileri götürülmesi konularında- gerek türkiye’ye gerekse de dış muhataplara dair muğlak, klişe ve cari durum ve süreçlerden kopuk tespit ve öneriler yapılmaktadır.

benzer şekilde, türk dış politikasının son yıllarda bayraklaştırdığı uluslararası kalkınma yardımları, diaspora teşkilatlanması, vb. konular chp beyannamesinde de yer bulmaktadır. fakat mevcut dış politikayı ağır bir retorikle eleştiriye tabi tutarken, bu alanda öne çıkan araçlar olan türk işbirliği ve koordinasyon ajansı (tika), yurtdışı türkler ve akraba topluluklar başkanlığı gibi kurumsal yapılar ve bunların ileriye taşınmasına dair somut hiçbir öneri getirilmemekte, türkiye’nin birikimleri ve bu alanlarda devam edegelen köklü dönüşüm ve süreçlerden kopuk, boş bir evrene konuşulmaktadır.

ikinci olarak, uluslararası sistemle barışma ve işbirliği arayışı sıklıkla vurgulansa da, hâlihazırda ciddi sorunlardan muzdarip uluslararası sistem ve kurumlarına dair yapıcı bir eleştiri ve katkı görülmemektedir. örneğin, sosyal demokratik ilkelerin bugünkü dünya sisteminde hayata geçirilebilmesi için küresel yönetişim mimarisine dair somut bir vizyon sunulmamaktadır. benzer şekilde, içerde de dış politika yapım süreçlerinin işleyişine ve kurumsal yapılanmaya dönük chp’nin katkısının ortaya konulmadığı görülmektedir.

son olarak, beyanname bölgedeki köklü dönüşüme ve ülkelerin kendi dinamiklerine dair kapsamlı bir okuma sunamamaktadır. devletlerarası ilişkilerde ideal durumları ifade eden ‘diplomatik’ iyi niyet beyanları ile bezeli ve herhangi bir partinin her hangi bir bölge için söyleyebileceği, barışçıl bir vizyon için yapılması gerekenleri listelemek kolay olsa da, bugün ortadoğu’da çatışma sarmalı bir gerçeklik hâline gelmiştir. örneğin, beyannamede türkiye’nin irak, suriye veya libya’ya dönük ilişkilerine dair ileri sürülen görüşler sahadaki cari koşullarla örtüşmemektedir. böylesi bir kavramsal çerçeveden yola çıkarak kobani gibi bir krizle karşı karşıya kalındığında nasıl bir pozisyon alınabileceği konusunda ipuçları eksiktir. başka bir zamanda, başka bir bölgede geçerli olabilecek iyimser bir çerçeve sunsa da, beyannamede ortaya konan dış politika çerçevesinin bugünün ortadoğu’sunda gerçekçiliği hayli tartışmalıdır.

doç. dr. şaban kardaş, tobb ekonomi ve teknoloji üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi ve ortadoğu stratejik araştırmalar merkezi (orsam) başkanı. doktorasını abd’nin utah üniversitesi siyaset bilimi bölümü’nde tamamladı. ali balcı ile beraber ‘uluslararası ilişkilere giriş’ (küre yayınları, 2014) kitabını kaleme aldı. perception dergisinin yardımcı editörlüğünü görevini yürüten kardaş, insight turkey dergisinin danışma kurulunda yer alıyor.

twitter'dan takip edin: @sabankardas

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Şaban Kardaş

tobb ekonomi ve teknoloji üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi ve ortadoğu stratejik araştırmalar merkezi (orsam) başkanı. uludağ üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü’nden mezun oldu. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;