Görüş

Filistin tasarısı ve Abbas'ın öteki vaatleri

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin reddettiği Filistin tasarısı, BM'nin Filistin konusunda geçmişte aldığı tüm kararlardan ödün veriyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (İsrail'in Kudüs ile Batı Şeria arasında inşa ettiği) Ayrım Duvarı hakkında verdiği karar da bunlara dahil.

BM'nin 30 Aralık 2014'te Filistin tasarısını reddetmesi üzerine Mahmud Abbas, Filistin'in bazı uluslararası örgütlere üyelik başvurularını imzaladı. [Fotoğraf: AA/Getty]

israil'in işgal ettiği filistin topraklarından çekilmesini öngören (ve 30 aralık 2014 tarihinde yapılan oylamada reddedilen) birleşmiş milletler güvenlik konseyi (bmgk) karar tasarısı çok kötüydü, hatta berbattı. öyle olmasaydı, sadece hamas ve islami cihad değil, halk cephesi, demokratik cephe ve başka gruplar, tasarının geri çekilmesi talebinde bulunmak zorunda kalmazdı.

karar tasarısının ayrıntılarını hatırlatmak iyi olur. tasarı, bm'nin filistin konusunda geçmişte aldığı tüm kararlardan ödün veriyor. lahey'deki uluslararası ceza mahkemesi (ucm) tarafından, (israil'in kudüs ile batı şeria arasında inşa ettiği) ayrım duvarı hakkında verdiği karar da bunlara dahil. ucm'nin kararı, bm'nin 242 nolu kararından daha güçlüdür. ancak filistin yönetimi nedense o kararı unutmuş ve hiçbir şey yapılmamıştı.

yoğun tepkilerden sonra, karar tasarısı yeniden düzenlendi. ama bu düzenleme, tasarının aslında, bm'nin özellikle 1967 sınırları veya mülteciler konusuyla ilgili eski kararlarının öngördüğünden daha fazla ödünler içerdiği gerçeğini değiştirmedi.

by Yaser Ez Zeatira

karar tasarısının temel hususları şöyle sıralanabilir:

1) 4 haziran 1967 sınırları üzerinde bir filistin devleti kurulması talep etmiyor; sadece 1967 sınırlarına dayalı müzakerelerden bahsediyor. bu da toprak mübadelesinin önünü açıyor. ve bu bendin ne anlama geldiğini herkes gayet iyi biliyor: batı şeria'nın en değerli topraklarını çalan büyük yerleşim blokları yerinde kalacak ve buna karşın daha düşük değerli topraklarla mübadele edilecek.

2) kudüs'ü, "iki halkın başkenti" olarak nitelendiriyor. sonuç itibariyle bm'nin (22 kasım 1967'de) 242 nolu kararı kabul etmesinden bu yana tekrarlanan doğu kudüs'ün filistin'in başkenti olma ihtimali ortadan kalkıyor. kudüs'e 1967 işgalinden sonra eklenen banliyölerde bir başkent kurulması ihtimalinin önü açılıyor.

3) filistinli mültecilerin geri dönüş ve mülkiyetlerini alma hakkını, 2002'deki "arap barış girişimi" ile irtibatlandırıyor. tasarı'da, söz konusu arap girişiminden, mülteciler sorunu ile ilgili "üzerinde anlaşılan" çözüm diye bahsediliyor. bu da filistinli mültecilerin, 1948'deki topraklarına geri dönmeyecekleri anlamına geliyor. mülteciler konusu, esasında eski bir ödün. müzakere belgelerinde geçtiği üzere, filistinli baş müzakereci saib ureykat, dönemin israil başbakanı ehud olmert'in, 10 yıl zarfında 10 bin mültecinin dönmesine onay verdiğinden bahsediyor. oysa olmert kabinesinin üyelerinden tzipi livni (şimdilerde onun liderliğindeki ittifakın, binyamin netanyahu'ya karşı 2015'teki seçimlerde galip gelmesini umuyorlar), ureykat'a bunun olmert'in şahsi görüşünü yansıttığını, geri dönecek filistin sayısının sıfır olduğunu ifade etmişti.

4) işgal devletine, 2017 yılına kadar işgalini sürdürme imkanı veriyor. 2017 tarihinin, açıkça israil'in zaman kazanması, batı şeria'yı yutması ve kudüs'ü yahudileştirmesini tamamlaması dışında bir anlamı bulunmuyor. daha da önemlisi, boş ve saçma müzakerelerin gölgesinde, doğal olarak direnişe saldırılması demek oluyor.

abbas'tan tasarıya son dakika düzenlemesi 

aldığı yoğun tepkilerden sonra, karar tasarısı yeniden düzenlendi. ama bu düzenleme, tasarının aslında, bm'nin özellikle 1967 sınırları veya mülteciler konusuyla ilgili eski kararlarının öngördüğünden daha fazla ödünler içerdiği gerçeğini değiştirmedi. ayrıca tasarı, kudüs konusuyla ilgili haksız göndermelerde bulunuyordu. gerçi düzenleme sonrası ortaya çıkan tasarı metni, ilk metnin aksine, doğu kudüs'ü filistin devletinin başkenti olarak görüyordu.

filistin yönetimi başkanı mahmud abbas, işaret edilen düzenlemeyi yapmak zorunda kaldı. düzenleme, (abbas'ın da üyesi olduğu) fetih hareketi de dahil, filistin'deki farklı çevrelerden alınan yoğun eleştiriden kaçınmak için mi yapıldı? bunu bilmiyoruz. abbas, sergilediği tutumu, 'değişmez ilkelerden ödün vermediği' söylemine örnek gösterecektir ileride. belki de abbas, amerikalıların, her halükarda siyonist lobinin talebi doğrultusunda ve tasarının geçmesinin israil başbakanı netanyahu'nun gelecek seçimlerindeki şansını etkilemesi endişesiyle, (gerekirse) veto hakkını kullanacakları bilgisi ona ulaştığı için bu düzenlemeyi yaptı.

sonuçta tasarı, abd tarafından reddedildi. bu durum, zaten skandal boyutta olan amerikan tutumunu ifşa etti. bu kez, ingiltere ve diğer avrupa ülkeleri de destek vermeyip çekimser kaldılar. avustralya ise anglosakson ittifakının büyük ölçüde güçlü kalacağını vurgularcasına projeyi reddetti.

hatırlatmak babından, tasarının bm'den geçmesi, esasen hiçbir şeyi değiştirmeyecek ve olayların akışını hiçbir şeklide etkilemeyecek. zira siyonistler, önceki uluslararası kararlara yaptıkları gibi, buna da uymayacaklar. bir yandan filistin halkı uyuşturulurken, diğer yandan yerleşim birimleri inşaatı, yahudileştirme ve güvenlik koordinasyonu devam edecek.

tarihin gerçekleri, işgalcilerin, ülkesi ve toprağını işgal ettikleri halka lütufta bulunmadıklarını; kendilerine pahalıya patlamadıkça işgallerinden asla geri çekilmediklerini gösteriyor. halihazırdaki şartları içinde filistin yönetimi, işgale siyasal, güvenlik ve ekonomik açıdan pahalıya patlayacak bir sürece karşı tüm gücüyle çalışıyor. bu süreç, tüm filistin topraklarında kapsamlı bir intifadadır. gerçek intifada (ayaklanma), başlarda silahlı olmasa bile işgalle çatışmaya yol açacak, işi güvenlik koordinasyonunun durdurulmasına götürecek ve işgali tüm dünyaya rezil edecek.

hiç kuşkusuz, arap rejimlerinin durumunun kötüleşmesine rağmen, kapsamlı bir intifada için ortada fırsat var. arap rejimleri, arap baharı'nın sonuçlarından sonra ve irak ve şam islam devleti (işid) ile savaşın gölgesinde, halkları karşısında daha da zayıflayacak. ancak en önemli karar, filistin yönetimi'nden gelmeli. sorumluluğun büyük kısmını taşıması gereken filistin yönetimi yetkilileri, geçmişte yaser arafat'ın başına geldiği gibi, ablukaya maruz kalabilirler. hatta (işgalle iş tutan ve kendilerine verilen vip kartlarından yararlanan) ahbab ve dosta yatırım, fırsat ve finans sağlama imkanlarını unutabilirler.

abbas'ın, işgali sona erdirme amaçlayan karar tasarısının reddi halinde 'işgalcilerle güvenlik koordinasyonunu durduracağı' vaadinin akıbeti ne olacak? abbas bu sözünü tutar mı? bundan kuşkuluyuz. 

by Yaser Ez Zeatira

abbas'ın ucm hamlesi

abd'nin tokadı sonrası abbas'ın yeni adımı, bir dizi uluslararası örgüte katılma dilekçelerini imzalamak oldu. bu örgütlerin başında, uluslararası ceza mahkemesi (ucm) geliyor. hiç kuşkusuz bu iyi bir gelişme. ben şahsen, filistin halkına işgale direniş konusunda yeni yükler ve şartlar getireceğinden dolayı, ucm'ye katılmaya hiç meraklı değilim. yani mevzu adeta iki tarafı keskin bir kılıç gibi.

bununla birlikte, herkes bu tür imzaların atılmasını olumlu karşılıyorsa hiçbir beis yok. bu sayede, uluslararası mahkemelerde işgalin liderlerini yargılama ihtimali doğacak. yalnız en önemli soru şu: acaba bu gelişme, 2004 yılından beri izlediğimiz mevcut siyasi sürecin ayıbını örtmeye yeter mi? hem sonra, filistin yönetimi başkanı'nın, 'işgali sona erdirmeyi amaçlayan karar tasarısının bmgk'dan geçmemesi halinde işgalcilerle güvenlik koordinasyonunu durduracağı' vaadinin akıbeti ne olacak? abbas bu sözünü tutar mı? bundan kuşkuluyuz ve hatta böyle bir şeyin yaşanmayacağından eminiz. burada asıl önemli soru şu: abbas, filistin halkının kapsamlı bir intifada için harekete geçmesine izin verecek mi? yoksa defalarca dile getirdiği, "ben hayattayken intifada olmayacak!" şeklindeki klasik vetosunu mu sürdürecek?

sonra acaba bir başka mucize yaşanacak mı? abbas, defalarca tekrarlamasına rağmen unuttuğu, istifa etme ve işleri tamamen bırakma vaadini yerine getirecek mi? abbas'ın bunun ötesindeki bir başka meselesini, filistin yönetimi'nin feshedilmesi -yani işgalin geri gelmesi ve batı şeria'daki şartların sorumluluğunun israil'e yüklenmesi- vaadini hiç zikretmeyeceğiz. doğal olarak bu vaadin yerine getirilmesi, işgale ekonomik, siyasal ve güvenlik bağlamında ağır faturalar çıkaracak.

ortadaki sorular bunlar. siyasi süreç değişmedikçe, kapsamlı direniş seçeneği benimsenmedikçe, filistin toplumu bahsedilen konularda bilinçlenmedikçe, bu başıboş süreç devam edecek. filistin halkı eğer beklenen mucizesini gerçekleştirmeyecek ve abbas da (fetih ve tüm gruplar dahil) herkese kendisini dayatacak büyük intifadasını hâlâ başlatmayacaksa, biz bu başıboşluğu yeğleriz.

filistin eriha doğumlu yaser ez zeatira, bir süre muhabir olarak çalıştı. daha sonra filistin'de yayımlanan el müslime dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1998 yılından beri ürdün'deki düstur gazetesinde günlük makaleler kaleme alan yazarın birçok kitabı bulunuyor.

twitter'dan takip edin: @yzaatreh

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yaser Ez Zeatira

1962 filistin eriha doğumlu yaser ez zeatira, bir süre gazete muhabiri olarak çalıştı. daha sonra filistin'de yayımlanan el müslime dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1998 yılından beri ürdün düstur gazetesinde günlük makaleler kaleme alan yazarın birçok kitabı bulunuyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;