Görüş

Laiklik yanlısı Türkler Erdoğan'dan mı yana, yoksa Gülen'den mi?

Erdoğan hükümeti, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu "paralel devlet yapısı" ve dış unsurlar tarafından hazırlanmış, hükümeti yıpratma amaçlı bir komplo şeklinde nitelendiriyor.

Yolsuzluk karşıtı eylemde elindeki ayakkabı kutusunu gösteren bir protestocu
17 Aralık'ta başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası ülkede yaşananlar yargı alanında belirsiz bir geleceğe işaret ediyor. [Reuters]

türkiye'deki devlet krizi derinleşiyor. adalet ve kalkınma partisi (akp) istanbul milletvekili burhan kuzu'ya göre, milli istihbarat teşkilatı (mit) bir süre önce başbakan recep tayyip erdoğan'a gülen cemaati taraftarı savcı, hakim, polis ve bürokratlardan oluşan 2000 isimlik bir liste sundu. söz konusu kişilerin, "paralel bir devlet yapısı" kurarak, hükümete karşı yabancı ajanlar ve "faiz lobisi" ile işbirliği içinde hain bir komplo kurdukları iddia ediliyor.

hükümet, 17 aralık 2013 tarihinde başlayan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını engellemek ve soruşturmaya katılanları cezalandırmak amacıyla "paralel devleti" hedef alan büyük bir temizlik operasyonu başlatarak, ülke genelinde yüzlerce savcı, emniyet müdürü ve memuru görevden aldı ya da başka göreve atadı. öte yandan, savcılık ve emniyetin başbakan erdoğan ve oğlu bilal erdoğan aleyhinde yolsuzluk suçlamasında bulunmasını önlemek için de adli kolluk yönetmeliği'nde değişiklik yapıldı. yürütmenin yargıya yönelik bu müdahaleleri öylesine tartışma yarattı ki, akp'nin önemli isimlerinden tbmm başkanı cemil çiçek bile müdahalelerin fazla ileri gittiğini belirterek, anayasanın yargı bağımsızlığı ile ilgili 138. maddesinin öldüğünü ifade etti.

laiklik yanlısı kesim, siyasal islam ve temsilcilerini rejime ve cumhuriyet ilkelerine karşı en büyük tehdit olarak görüyor.

by Yüksel Sezgin
akp üyelerinin de, gülen taraftarlarının da açıkça kabul ettiği üzere, bu iki kesim arasındaki güç mücadelesi artık acımasız bir savaşa dönüşmüş durumda. peki islamcı türkler birbirlerine karşı bir itibarsızlaştırma ve yok etme çabası içindeyken, laiklik yanlısı türkler ne yapıyor? 'düşmanımın düşmanı dostumdur' diyerek erdoğan'a karşı gülen taraftarları ile ittifak mı yapacaklar? peki bu akıllıca bir hamle olur mu?

türkiye'deki laik kesimi yekpare bir sosyolojik ya da siyasi kategori altında değerlendirmek zor. bununla birlikte, 'laik', genel olarak cumhuriyet halk partisi (chp), ordu, (akp-gülen koalisyonu tarafından pasifize edilmesinden önceki haliyle) yargı ve bunların yanı sıra bürokrasi, üniversite ve medyadaki benzer görüşlü destekçilerden oluşan eski kemalist düzene atıfla kullanılan bir etiket.

laiklik yanlısı kesim, siyasal islam ve temsilcilerini uzun yıllardır laik rejimin ve cumhuriyetçi ideal ve ilkelerin, yani kemalizmin karşısında en büyük tehdit olarak görüyor. özellikle necmettin erbakan tarafından kurulan siyasal islam kolu milli görüş, hem ordu, hem de siyaset alanındaki laik müttefiklerce en tehlikeli akım olarak değerlendiriliyordu. milli görüş'ün giderek artan gücünü ve nüfuzunu frenlemek (ve muhafazakar kesimin oylarını almak) için, laik kesim toplumdaki farklı dini grup ve hareketlerle menfaatlerine uygun şekilde ittifaklar kurdu.

bu gruplardan biri de gülen liderliğindeki hizmet hareketi idi. diğer bir deyişle, geçmişte laik kesim islamcı gruplarla olan ilişkilerinde faydacı bir yaklaşım benimsemiş ve genellikle de islamcıları birbirine düşürüp siyasi avantaj sağlamak adına aralarındaki ideolojik, kurumsal ve teolojik görüş ayrılıklarından istifade etmiştir. geçmişte yaşananlar ve akp ile gülen taraftarları arasındaki ilişkilerin mevcut durumu düşünülecek olursa, başta chp ve destekçileri olmak üzere kimi laik unsurlar, erdoğan'ı daha da zayıflatmak ve 30 mart yerel seçimlerinde bazı kazanımlar elde edebilmek umuduyla, gülen taraftarlarıyla ittifak kurarak durumdan faydalanmak isteyebilir.

tuhaf bir ittifak

2013, erdoğan'ın 10 yıllık iktidarındaki en zorlu yıl oldu. özellikle gezi parkı protestoları ve 17 aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması, erdoğan'ın imajını zedeleyerek siyasi çöküşünü başlattı. chp, on yıldan uzun bir süredir ana muhalefet partisi olduğu halde, bu iki olayın birkaç gün içinde erdoğan'da yarattığı endişenin yanına bile yaklaşamadı.

son yıllarda seçim performansı açısından kötü bir seyir izleyerek, 2002 yılından bu yana tüm yerel ve genel seçimlerde mağlup olan chp, türkiye'de pekçoklarının gözünde, iktidara uygun olmayan, müzmin bir muhalefet partisine dönüştü. yıllar içinde (etkisiz de olsa) muhalefet rolüne iyiden iyiye alışan parti seçkinlerinin de bu görüşü paylaştığı düşünülebilir. bu bağlamda, akp ile gülen taraftarları arasındaki savaşın, chp'yi destekleyenlerin akp hükümetini yenebileceklerine veya iktidar olabileceklerine dair umutlarını neredeyse tamamen yitirdiği bir dönemde patlak verdiğini söylemek mümkün.

krize rağmen, akp'nin yerel seçimlerde yüzde 40'tan düşük oy alma ihtimali son derece az ki, bu durumda ülkedeki şehirlerin çoğunluğunda belediye başkanlıkları erdoğan'ın olacaktır.

by Yüksel Sezgin

chp ve gülen taraftarlarının arasında ideolojik açıdan temel görüş farklılıkları bulunduğu ve dolayısıyla bu ikisinin doğal müttefik olmadıkları doğru. ancak şimdi (erdoğan'ı iktidardan indirmek gibi) onları ittifaka doğru yaklaştıran, ortak bir gayeleri var. nitekim, tarafların mart ayındaki yerel seçimlerde erdoğan'a sandıktaki ilk yenilgisini tattırmak için kapalı kapılar ardında müzakereler yürüttüğüne dair söylentiler giderek artıyor. böyle bir koalisyondan sonuç çıkar mı? gülen hareketi'nin gücü ve menzili, hem sol, hem de sağ kesimden yorumcular tarafından genellikle şu veya bu sebeple abartılıyor.

seçmen kitlesinin yüzde kaçının doğrudan gülen tarafından kontrol edildiğini gerçek anlamda kimse bilmiyor. bu sayı bir milyon mu, iki milyon mu, yoksa daha mı fazla? belki de daha azdır. ancak şimdilik gülen'in birkaç milyon oyu olduğunu varsayalım. esasen bu, akp'yi yenmek ya da seçim sonuçlarını chp lehine etkilemek için yeterli olmayacaktır. (2011 seçimlerinde akp ve chp sırasıyla 21,4 milyon ve 11,2 milyon oy almıştı.) dolayısıyla, krize rağmen, akp'nin yerel seçimlerde yüzde 40'tan düşük oy alma ihtimali son derece az ki, bu durumda ülkedeki şehirlerin çoğunluğunda belediye başkanlıkları erdoğan'ın olacaktır.

türkiye'nin üç büyük kentinden istanbul ve ankara şu anda akp'li belediye başkanları tarafından yönetiliyor. bu şehirler, erdoğan açısından son derece ciddi siyasi, sembolik ve kişisel önem arz ediyor. şayet akp bu iki şehirden herhangi birinde önceki seçimlere kıyasla daha kötü sonuç alır ya da seçimi kaybederse, bu durum erdoğan'ı daha da zayıflatıp, haziran'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şansını mühim derecede azaltacak. bunun farkında olan chp-gülen koalisyonu, mart seçimleri öncesinde çalışmalarını özellikle bu iki şehre odaklayabilir. bu doğrultuda, gülen yanlısı savcı ve emniyet müdürleri tarafından yürütülmekte olduğu iddia edilen yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının, önümüzdeki günlerde ve haftalarda bu iki şehre de yayılarak, mevcut belediye başkanlarını da yolsuzluk skandalı ile ilişkilendirecek şekilde genişletildiğine şahit olabiliriz.

şaşırtma taktiği

mevcut siyasi kriz, chp'ye bir yandan fırsatlar sunarken, diğer yandan da zorluklar getiriyor. şu anda chp'li adayların, gülen taraftarlarının da desteğiyle istanbul ve ankara'daki mevcut akp'li belediye başkanlarını mağlup etme şansı var. ancak krizin ana muhalefet partisi nezdinde yarattığı sıkıntı, sunduğu fırsattan daha büyük. erdoğan, kamuoyunun dikkatini yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan çekmek için, bir süre önce ergenekon ve balyoz davaları kapsamında hükümeti devirmek amacıyla komplo kurmak suçundan hüküm giyen yüzlerce subay ve sivilin yeniden yargılanmasına sıcak baktığını açıkladı. bu, erdoğan ve partisinden gelen, iyi hesaplanmış bir hamle. halkı, gülen yanlısı ajanların, tıpkı uydurma delillere dayalı göstermelik davalarla askere karşı hain bir kumpas kurduğu gibi, şimdi de erdoğan hükümetini hedef aldığına inandırmaya çalışıyorlar ki, bahsi geçen iki davanın soruşturma ve mahkeme süreçlerinde dikkat çekilen sayısız tutarsızlık, usulsüzlük ve hata sebebiyle türkiye'deki pek çok kişi de aynı görüşü paylaşıyor.

milyonlarca kişinin "ne şeriat, ne darbe" diye slogan attığı gezi protestolarının da açıkça gösterdiği üzere, erdoğan'ın dini otoriterliğini reddedenler, laik otoriterliğe de rıza göstermeyecek.

by Yüksel Sezgin

diğer bir deyişle, hükümet, kamuoyunun yakında yolsuzluk suçlamalarını kendi bakış açısından, yani ergenekon ve balyoz davaları uydurma ise, yolsuzluk davasıdaki kanıtların da uydurma olması ve buna göre ayakkabı kutularında bulunan milyonlarca doların da oraya gülen yanlısı ajanlar tarafından konulmuş olması gerektiği şeklinde göreceğini umut ediyor. genel olarak değerlendirildiğinde, erdoğan'ın 'yeniden yargılama' hamlesi, sadece kamuoyunun dikkatini (en azından şimdilik) yolsuzluk davasından uzaklaştırmakla kalmayıp, ana muhalefet partisini de siyasi bir tuzağa düşüren, son derece zekice bir manevraydı.

chp, demokrat özellikleri ile bilinen bir parti değil. daha ziyade, çoğu kimse tarafından, anti-demokratik güçlerle ve darbecilerle müttefik, dogmatik ve son derece militarist bir parti olarak nitelendiriliyor. ergenekon ve balyoz davaları boyunca sanıkların masum olduğunu öne süren chp, erdoğan'ın yeniden yargılama ile ilgili son beyanatlarını memnuniyetle karşılarken, laik kesimden pek çok kişinin de ümit ettiği gibi, darbe davalarında hüküm giyenlerin beraat etmesini sağlayacak yasal süreci hızlandırmak için hemen bir yasa tasarısı hazırladı.

yeniden yargılama tartışmaları, önümüzdeki haftalarda ve aylarda türkiye'deki gazetelerin ilk sayfalarında yer almaya devam edecek. süreç, chp'nin pek çok türk seçmenin gözündeki 'darbecilerin partisi' imajını daha da pekiştirip, iktidar olma şansını iyice azaltacak. milyonlarca kişinin "ne şeriat, ne darbe" diye slogan attığı gezi protestolarının da açıkça gösterdiği üzere, erdoğan'ın dini otoriterliğini reddedenler, laik otoriterliğe de rıza göstermeyecek. ne yazık ki, ne erdoğan, ne de chp'li liderler geçtiğimiz yılki ayaklanmalardan ders almış görünüyor.

yüksel sezgin, syracuse üniversitesi maxwell kamu ilişkileri fakültesi öğretim üyesi.

twitter'dan takip edin: @yukselsezgin

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yüksel Sezgin

syracuse üniversitesi maxwell kamu ilişkileri fakültesi öğretim üyesi.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;