Görüş

Muhammed Mursi davasının siyasi yönü

Mısır'da eski cumhurbaşkanının yargılandığı dava, ordunun, Mursi'nin devrilmesini meşru kılma yönündeki bir girişimidir.

Muhammed Mursi davası görülürken Mısırlılar TV karşısında.
Ülkede Temmuz 2012'de yapılan darbe sonrası tutuklanan Mursi dört farklı suçtan yargılanıyor. [Reuters]

muhammed mursi davası, mısırlı yetkililerin müslüman kardeşleri itibarsızlaştırmak, meşru değilmiş gibi göstermek ve mısır siyaset sahnesinden silmek için tasarladığı siyasi bir davadır. pek çokları tarafından siyasal yargıya dair en muteber kaynak olarak değerlendirilen çalışmasında, frankfurt okulunun temsilcilerinden hukukçu otto kirchheimer, siyasal yargılamayı, hukuk ve adalet mekanizmalarının siyasi amaçlara ulaşmak için stratejik bir biçimde seferber edilmesi olarak nitelendirir.

kirchheimer'e göre "klasik siyasal yargı, rejimin, düşmanlarını kamusal hareketlerinden dolayı suçlu göstermek suretiyle siyaset sahnesinden silme girişiminde bulunduğu bir sistemdir." mursi davası da, mursi ve hareketini mısır'ın siyaset hayatından silmeye yönelik, klasik bir siyasal yargılama örneğidir.

siyasi davalar, devrimlerin kaçınılmaz bir sonucudur. 17. ve 18. yüzyıllardaki ingiliz ve fransız devrimlerinden, 20. yüzyılda yaşanan çin ve iran devrimlerine kadar pek çok süreçte, mahkeme salonları, eski rejimlerin bertaraf edilmesi için uygun bir olarak görülmüştür.

mahkemeleri harekete geçiren, miadı dolan rejimleri bertaraf etmekten ziyade, verdikleri hükümlerle devrimi açıklığa kavuşturma, mantığa uygun kılma ve nihayet tasdik etme arzusudur. mursi davasında yaşanmakta olan da budur. yani tartışmalı bir devrim, mahkeme yoluyla geçerli kılınmak ve doğrulanmak istenmektedir. mahkemenin derdi, suç ve masumiyetin belirlenmesinden çok, 3 temmuz 2013 tarihinde yaşanan olayların mantığa bürünmesi ve temize çıkarılmasıdır.

darbe değil, devrim mi?

kanun ve düzen, terör ve ulusal güvenlik söylemi, müslüman kardeşler ile ordu destekli rejim arasındaki iktidar mücadelesinin kılıfı konumundadır. terör ve ulusal güvenlik söyleminin altında, (başarısız olmuş bir devrim, 3 temmuz 2013 günü yaşanan şeyin darbe mi, karşı devrim mi yoksa ikinci bir devrim mi olduğuna dair birbiriyle çelişen görüşler, ardından gelen şiddet ve baskı gibi) tarih ve iktidara dair sayısız emel mevcuttur. yargılama, bu karmaşık tarihsel-siyasi olayları, hukukun kendi kendisini referans alma mantığına uygun olarak, "ya bu, ya şu" şeklinde ikili bir önermeye indirgemektedir.

mursi ve onunla birlikte suçlanan diğer isimlerin darbe, ordu şiddeti ve rejimin kriminal kökenine ilişkin itirazları, [mevcut] 'yasanın düşünce şekliyle' uyumlu değildir.

by Awol K Allo

mursi ve diğerlerine yöneltilen 'şiddete teşvik' ve 'terör amaçlı komplo kurma' suçlamaları, rejimin toplumu eğitmek amacıyla yön verici eylemlerine temel teşkil edecek, sözlü bir dayanak noktası olarak işlev görmek üzere dikkatlice seçilmiş suçlardır. yargılama, alexis de tocqueville'in de bir zamanlar belirttiği gibi, eğitmek amacıyla yön verme teşebbüsünü somutlaştıran olguyu (sahneyi, lisanı ve koreografiyi) sağlamaktadır.

algı oluşturma ve özümsetme konusunda üstün kabiliyet sahibi, doğruluk dağıtan bir platform olarak, yargılama, devletin söylemine yasal gerçekliğin yanı sıra, tarafsız ve nesnel bir görünüm de katar.

yargılama, kendi kendisini referans alma mantığı çerçevesinde suçlamaları tartar ve savcılığın iddia ettiği olayların suç ve sorumluluğunu isnat eder. söylemlerindeki çağrıların hemen altında köpürmekte olan siyasal ve tarihsel savaşı dikkate almaz. mursi ve onunla birlikte suçlanan diğer isimlerin darbe, ordu şiddeti ve rejimin kriminal kökenine ilişkin itirazları, 'yasanın düşünce şekliyle' uyumlu değildir. ceza hukuku bağlamında bunlar 'duyulamayan itirazlar' olup, hukukun mantığı, rasyonelliği ve düşünce tarzları bazında önem arz etmemektedir.

emirlerin meşru kılınması ve iktidarın mantığa bürünmesi

yargılamanın birincil amacının iki yönü bulunmaktadır. öncelikle, yargılama en etkili susturma aracı: rejim, meseleyi taraflı bir yargıya havale ederek, her tür eleştiriyi sustururken, siyaset sahnesini de muhaliflerinden temizlemektedir. ikinci ve belki de en önemlisi ise, yargılamanın, mursi'nin yenilgisini geçmişe dönük olarak daha geniş çaplı bir tarihi, siyasi ve ahlaki söylem içerisine yerleştirmek suretiyle darbeyi makul ve meşru kılma amacı gütmesidir.

yargılamalar, önceden belirlenmiş kurallara göre yürüyen birer satranç oyunu değildir. doğal sürecinden saparak, [rejimin] yasallığına dair o zayıf yanılsamayı açığa çıkarabilirler.

by Awol K Allo

yargılama, ne silinebilen, ne de düzeltilebilen algılar yaratmasına imkan veren doğruluk söylemlerini kullanarak, askeri rejimin iktidarını mantığa bürümekte ve haklı kılmaya çalışmaktadır. muhalifleri manevi ve siyasi açıdan mümkün olduğunca kötü göstererek, ordu ve sivil elitlerinin imajına dair tarihi-siyasi bir tezi ayrıntılı bir biçimde işlemekte ve sağlamlaştırmaktadır. burada da önemli olan imajın doğruluğu ve anlamlılığından ziyade, tesiridir.

sanıkları bu suçlarla itham edip yargılayan rejim, bu bağlamda müslüman kardeşleri bertaraf etmekten çok öte, didaktik bir amaç doğrultusunda hareket ederek, semeresi bol bir siyaset-tarih tezi ile potansiyel rakiplerin kalbine korku, ihtiyatlılık ve itaatkarlık salabilecek, kalıcı bir imaj oluşturmayı hedeflemektedir. iktidar ve siyasetin menfaatlerinden uzak olduğu varsayılan bir doğruluk ve adalet mekanı olan mahkemede, mursi ve temsil ettiği harekete terörist imajı yükleyen dava, rejimin imajında tarihi-siyasi bir tezi aklayıp doğrulamaktadır.

'ben cumhurbaşkanıyım. beni yargılama yetkiniz yok'

ancak yargılamalar, önceden belirlenmiş kurallara göre yürüyen birer satranç oyunu değildir. doğal sürecinden saparak, [rejimin] yasallığına dair o zayıf yanılsamayı açığa çıkarabilirler. [rejim], düşmanlarını yargılama yetkisini kullanırken, kendisini karşıtlarının suçlamalarına ve tarihin muhakemesine teslim etmektedir. nasıl ki, devlet, hukukun araçlarını siyasi silah olarak kullanıyorsa, mursi de aynı silahlara başvurabilir.

devlet ve mursi, söz konusu araca eşit derece erişim sahibi olmasa da, davanın üzerinde düşünülmüş çerçevesi ve hesap sorma ilkesi, sanığın, hakkındaki suçlamalara ilişkin olarak hesap verebileceği bir konuşma pozisyonuna sahip olduğu anlamına gelmektedir. esasen, mursi'nin mahkemedeki ilk gününü gösterge kabul edersek, bu dava, pekala askeri rejimin yargılanmasına da dönüşebilir.

ilk duruşmada kendisini yargılayacak olan mahkemenin meşruiyetine ve yetkisine itiraz eden mursi, devletin "meşru cumhurbaşkanı" olduğunu söyleyerek, orduyu darbe ve ihanetle suçladı. mahkemeyi, yasadışı bir eylem olan darbenin, nasıl olup da suçlulara, seçilmiş bir cumhurbaşkanını yargılama konusunda yasal bir hak verdiğini açıklamaya davet eden mursi, "bu darbe bir suç ve ihanettir. mahkeme bundan sorumludur" dedi.

DOSYA: MISIR'DA DARBE DÖNEMİ

mursi'nin avukatları, savcıya ve mahkemeye yasal olarak yanıtlayamayacakları sorular soracaktır: mahkemeler ve hizmet ettikleri sosyal düzen, seçilmiş bir cumhurbaşkanını yargılayıp cezalandırma hakkını hangi hukuka, hangi yargı kuralına ya da adalet ilkesine göre kullanacak? mursi ve taraftarları için "bu, liderlerinin anayasaya uygun şekilde yargılanması gereken bir askeri darbe."

seçilmiş bir cumhurbaşkanı, bu eylemlerden dolayı mahkeme önünde hesap vermeye çağrılabiliyorsa, hain bir suç işleyen askeri liderler ne olacak? diğer bir deyişle, ordu, devrimi yargılamadan mursi'yi yargılayabilir mi? sonuç olarak, hukukun dipsiz kuyuya düşmeden, yani kendi kendine yetmeye dayalı kökenine dönmeden yanıtlayamadığı soru budur. hukuk ile devrimler arasındaki kopuşun en bariz olduğu, hükümet ve mahkemeleri tarihin muhakemesine terk ettiği nokta da yine burasıdır.

mahkeme bu istikrar bozucu soruları hangi çerçevede ele alırsa ve sonunda da ne şekilde karara bağlarsa bağlasın, mursi davası hem orduyu, hem de devrimi mahkemeye taşıyor. anlatılanlar ve karar, geride davaya entegre ya da dahil edilemeyecek izler veya kalıntılar bırakmaktadır. mısır'ın yeniden karşısına çıkarak iç düzenini bozan, mahkemenin gizleme ve bastırma kabiliyetini aşan da işte bu kalıntıdır.

awol k. allo, london school of economics and political science'ta insan hakları alanında araştırmacı olarak görev yapıyor.

twitter'dan takip edin: @awol_allo

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Awol K Allo

etiyopyalı insan hakları hukuku uzmanı awol k. allo, london school of economics (lse) sosyoloji bölümü insan hakları çalışmaları merkezi'nde araştırmacı. addis ababa üniversitesi hukuk fakültesi'nden 2006 yılında mezun olan allo, abd'nin notre dame üniversitesi'nde yüksek lisans yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;