Görüş
Obama için müdahale seçeneği kötünün iyisi
ABD Başkanı'nın IŞİD yok edildikten sonra ne olacağı konusunda ketum davranması, tam manasıyla iyi denebilecek bir seçenek kalmadığını bilmesinden ileri geliyor. Obama, ehvenişer seçeneğin, hiçbir şey yapmamaktan daha iyi olduğuna karar vermiş durumda.

amerika birleşik devletleri'nin irak işgalinin üzerinden 10 yıldan uzun süre geçerken, bölgedeki yerleşik siyasi pozisyonlar da çözülme noktasında. tahran'da, fransa ve irak, müdahalenin faydalı yanlarını tartışıyor. öte yandan, paris'te toplanan 30 ülkelik koalisyon, görünüşe göre abd'nin askeri eylem planlarını destekliyor.
bu beklenmedik yön değişikliği, abd başkanı barack obama'nın 11 eylül saldırılarının 13. yıldönümünün hemen öncesinde yaptığı konuşmada amerika'nın irak şam islam devleti (işid) örgütüne yönelik tepkisini ayrıntılarıyla açıklamasının ardından yaşandı. obama, "işid olarak bilinen terör örgütünü zayıflatıp yok etmek" üzere, hava saldırıları, yerel güçlere destek, bölgesel ittifak ve insanı yardım konularını kapsayan, dört aşamalı bir stratejiden bahsetti. (abd, islam devleti'nin varlığını söz konusu oluşumun ne islami, ne de devlet olduğu gerekçesiyle açık bir şekilde reddediyor.)
ancak konuşmada terör örgütünün yok edilmesi dışında pek bir şeye değinilmedi. abd'nin bölgeye ilişkin politikası veya müdahil ülkelere dair niyetiyle ilgili net bir açıklama yapılmadı. başarı, işid'in yok edilmesi ile sınırlandırılıyordu. örgüt yok edildikten sonra olacaklar hakkında hiçbir şey söylenmedi. yine de tüm bunlar, alelacele hazırlanmış bir dış politikanın atlanmış eksikleri değil, durumun nahoşluğunun farkında olunduğuna dair bir işaretti. başlangıçtaki bu kötümser tablo düşünülecek olursa, abd'nin neden ve nasıl yeniden duruma müdahil olmayı seçtiğini sorgulamak doğru bir adım.
birbiriyle örtüşen gerekçeler
abd'nin irak meselesine yeniden girmek istemesi, birbiriyle örtüşen bir dizi gerekçeye dayanıyor. öncelikle, 2003 yılındaki işgalin ardından birçok çevrede irak'a karşı bir sorumluluk hissi oluşmuş durumda. abd'nin eski dışişleri bakanı colin powell'ın da dediği gibi, "kırarsan, parasını da ödersin". abd dış siyasetinin sürekli bir güç olması gerektiği inancı da bu duyguyu güçlendiriyor. işin manevi boyutuna şüpheyle yaklaşanlar, rusya'nın ukrayna'da süregelen müdahalesini de hesaba katsalar iyi olur. benzer şekilde, abd, ezidilerin içine düştüğü zor duruma tepki göstermekte yavaş kalmış olabilir, ama onun dışında hemen hemen kimse de kılını kıpırdatmadı.
son olarak bir de muhtemelen daha belirleyici bölgesel etkenler var. bu kadar çok sayıda ülkenin kendilerini en azından manen ittifaka adamaları, işid'in yol açtığı korkuyu gösteriyor. örgütün "sınırları yıkma" kampanyasını genişletip, ürdün ve arap yarımadası'nın diğer bölgelerine de saldırma kabiliyetine sahip olduğu yönünde yaygın bir kanı söz konusu. abd ne kadar işid'i kendi başına yok edemeyeceğini biliyorsa, bölgedeki diğer ülkeler de abd'nin liderliğine ve silah gücüne bağımlı olduklarının aynı ölçüde farkında.
abd'nin stratejisi, hem irak, hem de afganistan'da zor yoldan edindikleri tecrübeleri dikkate aldıklarını ve uzun soluklu bir mücadeleye hazır olduklarını gösteriyor. obama'nın da uyardığı gibi, "işid gibi bir kanseri yok etmek zaman alacaktır". aynı şekilde, obama'nın konuşmasında dile getirdiği hedeflerin sınırlı niteliği, yani işid'in yok edildiği noktada durulacak olması göz önüne alındığında, elde edilebilecek başarının gerçekçi bir değerlendirmesinin yapıldığı söylenebilir.
bu tür uyarılar gösteriyor ki, abd, bölgede birbiriyle çelişen güç oyunlarını yönlendirmesi ve birtakım ortaklıkları sindirmesi gerekeceğinin son derece farkında.
süreç hızlandırıcı bir unsur olarak tehdit
abd'nin bu girişimdeki en önemli siyasi ortağı, aynı zamanda en yenisi. irak'taki ekonomik durgunluk, işid'in büyümesine olanak sağladı, ancak ne tuhaftır ki, işid tehdidi, en nihayetinde değişimi hızlandırıcı bir unsur görevi de gördü. keza abd, hava saldırılarını başbakan haydar ibadi yönetiminde kurulan yeni hükümeti mükafatlandırmak için kullandı.
güneydeki yeni komşuları ile hemen kanlı bir çatışma içine giren kürtler de bağdat'a karşı aynı derecede ihtiyatlı. buna karşılık, fransa ve ingiltere gibi ülkelerin kuzey irak'a silah tedariğini artırması da bağdat'ı endişelendiriyor. merkezi hükümetin kuşkusu, kürtlerin, ellerindeki bu yeni silah gücünü irak'ın birliği için savaşmak amacıyla değil de, bağımsızlık arzularını desteklemek için kullanacağı yönünde.
abd'nin stratejisinin iran destekli şii milislere destek olmak gibi tatsız bir neticesi de var. hizbullah tugayları ve kürtler, ömerli'deki işid kuşatmasını amerika'nın son hava saldırıları sayesinde kırabildi. benzer şekilde, suriye'de beşşar esed ve işid karşıtı ılımlı isyancılar bulmak zor olsa da, işid'e karşı atılacak her adımın doğrudan esed'in işine yaradığı da bir gerçek.
bu tür uzlaşılar, ikiyüzlülük suçlamalarına yol açmaları kaçınılmaz olmakla beraber, yerel güçlerin yürüttüğü fiili savaşın teminatı için kritik önem taşımakta. 2004 yılında irak'ın çöküşünün ardından şaşkına dönen amerikalı komutanlar ülkeden erken çıkmaları gerekebileceğini fark ettiklerinde, arabistanlı lawrence olarak tanınan ingiliz yarbay thomas edward lawrence'ın 1917'de söylediği "bir işi siz mükemmel şekilde yapacağınıza, araplar makul düzeyde iyi yapsın yeter" sözü sıkça tekrarlanır olmuştu.
siyasi elverişlilik
her ne kadar irak ordusunun musul'daki yenilgisi bu tür bir tavsiyenin tehlikeli taraflarını ortaya koysa da, bu hâlen doğru ve siyasi açıdan son derece elverişli bir öneri.
başkanlıktaki ikinci dönemini yaşayan obama için bu daha az endişe verici bir konu. görev süresinin sonuna yaklaşmakta oluşu, (tıpkı george w. bush'un 2007 yılında irak'taki amerikan askeri sayısının artırılacağını duyurması gibi) yeniden askeri eyleme geçmenin siyasi neticelerinden korkması için pek fazla sebep bırakmıyor.
bir yıl gibi kısa bir sürede seçime gidecek ingiltere başbakanı james cameron gibi avrupalı mevkidaşları ise o kadar şanslı sayılmaz. james foley, steven sotloff ve son olarak david haines'in acımasızca öldürülmesi, [işid'e karşı] harekete geçilmesine yönelik desteği artırsa da, batı kamuoyunun tercihi karadan değil 20 bin feet yükseklikten müdahale edilmesinden yana.
obama'nın, başarının çerçevesi ve işid yok edildikten sonra ne olacağı konusunda ketum davranması, tam manasıyla iyi denebilecek bir seçenek kalmadığını bilmesinden ileri geliyor. amerikan başkanı, ehvenişer seçeneğin, hiçbir şey yapmamaktan daha iyi olduğuna karar vermiş durumda. son aylarda irak'ta yaşananları göz önüne alırsak, buna haksız bir gerekçe de diyemeyiz.
crispian cuss, savunma ve güvenlik uzmanı. daha önce ingiliz ordusunda subay olarak görev yapan cuss, bu görevi sırasında uzun süre ortadoğu'da bulunmuştur.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar