Görüş
'Ortadoğu ittifakı'nın Gazze krizi
Filistin direnişi, Tel Aviv ve onunla ittifak içindeki Arap, bölgesel ve uluslararası çevrenin ortak hedefi oldu. Ancak iki milyonluk nüfusuyla ablukaya alınan Gazze Şeridi, hiçbir işgalci ordunun çete savaşı dışında baş edemeyeceği sert bir direniş oluşturmaktadır.

25 ocak 2011 devrimi sonrası mısır devletinin demokratik sürecine ve yeni eğilimine yapılan darbeyi yöneten uluslararası ve bölgesel eşgüdümün boyutu herkesin malumu. aklı başında herkesin de bildiği üzere arap ve uluslararası çevreler, darbenin başarılı olması ve şu ana kadar varlığını sürdürmesi için işbirliği yaptılar.
arap baharına karşı başarılar
bu eşgüdümün önemi, ortadoğu denen bölgedeki şartların değişmezliğini, (sömürge döneminin alternatifi veya doğrudan sömürüye alternatif çözüm olarak görülen) mevcut şartların bekasını kollayan ve yıllardır gizli şekilde faaliyet gösteren ittifakın şimdi aleni veya yarı aleni bir yapı almasında saklı. gerçi büyük medya makinesinin körüklediği veri bombardımanı ve propagandalar, gerçeklerin ters yüz edilmesi, insanların akılları ve kimlikleriyle oynanmasına katkıda bulundu.
bu ittifakın en önemli başarısı, arap baharı ile mücadelelerinde ve bahar ülkelerinin demokratik dönüşümünün engellenmesinde yaşanıyor. ittifakın mısır, libya, yemen, suriye ve hatta tunus'taki müdahaleleri bunun göstergesi.
ittifakın bu siyasi yöntemini, çokça dile getirildiği üzere arap baharı 'salgınının' ittifak ülkelerine bulaşması endişesinin ifadesi olarak görüyoruz. yalnız ikinci dünya savaşı sonrasında bölgenin yeniden düzenlemesinden, ingiliz ve fransızların yerine amerikalıların bölgeye nüfuz etmesinden son gelişmelere kadar olan bitenlere kapsamlı bir bakış şunu söylüyor: yaşananlar, ortadoğu ittifakı çevrelerinin bölgedeki şartların olduğu gibi kalması ve dengeleri altüst edecek değişimin engellenmesi amacını taşıyan kolektif bir hareketidir.
olayların gelişimi gösteriyor ki ittifakın ortak çıkarları, arap ülkelerinin çıkarlarının, sözleşmelerinin ve ittifaklarının önünde tutulmaktadır. buradan hareketle mısır, suriye ve irak'ta gördüğümüz gibi farklı tutumlar sergilendiği zaman abd ve israil'le uzlaşma ve işbirliği, arap kardeşlerle uzlaşma ve işbirliğinin üstünde tutulmaktadır.
ittifakın karşılaştığı yeni paradoks, bu bakış açısını net olarak ve araplar için utanç verici bir biçimde ispatlıyor. zira israil'in gazze'ye yönelik savaşı, işgal toprakları içinde en fazla mülteciyi içeren şehir ve kamplarıyla gazze ile bilinçli siyasi iradelerin ve kararların değil de olayların ve gelişmelerinin şekillendirdiği ortadoğu ittifakı üyeleri arasında yaşanan bir savaştır.
direnişin etkisi
filistin direnişinin sürprizlerinin (neredeyse israil kentlerinden hiçbirini istisna tutmayan füzeler, filistin'deki siyonist proje için büyük tehlikenin nüvesini oluşturan insansız ilkel uçaklar, denizden, tünellerden ve kara sınırından nitelikli baskınlar) oyunu bozduğu ve sadece tel aviv'de değil, arap baharı'ndan ve bölgede yaşanabilecek değişimlerden rahatsız kahire ve diğer arap başkentlerinde dahi kördüğüm oluşturduğu şüphesiz.
ancak filistin direnişi bölgede nasıl nitelikli bir değişim gerçekleştirebilir? daha doğru ifade ile filistin direnişi, adı geçen ittifaktaki arap üyelerini ne derecede rahatsız edebilir?
görünen o ki sorunun yanıtı, arap baharı ve son gelişmelerdedir. arap baharı şu an hat safhada bir kriz yaşamasına rağmen hâlâ genç olup kendi kriziyle cesurca mücadele ediyor ve hatalarını büyük bir özveriyle kapatmaya çalışıyor. gazze'deki direnişin zaferi (çatışmanın tarafları arasındaki büyük maddi ve askeri güç dengesizliğiyle birlikte) tüm çeşitleriyle halk eylemini gözler önüne seriyor. bu halk eylemi veya tepkisi, bölge ülkeleri içinde siyasi dengeler oluşturmanın temeli olarak görülmektedir. yani bu ülkelerde genel bir vakıa oluşturmak sadece yöneticilerin tekelinde değildir ve aksine halklar bu olgunun temel yapıcı unsuru olacaktır.
buradan hareketle ortadoğu ittifakına göre tüm formlarıyla bu 'halk direnişi'nin yenilmesi gerekmektedir. özellikle de son filistin uzlaşısı hamas hareketinden 'feshedilmiş hükümet' (ismail heniye hükümeti) özelliğini sonlandırırken ve hareket toprağın özgürleşmesi ve işgalin sonlandırılmasında ısrarcı diğer gruplarla birlikte filistin halkının haklarını savunmayı üstlenen halkçı bir gruptan ibaret hale gelmişken…
hiç kuşkusuz filistin direniş gruplarının islami yapısının, arap baharı'nın dayandığı devrimci hareketlerin çoğunluğunun islami yapısıyla paralellik arz etmesi, ittifak ülkelerindeki karar alma organlarının zihninde yer eden bir husustur. bu kimselere göre direniş ile devrimler arasındaki uzlaşı, iki taraf arasında hâlihazırdaki şartlara alternatif oluşturacak tek bir proje üzerinde zımni bir anlaşmaya benzemektedir. bu projede siyasal islam denilen cemaatler bölgenin idaresini üstlenmektedirler.
filistin direnişi, tel aviv ve işaret edilen ittifak içindeki arap, bölgesel ve uluslararası dostlarının ortak hedefi oldu. filistin direnişinin katettiği süreç, dayatılan öldürücü ablukanın direnişin gelişimini engellemediğine, elindeki tüm fırsatları kullanmasının önüne geçemediğine ve boğucu kriz ortamında gücünü korumakla yetinmeyeceğine işaret etmektedir.
mısır-israil girişimi
işin doğası bizleri şöyle bir kabule götürüyor: israil ordusunun operasyonları ve israil güvenlik kabinesinin yerin altında ve üstünde yaptığı yoğun toplantılar, arap taraflar ile israilli yetkililer arasında gerçekleşen toplantıları ve istişareleri örtbas edemez.
burada sadece mısır istihbarat başkanının tel aviv ziyaretine göndermede bulunmuyorum. bu yetkili, bahsi geçen ziyarette malum arap çevrelerinin israil'in hamlesini desteklemeye hazır olduklarını açıklamıştı. ancak medya organları belirli aralıklarla aynı bağlamda yapılan toplantıların bilgisini sızdırıyorlar. bu toplantılardan biri de israil medya organlarının sızdırdığı üzere israil ile birleşik arap emirlikleri dışişleri bakanlarının yaptığı toplantıdır.
bu haberlerin doğru olup olmadığı ve toplantılarda nelerin konuşulduğu tartışmalarına girmek istemiyoruz. bizi burada en fazla ilgilendiren husus, izlenen somut siyasi yöntemdir. 'eski/yeni kahire'den çıkan ateşkes girişimi bu yöntemi bir nebze ortaya koydu. girişim, tel aviv'i, israil karar organlarının küstahlığının düşürdüğü trajediden çıkarmaya yönelikti. bunu da tarafların 'tüm düşmanca eylemlerini' durdurmasına yoğunlaşarak, israil saldırılarının yol açtığı zararla ve yıllardır dayatılan ağır abluka ortasında yüz binlerce gazzeli'nin çektiği işkenceyle ilgili ayrıntılı sorunları ihmal ederek yaptı.
bazı hamas ve islami cihad yöneticileri, mısır'ın girişimi ilan edilir edilmez kabul etmemekte adeta yarış içine girdiler. bununla birlikte hamas, girişimin bazı maddeleri üzerinde çalıştıkları yönünde açıklamalarda bulundu. bu son tutum, hareketin girişimi kabul veya reddetme noktasında bir tereddüt yaşadığı anlamına gelmez. zira hareketin böyle bir girişimi kabul etmesi, intihar anlamına gelmese de direnişin, gazze ve batı şeria'daki filistin halkının önemli kazanımlarını gerçekleştirme noktasındaki altın fırsatı boşa harcaması anlamına gelecekti.
hamas'ın bu ihtiyatlı yaklaşımının makul tek bir sebebi olabilir. o da şu: öncelikle kahire'yi provoke etmemek ve filistin sorununa yönelik tutumunu değiştirmek amacıyla (ki kahire mısır'ın asli kimliğini ifade etmeyen eğilimlere fazlasıyla kaymıştı) girişimin bazı maddelerinde filistinliler lehinde değişiklik yapmak için mısırlı yöneticilerle müzakere girişiminde bulunmak.
sonrasında hamas'ın mısır girişimine yönelik öfkeli reddinden anlıyoruz ki askeri darbenin gölgesindeki kahire'nin hamas'a yanıtı olumsuz oldu ve hatta belki bu yanıt hamas'ın kabul edemeyeceği şekilde aşağılayıcıydı.
eksen rol
farklı taraflar arasındaki tutumlarda yaşanan bu itiş kakışın en önemli nedeni, mısır'ın genelde bölge sorunlarına ve özelde filistin sorunundaki rolünün göz ardı edilmesinin veya bu rolün her daim küçümsenmesinin mümkün olmadığı gerçeğidir. ne var ki bu rol kahire'deki yönetimin istediği şekilde tarafların lehinde işleve konmaya elverişlidir. hamas kahire'nin bu konumunu çok iyi biliyor. kahire, filistin halkına adil davranabilecek önemli bir isim olabileceği gibi endişelendiren bir yük de oluşturabilir.
ortadoğu ittifakının üyeleri de bu durumun farkında. buradan hareketle israil'in askeri gücünün direnişi bitirmekte aciz kalması sonrası tüm dikkatler krizden çıkışın sihirli anahtarına sahip olan kahire'ye çevrildi. dikkatlerin kahire'ye yönelmesi, mısır girişimine yönelik uluslararası destekte kendini göstermiyor sadece. aynı zamanda mısır ordusunun gazze savaşına bulaşması veya refah tarafından direnişe karşı israillilerin yanında cephe açma ahmaklığına girişmesi ihtimali dikkatleri bu ülkeye çekti.
mısır medyasının şu günlerde filistinlilere ve direnişlerine yönelik mantık sınırlarını aşan yoğun bombardımanı, böyle bir ihtimali güçlü tutuyor. mısır medyası filistin direnişine karşı tıpkı darbe öncesi müslüman kardeşler iktidarına yaptığı karalama planına benzer bir plan doğrultusunda hareket ediyor. görsel ve yazılı basının kullanılması, olan bitenin bireysel veya kendiliğinden gelişen eylemlerden ibaret olmadığını gösteriyor.
mısır darbe yönetiminin genel politikaları göz önüne alındığında böyle bir ahmaklığa girişmesi uzak ihtimal değil; ancak bu ihtimal mısır devleti için büyük riskler taşımaktadır. iki milyonluk nüfusuyla ablukaya alınan gazze şeridi, hiçbir işgalci ordunun çete savaşı dışında baş edemeyeceği sert bir direniş oluşturmaktadır. nizami orduların böyle bir savaşı kazanması mümkün değildir.
ayrıca mısır ve arap halklarının beklenen öfkesi, mısır'da darbe yanlılarının muhalifleri sindirmek ve darbe yönetimini korumak için orduya dayanması, ordunun 1948 savaşındaki şartlarının getirdiği sonuçlara kıyasla daha ağır sonuçlar doğurabilir. özellikle de mısır, (generallerin ve müttefiklerinin sonlandırdığı meşruiyeti getirmeye çalışan) devrimci bir hareketlilik yaşarken...
nebil fuli muhammed munci, mısır doğumlu gazeteci yazar. kahire üniversitesi'nde lisans eğitimini tamamladı. islam düşüncesi alanında yüksek lisans ve doktora çalışmalarında bulundu. pakistan'daki islam üniversitesi'nde din ve felsefe bölümü'nde öğretim görevlisi olarak görev yaptı.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar