Görüş
Playoff: Koçların satrancı
Uğur Ozan Sulak'a göre, Fenerbahçe Ülker ve Anadolu Efes Euroleague'deki en güçlü kadrolara sahip olmasalar da, başantrenörleriyle öne çıkıyorlar.
euroleague’de kalitenin her geçen yıl ivmelenerek geriye gittiği bir sır değil. yerinde sayan gelir kalemleri ve daralan yetenek havuzu, antrenörleri öne çıkarırken oyuncuları geri plana itiyor. koçlar artık salt ‘motive eden’ ya da ‘antrenman yaptıran’ kişiler olarak anılmıyor. taktiksel dehâları, oyunun daha önce hiç olmadığı kadar odak noktasında.
alman futbol yazarı raphael honigstein, benzer durumu konzeptfußball terimiyle anlatmaya çalışmıştı. teoriye göre, sistemini futbolcuların önüne koyan bu trendi başlatan isim louis van gaal’di. oyuncuların form grafiği veya yeterliliklerinden ziyade, kendi taktiklerinin konuşulmasını sağlayan lvg, muhtemel bir başarıda aslan payını alırken; başarısızlıkta da eleştiri oklarının yöneltildiği isim oluyordu.
2011’deki panathinaikos – barcelona serisi bu sebeple zeljko obradovic’in box-and-one tercihiyle hatırlanıyor. maccabi’nin geçen sezon elde ettiği şampiyonluğun david blatt’le özdeşleştirilmesi de tam olarak bu yüzden. risk, kesin başarıyı getirmiyor ama başarıya giden yollar hep risk almaktan, ‘o kararı’ vermekten geçiyor.
şimdilerde ne fenerbahçe ülker, ne de anadolu efes son sekiz takım arasındaki en güçlü kadroya sahip. ama euroleague’de başarıyı getiren temel faktör olan elit antrenörlerin varlığı, iki takıma da konulan limitleri ortadan kaldırıyor. zira bu seviyeyi zeljko obradovic ve dusan ivkovic’ten daha iyi bilen kimse yok.
fenerbahçe ülker – maccabi electra
maccabi geçen sezon perimetrede kusursuza yakın bir takımdı. david blatt’ın rakip savunmanın dengesini altüst eden fist down seti, her oyuncunun katılım göstermesini hedefliyor ve maksimum verimi gözetiyordu. son şampiyonda bu yıl ne benzer sistem var, ne de blatt.
blatt’ın sisteminde üçlük tehdidi yaratan, dört oyuncunun üçü (ingles, rice ve blu) takımdan ayrıldı, biri (pnini) sakatlığı nedeniyle fenerbahçe ülker’e karşı oynamayacak. sezon başından beri tekdüze ve geçiş oyununa bağımlı gözüken takımın, bol alternatifli fenerbahçe ülker hücumuyla yarışma şansı pek yok. keza maccabi hücumda güç bela boş adamı bulabiliyor. bulabildiğinde o adam devin smith değilse, cezayı kesemiyor ve genellikle bireysel tercihlere kalıyor. takımın geçen sezon hücum verimliliğinde real madrid’le eşit (115.0) düzeyde olup, 2015’te euroleague ortalamasının (106.5) altında kalmasının sebebi de bu.
son 11 sezonun 10’unda playoff oynayan maccabi, ancak alba karşısında gösterdiği savunma sertliğiyle bu seride söz sahibi olabilir. goodes’ın takımı perimetredeki alternatifsizliğine karşın, boyalı alanda iyi savunma yapıyor ve fark yaratabiliyor. blatt’in planında önemli yer tutan schortsanitis üzerinden alçak post oyunu, goodes döneminde de birincil opsiyonlar arasında. tabii, bu seride sofo biraz sönük kalabilir. (2011 finalinde diamantidis & vougiokas ikili oyunlarıyla schortsanitis’e hücum eden zeljko obradovic, sofo’yu kısa sürede faul problemine sokmuştu. seride fenerbahçe uzunlarının bu yönden katkısı önemli olacak; zira schortsanitis 8-10 sayı geri düştüğünüzde kullanabileceğiniz türden bir silah değil.)
fenerbahçe ülker ise geçen yılki emir preldzic & bojan bogdanovic ikili oyunlarına odaklı, istikrarsız hücum düzenini tamamen farklı boyuta taşıdı. takım, maccabi’nin aksine perimetrede çok tehlikeli ve düzen içinde hücum ediyor. nikos zisis’in kadroya katılır katılmaz oyunun her iki yönünde de katkı vermesi obradovic’in elini fazlasıyla rahatlatırken; yunan guard sezon başından beri denge unsuru arayan takımın en soğukkanlısı konumunda.
deplasmandaki olimpiakos maçında vassilis spanoulis’i kilitleyen zisis, tepe hücumunda da doğru pas tercihleriyle organizatör rolünü üstlenebileceğini kanıtladı. maccabi serisi öncesi tek handikap, zisis’in bu işleri yaparken yalnız kalacak olması. çünkü hickman’ın yokluğunda pargo’ya yapacağı savunma, ona fazlasıyla fiziksel yük bindirecek ve bu durum preldzic ile bjelica’nın yeniden tepeye geçmesine neden olabilir.
tahmin: 3-2 fenerbahçe ülker
bugüne kadar hep beklentinin altında kalışı ve hatalı oyuncu tercihleriyle anımsanan fenerbahçe ülker’in avrupa macerası bu kez eşiği atlamaya hazır. ben hâlâ bazı kötü hatıraların takımı etkileyeceğini ve iki kadro arasındaki muazzam kalite farkına rağmen kolay bir seri olmayacağını düşünüyorum. ancak istanbul’daki beşinci maç yeni bir dönemin başlamasını sağlayabilir.
real madrid – anadolu efes
nisan’dan merhaba. burada artık takım savunması daha çok takdir ediliyor ve bireysel performanslar kimsenin umrunda değil. dusan ivkovic’in en sevdiği aylardayız.
memento #1: olimpiakos, euroleague şampiyonu olduğu 2012’de top 16’yı 3 galibiyet ve 3 mağlubiyetle geçmiş, son maçta galatasaray’ı güç bela yenerek sekiz takım arasına kalmıştı. ivkovic o dönem, bir hayli şikayetçi olduğu savunmayı evangelos mantzaris’in süresini artırarak toparladı. spanoulis’in kenara geldiği yeni şablon finalde 14-0’lık seriyle farkı 19’dan 5’e indirmeye de kaynaklık edecekti.
memento #2: top 16’da oynadığı son sekiz maçın altısını kaybetmesine rağmen playoff bileti alan anadolu efes, normal sezonda ligin açık ara en iyi savunma takımıydı. doğuş & draper’ın rakip guardlara yaptığı baskı, krstic gibi ciddi savunma zaafları olan bir oyuncunun bile sırıtmamasını sağladı. duda’nın takımı abdi ipekçi’de, real madrid’i 75-73 mağlup etti.
efes kadro kalitesi olarak elbette şampiyon olimpiakos’un fersah fersah uzağında. lacivert-beyazlıların karar anlarında kıtanın en iyisi vassilis spanoulis’in yanına yaklaşabilecek kapasitede oyuncusu yok. ya da kyle hines ve joey dorsey gibi ayakları çabuk, kostas papanikolaou-vari her pozisyonu savunabilen bir oyuncuya sahip değiller. lâkin bu iki takımın savunmada bağ kurabileceği iki temel nokta var: topa yapılan baskı ve adam değişimi.
son dönemde fazla süre bulamayan doğuş balbay, bu seride sürpriz anlarda ortaya çıkabilir. malum thomas heurtel, her geçen gün form tutsa da, efes’i daha iyi bir takım hâline getirmedi. mapsportsdata istatistiklerine göre efes, heurtel’in +15 sayı attığı sadece bir euroleague maçını kazanabilirken (ea milano) fransız oyun kurucu takıma katıldıktan sonra maç başına 10 sayı daha fazla yedi. bu durum, ancak savunmada kazandığı özgüvenle hücum edebilen ivkovic takımının ana planına iyice darbe vuruyor.
efes hücumunda stratos perperoglou’nun daha çok sırtı dönük top alarak iyi bir seri geçirmesini bekliyorum. dontaye draper bence eşleşmenin kilit adamı olacak, bu sezon tansiyonu yüksek maçların tamamında (cska, olympiakos, real ve fb ülker) yüksek konsantrasyonla oynadı. takımın tek istikrarlı hücum gücü nenad krstic’in de fiziken iyi hissetmesi önemli.
real madrid’de ise koç pablo laso, bu yıl da dramatik değişikliklere gitmedi. ama geçen iki sezona oranla, takım savunmasına büyük dinamizm gelmiş gözüküyor. bir çember koruyucusu ya da ortalama üstü savunmacı olmayan gustavo ayon’un sık sık öne çıkarak, savunmaya kattığı esneklik dikkat çekici.
önceki yıllarda “real’i geride kalan sezonlardan ayıran ne var?” sorusunun yöneltilmesine alışmıştık ama bu kez aynı tondan konuşmak laso’ya haksızlık olur gibi. zira bütün hücum verimliliği istatistiklerinde ilk sırada yer alan real, artık savunma yönünden de ligin en iyi takımı konumunda.
tahmin: 3-1 real madrid
sezon başında ivkovic’in inşa ettiği yapının savunma çıtası o kadar yüksekteydi ki, efes’teki oyuncu grubunun hücum defoları hâliyle arka plana atılmıştı. bu seriye ortak olabilmek için savunmada en azından benzer seviyeye çıkmaya ihtiyaçları var. real madrid’in 80’i bulduğu herhangi bir maçı efes’in kazanması mümkün gözükmüyor.
uğur ozan sulak, eurosport türkiye'de spor spikeri, socrates dergi'de editör olarak görev yapmakta. daha önce nba türkiye dergisinde çalıştı.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar