Görüş

Sarraf, Zencani ve Halk Bankası üzerinden 'Yeni Türkiye'ye operasyon

Türkiye-İran-ABD üçgeninde biri 'yerli' olmak üzere en az iki 'teşkilat' tarafından düzenlendiği hususunda fazla şüphe bulunmayan 17 Aralık Operasyonu, farklı olasılıklarla sonuçlanabilir.

Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın devir-teslim töreni
17 Aralık Operasyonu ile gözaltına alınıp ardından tutuklanan Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan (ortadaki), Temmuz 2011'de bu göreve atanmıştı. [www.halkbank.com.tr]

türkiye kamuoyunda ünlü bir ses sanatçısının eşi olarak tanınan işadamı rıza sarraf, 17 aralık operasyonu'nun merkezindeki isimdi. gözaltına alınıp sorgulandıktan sonra tutuklanan sarraf’ın halk bankası'ndan yaptığı yüklü para transferleri ve altın ticareti, meselenin iran bağlantısı nedeniyle iç ve dış medyada geniş tartışmalara yol açtı. iran ve türkiye arasındaki mezkur ticaret ve transferler, son yıllarda türkiye-iran-abd üçgeninde çok sayıda müzakereye konu teşkil etmişti. amerikan hazine müsteşarlığı, halk bankası’nın adeta iran'ın dünyaya açılan mali kapısı haline gelmesine itirazını türk yetkililere aktarmıştı. iran tarafı da halk bankası'nın işlemleri ağırdan aldığı ve yeterince kolaylık göstermediğine dair şikayetlerini dile getirmişti. ancak buradaki esas soru; operasyonun tam da abd-iran ilişkilerinin, 1979 iran islam devrimi'nden beri en sıcak seviyede seyrettiği ve ambargoların bizzat abd tarafından hafifletildiği bir dönemde neden gerçekleştiğidir. sorunun yanıtı ise abd’nin iran açılımından hoşlanmadığı bilinen güçlerin ya da operasyonun iç ayağının zamanlamasında yatıyor olabilir.

türkiye’nin iran’a ambargolar hususuna 'ne şiş yansın ne kebap' mantığıyla özetlenebilecek yaklaşımının anlaşılabilir nedenleri bulunuyor. ankara, birleşmiş milletler güvenlik konseyi'nin aldığı yaptırım kararları dışında, üçüncü ülke ve kurumların tahran’a yaptırımlarını kabul etmediğini açıkça beyan etti. böylece halk bankası aracılığında yapılan işlemlerden önemli bir gelir sağladı. türkiye'nin yaptırımlara sıcak bakmamasının diğer bir nedeni de iran’ın nükleer faaliyetlerine duyulan tepkinin aşırıya kaçtığı yönündeki kanaatiydi. nitekim bu sorunu çözmek için 2010'da brezilya ile türkiye'nin kotardığı ama abd'nin akamete uğrattığı anlaşmanın bir benzerinin abd başkanı barack obama tarafından büyük bir diplomatik başarı şeklinde sunulması, türk tarafınca kendi tezinin haklılığının tescili olarak görüldü. kaldı ki türkiye’nin iran'ın barışçıl nükleer enerji üretme hakkı olduğunu savunması, yalnızca bölgedeki köklü bir devleti karşısına almama çabasından kaynaklanmıyor; bugün tahran’a yönelik tavırların ileride ankara'ya yönelme olasılığı da türk yetkilileri düşündürüyor.

son yıllarda nükleer enerji, savunma ya da uzay gibi stratejik sanayi dallarında ciddi adımlar atan türkiye, bu faaliyetlerinin yakın gelecekte batı’da itirazlarla karşılaşabileceğinden kaygılanıyor. bu yüzden sık sık uluslararası sistemdeki çifte standartlara dikkat çekiyor. nato üyesi türkiye'nin, uzun menzilli hava savunma sistemi ihalesini eylül 2013'te çinli bir firmaya vermesine abd'nin sert tepkisi ve akabinde washington'ın savunma alanında kullanılan hassas teknoloji ürünlerinin türkiye'ye satışını kısıtlaması, ankara’nın endişelerinin yersiz olmadığını gösteriyor. türk yetkililerin, güney kıbrıs rum kesimi ve yunanistan'ın hava savunma sistemlerinde rus yapımı s-300 füzeleri kullanmasına batı’nın tepki göstermediğine dikkat çekmeleri boşuna değil. 1997'de güney kıbrıs rum kesimi tarafından rusya'dan satın alınan s-300'ler, nato üyesi yunanistan'a ait girit adası'na yerleştirilmişti. s-300'lerin ilk denemesi 13 aralık 2013 günü yapıldı.

konuya dönecek olursak rıza zerrab ya da türk vatandaşlığına geçtikten sonra aldığı soyadıyla sarraf’ın uzun zamandır iran ile türkiye arasında para ve altın ticaretiyle uğraştığı herkes tarafından biliniyordu. üstelik bu ticaret, iran devleti adına ve türk devletinin bilgisi dahilinde yürütülüyordu. sarraf, çeşitli hayır işlerine imza atarak türk kamuoyunda olumlu bir portre çizmeye çalışıyordu. dolayısıyla yıllardır herkesin bildiği bir faaliyetin bu kadar ses çıkarmasında, 17 aralık'ın dış bağlantıları ile türk hükümetinin operasyonu esasen kendi varlığına yönelik bir tehdit biçiminde algılaması temel etkendir.

gizemli bir işadamı: babek zencani

17 aralık operasyonu'nun gündeme taşıdığı iddialardan biri de sarraf’ın son dönemde iran’da adı sıkça duyulmaya başlayan babek zencani ile ilişkisiydi. şubat 2013'te dönemin iran cumhurbaşkanı mahmud ahmedinejad'ın bizzat seslendirdiği iddialara göre, meclis başkanı ali laricani ve yüksek yargı başkanı sadık laricani’nin kardeşi olan fazıl laricani, zencani’nin yurt dışındaki malvarlıklarının iran’a getirilmesinde arabulucuydu. ahmedinejad’ın zencani'den ziyade aslında büyük anlaşmazlık yaşadığı laricani kardeşlere yönelik bu hamlesinden sonra, gizemli işadamı hakkında özellikle ülke dışından farsça yayın yapan medya organlarında çok sayıda haber yayınlandı.

gençliğinde dönemin iran merkez bankası başkanı muhsin novbaht’ın şoförlüğünü yaptığı ileri sürülen zencani’nin, 20 yıl zarfında tacikistan ve birleşik arap emirlikleri (bae) başta olmak üzere çok sayıda ülkede çeşitli şirketlerin ve milyarlarca dolarlık bir servetin sahibi haline nasıl geldiği hususunda ayrıntılı bilgiye ulaşmak zor. en kuvvetli senaryo, zencani’nin de tıpkı sarraf ve benzeri diğer isimler gibi iran devletinin, ambargoyu etkisiz kılmak için başvurduğu aracılardan biri olduğudur. zira nükleer faaliyetleri nedeniyle karşılaştığı yaptırımlardan dolayı petrol ihracatı yaklaşık %50 oranında azalan iran, başlıca müşterileri çin, hindistan ve japonya gibi asya ülkelerine sattığı petrolün parasını da resmi kurumlar ve isimler üzerinden iran’a getirmekte sıkıntı çekiyor.

kendisini besic-i iktisadi (ekonomi mücahidi) olarak nitelendiren zencani'nin, iran'ın bazı resmi kurumları ve devlet yetkilileriyle bağlantısı ilgi çekici. iran meclisi'nin yaptığı son araştırmaya göre sosyal sigortalar kurumu, kontrolündeki 138 şirketin 4 milyar euro tutarındaki hisselerini, yasal prosedüre riayet etmeksizin zencani’ye devretmiş. zencani’nin, 2009 genel seçimlerinden sonraki sokak olaylarında göstericilere ateş ettiği öne sürülen hasan mirkazımi'nin arkadaşı olduğu da iddialar arasında. zencani, mirkazımi bağlantısını yalanlamıyor ama aralarında yalnızca iş ilişkisi bulunduğunu, mirkazımi’ye ait bir oteli satın aldığını ve birlikte birkaç kez yurt dışına çıktıklarını söylüyor. 1971 doğumlu zencani’nin bir diğer ilgi alanı spor, özellikle de futbol. geçtiğimiz günlerde iran’ın en büyük iki futbol takımından birisi olan persopolis'i satın almak için 200 milyar tumen (yaklaşık 70 milyon dolar) vermeye hazır olduğunu açıklayan zencani, halen tahran’daki rahahen (demiryolu) takımının da sahibi.

2012 yılında iran’a yönelik ambargoları delmeye çalıştığı için abd'nin kara listeye aldığı zencani’ye iran içinden ilk suçlama, hasan ruhani’nin haziran 2013'te cumhurbaşkanlığına seçilmesinden sonra kabinesine aldığı bijen zengene’den geldi. enerji bakanı zengene, zencani’nin iran adına sattığı petrolün karşılığı olan 2 milyar doları ödemediğini açıkladı. zencani ise uluslararası yaptırımlardan dolayı ödemenin iran merkez bankası ya da enerji bakanlığı'nın iran’daki hesaplarına aktarılamadığını fakat her iki kurumun da yurt dışındaki hesaplarından birine parayı yatırmaya hazır olduğunu belirtti.

çeşitli ülkelerdeki 64 şirketinde 17 bin kişiyi istihdam ettiği belirtilen zencani’nin tutuklanmasından hemen önce iran'da 12 milletvekili, iş adamı hakkında yasal incelemenin yapılması için yargıya hitaben bir mektup hazırladı. 30 aralık 2013 günü tutuklanarak evin cezaevi'ne konulan zencani’nin itirazlarına rağmen tutukluluğunun devamına karar verildi. öte yandan iran yargısının zencani'ye karşı ahmedinejad’ın görev süresinin bitiminin ardından harekete geçmesi de dikkat çekici. muhtemelen ahmedinejad hükümetinde bağlantıları bulunan zencani, rakip kanadın iktidara gelmesiyle siyasetteki koruyucusunu da yitirdi.

17 aralık senaryoları

türkiye-iran-abd üçgeninde biri 'yerli' olmak üzere en az iki 'teşkilat' tarafından düzenlendiği hususunda fazla şüphe bulunmayan 17 aralık operasyonu, farklı olasılıklarla sonuçlanabilir. başından beri iran konusunda gerek tek başına gerekse de rusya ve brezilya gibi ülkelerle birlikte bağımsız tutum geliştirmeye çalıştığı için bazı odaklarca 'irancılık' suçlamasına maruz kalan türk hükümeti, son operasyondan sonra ciddi bir yol ayrımında: operasyon yalnızca sarraf’ın halk bankası'ndaki işlemlerini hızlandırmak amacıyla tesis ettiği ve türk bürokrasisinde pek yadırganmayan ilişkileriyle sınırlı kalsaydı, operasyonun iran ticaretini baltalamak isteyen dış güçlerin müdahalesi olduğunu düşünmekle yetinecekti. ancak iktidardaki adalet ve kalkınma partisi (akp) destekçisi iş adamları hakkında dava açılması yanında son anda engellenen ve 'evlerine ateş düşsün' fetvası uyarınca doğrudan başbakan recep tayyip erdoğan'ın ailesini hedef aldığı öne sürülen ikinci bir göz altı girişimi, işin rengini değiştirdi.

akp'ye yakın iş adamları ve başbakan'ın ailesine yönelik akim kalan bu girişim, meselenin ambargolar altında yarı felç geçiren iran ekonomisinin nefes borularından birisini kesmekten öte bir amaca matuf olduğunu gösterdi. artık hükümetin kalkıp operasyonun arkasındaki güce, “iran ile ticareti kesiyorum, siz de saldırıları durdurun.” demesi seçenek olmaktan çoktan çıktı. irak bölgesel kürt yönetimi ile imzalanan petrol anlaşmasının ya da akp hükümetinin bölgesel politikalarında önemli yer tutan sivil yardım kuruluşu ihh’nın faaliyetlerinin aynı odaklarca hedef alınması, birçok gözlemciye göre 'yeni türkiye’nin daha nutfe iken kurutulması' anlamı içeriyor. nitekim başbakan erdoğan'ın 'istiklal mücadelesi' vurgusu, kendisine verilen mesajı aldığı ve oyunu kurallarına göre oynama kararlılığını gösteriyor. 

hakkı uygur, 1975 yılında almanya'nın berlin şehrinde dünyaya geldi. lisans ve yüksek lisans öğrenimini, iran'daki tahran üniversitesi edebiyat fakültesi islam kültür ve medeniyeti tarihi bölümü'nde tamamladı. halen tahran üniversitesi fars dili ve edebiyatı bölümü'nde doktora çalışmalarını sürdüren uygur'un iran ve bölge jeopolitiği (izzetullah izzeti, küre yayınları, 2005), hatıralar (haşimi rafsancani, pınar yayınları, 2006), payitahtın son yıllarında bir sefir (han melik sasani, klasik yayınları, 2006) ve iran: ulusal kimlik inşası (hamid ahmedi, küre yayınları, 2009) başta olmak üzere farsçadan kitap tercümeleri bulunuyor.  

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Hakkı Uygur

iran araştırmaları merkezi (iram) başkan yardımcısı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;