Görüş
Suriye devrimi denkleminde Nusra ve IŞİD
Varlıkları Suriye ve Irak'taki mezhepçi rejimlere yarayan Nusra ve IŞİD gibi örgütlerin kökü kazınmadıkça devrimler uzayacak ve sivillerin sıkıntıları artacaktır. Bu örgütlerle mücadele, mezhepçi rejimlerle savaş kadar önemlidir.

el kaide örgütü ile bağlantılı bazı iraklı islamcıların suriye rejiminin hapishanelerinde yattığı, suriye'de devrimin patlak vermesiyle birlikte serbest bırakıldıkları, irak'ın işgalinden bu yana bir şekilde el kaide ile irtibata geçtikleri, suriye rejiminin özellikle de 2002-2007 yılları arasında bu kişilerin irak'a gidişlerini kolaylaştırdığı ve irak'la sınır hattını tek yönlü açık tutan rejimin, bu kişilerden geri dönenleri tutukladığına dair hikayeler medyada yazılıp çiziliyor.
bu kişiler 2011 yılının ikinci yarısında serbest bırakılmalarından itibaren el kaide'nin suriye'ye gönderdiği kişiler tarafından örgütlenmeye başlamışlar. ancak nusra cephesi ismi altında askeri eylemlere başladıkları 2012 başlarına kadar barışçıl veya askeri hiçbir devrimci faaliyete fiili olarak katılmamışlar. nusra cephesi daha sonraları el kaide lideri eymen zevahiri'ye biat etmişti. bundan bir yıl sonra da kısaca işid denen irak ve şam islam devleti kolu, nusra cephesinden ayrıldı.
suriye devriminin patlak vermesiyle birlikte, el kaide ile bağlantılı bu islamcıların isimleri tedrici olarak esed rejimi medyasında 'suriye devriminin aşırı islamcı bir devrim olduğu' yönündeki yalan propagandasını pazarlamak için uydurma hikayelerle yer almaya başladı. bu kişiler, devrim öncesindeki dönemde kesintisiz bir güvenlik koordinasyonu içinde olan batılı istihbaratlar ile rejim tarafından biliniyormuş.
bir çok muhalif, devrimin ilk gününden itibaren, bu kişilerden bazılarının gerçek hikayelerini ve bir kısmının (hepsinin değil) suriye rejimiyle olan şüpheli ilişkilerini amerikalılara anlattılar. bu hikayelerden bazıları önemli amerikan ve avrupa gazetelerinde delilleriyle birlikte yayınlandı. ancak amerikalılar bu hikayeleri görmezlikten geldiler ve zımnen bu küçük güruhun devrimde çoğunluğu ve etkili bir yüzü temsil ettiği düşüncesine kaydılar. aynı şekilde bugün irak'taki devrimi de el kaide ve örgütleriyle sınırlıyorlar ki bu örgütler, tıpkı suriye'de olduğu gibi batılı hükümetlerin zımni işbirliği ve medyalarının bu yalanı (aşırıların lehinde geçici bir gerçek gibi göstermek amacıyla) gündeme taşıması suretiyle, devrimleri çalma sanatını çok iyi icra etmekteler.
suriye devrimi ve hedeflerine yönelik bu dezenformasyon, devrime 'mezhepçi islamcı' bir görüntü verilmesi, aşırılığın ve devrimin ilk yılında pratik olarak var olmayan el kaide'nin rolünün abartılması, suriye rejimine hiçbir caydırıcı güç olmaksızın dilediği şekilde öldürme ve baskı uygulama fırsatı verilmesi, genel olarak batının ve özel de abd'nin, rejime devrimi bitirme imkanı sunmasını hedefliyor. böylelikle golan'ı 1967'de israil'e hediye etmesinden ve suriye'yi pratik olarak çekişme denkleminden çıkarmasından itibaren, yarım asır boyunca kolladığı azınlık yönetimi devam etsin. bu rejim 1963'teki baas darbesiyle birlikte halkını diz çöktürdü, özgürlük ve demokrasi isteyen kandilini söndürdü.
batı ile iran'ın uyumu
bugün suriye krizine siyasi çözüm girişimleri, (hakkında pek iyi konuşulmayan cenevre konferansı da dahil) pratik olarak rejimin askeri ve güvenlik organları üzerindeki hakimiyeti nusayri azınlığa veren mezhepçi yapısını güçlendirmiştir.
burada şu hususun altı çizilmelidir: suriye'deki gelişmelere yönelik batı tutumu, abd yönetiminin ve bazı avrupalıların irak'ı yöneten iran'ın mezhepçi milis çetelerini destekleme eğilimleriyle uyumludur. batılılar, arap irak'ı 2003 yılında demokrasiyi yayma gerekçesiyle iran'a hediye ettiler. sünni araplar o günden beri bu demokrasinin kokusunu alamadı. sünni araplar üzerindeki vesayeti hafız esed ve oğlundan alıp iran'a verdiler. lübnan'da refik hariri'nin, 14 mart grubu ve sünni şehitlerin kanı döküldü. suriye ve iran'ın lübnan'daki yandaşlarını caydırmaya yönelik tutum ve yaptırımlar da göstermelik olmaktan öteye gitmedi.
aynı tutum bugün yemen'de iran yanlısı husilerin yayılması üzerinden sergileniyor. yemen'in başkenti sana pratikte askeri olarak husilerin eline geçerken amerikalılar ve müttefiki araplar, ülkenin gerçeğinden uzak bir tiyatroya dönüşen ulusal diyalog toplantısı oyunu ile yemen devrimini ve arzulanan demokratik devleti bitirmekle meşguller.
hiç kimse barack obama'nın amerikan yönetiminden ve avrupalı destekçilerinden bölge konularında, özellikle de sünni çoğunluk için bir iyilik beklemiyor.
suriye konusuna dönecek olursak suriye devriminin zaferi büyük oranda suriyelilerin elindedir. tabii bu zafer, kararlılık göstermeleri ve gerçekçi bir yönetim oluşturabilmeleri halinde geçerli. zira zafer, devrimin kavramları, içeriği ve imajıyla birlikte start alır. bu imaj net şekilde düzeltilmedikçe devrim başarıya ulaşamaz. çünkü medyada irak veya suriye devrimi bölgelerinde işid'in yer aldığı her görüntü, devrimcilerin tabutuna çakılan birer çividir ve işid'in irak ve suriye'deki mezhepçi düşmanlara sunduğu bir hizmettir.
el kaide devrimin düşmanı
ancak el kaide'nin suriye'de işid dışında başka ajanları var. bugünden itibaren el kaide'nin askeri olarak kökü kazınmazsa irak ve suriye devrimleri uzayacak ve sivillerin sıkıntısı artacaktır. zira tüm el kaide örgütleri ilk fırsatta her iki devrimi de yalnız bırakacaktır. el kaide düşüncesi ve yöntemi hangi örgütsel isim altında olursa olsun 'harici' bir düşüncedir. uygulamalarında görüldüğü üzere onlara göre din ve cihat adına suç işlemek mubahtır. suriye'de iki yıl önce ortaya çıktıklarından itibaren yaptıkları gibi devrimi imha edeceklerdir. zerkavi döneminde irak'taki devrimi imha ettiler. bugün de bu örgütler, iran'ın gözetiminde irak'ı yöneten milis rejimine karşı aşiretlerin yürüttüğü son barışçıl ve hemen akabinde askeri eğilimlerinden bu yana aynı şeyi yapıyorlar.
sorun sadece işid değil, nusra cephesi de dahil el kaide düşüncesine inananlardır. nusra cephesine yönelik son uluslararası tutum bir yana bu örgüt, el kaide'den fikri ve örgütsel olarak açık ve aleni şekilde kurtulmadı. onlar suriye devriminin düşmanıdırlar ve devrimi yalnız bırakacakları gün gelecektir. fikirleri, yöntem, üslup ve hedefleri birdir. devrimi, suriye ve suriyeleri bitirecekleri kader anını belirleyen taktikler farklı olsa da bunu gizlemiyorlar.
ancak nusra cephesi gençlerinin çoğunluğunun durumu üzüntü verici. rejimle savaşmak için örgüte katılan bu suriyeli gençler, liderlerinin ve hilafet devletinin planlarını pek önemsemiyorlar. nusra liderleri bu gençlerden biat alıyor ve ilk başlarda bu iğrençliklere bulaştırmak için biati kullanacaklar, sonrasında ise isyan etmeleri halinde zorla bu işlere bulaştıracaklar.
gerçeklerden ve gelişmelerden de anlaşıldığı üzere el kaide liderleri ile irak, suriye ve dünyadaki yandaşları bölge sorunlarının ve devrimlerinin destekçisi değil, düşmanıdırlar. başta suriye ve irak olmak üzere bölgede, rejime, askeri ve siyasi mezhepçi projeye, zalim ve katil despotlara karşı savaş, el kaide düşüncesine ve örgütlerine karşı yürütülen savaşla aynı olacaktır.
şu noktada dikkat çekmek gerekmektedir. el kaide'nin suriye, irak ve bölgedeki devrimlerimizi bitirmesi, sahayı özgürlük ve onur devrimcilerinden temizlemesi sonrası mezhepçi rejimler, amerikan desteğiyle bu örgütlerden nihai olarak kurtulacaklardır. tabi bu örgütler öncesinde sapkınlıkları ve cehaletleriyle bu ülkelere hizmet edecekler, devrimleri yıkacak ve sahayı iki seçenekle (mezhepçi rejimler veya el kaide) karşı karşıya bırakacaklardır.
burada uluslararası ve bölgesel tutum belirleyici olacaktır. bugün uluslararası toplumun sadece irak'ta işid ve benzerlerine yönelik sınırlı ölçüde harekete geçeceğine dair gelen bilgiler, el kaide'nin savaşı azınlık bölgelerinden, nusayri ve şii rejimlerin iktidarından uzakta sünni bölgelerle sınırlı tutuma girişimiyle uyum içindedir. ayrıca pratik olarak bu sünni bölgelerde ve özellikle de suriye'de devrimi bitirme amaçlıdır. böylelikle iran'ın, suriye ve irak üzerindeki vesayetiyle iki mezhepçi rejim yeniden oluşturulacaktır.
el kaide'nin irak'taki suçları hala hafızlardaki yerini koruyor. örgüt mensupları suriye'de şu an varlar ve geçişleri sürüyor. şimdiden devrimi çalma planı yapıyorlar. onlar devrimler için büyük bir tehlikedir. en az mezhepçilik (nusayri-şii) ve müttefikleri rus tehlikesi kadar tehlikelidirler. barack obama yönetiminin de istediği üzere onlarla savaşmak suriye ve irak'taki mezhepçi rejimlerle ittifak yapmak anlamına gelmez. her ikisi de (el kaide ve mezhepçi rejimler) öldürücü birer kanserdir.
bölgedeki müttefiklere son söz şudur: savaş gayet açıktır, iran ve uşaklarıyla siyasi çözüm ise bir yanılgıdır. keza irak veya suriye'de olduğu üzere siyasi çözüme yoğunlaşılması da öyle. yemen'de ve yıllardır lübnan'da yaşananlar da bu tespite dahildir. oysa düşman elindeki tüm araçlarla öldürüyor, suriyelileri, iraklıları, yemenlileri ve lübnanlıları el kaide ve kardeşleri işid ve nusra ile mezhepçi rejimlerin iki ateşi arasında bırakıyor. siyasi ve askeri olarak bu halklara destek vermemeleri herkesin bedelini ödeyeceği büyük bir hatadır.
iran, müttefikleri ve uşakları kendi bölgesel projeleriyle ilerliyorlar. iran askeri araç da dahil tüm imkanlarla uşaklarını ve müttefiklerini (bölgedeki yeni bir müttefiki arkasına alarak) tam bir yüzsüzlük sergileyerek desteklemekte tereddüt etmiyor. bu yeni müttefik abd başbakanı barack obama'nın hali hazırdaki yönetimidir. obama bu politikanın arkasında bizzat duruyor. iran mollalarıyla ittifak, arap bölgesiyle ilişkilerin aleyhinedir.
suriyeli muhalif yazar. şam üniversitesinde inşaat mühendisliği okudu. suriye devlet başkanı beşşar esed iktidarının ilk dönemlerinde kurulan ulusal diyalog platformu'nun kurucularından olduğu için tutuklandı. mayıs 2012 yılında suriye ulusal konseyi'nden istifa etti.
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar