Görüş

Suriye'de din ile siyaset arasındaki rekabet

Suriye'de dini gruplar sürekli bir yapılanma içinde. Çoğu siyasi bir hedefi olmadığını söylese de ortaya çıkış bağlamları bu teşkilatların siyasi hareketliliğin bir parçası olduğunu gösteriyor.

Şeyh Usame Rifai, Suriye İslam Konseyi'nin kuruluşunu 14 Nisan 2014'te İstanbul'da açıkladı. [Fotoğraf: EPA]

suriyeli din âlimleri kısa süre önce yeni bir grup kurdu: suriye islam konseyi. bu oluşum geçen üç yılda suriye devrimiyle birlikte ortaya çıkan 'suriye devrimi âlimleri ve davetçileri', 'şam islam komitesi', 'şam hatipleri birliği', ' suriye islam forumu', ' hür âlimler komitesi' ve 'şeri konsey'in yanı sıra devrimden önce kurulan 'suriyeli alimler birliği' gibi birçok islami oluşuma eklendi.

dini teşkilatlardaki bu karşı konulmaz sirkülasyon, din âlimleri ve şeyhler ile suriye'deki iktidar ve siyaset arasında devrim öncesi ve sırasındaki sorunlu ilişkiyi gözler önüne seriyor.

dini teşkilatlardaki karşı konulmaz sirkülasyon, din âlimleri ve şeyhler ile suriye'deki siyaset arasındaki sorunlu ilişkiyi gözler önüne seriyor.

by Mutaz Hatib

sayıları kırka varan bu teşkilatlar artış, genel itibarıyla kamusal alanın şeyhlere ve dini sahayla iştigal edenlere açılmasından kaynaklanmaktadır. dini alan, engelleyen, veren, mükâfatlandıran ve cezalandıran baskıcı devletin iktidarına boyun eğdi. bu teşkilatlar öncelikle rejimle, ardından diğer siyasetçiler ve siyasi aktörlerle dini ve siyasi alandaki rekabetin olgularından biridir.

baas rejimi ile suriye müslüman kardeşler cemaati (ihvan) arasında 1980'li yıllarda yaşanan kanlı olaylar (1979-1982) rejimin siyasete ve kamusal alana tamamen hâkim olmasına yol açtı, devletin dini cemaatlere yönelik politikalarını müttefik ve düşman temelinde ikiye ayırdı.  

düşmanlar cezalandırıldı, partiler ve cemaatler (ihvan, 'savaşçı öncü' ve 'şam zeyd cemaati' gibi) suriye dışına uzaklaştırılırken kamusal dini konular eski cumhuriyet müftüsü şeyh ahmed keftaro'nun kurduğu 'keftaro cemaati', dr. muhammed said ramazan el buti ve mervan şeyho'nun kontrolü altına girdi (üçü de belirgin sufi eğilimle birlikte kürt azınlıktandı).

sahnede sadece bu isimler yer almadı. şeyh salih farfur cemaati de varlığını gösterdi. farfur cemaati, keftaro cemaatinin 'iktidarla ilişki, rol ve görev' ile ilgili konumuna saygı göstererek eğitim ve dini faaliyetlerini sürdürdü. keftaro cemaati davetçi bir cemaatken farfur cemaati kendisini klasik ilmi bir cemaat olarak sunmakta ısrarcı oldu.

bunlara rejim müttefiki halepli önde gelen dini şahsiyetler eklenebilir. örneğin beşşar esed'in 2002'de halep müftüsü ve 2004'te şeyh ahmed keftaro'nun vefatı sonrası suriye müftüsü olarak atadığı ahmed hassun, dr. mahmud akkam, dr. suhayb şami ve başkaları...

baba esed, iktidarın devredilmesine ilişkin düzenlemeler bağlamında 1990'ların başından itibaren dini alanı da yeniden düzenlemeye çalıştı. suriye ihvanı eski lideri şeyh abdulfettah ebu gudde'nin ülkeye dönüşüne izin verdi. hafız esed aynı şekilde, şeyh usame rifai ve şeyh sariye rifai'nin de cemaatlerini (zeyd cemaati) feshetmeleri sonrası sürgünden dönmelerine izin verdi.

baba esed'in ihvan'la uzlaşı eğilimi ciddi değildi. şeyh ebu gudde'nin yıllar süren sürgün sonrası ülkeye dönüşüne izin vermesiyle sınırlı kaldı, ihvan dosyasına ilişkin hiçbir görüşme veya tartışma yapılmadı. buna karşılık rejim zeyd cemaatiyle uzlaşıya yoğunlaştı.

hâl böyleyken her iki âlim de (usame-sariye rifai) cemaati yeniden toparladı, şam sermayesiyle ittifak halinde hayır işleri ve sosyal çalışmalarla cemaatini yönlendirdi. iktidarın beşşar esed'e geçişiyle somut bir gelişme de yaşandı. esed 2002 yılında cemaatin camisinde namaz kıldı, hayır ve başka çalışmalarla ilgili bazı talepler sunan şeyh usame'nin yanına oturdu.

cemaat, rejimin kendisine açılımı çerçevesinde dini faaliyetlerini yürüttü. şam üniversitesi'nin konferans salonunda şam'ın ileri gelen karilerini (kuran okuyucularını) onurlandırma amaçlı bir etkinlik düzenledi. rejim, bu cemaat kanalıyla şu iki hedefi gerçekleştirmek istedi: ilki müslüman iç kamuoyuna yönelik, halkın dini duygularını tatmin etmek ve beşşar esed'in dini eğilimlere sahip olduğu kanaatini oluşturmak; ikincisi ise dışarıya rejimin 'işlevselliğini' göstermek ve alternatifinin islam olduğu algısını oluşturarak islamcılık olgusunun gelişmesine karşı korku salmaktı.

zeyd cemaatine açılım, yeni devlet başkanının iktidarını babasının klasik müttefiklerini (keftaro cemaati ve buti) aşacak şekilde sağlamlaştırma operasyonunun bir parçasını oluşturdu ancak cemaatin rejimle ilişkisi bir 'ittifaka' dönüşmedi. yani cemaat, büyük bir coşkuyla rejimin yanında yer almadı ve mesafeyi korudu. ayrıca rejimin müttefiklerinin her daim yaptığının aksine cemaat devlet başkanına duaya katılmadı.

suriye devrimiyle (2011) birlikte siyasi duruma bağlı olarak dini koşullar da sarsıldı. gösterilerin camilerden çıkması, hem rejimin hem de şeyhlerin kafasını karıştırdı. rejim, şeyhleri bu kitleleri sakinleştirmeye ve farklı yollarla gösterileri engellemeye teşvik etmek için çalıştı.

karizmatik kişiliğe sahip şeyhinin (ahmed keftaro) vefatı sonrası keftaro cemaatinin zayıflaması, iç anlaşmazlıkların yaşanması ve vakıflar bakanlığı'nın cemaati ele geçirmesiyle birlikte farfur cemaati (şeyh abdulfettah bezem ve şeyh husamedin farfur) keftaro cemaatinin yerini doldurdu. farfur cemaati rejimin müttefikler listesine girdi ve devlet başkanının ilk yıllarında ilan ettiği bazı 'reformcu kazanımlar' gerçekleştirdi. zeyd cemaatinin farfur cemaatine ve rejime yönelik tutumu ise belirsizliğini korudu, müttefik ile düşman arasında bir tutum sergiledi.

siyasi teşkilatların yanı sıra islami teşkilatlardaki bu sirkülasyon, suriye devriminin durumunu çözmekten çok zorlaştırmaktadır.

by Mutaz Hatib

sürpriz unsur ve devrimin akıbetinin belirsizliği, zeyd cemaatini tereddüt içine soktu. şeyh usame ve şeyh sariye rifai'nin rejim organlarının uygulamalarına yönelik eleştirileri, rejimin müttefiklerinin tutumlarıyla karşılaştırıldığında epey ileri düzeydeydi. gerçi bu iki âlim, rejimin meşruiyetine vurgu yaptılar, kararnamelerine ve reform olarak görülen değişikliklerine övgüde bulundular.

eleştirileri ise gösterilere destek verme seviyesine çıkmadı. hatta her iki şeyh, gösterilerin yapılmaması çağrısında bulundu, 'fitne' ve 'komplo' söylemini dile getirdiler, ilk aylarda 'sükunetin anahtarlarını' bulmaya çalıştılar. şeyh sariye rifai 12 ağustos 2011'deki hutbesinde güvenlik birimlerine seslenerek 'gösterilerle size zarar verenlere karşın allah'tan sakının, bu gösterileri yapanlar silahlı çeteler değildir' diyordu.

zeyd cemaatinin şeyhlerinin (usame ve sariye rifai, naim arkasusi) cuma hutbelerini takip edenler, cemaatin davet çalışmalarını yürütmek, siyasi ve devrimci çalışmadan uzak durmak gibi klasik rolle yetindiğini anlarlar. belki de rejimin cemaati dizginleme amaçlı güvenlik ve siyasi baskıları sonuç verdi, cemaat de orta bir tutum sergiledi ve devrimin ilk döneminde insanları gösteri yapmamaya teşvik ederek bazı reform ve iyileştirmelere gidileceğine kanaat getirdi.

ancak suriye devriminin uzaması, rejimin insanlara ve aynı cemaate yönelik şiddet dozunu artırması, cemaati suriye'den çıkmaya, siyasi çalışmaya girmeye ve devrimi desteklemeye sevk etti. bu zorunlu tutum ihvan örgütünün ve zeyd cemaatinin 1980'li yıllardaki tutumuna benziyor. o dönemde, 'savaşçı öncü' örgütü, hem ihvan'ı hem zeyd cemaatini (yönetimleri mücadele etmeyi istemese de) rejimle silahlı çatışmaya girmeye zorlamıştı.

devrimci gençler, suriye'deki dini cemaatlerin gençlerini de devrimden uzak tutmadı. görünen o ki bu gençler, bazı şeyhleri rejimin şiddetini artırmasına karşı eleştirel tutumlar almaya sevk ettiler. ayrıca içlerinden bazıları (tıpkı farfur ve keftaro cemaatlerindeki ikinci ve üçüncü kademedeki isimlerde yaşandığı gibi) kendi cemaatlerinin şeyhlerinin eğilimlerine karşı çıktı.  

dışarıda siyasi teşkilatların sayısının ve devrimin dozunun artmasının yanı sıra laiklerin ve din karşıtı akımların devrim sonrası süreci ele geçirebilecekleri endişesiyle birlikte bazı dini cemaat ve isimlerde partizan ve şahsi tutkular baş gösterdi. bu durum hepsi de devrime ve muhalefete katkıda bulunmayı, zarar görenlere yardımcı olmayı amaçlayan, belli bir kente, kesime veya suriye'ye bağlı birçok dini teşkilatı ortaya çıkardı.

ancak bu dini teşkilatlara katılım, rejim karşıtı (ihvan gibi ) veya rejim karşıtlığına dönüşen (zeyd cemaati gibi) dini çevrede şahsi ve partizan çekişmelere alan açtı. zeyd cemaati, bazen ihvan'ın baskın olduğu 'suriyeli âlimler birliği' adıyla ve bazen de 'şam âlimleri birliği' adıyla çeşitli teşkilatlara büründü. bu durum bir kısmı siyasi, bir kısmı dini, birçok teşkilat içinde aynı hedeflere sahip belli başlı isimlerin varlığına açıklık getiriyor.

ayrıca üç yıl içinde yapılan seçimler ve kurulan ağlar bağlamında kazanılan tecrübe, bu şeyhleri oyların sayımı, kendilerinin belirledikleri yönetmeliklerin aşılması ve 'esnek' temel yasalar çıkarma noktasında ustalaştırdı. bu yüzden birçok oluşum içinde yine aynı isimleri görüyoruz. teşkilatların çoğalması, seçim oyununa, nüfuz çekişmesine, harcamalar ve sembolik yatırımın tekerinin döndürülmesine daha büyük bir alan açtı.

başladığımız noktaya dönersek yeni kurulan suriye islam konseyi, şeyh usame rifai'nin al jazeera'ya yaptığı açıklamaya göre 'şam âlimleri birliği'nden doğdu. bu yeni konseyin başkanı rifai aynı zamanda hem şam âlimleri birliği'nin başkanı, hem de zeyd cemaatinin lideri. konseyin mütevveli heyetinin üyelerine bakarsanız içlerinden bazılarını zeyd cemaatinden veya cemaate sığınanlardan olduğunu görürsünüz. 

çoğu islami teşkilatın siyasi çalışmada bulunmayı hedeflemediğini açıklaması dikkat çekici. ancak ortaya çıkış bağlamları ve hedefleri üzerinde kafa yoranlar bu teşkilatların siyasi hareketliliğin bir parçası olduğunu görürler. söz gelimi suriye islam konseyi tüzüğü, konseyin görevlerini 'kamu işlerindeki sorunlarda tutum almak, bölgesel ve uluslararası örgüt ve komiteler karşısında ortak tutum belirlemek, bunun yanı sıra suriye'deki dini konuların idaresi, askeri, ekonomik ve siyasi konularda danışmanlar alınması' olarak sıralıyor.

siyasi teşkilatların yanı sıra islami teşkilatlardaki bu sirkülasyon, suriye devriminin durumunu çözmekten çok zorlaştırmaktadır. zira bir yandan devrimin yükü artarken farklı siyasi işlevlere kapı açılmaktadır. bu siyasi işlevler, (suriye rejimini dış çevrelere bel bağlamasına karşın) başka ülkelerin eğilimlerine boyun eğmektedir.

siyasi ve sosyal büyük değişimlere açık bu tarihi süreç, dini yaklaşımlar da dâhil herkesi kapsayacaktır.

by Mutaz Hatib

islami teşkilatlar ayrıca (derinlerdeki) fikri çekişmeleri yansıtıyor. abartılı dövizler altındaki otoriter yapı görünenden daha fazlasını barındırmaktadır. bu teşkilatlar ilan edildiği üzere 'ilim ehlini' bir araya getirmiyor. daha çok askeri teşkilatlar ve insanların geneli üzerindeki nüfuz ve etki sahiplerini bir araya getirmeye yoğunlaşırken suriyeli saygın âlimlerin geneli de bu teşkilatlarda yer almamaktadırlar.

ayrıca partileşme eğilimleri, seçimler ve adaylık oyunu bu teşkilatların hareketini felce uğratıyor ve tüm suriyelileri temsil etmeyen bir konuma getiriyor. söz gelimi suriye islam konseyi'ne şamlılar hâkim. ya da sadece 'suriyeli'yi ve 'sünni'yi bir araya getiriyor. neredeyse lübnan ve irak gibi komşu ülkelerde benzer şii konseylerini taklit eden ideolojik bir yapı oluşturmak için ulusal bir isim kullanıyor. endişelendiren husus, bu durumun müslümanların ezici çoğunluğunu mezhepten ibaret hale getirmesidir. bu endişe, konseyi benzer bir çizgiye ve hâlihazırdaki krize sokmaktadır.

suriye'deki dini alan bizleri yanıtlardan çok bazı sorulara götürmektedir. bu, algıları ve düşünceleri etkileyen gelecekteki değişimlere açık bir alan olarak kalacaktır. bu dini sahne bizleri siyasetin, dinin ve iktidar çekişmesinin merkezine koyacaktır. ayrıca bizleri siyasi ve sosyal büyük değişimlere açık tarihi bir sürecin gölgesinde şeyhlerin sahnenin iki tarafı (rejim ve muhalefet) üzerindeki konum ve nüfuzlarını sağlamlaştırma yönündeki aktif girişimleri içine koymaktadır.

bu değişimlerin dini yaklaşımlar da dâhil herkesi kapsayacağı kesin. bu dini yaklaşımlar ister klasik kitaplar, suriye toplumundan, gerçeklerinden ve insanlardan izole olmuş dersliklere hapsolsun, ister resmi sahneyi doldursun ve zalim sultanın nezdinde kendisine izin verileni ve emredileni konuşsun değişimlerden nasibini alacaklardır.   

suriyeli yazar ve araştırmacı mutaz hatib, hamed bin halife üniversitesi islam hukuku ve ahlak merkezi'nde öğretim görevlisidir. ezher üniversitesi arap dili bölümünden mezun oldu. yüksek lisans ve doktorasını sünnet ve hadis ilimleri alanında yaptı. yazarın 'islamcılar ile liberaller arasında devlet trajedisi', 'sünnilik ile şiiliği yakınlaştırma sıkıntısı', 'yusuf el kardavi : analitik fikri biyografi', 'seyit kutup ve tekfir' gibi kitap çalışmaları ve katkıları bulunuyor.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mutaz Hatib

suriyeli yazar ve araştırmacı. hamed bin halife üniversitesi islam hukuku ve ahlak merkezinde öğretim görevlisi. ezher üniversitesi arap dili bölümünden mezun oldu. yüksek lisans ve doktorasını sünnet ve hadis ilimleri alanında yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;