Görüş

Suriye’de mezhep savaşını kim patlatır?

Mezhepçi yaklaşımlar son birkaç aya kadar ülkede konuşulmayan konulardandı.

Konular: Suriye
Esad ailesi.
Esadların rejimi Baas Partisi politikaları ve Arap Milliyetçiliği ideolojisini geçip ülkenin temel değeri haline geldi. [amerune, flickr]

arap dünyasında mezhepçilik (içerdiği tutuculuk, fitne ve savaş anlamıyla birlikte) sadece bazı despot rejimlerin değişim rüzgarlarına direnmek için kullandıkları bir korkuluktan ibaret değildir. aynı zamanda mezhepçilik ölümsüz ve sonsuz bir gerçek de değildir.

esasında mezheplerden müteşekkil lübnan, mezhepçi çekişmeyi ilk test eden ülke olabilir, ancak görüldüğü üzere irak da mezhepçiliğin uğursuz rüzgarının körüklendiği son arap ülkesi değildir. peki, üçüncü bir arap örneği var mı?

şu ana kadar ‘hayır’, ancak ortada saddam hüseyin rejiminin düşüşü sonrası irak’ın yaşadıklarına benzer bir akıbete suriye’yi aday gösterenler var.

şimdi yöneltilen soru şu: suriye’deki ‘mezhepçilik meselesinin’ iç yüzü nedir? oradaki rejim, iktidarda uzun süre kalışını garanti altına alan mezhepçi temellere mi dayanıyor? bugün ele alacağım konum bu.

halihazırda suriye’de isyan başlamadan önce ülkede mezhepçilikten açıkça bahseden kimse yoktu. suriye sokaklarında iktidarın ‘alevi kontrolünde’ olduğuna dair daha çok fısıltıya yakın ‘konuşmalar’ olabilir; ancak bu ‘fısıltı’, bilgilerime göre böylesine kolay ve kışkırtıcı söylemin çekeceği müslüman kardeşler de dahil hiçbir suriye siyasi güç nezdinde açık veya gizli siyasi bir söyleme dönüşmemiştir. ne suriye rejimi muhalifleri, ne de doğal olarak destekçileri mezhepçi söylemi açıkça dile getiriyorlardı.

suriye’de iktidardaki ‘alevi azınlığı’ hatırlatan kitapları yazanlar genel olarak yabancı yazarlardı. ancak ben suriye’yi doğrudan veya dolaylı olarak yöneten son üç ismin (1966 darbesinin güçlü ismi salahaddin, hafız esad ve beşar esad) yanısıra, salah cedid ve esad rejimlerinde etkin başka isimlerin alevi mezhebinden olmalarına rağmen suriye rejimini ‘alevilikle’ niteleyen ağır ölçekli suriye kaynaklı bir kitap çalışması bilmiyorum.

baasçı cumhurbaşkanı emin el hafız’a karşı 1966 darbesini yöneten salah cedid ve arkadaşlarını mezhepçilikle tanımlamak zordu. darbedeki güçlü isimlerin alevi mezhebinden olmalarına rağmen salah cedid ve arkadaşlarının yönetiminin ‘asabiyesi’ (bağı) güçlü şekilde ideolojik ve siyasi idi: marksist düşünceye daha fazla yakınlaşmaya başlayan arap milliyetçiliği.

arap milliyetçiliği, salah cedid-nureddin el atasi dönemi gölgesinde, başka yaklaşımlardan daha güçlü idi. sosyalist sistemin inşası ve siyonist projeye karşı konulması, oldukça kısa süren bu dönemin söylemlerinde ortaya çıktı. ancak bu durum, ideolojik ve siyasi aynı nedenlerden (salah cedid’in solcu aşırılığını dizginlemek ve batı karşıtlığının dozunu hafifletmek) dolayı arkadaşlarına (salah cedid grubuna) darbe yapan hafız esad için geçerli değil.

hafız esad’ın arkadaşlarına yaptığı darbenin sebeplerinin ideolojik ve siyasi mi, yoksa başka bir şey mi olduğu bir yana, bu konu aslında üzerinde düşünmeyi gerektiriyor. zira bu sebeplerden ötürü (solcu aşırılığı dizginlemek ve batı’ya yönelik tutumu yumuşatmak) arkadaşlarınıza darbe yaptığınız zaman, yeni bir ‘hukuk’ veya yeni bir ‘asabiye’ kurmanız gerekmektedir. bir şeyin yerini başka bir şeyin alması kaçınılmazdır. nihayetinde hafız esad’ın getirdiği bu ‘hukuk’ ideolojik ‘aşırılığı’ geriletti ve salah cedid-nureddin el atasi yönetiminin izlediği radikal ‘sosyalist’ politikalardan zarar görmüş sosyal kesimlere kısmen itibarını verdi ve bireye kul köle olmayı tesis etti.

esadların rejimi

yeni rejimin dayandığı güçlü bağlar, özellikle de eski rejime yönelik komplo düzeninde bir ideoloji değil de, daha çok velayet (kişisel bağlılık) temellidir. şahıs genelin yerini, kişisel bağlılık ise büyük ölçüde ideolojinin yerini almıştır. yeni rejimin lideri (bu durumda hafız esad) için kişisel, ailevi, akraba ve dolayısıyla merhum suriye cumhurbaşkanının son dönemlerinde en açık şekilde görülen mezhep bağlılığından daha güvenli başka bir şey yoktur.

yalnız bu durum hafız esad’ın suriye’de yumruğunu sağlamlaştırmasıyla birlikte bir mezhebin başka bir mezhebin yerini aldığı anlamına gelmez. zira suriye’deki baas devleti doğrudan ayrışması zor bağlar üzerine kuruldu.

bu çerçevede ‘suriye’de otoriter rejim: toplum ve devletin çekişmesi’ kitabının yazarı amerikalı araştırmacı steven heydemann, suriye toplumunun devlet tarafından ‘yutulmasının’ 1963 yılındaki baas darbesiyle birlikte başladığını, yeni rejimin suriye’de kurduğu yapının hafız esad’ın ölümüne kadar sürdüğünü ve kendisinden sonra oğlu beşar’ın cumhurbaşkanlığını teslim almasına kadar ülkenin değişken bir verimlilikle işlediğini dile getiren tezi öne sürüyor. peki, suriye’ye modern tarihindeki en uzun siyasi istikrar dönemini sağlayan bu çerçeve nedir?

heydemann bu soruya şöyle yanıt veriyor: baas partisi ‘demir yumruk’ politikasını ateşli biçimde benimsedi, devlet gözetiminde şiddeti ve halkçı otoriter devlet inşa etme stratejisinin bir parçası olarak sınıf çatışmasını yaydı. 1963-1970 yılları arasında baas partisi içindeki çekişmelerin vardığı düzeye rağmen parti, sürekliliğini sağlama ve hatta kısmen adaptasyon kurma kabiliyetini ispatlayan yönetim sistemini kökleştirmekte başarılı oldu.

baas partisi bu yapı kanalıyla suriye toplumuna yumruğunu dayattı. bu yapı mevcut kurumsal şartların yeniden kapsamlı düzenlenmesinde kendini gösterdi. parti, suriye toplumunun geniş kesimlerini içine alma ve (aynı zamanda) kontrol etme amaçlı sosyal ve siyasi kurumlardan devasa bir sistem inşa etti.

bir suriyeli okula girer girmez bu kurumlar tarafından alınır. baas öncüleri birlikleri, devrim gençliği, öğrenci ve işçi birlikleri ve mesleki sendikalar vardır. hepsi de baas partisi’ne bağlıdır. ancak suriye’de günlük hayatın bütün yönlerini kapsayan sosyal, siyasi ve sendikal çerçeveyi, baas rejiminin bekasını idame ettirmesinin sağlayıcısı olarak gören heydemann, hafız esad’ın uzun yönetimi boyunca benzeri görülmemiş bir çeşitlilik ve nüfuza sahne olan güvenlik kurumlarının rolünü unuttu. bu konuya ilerdeki bir makalede tekrar döneceğim.

istikrarın kaynakları

suriye’de bu denli uzun süreli siyasi istikrarı sağlayan şey, baas rejiminin geliştirdiği çerçevelemenin ve seferberliğin yapıları değil, arap ve uluslararası düzlemde güvenlik organlarının benzeri görülmemiş nüfuzudur. yönetiminin içeride ve dışarıda mücadele ettiği sorunlara saplanmış hafız esad gibi bir adam için ‘baasçı bağ’ ve hatta ailevi ve mezhep bağlarına dayalı şahsi sadakat dahi tam bir güven konusu olmadı.

bu organların liderlerinin ve kadrolarının ekseriyetinin yanısıra, silahlı güçlerin üst düzey kadrosunun alevi mezhebinden olduğunu ifade etmek, bir tür uydurma ve nefret dolu mezhepçiliği körükleme değildir. zira başbakan da dahil olmak üzere, bakanların çoğunluğunun suriye’nin mezhep ve etnik renklerine dağıtılması bu yaygın gerçeği değiştirmez. suriye şartlarını ele alan bazılarının tekrarladığı gibi suriye bir mozaik oluşturmamaktadır. suriye lübnan ve hatta irak gibi bir mezhep mozaiği değildir. tek bir mezhebe ve etnik renge mensup ve üçte ikiyi aşan büyük bir nüfus vardır. ancak bu nüfus (arap sünniler) hiçbir şekilde kendisini ifade edemedi.

mezhepçiliğin siyasi olarak suriye’deki kökleri güçlü değil. rejim ile müslüman kardeşler cemaati arasında geçen yüzyılın seksenli yıllarındaki çekişme sert şekilde patlak verdiğinde, rejimin hama ve diğer suriye şehirleri ve kasabalarında yaptığı katliamlara rağmen, bu çekişme açık mezhepçi bir çekişmeye dönüşmedi. o vakit bu cemaatin isyanı, büyük sünni nüfusu rejim karşıtlığına çevirme noktasında başarısız kalmış ve dini propagandaları ülkenin sosyal dokusunda büyük mezhep çatlağı oluşturamamıştı.

isyanın patlak vermesiyle birlikte suriye’de fitneden ilk dem vuranın rejimin kendisi ve hatta özellikle de rejimin başının olması şaşırtıcıdır. sonrasında onu resmi ve gayriresmi borazanları izledi. şimdi bizler isyanın üzerinden sekiz ay geçmesi sonrası kendimizi içeride ve dışarıda suriye’deki mezhep fitnesi ve iç savaş hayaletlerine dair yinelenen konuşmalar karşısında buluyoruz.

acaba mezhepçi yaklaşımlara dayalı bu iç savaş iması, bir medya abartması mı yoksa üzülmenin tek başına bu savaşı engellemekte işe yaramadığı bir gerçek mi? bunu kestirmek zor.

isyan, birçok aktivistinin tekrarladığı üzere rejimi, alevi mezhebini ve diğer dini azınlıkları seferber ediyor ve kendi akıbetinden korkarak tahrik ediyor. bu davranışının pratikte bir etkisinin olması kaçınılmaz. suriye’deki mezheplerin ve azınlıkların rejim karşıtı isyana zayıf katılımı bu etkiye açıklık getirmektedir.

burada müslüman kardeşler de dahil olmak üzere, suriye muhalefet güçlerinin yapması gereken, ülkelerinin geleceğine dair suriyelilerin geneline güven verme noktasında maksimum çaba harcamaları, hiçbir belirsizlik veya rahatsızlık göstermeksizin uğruna çalıştıkları suriye’nin herkesi temsil eden ve içine alan demokratik sivil programdan hareketle bütün vatandaşlarına ait olduğunu güçlü şekilde açıklamalarıdır.

emced nasır, londra’da el kuds el arabi gazetesinin yayın müdürlüğünü yürütmektedir. modern ve nesir şiirinin öncülerinden sayılan nasır’ın, sekiz şiir koleksiyonu ve bir romanı bulunuyor. 2010 yılında çıkardığı ‘yağmurun yağmadığı yer’ adlı romanı ve 2008’de şam’da yayınlanan ‘farazdak’ın kurdu gibi yalnız’ adlı şiir koleksiyonu önemli eserlerinden bazılarıdır.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Emced Nasır

londra’da el kuds el arabi gazetesinin yayın müdürlüğünü yürütmektedir. modern ve nesir şiirinin öncülerinden sayılan nasır’ın, sekiz şiir koleksiyonu ve bir romanı bulunuyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;