Görüş

Türkiye 15 yılda depreme ne kadar hazırlandı?

Afet çalışmalarının ağırlıklı olarak Marmara ve İstanbul merkezli olması, ülkenin diğer bölgelerinin büyük ölçüde ihmal edilmesi son derece hatalıdır. Kentsel dönüşümde de bir tıkanma söz konusudur. Uygulama gelir düzeyi yüksek bölgelerde devam ederken, rantın sınırlı olduğu alanlarda aksamaktadır.

Konular: Deprem, Türkiye
Düzce'de 15 yıl önce, 12 Kasım 1999'da meydana gelen depremde 845 kişi hayatını kaybetmiş, 5 bine yakın kişi yaralanmıştı. [Fotoğraf: AA-Arşiv]

türkiye’de 17 ağustos 1999 marmara ve 12 kasım 1999 düzce depremlerini takip eden 15 senede genel olarak afet, özel olarak da deprem riskleri konusunda farkındalığı artırıcı, riskleri azaltıcı ve hazırlık seviyesini yükseltici çok sayıda çalışma yapılmıştır. gerek maddi gerekse emek ve zaman anlamında önemli kaynakların aktarıldığı bu çalışmaların geldiği seviye ne yazık ki kimseyi tatmin etmemektedir.

afet ve acil durum yönetimi başkanlığı (afad) tarafından 2014 yılında hazırlanan bir çalışmada türkiye nüfusunun yüzde 23’ünün doğrudan bir afete maruz kaldığı tespit edilmiştir. bu çok yüksek bir orandır. yine aynı araştırmada türkiye toplumunun yüzde 47’si oturduğu bölgeyi afet riski altında görmektedir.

depremden sonra ilk 10 yıl

afad'ın yaptığı araştırmaya göre türkiye toplumunun yüzde 47’si oturduğu bölgeyi afet riski altında görmektedir.

by Mustafa Elvan Cantekin

öncelikle 1999’u takip eden ilk 10 yıllık dönemde zamanın verimli kullanıldığı çok tartışılır. depremin acı anıları ile motivasyonun çok yüksek olmasına karşın, yapılan çalışmaların belli bir plana dayanmaması ve bu alanda çalışan aktörler arasında işbirliği olanaklarının yaratılamaması ve çalışmaların risk azaltılmasından daha çok afetlere müdahale kapasitesinin artırılması yönünde yoğunlaşması ciddi eleştiriler almıştır. bu dönem içerisinde istanbul deprem master planı hazırlanmış ve mikro bölgeleme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. karayolları genel müdürlüğü ve istanbul büyükşehir belediyesi'nce köprü ve viyadüklerde yapılan çalışmalar ile 2005 yılında dünya bankası ile imzalanan ikraz anlaşması ile başlatılan ve kapsamlı bir çalışma olan istanbul sismik risklerin azaltılması ve depreme hazırlık projesi (ismep) yine bu dönemde öne çıkan çalışmalardır. her iki uygulamada da kamu yapılarının depreme dayanıklılığının artırılması amaçlanmıştır. kamu kesiminde risiklerin azaltılmasına yönelik faaliyetlerin hemen hemen tamamına yakın kısmı istanbul ili içerisinde olmuştur.

yine aynı dönemde afete müdahale kapasitesi, yani arama/kurtarma ve acil yardım ve geçici barınma gibi konularda kamu kurumların kapasitesi ciddi şekilde artırılmıştır. ancak risk azaltılması konusunda kapsamlı bir çalışma gerçekleştirilememiştir.

zorunlu deprem sigortası uygulaması depremlerden hemen sonra başlatılmış ve özgün bir model olarak çok ilgi çekmiş olmasına karşın, uzun yıllar sigortalılık oranı çok düşük seviyelerde kalmıştır. coğrafi dağılım açısından da arzulanan yaygınlıkta olamamıştır.

yapı denetim sistemi getirilmiş, ancak uygulama uzun yıllar 19 il ile sınırlı kalmıştır. sistemin kendisine ve uygulanmasına ilişkin eleştiri ve şikayetler bugün de sürmektedir.

halkın afet konusunda bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi ve risklerin azaltılması konusunda harekete geçmesinin sağlanması daha çok sivil toplum örgütlerinin çabaları ile gerçekleşmiştir. bu çalışmaların büyük bir bölümü süreklilik gösterememiştir. mahalle düzeyinde, okullarda, işyerlerinde verilen eğitimler ile hem farkındalık yaratmak, hem de afete hazırlık düzeyinin artırılmasına çalışılmıştır. sivil toplum kuruluşları arasındaki koordinasyon eksikliği kaynakların verimsiz kullanılmasına neden olmuştur.

kamu kurumları, sivil savunma, itfaiye ve belediyelerin de halkı bilinçlendirme amaçlı yaptığı çalışmalar mevcuttur. kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları arasında eğitimler konusunda işbirliğinin son derece sınırlı olması, hatta rekabet eder hâle gelinmesi bu çalışmalar için ilginç bir ayrıntıdır.

bütün bu çabalara rağmen 2011 yılında a&g araştırma şirketi'nin 44 ilde gerçekleştirdiği anketinde de görüldüğü gibi farkındalık ve önlem alma konusunda çok olumsuz bir tablo ortaya çıkmaktadır. ankete katılan her 100 kişiden 70’i depreme yönelik hiçbir hazırlığının olmadığını belirtirken, her 100 kişiden 83’ü oturduğu binanın deprem kontrolünün yapılmadığını söylemiştir.

2009 ve sonrası

afet yönetimi konusunda mevcut aksaklıkların ve bunlara neden olduğu düşünülen çok başlılığın kaldırılması amacıyla, 2009 yılında 5902 sayılı yasa çıkartılmışıtr. bu yasa ile afetlerle ilgili olarak görev yapan çeşitli kuruluşlar kapatılarak, bu kuruluşların yetki ve sorumlulukları yeni oluşturulan başbakanlık’a bağlı afet ve acil durum yönetimi başkanlığı'na devredilerek tek bir çatı altında toplanmıştır.

afad, 2023 ulusal deprem stratejesi ve eylem planı (udsep) başlıklı belgeyi hazırlayarak, ilk defa bir genel plan çerçevesinde deprem risklerinin azaltılması çalışmalarını uzun erimli bir perspektife koymuştur. bu belgenin yeterliliği, tespitlerindeki isabet ve çözüm yaklaşımları gibi alanlarda çeşitli eleştiriler olsa da, uygulanmaya konması çok önemli bir aşamadır. çünkü geçmişte deprem şûraları gibi çalışmalarda benzer belgeler üretilmiş ancak hiçbir zaman uygulamaya konmamıştır. afad, ulusal müdahale planı ve ulusal afet stratejisi gibi daha başka temel belgeleri üretme çalışmalarına devam etmektedir.

yapı denetim sistemi uygulaması mevcut sakıncaları ile birlikte 81 ile yaygınlaştırılmıştır. son olarak çevre ve şehircilik bakanı idris güllüce’nin beton kalitesine yönelik, ‘yapılan denetimlerde sıkıntı olduğunu' açıklaması uygulamaya getirilen eleştirileri haklı göstermektedir.

zorunlu deprem sigortası, doğal afet sigortaları kanunu çıkartılarak çeşitli kamu hizmetlerinin alınması için önşart haline getirilmiş, bu şekilde üretilen poliçe sayısı önemli ölçüde artmıştır. ancak burada sıkıntı, vatandaşın devlet kapısında işini görüldükten sonra poliçelerini yenilememesidir. yenilenmeyen poliçe oranı yüzde 50 mertebesindedir. 

kentsel dönüşümün, depremi bir araç olarak kullanarak kentsel alanda yeni rantların yaratılması çalışması hâline geldiğine dair eleştiriler artmaktadır. çok az sayıda örnek dışında uygulama, kentsel dönüşümden daha çok bina yenileme çalışması hâline dönüşmüştür.

by Mustafa Elvan Cantekin

afet risklerinin yüksekliğinin temel nedeni olan kentlerdeki çarpık yapılaşma ve yarattığı sorunların çağdaş şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uygun olarak yeniden yapılandırılmasını sağlamak üzere kentsel dönüşüm uygulaması gündeme gelmiştir. bu son derece önemli hususta 5393 sayılı belediye kanunu, 5216 sayılı büyükşehir belediyesi kanunu’nun yanı sıra, son olarak 2012 yılı mayıs ayında 6306 sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanun ile türkiye'de kentsel dönüşüm başlatılmıştır. ancak yaklaşık 2,5 yıllık uygulamanın ardından kentsel dönüşümün, depremi bir araç olarak kullanarak kentsel alanda yeni rantların yaratılması çalışması hâline geldiğine dair eleştiriler artmaktadır. çok az sayıda örnek dışında uygulama, kentsel dönüşümden daha çok bina yenileme çalışması hâline dönüşmüştür. bu hâli ile bile kentsel dönüşüm uygulamalarının bir tıkanma noktasına geldiği anlaşılmaktadır. uygulama gelir düzeyi yüksek bölgelerde devam ederken, rantın sınırlı olduğu alanlarda aksamaktadır. kentsel dönüşümle gerek 6306 sayılı yasa, gerekse bu yasaya dayandırılan uygulamalar vatandaşın katılımını dikkate almayan ve tepeden inme kararlarla hayata geçirilmektedir. belediyeler ve bakanlık arasındaki yetki dağılımı ayrıca önemli sorunlara kaynaklık etmektedir.

afet bilincinin artırılması konusunda afad tarafından eğitim programları geliştirilmiş ve ülke çapında bir kampanya yürütülmeye başlanmıştır. bu kapsamda afad’ın araştırmasında depreme yönelik farkındalıkta son yıllarda yapılan çalışmalarla yüzde 57’lik bir iyileşme sağlandığı belirtilmektedir. ancak, gene aynı çalışmada 15 yıl içerisinde yürütülen onca kampanya, eğitim projeleri ve harcanan kaynaklara karşın afetler konusunda bilinçli olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 33,5 iken bilinçli olmadığını düşünenlerin oranı yüzde 35'tir. afet konusunda eğitim almak istediğini belirtenlerin oranı da yüzde 47'dir.

son olarak düzce depreminin üzerinden 15, van depreminin üzerinden 3 yıl geçmiş olmasına karşın çeşitli mağduriyetlerin önlenemediği, özellikle hak sahipliliği konusunda süregelen davalar ve hâlâ geçici konutlarda kalan insanların bulunduğu da unutulmamalıdır.

özetle yapılması gerekenler

1) afetlerin sürüdürülebilir kalkınmanın önündeki en ciddi engellerden biri olduğu dikkate alınarak her türlü projede yeni afet riskleri yaratmamak ve mevcut riskleri azaltmak konusunda gerekli hassasiyet gösterilmelidir.

2) afet yönetiminde halkın katılımı son derece önemlidir. yerel koşulları göz önüne alan, karar mekanizmalarına katılımın geniş olduğu bir afet yönetim sistemine geçilmesi gereklidir. bu konuda hâlâ merkeziyetçi bir yaklaşım devam etmektedir.

3) kamuoyunun afetler konusunda bilinçlendirilmesi ve farkındalık yaratılması  için uygun araçlar ve yöntemler geliştirilmelidir. bugüne kadar takip edilen, çoğunlukla afet korkusu yaratmak üzerine kurulu ve tek yönlü bilgilendirme yerine daha olumlu söylemler içeren interaktif programlar geliştirilmelidir. bu söylemlerin topluma ulaştırılmasında yerel sivil örgütlerden yararlanmalı ve bu örgütler desteklenmelidir. halkın güvenli ve sağlıklı bir yaşam konusunda talep eder duruma gelmesi gerekir. örgün eğitimde afet konusunun, doğru mesajlarla, yeterince yer alınması sağlanmalıdır.

4) yerel idarelerin risk yönetimi ve acil durum yönetimi kapasitelerinin düşük olması önemli bir sorundur. afet risklerinin azaltılması yerelde çözümlenecek bir konudur.

5) standart ve yönetmeliklere uyulmamış büyük bir yapı stokunun varlığı devam etmektedir. bu stoğun iyileştirilmesi için uygun finansal çözümler ve katılımcı, şeffaf, vatandaşın hakkına saygılı ve yerel demokrasi mekanizmalarının çalıştırılacağı bir yaklaşımla kentsel dönüşüm hayata geçirilmelidir.

6) yerleşim alanlarında yeterli tahliye alanları ve yeşil alanların bulunmaması, mevcutların da her geçen gün kent rantına kurban edilmesi olası bir afet sonrası için çok ciddi tehdit oluşturmaktadır. bu yanlış uygulama derhal durdurulmalıdır.

7) afet çalışmalarının ağırlıklı olarak marmara ve istanbul merkezli olması, ülkenin diğer bölgelerinin büyük ölçüde ihmal edilmesi son derece hatalıdır. yurdun birçok yerinde doğa ve insan kaynaklı riskler mevcuttur.

etkin bir afet yönetimi, afetin bütün evrelerini (hazırlık, risk azaltma, müdahale ve iyileştirme) kapsayan, imkân ve kaynakları bir arada değerlendiren ve toplum tabanlı bir yapı olmalıdır. türkiye’de 1999 depremlerinin üzerinden geçen 15 yıl içerisinde bu noktaya ne yazık ki gelinememiştir.

dr. mustafa elvan cantekin, mahalle afet gönüllüleri (mag) vakfı genel müdürü. orta doğu teknik üniversitesi inşaat mühendisliği bölümü'nden mezun oldu. yüksek lisans ve doktora çalışmalarını türkiye, norveç ve amerika birleşik devletleri'nde tamamladı. 2001 yılından bu yana afet yönetimi konusunda çeşitli projelerde yer almaktadır. afet risklerinin azaltılması ulusal platformu, sivil toplum afet platformu ve ulusal gönüllülük komitesi üyesidir. 

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mustafa Elvan Cantekin

mahalle afet gönüllüleri (mag) vakfı genel müdürü. orta doğu teknik üniversitesi inşaat mühendisliği bölümü'nden mezun oldu. yüksek lisans ve doktora çalışmalarını türkiye, norveç ve amerika birleşik devletleri'nde tamamladı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;