Görüş
Türkiye'nin İran ve Irak açılımının Suriye'ye yansıması
Suriye kriziyle patlak veren bölgesel ve uluslararası gelişmeler, Türkiye'yi geçici de olsa Irak ve İran ile ilişkileri düzeltmeye sevk etti.

devletlerin dış politikaları ve dolayısıyla siyasi tercihleri, yaşanan tüm bölgesel ve uluslararası gelişmelerden etkilenir. etkilenme derecesi, devletin coğrafi konumu, yaşanan olaylara katılım boyutu ve iç güvenliğiyle bağlantılıdır. bu etkenler, başka konuların yanı sıra bir devletin dış politikasındaki önemli belirleyici unsurları oluşturur.
bu yaklaşımdan hareketle türkiye, suriye krizinden, iki ülke arasındaki uzun coğrafi sınırlar (yaklaşık 900 km.), sınırın iki tarafında iç içe geçmiş toplumsal, etnik ve mezhebi yapının yanı sıra krizin derinleşmesinin iki ülke ilişkilerini kopukluk ve çatışmaya sürüklemesi dikkate alındığında en fazla etkilenen devlet olarak görülüyor. bu unsurlar ayrıca rol, nüfuz ve politikalar belirleme gücü elde etme arzusu gölgesinde mezhepçilik ve bölgesel rekabetle ilgili etkenlerle teşvik edilmiş klasik çekişmelerin hüküm sürdüğü bölgesel bir vakıa içinde yer alıyor.
türkiye ve suriye krizi
türkiye'nin suriye krizine yönelik politikasını takip edenler, bu kriz sürecinin şu ana kadar türk politikalarının beklentilerinin aksi yönünde ilerlediğini görmeliler. zira türk tahminleri, suriye rejiminin düşürülmesi konusunun kesin ve an meselesi olduğu ve sürenin uzamayacağı savına dayanıyordu. tunus, mısır, libya ve yemen'de yaşanan tecrübeden hareketle bu tahminler gündeme gelmişti.
dolayısıyla türkiye, suriye krizine güçlü şekilde girdi. suriye muhalefetini siyasi ve askeri kollarıyla destekledi. geçen süre zarfında, rejimin düşmesinden en fazla istifade eden bölge ülkesi olma umuduyla bir güvenlik bölgesi kurulması ve suriye rejiminin izole edilmesi için bölgesel ve uluslararası alanda harekete geçti. ancak yaşanan, suriye krizinin gün geçtikçe boyutları iç içe geçmiş bölgesel ve uluslararası bir krize dönüşmesinden başka birşey değildi.
bunun temel sebebi, suriye'nin coğrafi konumuna, israil'in bulunduğu dünyanın bu hassas bölgesindeki uluslararası stratejilerin çatışmasına ve suriye rejiminin benzeri görülmemiş rus ve iran desteği gölgesinde geçen yıllar boyunca kurduğu ittifakların yapısından kaynaklanıyor.
tüm bu etkenlerden dolayı suriye krizine yönelik türk politikası, tahminleri doğru olmayan bir görüntü çizdi. zamanla bu politika, hem kendisiyle hem de ahlaki güvenirliliği açısından bir teste tabi oldu. özellikle de suriye sınırına paralel bölgelerde yaşanan gelişmeler ve patlamalardan sonra türkiye-suriye sınırının, adeta pakistan-afganistan sınırına dönüşmesi sonrası bu politika, türk ulusal güvenliğine yansıyan sonuçların etkisiyle yıpranma hali içindeymiş gibi bir görüntü çizdi. öyle ki; irak ve şam islam devleti (işid) örgütünün, suriye'nin kuzey bölgelerinde özgür suriye ordusu (öso) savaşçılarıyla savaşırken türkiye'ye yönelik doğrudan tehditler savurmasını dinledik.
bu da türk çevreleri ve özellikle de muhalefeti, başbakan recep tayyip erdoğan hükümetine karşı bu gelişmeleri kullanmaya ve aşırı silahlı grupların, bilhassa işid'in iki ülke arasındaki sınır kapılarını ele geçirme isteği nedeniyle türkiye içlerine geçmesi tehlikesine karşı uyarılar yapmaya sevk etti.
belki de bu sonuçların toplamının bölgesel ve uluslararası gelişmelerle eş zamanlı gerçekleşmesi, suriye krizine yönelik türk politikasının sorunlarını derinleştirdi. bu gelişmelerin en önemlileri şunlardır:
1) suriye'nin kimyasal silahlarının imha edilmesi üzerinde anlaşmaya varılması akabinde suriye krizinin siyasi ve diplomatik yolla çözümü etrafındaki amerikan-rus uyumu. bu uyum türkiye açısından askeri operasyon seçeneğinden geri adım atan amerikan politikasına yönelik tam bir hayal kırıklığı oluşturdu. zira türkiye ve birçok başka ülke için mesele, abd'nin suriye rejiminin düşürülmesi düşüncesini bırakması olarak görüldü.
2) mısır'da türkiye'nin güçlü müttefiki olan cumhurbaşkanı muhammed mursi rejiminin devrilmesi, ankara'nın bölgesel projesine öldürücü darbe oluşturdu. türkiye, mısır ile ilişkilerinin arap dünyası ve afrika'daki politikalarına geniş ufuklar açacağını düşünmüştü. mısır'da yaşananların türk politikası üzerindeki olumsuz sonuçlarından biri de, mısır'da olan bitene ilişkin tutum farklılığı arka planında, katar hariç, türkiye-körfez anlaşmazlığının zuhur etmesidir.
3) cenevre'deki nükleer anlaşması akabindeki abd-iran yakınlaşması. bu anlaşma, genel anlamda iran diplomasisine ve özel anlamda iran'ın abd ile ilişkilerine yeni ufuklar kazandırdı. abd-türkiye ilişkileri ankara'nın washington'ın tarihsel olarak orta doğu'daki müttefiki olmasına rağmen bir durgunluk ve ilan edilmemiş bir gerginlik hali yaşıyordu. şöyle ki; orta doğu bölgesinin yeni işaretlerinin çizimi için harekete geçme gücü ve kudretine sahip olma noktasında türkiye, israil ve iran arasında bir rekabet bulunuyor.
türkiye'nin dış politikasında bir dönüşüm var mı?
geçmişteki bölgesel ve uluslararası değişimler ve saha gelişmelerinin getirdiği sonuçlar, özellikle de işid'in sınır ötesi tehlikesinin ortaya çıkışı, suriye kürtlerinin türkiye'ye komşu sınır bölgelerinde özerk yönetim kurduklarını açıklaması ve irak kürdistan'ın da yaşananlara benzer şekilde bir kürt bölgesi (batı kürdistan) kurulması olasılığından bahsetmeleri gibi tüm bu gelişmeler, ufku görülmeyen suriye krizine yönelik türk politikasının sorunlarını derinleştirdi.
bu noktadan hareketle türkiye'nin komşu ülkelere ve özellikle de suriye krizinin patlak vermesiyle yaşanan bölgesel kamplaşma arka planında ilişkilerinin zarar gördüğü irak ve iran'a yeniden açılmanın önemi kendini gösterdi. türkiye başbakanı erdoğan'ın tahran'a yaptığı ziyaret, terörle mücadelede işbirliğine dair yeni bir dönemden bahsedilmesi ve iki ülke arasındaki ekonomik ortaklık arayışı, suriye krizi bağlamındaki zıt tutumların gölgesinde taraflar arasında esneklik yönünde güçlü bir başlangıç oluşturdu.
karşılıklı ziyaretler dikkate alındığında iran-türkiye ilişkileri, yeni bir dönemin eşiğinde görülüyor. bu ilişkilerin, iran'ın suriye ve irak üzerindeki etkisi itibariyle türkiye'nin bu iki ülkeye yönelik politikası üzerinde yansımaları olabilir.
tıpkı iran'la ilişkilerde olduğu gibi türk yetkililer ile iraklılar arasında da karşılıklı ziyaretler gerçekleştirildi. iki ülkenin ilişkileri, irak cumhurbaşkanı yardımcısı tarık haşimi sorunu, türk dışişleri bakanı ahmet davutoğlu'nun bağdat'la koordinasyon kurmadan gerçekleştirdiği kerkük ziyareti ve taraflar arasında bağdat'ın itirazına rağmen irak kürdistan bölgesinden türkiye'ye petrol ihraç edilmesi için boru hattı döşenmesi etrafındaki anlaşmazlıklardan dolayı gerginlik, elçiliklerin çağrılması ve karşılıklı mezhepçilik suçlamaları sürecine gelmişti.
konu, türkiye ile irak arasında yeni sayfa açılmasına dair konuşmalar çerçevesinde kaldı ve şu ana kadar pratik ve somut sonuçlar vermedi. bununla beraber gergin hava, politika ve çıkarlarda bir tür denge oluşturma, ekonomik fırsat arayışları, riskleri azaltma, ilişkileri güçlendirme ve suriye kriziyle kopma noktasına gelen siyasi köprüleri yeniden kurma çabaları içinde kaybolup gitti.
türkiye'nin tercihleri
tahran ve bağdat'la ilişkileri iyileştirme amaçlı ankara hareketliliğinin boyutlarını anlama girişimi içinde bazıları bu adımın, türk politikasında (geçen dönem zarfında 'sıfır sorun' tezini altüst etmesi sonrası) bölgesel bir dönüşüm oluşturduğunu düşünüyor.
o yorumculara göre türk dış politikasındaki dönüşüm veya eğilim, batı'nın suriye rejimini yıkmakta ciddi olmadığı ve krizin sürecinin uluslararası acziyetin gölgesinde iyice anlaşılacak. suriye'nin yıkılıp dağılma aşamasına girdiğine işaret eden veriler doğrultusunda, önümüzdeki dönemde terörle mücadele kapısından çıkıp suriye krizi üzerinde etkisini gösterecektir. belki de ankara'nın tahran'a gidip suriye topraklarında (vekaleten) dönen çekişmeyi yatıştırma girişimi dahilinde siyasi çözümden ve terörle mücadele alanında işbirliğinden bahsetmesinin arkasında yatan neden budur.
bir başka kesim ise bölgesel ve uluslararası gelişmelerin etkisiyle türkiye'nin; dış politika ve eğilimlerinin esnemesinin, komşu ülkelerle ilişkilerini iyileştirmek ve bölgedeki mezhepçi bölünme tehlikesine nokta koymaya çalışmak suretiyle kendi çıkarlarını dengelemesinin, aslında suriye krizine ve suriye rejiminin devrilmesine yönelik tutumunun değişmesi anlamına gelmeyeceğini düşünüyor. özellikle de iki taraf arasındaki ilişkiler kopma ve çatışma sürecine evrilmişken…
gerçekten de türkiye'nin eşsiz coğrafi konumu hassasiyeti idrak edilmeden, türk dış politikasına bakılamaz ve ankara'nın suriye krizine yönelik tercihleri anlaşılamaz. konumun getirdiği iç ve dış kazanımların tümü, suriye krizine yönelik türk siyasetinin pusulasının belirlenmesini etkiliyor.
adalet ve kalkınma partisi (akp) hükümetinin siyasi ve ideolojik tutumu, suriye rejimiyle siyasi çözümün imkansızlığı yönündeki siyasi hesaplarla hareket ediyor. bu tutum derinlerde, türkiye'nin esneklik politikası ve eğilimlerinin esasen bölgesel ve uluslararası değişimlerin dayattığı geçici bir süreçten ibaret olduğunu düşündürüyor. bir başka ifadeyle türkiye, gerek cenevre görüşmelerinin siyasi çözüm getirmediğinden hareketle askeri seçeneği tekrar gündeme getirmek gerekse de sahadaki güç dengelerini değiştirerek iç etkenlerle rejimi devirmek için zaman faktörüne oynamanın doğru olduğunu düşünüyor.
1967 suriye doğumlu yazar, suriye televizyonunda haber editörü ve müdürü olarak çalıştı. iran merkezli el alem televizyonunun şam muhabirliği ve müdürlüğünü yaptı. el hayat, en nehar ve el müstakbel gibi gazetelerde makaleleri yayımlandı. türkiye ve kürt konularında uzman olan yazarın 'türkiye ve dış politikanın sorunları' başlıklı bir kitabı bulunuyor.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar