Görüş
Türkiye'nin meşru seçimi ve sivil siyaset
Seçim sonuçları son dönemde Türkiye'de tüm yaşananlara rağmen halkın Erdoğan'a verdiği desteği belirtirken, başbakanın güvenliğini kendi güvenliği olarak gördüğünü de gösteriyor.
türkiye 30 mart'ta en önemli ve en kritik seçimlerinden birisini gerçekleştirdi. aslında bu, üç seçimlik bir maratonun ilk ayağını oluşturuyordu. 3 ocak 2013 tarihinde imralı'daki pkk lideri abdullah öcalan ile barış müzakereleri başladığından beri türkiye farklı bir sürece girmiş, ülkede tansiyon yükselmişti. türkiye'de 2002'den beri bir kutuplaşma olduğu söylenebilir. ancak bu kutuplaşmanın çözüm süreci ile daha da tahrik edilmesi söz konusu oldu. bunun bir nedeni var tabii: çözüm süreci herhangi bir adım değildi. ak parti'nin başarması halinde ülkedeki reform sürecini garantiye alacağı, konsolide edeceği en kritik adımını ima ediyordu.
haliyle ve maalesef, çözüm süreci, reformlardan memnun olmayan kesimler için gençlerin hayatta kalmasından çok daha başka şeyleri ifade etti. çözüm süreci'nin recep tayyip erdoğan'ın iktidardan uzaklaştırılmasını imkansız hale getireceği varsayıldı. çünkü 12 eylül 2010 referandumundan sonra asker kışlasına çekilmek zorunda kalmış, sivil otoritenin üstünlüğünü kabul etmişti. akp ile mücadele eden en etkin güç olarak pkk kalmıştı. ancak öcalan çözüm süreci ile oyundaki yerini değiştirince denklem bozuldu ve sertlik arttı. komplo teorilerine uzak olsak da, 3 ocak'tan sonra hemen başlayan gariplikler, farklı bir döneme girildiğini gösteriyordu. 8 ocak'ta öcalan'ın en önemli destekçilerinden sakine cansız ve iki pkk'lı kadının daha öldürülmesi ile başlayan olaylar gerçekten dikkat çekiciydi.
pkk çözüm süreci ile nasıl denklemde yer değiştirdiyse, gülen hareketi de reform koalisyonundan ayrılarak 'ulusalcı' kampa dahil oldu. erdoğan, çözüm süreci'ni başlatarak güvenlikçi cemaat bürokratları ile ters düşmüştü. üstelik ülkenin en geniş dinleme sistemlerine sahip genelkurmay başkanlığı'nın uhdesindeki genelkurmay elektronik sistemleri de (ges) cemaatçi polislerin denetimindeki emniyet'e değil, mit'e bağlanmıştı. erdoğan, hakan fidan'ı mit'in başına getirerek kurumun güvenliğini arttırmış ve sızmaları önleme yoluna gitmişti. cemaat'in kendine atfettiği aşkın güç, mit'in ele geçirilmesi ile bir türlü tamamlanamıyordu.
böylelikle, pkk ve cemaat'in denklemde yer değiştirmesiyle, 30 mart seçimleri daha da önem kazandı. çünkü 30 mart'ta yüksek bir onay alabilecek olan erdoğan'ın cumhurbaşkanlığının önünde engel kalmayacaktı.
bu nedenle, seçimlere üç ay kala hükümetteki üç bakanın ailelerinin de karıştığı yolsuzluk operasyonları halkta beklenen tepkiyi yaratmadığı gibi, erdoğan'ın sahiplenilmesi duygusunu arttırdı. kılıfına uydurulmuş yasal ve yasadışı uzun yıllara dayalı dinlemelerin, zamanında gereğinin yapılmayarak bekletilmesi, seçimlerden üç ay önce siyasi bir amaçla yargının hareket ettiği kanaatini güçlendirdi. birbirinden ilgisiz üç ayrı soruşturma aynı torbaya atılmış, masumiyet karinesi hiçe sayılarak operasyon günü tüm mahrem bilgiler emniyetçiler ve savcılar tarafından ittifak medyasına sızdırılmıştı. 25 aralık'ta ise doğrudan erdoğan'a, türkiye'nin mega projelerini üstlenen 30 şirkete ve hükümet yanlısı medyaya karşı hamle yapıldı.
17 ve 25 aralık operasyonları boşa çıkınca mücadele daha da çirkinleşti. her gün insanların mahremleri hiçe sayılarak, yasadışı dinleme ve kayıtlar montajlanarak servis ediliyordu. iki yıl içinde 509 bin kişi dinlenmişti. selam örgütü adında bir yapı uydurularak iktidar ve çevresinin tasfiye edilmesi amaçlanmıştı. ancak bardağı taşıran son damla, dışişleri bakanlığı'nda yapılan çok gizli bir görüşmenin dinlenmesi ve servis edilmesi oldu. bu noktada kamuoyu, paralel devletin nasıl bir risk olduğunu fark etti. paralel yapı artık mgk'nın gündemine girmiş, bir devlet meselesi olmuştu.
erdoğan, bu nedenle büyük bir risk alarak 30 mart yerel seçimlerini kamuoyuna bir referandum veya güvenoylaması olarak sundu. birinci parti olamazlarsa istifa edeceğini açıkladı. neredeyse tüm illeri dolaşarak büyük kalabalıklara paralel devleti anlattı, istikrarı vurguladı. doğrusu, dar bir çevre dışında partisi bile zayıf kalmıştı. erdoğan o hep bildiği yolu tekrar denedi ve halka gitti.
önümüzdeki süreç
seçim sonuçları net bir zaferi ima ediyor. erdoğan için çankaya yolu aralandı denebilir. bir erken seçimden ve üç dönem kuralının kaldırılarak erdoğan'ın başbakan olarak yola devam edeceğinden bahsedilse de, ben erdoğan'ın cumhurbaşkanı olacağını, erken seçim gibi bir tercihe gitmeyeceğini öngörüyorum. çünkü erdoğan standart sapması yüksek ve geri adım atmadığında kazandığını bilen bir lider.
halk erdoğan'a "senin arkandayım, çözüm süreci'ni tamamla ve seni devirmeye kalkışacak kadar çürümüş bu devlet aygıtını değiştir" mesajını verdi. çünkü halk erdoğan'ın güvenliğini kendi güvenliği olarak görüyor. öte yandan bdp'yi de güçlendirerek, istikrar yönünde gücünü kullanan öcalan'a teşekkür etti. yeni türkiye'nin iki ana kolonunun dindarlar ve kürtler olduğu resmileşti. 30 mart ile siyaset dışı müdahalelerin türkiye'de artık devrinin kapandığı ortaya çıktı. tecrübeli vatandaş, hatalarına, yolsuzluk iddialarına rağmen ak parti'yi seçerek meşruiyeti sivil olana verdi.
seçimlerden sonra hükümetin özellikle çözüm süreci ve demokratik reformlara hız vermesi ve paralel devlete yönelik temizlik harekatına girişmesi bekleniyor. erdoğan hatalarından öğrenen, bundan gocunmayan bir lider. muhtemelen ona 7 şubat mit ve 17-25 aralık darbelerini yaşatan hataları gözden geçirmiş olmalı. eski devlet ile uzlaşılamayacağını, devleti tamamen dönüştürmeden, yeni bir bürokrasi ve anayasa yaratmadan reformların güvende olmayacağını da gördü. buna dair adımların atılması yüksek ihtimal.
muhalefeti ise zor günler bekliyor. mhp çözüm süreci ile ciddi bir siyasi bunalıma düşmüş durumdaydı. bu bunalım, yani pkk'nın bir tehdit olmaktan çıkmasından sonradır ki, aslında geleneğine uygun olmayan bir ittifaka girdi. mhp devleti kutsayan bir partidir. 17 aralık ittifakının devletin kriptolu telefonlarını kırmasına, en mahrem devlet sırlarını açık etmesine ses çıkarmayan mhp, tabanı nezdinde yara aldı. kastamonu gibi kalelerini yitirdi.
chp ise, paralel devletin yedeğine girerek tarihinin en kişiliksiz dönemini yaşadı. meydanlarda tapeler ve yasadışı kayıtlardan başka bir propaganda yapamadı ve türkiye için istikrar değil, kaos unsuru olduğu mesajını verdi. istanbul ve ankara başta olmak üzere mhp oylarını da almasına, cemaat ve büyük medya desteğine rağmen umduğunu bulamadı. chp ve mhp keskin bir dönüş yapmazsa, 2007'den sonra anavatan, doğru-yol ve dsp gibi partilerin başına gelenlere benzer bir son onlar için sürpriz olmaz.
ağustos'taki cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar tansiyon düşmeyebilir. muhtemelen sokak hareketleri ile ülke yönetilemez hale getirilmeye ve hükümetin dengesi bozulmaya çalışılacak. ancak türkiye 3 ocak 2013'ten beri çok ciddi bir stres testinden başarıyla geçmiş durumda. ekonomisi hâlâ sağlam ve kamu otoritesi ayakta.
hasılı, türkiye'nin verdiği bu büyük sınav, orta doğu ve dünya barışı için de büyük bir şansı ima ediyor.
markar esayan gazeteci ve edebiyatçı. agos gazetesinde yazmaya başlayarak medyaya adım attı. taraf gazetesinde köşe yazarı ve yönetici olarak görev yaptı. ağustos 2013'ten beri yeni şafak gazetesi için köşe yazıları kaleme alıyor.
twitter'dan takip edin: @markaresayan
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar