Gülen örgütü soruşturmaları
Erdoğan: A’dan Z’ye bunların hepsi yalan
Başbakan Erdoğan, Ergenekon soruşturması kapsamında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanmasını kendisinin istediği yönündeki iddiaları 'ahlâksızlık' olarak niteledi, "A’dan Z’ye bunların hepsi yalan" dedi.

başbakan erdoğan, trt’nin ortak yayınında nasuhi güngör'ün moderatörlüğünde gazeteciler ahmet taşgetiren, nihal bengisu karaca ve hakan albayrak'ın sorularını yanıtladı.
erdoğan, ergenekon davasının mimarı, emekli polis müdürü ali fuat yılmazer’in, “eski genelkurmay başkanı ilker başbuğ’un tutuklanmasını başbakan bizzat istedi” yönündeki iddialarına tepki gösterdi. erdoğan, “bugün kendileri veya yandaşlarının gazetelerinde emekliliğini isteyip ayrılan, ahlâki yönden seviyesiz, kalitesiz birisi diyor ki, 'başbuğ ile ilgili konuda başbakan talimat verdi.' bu ne ahlâksızlıktır" ifadesini kullandı.
yılmazer’in, “ergenekon ve balyoz davalarında tutuklamaların tamamından başbakan’ın bilgisi var” yönündeki açıklamaları, "a'dan z'ye bunların hepsi yalan” diyerek reddeden erdoğan, şunları söyledi:
“bunlar o kadar ahlâksız, o kadar adi ki, o kadar seviyesiz ki, bunlar takiyeyi, yalanı, iftirayı leblebi çekirdek gibi yerler. yaptıkları iş bu. hayatları bu. sen bir defa benimle hayatında kaç kere görüştün. ya iki kere, ya üç kere görüştün. ben senin yargı ile münasebetlerini bilen birisiyim. bu işlerde ne kadar tezgâhtar olduğunu bilen birisiyim. tabii bunun bedelini ödeyecek. kimlerle iltisaklı, bunları yaptığı çıktı ortaya, bunlar çıkıyor ortaya. bu bazı malum operasyonları yapıp da şu anda istanbul dışına gönderilen bazı savcılar var ya, işte bu savcılarla bunlar kankaydı. beraber götürdüler bu işleri. bunların hepsi tabii çıkacak meydana. istifa etmekle veya emekli olmakla bu işi kurtaramaz."
‘uzun tutukluluk süresi zulüm değil mi?’
ergenekon davasındaki tahliyelerin, "ak parti, ergenekon'la uzlaştı", "ergenekon bir yalandı, hükümet bunu itiraf etmiş oluyor" gibi yansıtıldığı belirtilerek "insanlar bu tahliyeleri nereye koymalı?" diye sorulması üzerine erdoğan, davaların uzun süre neticelenmemesi nedeniyle tutukluluk süresini 5 yıla çektiklerini anlattı. erdoğan, "neticelenmediği halde insanlar içeride niye dursun" dedi.
erdoğan, "5 sene, 7 sene, 10 sene insanlar içeride durur da bunlarla ilgili karar verilmez mi? bu zulümdür. çünkü bu tutukluluk süresi içinde yargı daha sonra bunlarla ilgili beraat kararı verirse bunların hakkını kim ödeyecek? bu zulüm değil mi? bu zulmü minimize edelim. hiç olmazsa bunu 5 yıla çekelim" ifadesini kullandı.
tahliye edilenlere yalnızca yurtdışına çıkış yasağı getirildiğini belirten erdoğan, şunları kaydetti:
"bunların hiçbirinin şahsımla, partimle yakından uzaktan hiçbir ilgisi, alâkası yok. bunlar, aldıkları ani kararlarla ne yapmışlardır? askerlerimizi, başta genelkurmay başkanımız olmak üzere içeri aldılar. genelkurmay başkanı ile ilgili yaptığım açıklamalar zaten bütün türkiye'nin, uluslararası camianın malumudur. tutuksuz yargılanması talebinde bulunduğum gibi yargılama merciinin de yüce divan olması gerektiğini söylemiştim. hatta bunu cumhurbaşkanı da söyledi. bizim bu yaptığımız açıklamalar, hiçbir netice ortaya koymadı. tek netice ortaya, demek ki bireysel başvuruyu getirdik. şimdi bireysel başvuruda, anayasa mahkemesi, burada verdiği kararla yerel mahkemenin önünü açmış oldu. yerel mahkeme de burada tahliyeyi verdi. bu bir rahatlama getirmiş oldu. işin aslı bu."
‘8 şubat'ta zirve yaptı’
paralel yapılanmanın ne zaman farkına varıldığına dair bir soru üzerine erdoğan, öncesinde bazı şeyler başlamış olmakla birlikte 8 şubat'ın zirve olduğunu belirtti. erdoğan, daha geri gidilmesi durumunda ise işin oslo görüşmelerine dayandığına dikkati çekti.
"hatırlarsanız oslo müzakerelerinden sonra bunların yandaşı durumunda olan bir gazete tetikçi olarak, o kullanıldı. o gazeteden sonra diğerleri alıntı yapmaya başladılar, onlarla yaygınlaştırdılar. oslo'da güya biz bölücü terör örgütünün lehine bazı adımlar atmışız, bazı sözler vermişiz. yalan yanlış şeyler, hiç alâkası yok. daha sonra, o bir zemin oluşturmaydı. ondan sonra bir kısım yargı, -hepsini tenzih ederim, birçok dürüst insanları-, (mit) müsteşarımızı ifadeye çağırdılar. tabii burada benim iznim şart. bunlar hiç, dümdüz gitmek istediler. doğrusu o aralar benim açıklamalarım vardı. oslo'ya onu gönderen benim. ondan önceki emre bey'i gönderen de benim, afet hanım'ı gönderen de benim. böyle bir şeye gücünüz yetiyorsa beni alacaksınız, demiştim. onları alamazsınız. onlar görevini yaptı. dünyada istihbarat teşkilatının görevi zaten budur. bunları yapmaktır. ondan daha doğal ne olabilir? ama bunların derdi türkiye'nin istihbarat gücünü artırmak değil, tam aksine azaltabilmek. çünkü orada kendileri devreye girmek istiyorlar. biz burada çomağı sokunca bundan rahatsız oldular."
‘cumhurbaşkanı, meclis başkanı da var’
şu anda hedef tahtasında kendisinin bulunduğunu belirten erdoğan, 'paralel yapı'nın veri deposunda şantaj için bekletilenler olduğunu vurguladı. erdoğan, “ve iddia ile söylüyorum buraya cumhurbaşkanı da dahildir, buraya meclis başkanı da dahildir. bunların yapmadığı hiçbir şey yok. her şeyi bunlar yaptı ama şimdi hedef olarak sadece başbakan'ı suçluyorlar. çünkü hedefe hepsini birden koyacak olurlarsa o zaman kendileri zayıf düşer, bunu görüyorum" ifadesini kullandı.
'aihm'in kararı ülkemizi karıştırmak için'
erdoğan, avrupa insan hakları mahkemesi'nin (aihm) pkk lideri abdullah öcalan'ın imralı adası'ndaki tutukluluk koşulları şikayetini 'kısmen haklı' bulmasını ise, yalan-yanlış bir rapor olarak değerlendirdi.
erdoğan, “aihm, bölücü terör örgütünün başıyla alâkalı bir karar alıyor. ülkemizi sadece karıştırmaya yönelik. böyle hassas bir dönemde. yaptıkları açıklamanın hiçbir doğru dürüst bir yanı yok. batılı ülkelerde olmayan bir uygulama, imralı'da yapıldığı halde, yaptıkları açıklamanın tamamen hakikatten uzak, kendilerini haklı çıkarabilecek, yalan yanlış bir rapor. öyle şey olmaz" dedi.
çözüm süreciyle ilgili halkın çok ciddi beklentileri bulunduğunu ifade eden erdoğan, "biz de sürekli olarak atak üzerine atak yaptık, hâlâ da yapıyoruz. fakat bütün bunlara rağmen birileri bunu anlamak istemiyor. içeriden dışarıdan aslında bir sarmal var. bunu görmemiz lazım" dedi.
'ne vadediyorsak her şeyimiz orada'
erdoğan, "fısıltı halinde siyaset koridorlarına yayılmak istenen şeyler var. sanki türkiye, 30 mart'tan sonra bu belki oslo süreciyle birlikte tartışılıyor, birtakım sözler vermiş de o sözleri artık uygulamaya geçirecek. oysa sizin ortaya koyduğunuz çerçeve çok farklı" şeklindeki sözler üzerine de şunları söyledi:
"bunların hepsi yalan yanlış şeyler. bir defa onların beklediği şeyde, türde sözler mözler, böyle bir şey söz konusu değil. bizim bütün sürecimiz hepsi çözüm sürecinin içerisinde var. en son biliyorsunuz demokratikleşme paketi açıkladık. onun içinde de var. oralarda ne vadediyorsak her şeyimiz orada. bizim her şeyimiz açıktır, seçiktir. bizim öyle gizli kapılar arkasında planlama, şu, bu, filan, bu tür şeylerden hoşlanmayız. dolayısıyla yani buralarda öyle 'yok oslo'da şu olmuş da, bu olmuş da, bu gizli kalmıştı filan falan', bunların hepsi yani bizim nezdimizde bir hiçtir ve bana yani müsteşarım bu konuda bilgileri getirir, ben de ilgili arkadaşlarımla bunların değerlendirmesini yaparız, burada atılacak adımlar varsa, bunları yaparız ama biz asla bu tür şeyler içerisinde bir pazarlığı yapmadık. bizim attığımız adımların hepsi ülkemizin huzur ortamını nasıl sağlayacağız, eğer bugün benim müsteşarım imralı'ya gidiyorsa, acaba onların huzur ortamına bir katkısı olur mu veya oslo'da bunlar yapıldığı zaman acaba türkiye'nin huzur ortamına katkı olur mu, yani bir yıldır eğer şehitler gelmiyorsa işte biz akil insanları niye yaptık, bunlar için yaptık."
'oslo süreci gibi bir süreci bir daha yapmayız'
erdoğan, "bir taraftan da tam tersi açıklamalar, iddialar söz konusu. barış sürecinin sekteye uğradığı iddiası" sözleri üzerine, "tabii şimdi şu anda biz artık oslo süreci gibi bir süreci bir daha yapmayız. o geçti artık" dedi.
gazetecinin, "var olan barış sürecinin yürümeyeceğine dair iddialar" yönündeki sözleri üzerine, erdoğan, "o ayrı bir konu yani biz şu anda elimizden geleni yapıyoruz. biz diyoruz ki 'silahları susturalım, siyaset konuşsun'. ama onlar 'yok hâlâ böyle devam edeceğiz' diyorlarsa o da tabii türkiye cumhuriyeti devleti olarak bizim de yapmamız gereken neyse bunu yapmak zorundayız" ifadesini kullandı.
‘bu nasıl inziva anlayışı’
başbakan erdoğan konuşmasında gülen cemaati lideri fethullah gülen’i de isim vermeden hedef aldı. gülen’i “paralel yapı'nın ona uydurma bir yeşil pasaport vermesiyle amerika’ya giden bir kişi” diye niteleyen erdoğan şunları söyledi:
“bu kişi oradan ülkemi karıştırıyor. şu anda bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir durum söz konusu ve buna karşı tedbirleri almak bizim görevimiz. ne gerekiyorsa a’dan z’ye bunun hepsini hukuk içerisinde kesinlikle alacağız. diyorlar ki 'inzivaya çekildi' diyorlar, amerika’da inzivaya çekilmek, bu nasıl bir inziva anlayışıysa, eğer inzivaya çekileceksen bizim bu güzel ülkemizde çok yerler var. eğer münzevi arayacaksak kusura bakmasın, bizim ülkemizde, tarihimizde hele hele ilim, tasavvufta bizim münzevileri çok iyi tanımışız, keşke sen de öyle bir münzevi olabilseydin, ama maalesef böyle bir şey söz konusu değil.”
‘berkin ve burakcan'ın ölümü’
berkin elvan’ın ölümüyle ilgili açıklamalarda da bulunan erdoğan, "türkiye'de bir çocuk ölüyor. o çocuğun ölümü üzerine, londra'da, amerika'da birçok şeyler asılıyor ve anlatılırken de 'ekmek almaya giderken' diye veriliyor. üzerine de onun katili olarak şahsımı gösteriyorlar. bu komplo değil de nedir?” diye sordu. erdoğan şunları söyledi:
“kaldı ki gerçekten ekmek almaya giden bir çocuk var mı? ekmek almaya giden çocuğun bir elinde sapan, yüzünde poşu, diğer elinde bayrak, bunların ne işi var? kalkıyor çocuğun annesinin tabii, açıklaması enteresan, 'çocuğumun katili başbakan'dır' diyor. ondan sonra kabrine karanfille beraber bir bilye atıyor, sonra onu tavzih ederek, 'misketti' diyorlar. hele ki misket dahi olsa, cebinden 11 tane bakıyorsunuz çeşitli patlayıcılar çıkıyor, demir bilyeler çıkıyor. bütün bunların hepsi ortada. enteresan olan bir şey, malum medya ki doğan grubu burada başrolü oynayanlardan biridir, isim veriyorum artık, açıkça, diyor ki çok ilginçtir, kendilerine göre adamlar buluyorlar, değişik yerlerden, sanki o çocuğu polis hedef alarak bizzat ona gaz biberini atmış. orada bir kalabalık var. bunlar tamamıyla teröre bulaşmış olan kesimler. bir defa bu çocuğu oraya taşıyan zihniyettir lanetlenmesi gereken. kim taşımış bu çocuğu oraya? bu çocuğun eline bu sapanı veren kim? patlayıcıları cebine veren, koyan kim, lanetlenmesi gereken bu. yoksa tabii çocuğu, yüzünde poşu olduğu zaman, yani polis 'bu kaç yaşındadır? şu nedir, bu nedir?', bunu ayıklayacak durumda değil ki. kitle psikolojisi orada. oradaki bir terör grubuyla polis mücadele içinde. orayı dağıtmaya çalışıyor. böyle bir durum var."
erdoğan, burakcan karamanoğlu'nun ölümünü ve olay yerinde 42 kovan bulunduğunu da hatırlattı. chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu'nun bu olay olduğu sırada ışıkların kasıtlı olarak söndürüldüğüne yönelik açıklamalar yaptığını ifade eden erdoğan, şöyle devam etti:
"şu yaklaşıma bak. dhkp/c bunu üstleniyor. o dhkp/c'den hedef saptırmaya çalışıyor. hani diyordu ya bir zamanlar: 'gösterin bana o terör örgütünü. neredeyse ben gidip ona üye olayım'. alışık bu işlere. oradan isabet eden kurşunlarla burakcan orada şehit oluyor. ama onun babasının yaptığı açıklamaya bakın. onun babasının yaptığı açıklama: 'vatanımız sağ olsun, devletimiz sağ olsun'. kalkıp da 'katili şudur veya budur' demiyor. öbür taraftan tunceli'de, buyurun, anamuhalefetin başının memleketi, tunceli'de, oradakiler kalkıyorlar, 30 yaşındaki fidanımızı, polisimizi maalesef öyle bir noktaya getiriyorlar ki o da oradaki çatışmalar içinde kalp krizinden gidiyor. bunların hepsi, ta menderes'e doğru gittiğimizde, yapılanlar aynen o dönemde yapılanların benzeri, 27 mayıs'ta yapılanların benzeri. oradaki ölenler, o gençlerin ölümü nasılsa, aynı, benzeri. orada yapılanlar, bugün yapılan. sanki arşivden onu çıkarmışlar, masaya yatırmışlar, bunun üzerinden planlamalarını yapmışlar ve o planları uygulamaya koymak istiyorlar. gezi'de bunu gördük."
'gerektiğinde gerekeni yaparlar'
başbakan erdoğan, haklarında fezleke hazırlanan ve tbmm'ye sunulan dört bakanın, gerekeni gerektiği zaman yapacaklarını belirterek "daha önce de yaptılar zaten. biz, burada özellikle başbakanımızın daha rahat hareket edebilmesi için görevimizden affımızı istiyoruz dediler ve ayrıldılar" değerlendirmesinde bulundu.
muhalefetin soruşturma önergesi vermediğine dikkati çeken erdoğan, "niye vermiyorsun soruşturma önergesi? eğer dürüstsen soruşturma önergesini ver" ifadesini kullandı.
erdoğan, "niye vermiyorlar" sorusuna, "çünkü biliyorlar ki burada bekledikleri neticeyi alamayabilirler. yani varsa burada böyle bir şey ya zaten biz de bu işin arkasında durmayız ama dürüst olun. belki de burada yarın çıkıp da bizim bakan arkadaşlarımız kendileri bu noktada bütün bu olanlar karşısında, hele hele bugünkü olaydan sonra, onlar böyle bir atağa geçerse ben hiç şaşmam yani" cevabını verdi.
"chp bir soruşturma komisyonu oluşturulması için önerge verse ak parti'nin tavrı ne olur?" sorusuna, erdoğan, "onlar veremezler. gene bizim arkadaşlar kendileri verecekler. 4 tane bakan arkadaşım kendisi verir" yanıtını verdi.
kaynak: trt
Yorumlar