Kültür-Sanat
Sahte sanat eseri olur ama nasıl?
Tophane-i Amire binasında açılan Miro sergisi, sahte imza skandalının ardından sanat kurumlarının güvenilirliğini de etkiledi. Sanat eleştirmenleri eserde sahteciliği ve sergiye etkisini Al Jazeera'ya anlattı.

mimar sinan üniversitesi güzel sanatlar fakültesi’ne bağlı tophane-i amire binasında düzenlenen “miro” sergisi sahte eserlerle gündeme gelmişti. merkezi ispanya’da bulunan miro vakfı’nın devreye girmesi ve eserlerin bir kısmının sahte imzalı olduğunu bildirmesiyle, sergi durdurulmuş ve ziyarete kapanmıştı. ancak kapatıldığı güne dek bir ay açık kalan ve yüzlerce kişinin ziyaret ettiği miro sergisi ile sanat eserlerinin orijinal mi sahte mi olduğu ve izleyicinin bu manipulasyondan nasıl sağ salim çıkacağı gündeme geldi. güncel sanat dünyasının önde gelen isimleri, al jazeera için "taklit" ve "sahte" sanat eserlerinin hangi şartlar altında sergilenebileceğini, sanat kurumlarının nasıl bir ön çalışma yapması gerektiğini anlattı.
“kopya değil edisyon sergilenmeli”

aslında, klasik dönemde de bilinen bir şey bu: eski yunandan beri çoğaltmalar bilinmekteydi: bronz heykeller, para basımı, toprak seramik yeniden üretilen eserler ve benzeri. tahta üzerine gravürlerin yapılmasıyla birlikte desenlerin yeniden üretimine geçildi. tabii daha sonra matbaanın icadıyla çoğaltmalar kolaylaştı. yazının teknik yeniden üretimi matbaa ile gerçekleşti. resim kalıbı ve sonra da 19.yüzyılda litografi kullanılmaktaydı . ahşap yerine taşa basılan bu teknikle daha kesin sonuçlar alınmaya başlanmıştı. grafik sanatlarının piyasadaki çoğaltılması da böyle başlamış oldu. fotoğraf teknikleri ise bunu kolaylaştırdı. burada artık kimyasal olan bir şey el becerisi üzerine geliştirilen bir şey olmaktan çıktı. 20.yüzyılın başlarındaki modern dönemlere kadar orijinal olan üzerinden sanat düşünülmekteydi. duchamp dan itibaren “ready-made” çalışmaların kullanımıyla birlikte orijinal olan ve edisyon olan birbirlerini yerini almaya başladılar. ancak, tabii edisyonlar sonsuza kadar giden rakamlar değil (araki adlı japon fotoğrafçı örneği gibi istisnalar dışında). bugün en bilien ve en pahallı eserler edisyonlarla yapılmakta: jeff koons, maurizio cattelan, richard prince örneklerinde olduğu gibi. sorun baskıların da sahte olmasından kaynaklanabilmekte. yoksa birden çok olan örneklerin başka bir “aura’’ sı olduğunu 1936 yılındaki meşhur makalesiyle walter benjamin göstermişti. ‘’tekniğin yeniden üretilme çağında sanat eseri’’ edisyonlarla alakalıdır. teknik olarak çoğaltılabilen eserlerin dönemi başlamıştır artık. süreç içerisinde “aura’’ kaybı olmuştur; orijinalden uzaklaşılmaya başlanmıştır. ancak bunlar kopya değil edisyon olarak adlandırılmaktadırlar. kopya sanatçıya ait olmayan ve benzeri başkası tarafından yapılan bir şey olarak sahtekarlığa girmekte. edisyonların sözleşmeleri veya bazen arkaya atılan imzalar bile bulunmaktadır.
“sahte eser gösterilemez”
manipüle edilmeyi sahte iş göstermek olarak düşünürsek, her halükarda sahte eser gösterilemeyeceğini söylemem gerekir. şayet sanatçının kavramı bu değilse tabii ki. bu da en başından söylenecek bir şeydir. seyircinin bunu baştan biliyor olması ve bunu bile bile sergiye gelmesi gerekir.
bu tip yanılsamaların önüne geçebilmek için, bilemediğiniz galeriler veya şirketlerle sergi yapmamak bir çözümdür. güvenilmeyecek insanlarla çalışmamak da öyle. bu ciddi bir iştir ve kimlerle çalışılacağının baştan bilinmesi gerek.
“bu, kültür yolsuzluğu sayılır”

çağdaş sanat üretimi ile ilgili etkinlikler bir süredir herkes için çok çekici bir alan oluşturuyor. kültür sanayisinden kar sağlamak isteyen herkes için açık bir alan aslında. tüketim kitlesi de yeterince bilgili olmadığı için piyasaya ne sürsen geçerli gibi bir durum söz konusu. önüne gelen galeri açıp resim satıyor; alıcılar da bilgisizliklerinin farkında olmadıkları için saygınlık aracı olan resimleri satın alıyor. resim piyasasında birinci sınıf, ikinci sınıf üçüncü sınıf ve sınıfsız resimler dolaşıp duruyor. ayrıca son dönemde yabancı sanatçı modası da başladı; aynı durum orada da geçerli, bilgi sahibi olmadan ya da danışmansız tüketici sonuçta bildiği kadar satın alabilir. miro sergisi, adını duymadığımız bir galeri tarafından düznelenmiş; herhalde kendileri de bilgisiz, ya da fena halde aldatılmışlar. miro müzesine neden danışmak akıllarına gelmemiş; ya da buna önem vermiyorlar, nasıl olsa kitle bilgisiz, kim ne anlayacak demişler; eğer demişlerse bu kültür yolsuzluğuna giriyor.
öte yandan bu sergi gelişigüzel bir yerde açılmıyor. nerede açılıyor? 150 yıllık bir sanat akademisi olan bir üniversitede! hayret verici bir durum; bu üniversitede bu sergilere karar veren bir kurul yok mudur? ressam olan rektörü bu resimleri tanımaktan aciz midir? bu da bir kültür yolsuzluğu sayılır.
öte yandan tophane-i amire çok saygın bir bina; bu bina neden parayı bastırana verilir de, önemli sergilerin yapılması için kullanılmaz? bu da bir kültür yolsuzluğu.
sanat alanında çeşitli sahtekarlıklar yapılmaktadır; bu sahtekarlıklar ancak müze kurumları, enstitüler gibi denetleyici kurumlar güçlü olursa önlenebilir; ayrıca uzmanlık ve danışmanlık diye meslekler var; sanat piyasası bu uzmanlarla çalışmalıdır. ancak bilindiği gibi bizim müzelerimiz de büyük yolsuzluklara sahne olan kurumlar; 300 eser çalınıyor ankara'da kültür bakanlığının burnunun dibinde yıllarca saklı kalıyor ve faili bulunamıyor!
“kendi koleksiyonlarımıza öncelik verelim”

mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi bünyesinde bulunan ve koleksiyonunda 5 binden fazla resim toplam 12.binden fazla eser bulunduran, batılılaşma dönemi osmanlı zamanlarından 1970'lerin sonuna dek türkiye modern sanat tarihini kapsayan istanbul resim heykel müzesi bir süredir kapalı bulunuyor. antrepolarda inşa edilmekte olan yeni binanın tamamlanmasına ise henüz çok var. tophane-i amire binası yıllardır topluma kapalı olan bu eşsiz koleksiyonun sergilenmesi için harikulade bir olanak sağlıyor fakat üniversite yönetimi bu fırsatı kullanmak yerine mekanı özel şirketlere tahsis ederek kuruma hiç yakışmayacak düzeyde sergilerin gerçekleşmesine ön ayak oluyor.
eğer kurum elindeki olanakları hiçe sayıp tophane-i amire'yi üniversite dışı şirketlere tahsis etmeye devam edecekse burada düzenlenecek olan sergileri önceden incelemek zorunda. bu da yalnızca önceden olduğu gibi tek bir kişinin, bir rektör yardımcısının sorumluluğunda olmamalı. bir sanat üniversitesi olan msgsü içinde bir danışma kurulu kurulup, bu kurulun görüşü dikkate alınmalıdır.
Yorumlar