Dünya bugün AIDS'i konuşuyor
AIDS'in ne olduğunu, HIV'in hangi koşullarda bulaştığını ve en önemlisi konu hakkında doğru bilinen yanlışları farkına varmak HIV/AIDS ile mücadelenin en önemli adımı.
Haberin Öne Çıkanları
'AIDS hastası' yanlış kullanım
HIV ilaçlarla baskılanıyor
Bulaşı yolları bilinmiyor

dünya genelinde ve türkiye'de aids’in tek başına bir hastalık olduğu ve hiv pozitif (hiv+) teşhisi konan her bireyin bir süre sonra bu nedenle mutlaka hayatını kaybedeceği yaygın bir inanış.
aslında durum bundan oldukça farklı. bugün tedaviye erişimi olan hiv+ bireyler, sağlıklı ve kaliteli bir şekilde günlük yaşantılarına, eğitim ve çalışma hayatlarına devam edebiliyor, zannedilenin aksine evlenebiliyor ve gerekli önlemlerle çocuk sahibi olabiliyor.
doğru terminoloji
terminolojiyi doğru kullanmak, hem aids’i anlamak hem de hiv+ bireylerin yaşamını kolaylaştırmak adına çok önemli.
aids ingilizce ‘acquired immune deficiency syndrome’ tanımlamasının baş harflerinin bir araya gelmesiyle oluşan bir kısaltma. türkçe anlamı ise ‘insan kazanılmış bağışıklık yetmezlik sendromu’.
hiv ise yine ingilizce ‘human immunodeficiency virus’ tanımının kısaltması olarak kullanılıyor ki bu da türkçe ‘insan bağışıklık yetmezlik virüsü’ anlamına geliyor. bu virüsü taşıyan kişi de hiv+ bir birey oluyor.
çok kısaca hiv, insanın bağışıklık sistemine zarar veren, sistemin zayıflamasına ve tedavi uygulanmadığı takdirde etkisiz hale gelmesine neden olan bir virüs.
hiv vücuda bir kez girdikten sonra gerekli ilaçlar alınmadığı sürece bağışıklık sistemine gitgide daha çok zarar veriyor. bu durumda insan vücudu kolaylıkla direnç gösterebileceği bir hastalığa, örneğin gribe karşı bile açık ve savunmasız hale geliyor. dirençsiz kalan vücut hastalıklarla mücadele etmekte zorlanıyor.
gelelim aids’e; hiv+ bireyin ilaçlarını aksattığı ya da hiç kullanmadığı durumda geldiği son nokta aids aşaması. yani aids bir hastalık değil; hiv’in ilerlemesi durdurulamadığı takdirde, vücudun bağışıklık sisteminin hiçbir hastalıkla mücadele edemez hale geldiği evreye verilen ad. yani kişinin 'aids hastası' olması mümkün değil, bu halk arasında yaygın ama yanlış bir kullanım.
aids aşamasında vücut aynı anda birden fazla hastalığa yakalanıyor. zaten ölümlerin çoğu da vücudun tüm hastalıklarla aynı anda mücadele edememesinden kaynaklanıyor.
ölümcülden kronik statüsüne geçti
hiv bundan tam otuz yıl önce, ilk kez 1 aralık 1981 yılında tanımlandı. bundan yedi yıl sonra düzenlenen uluslararası bir kongrede ise 1 aralık tarihi ‘dünya aids günü’ ilan edildi. kırmızı kurdele ise hiv/aids’in simgesi oldu.
o dönemde hiv’i baskılayan tedavilerin olmaması, bilgisizlik, ön yargılar, ihlaller ve hiv+ kişilerin toplumdan dışlanması gibi durumlara sıklıkla rastlanıyordu.
ancak aradan geçen yıllar içerisinde hiv/aids dünya sağlık örgütü tarafından ölümcül hastalıklar listesinden çıkartılarak kronik hastalıklar listesine alındı çünkü hiv, 1996’dan bu yana mevcut gelişmiş ilaç seçenekleriyle kontrol altında tutulabilir hale geldi.
sorularımızı telefonla yanıtlayan, marmara üniversitesi hastanesi’nden infeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji profesörü doktor volkan korten, bu konunun özellikle altını çiziyor. korten, “virüs vücuttan tamamen yok edilemiyor belki ama tedavi doğru zamanda başlarsa ve ilaçlar düzenli olarak kullanılırsa, virüsün ömür boyu tam baskılanması söz konusu” diyor.
hiv’in üç temel yolla bulaşıyor: korunmasız cinsel ilişki, damar içi madde kullanımı sırasında meydana gelen kan alışverişi ve nadir de olsa anneden bebeğe geçtiği durumlar. fakat tedavi yöntemleri ile anneden bebeğe bulaşmanın da önüne geçilebiliyor. hatta hem anne hem de baba hiv+ olsa bile negatif bebekler dünyaya gelebiliyor.
aynı zamanda klinik mikrobiyoloji ve infeksiyon hastalıkları derneği (klimik) hiv çalışma grubu başkanlığını da yürüten prof. dr. korten, türkiye’de hiv ile ilgili en büyük yanılgının, virüsün sosyal ortamlarda da bulaştığına dair hakim olan inanç olduğunu belirtiyor.
korten “hiv sosyal ilişkilerle bulaşmaz. hiv+ kişiler ile aynı masada yemek yemek, aynı ortamda çalışmak virüsün başka kişilere bulaşmasına neden olmaz” diyor.
hiv+ olmanın hiçbir belirtisi yok, semptomlar ile anlaşılması çok zor. virüs belirli bir organa saldırmıyor, herhangi bir ağır, öksürük ateş vb. belirtiler göstermiyor. bu nedenle test yaptırmak erken teşhis açısından hayati önem taşıyor.
virüsün tespiti ilk üç ay zor olabiliyor. prof. dr. korten, şüpheli bir durumda altıncı haftada yapılacak bir testin ardından doğru teşhis için üç ay sonra ikinci bir testin yapılmasını öneriyor.
sigorta ilaç ve tedaviyi ödüyor
birleşmiş milletler (bm) aids ile mücadele kuruluşu unaids'in dünya aids günü için hazırladığı 2011 raporuna göre, dünya genelinde 2009'da hiv ile yaşayanların sayısı 32,9 milyon iken 2010'da bu sayı yüzde 3,3 artarak yaklaşık 34 milyona yükseldi.
rapor, bu artışın sebebini hiv+ kişilerin ilaca erişim imkanlarının genişlemesine ve bu sayede aids aşamasında gelmeden, hayatını sürdürebilmesine bağlıyor. rapor ayrıca aids'in neden olduğu ölümlerin yüzde 5,3 azalarak 1,8 milyona gerilediği ortaya koyuyor.
türkiye'de sgk üyesi oldukları takdirde hiv+ bireylerin tanı ve tedavi masraflarının büyük bir kısmı devlet tarafından karşılanıyor. yalnızca direnç testleri ödeme kapsamına girmiyor.
prof. dr. korten ilaç ve tedavinin sigorta gözetilmeksizin tüm hiv+ bireyler için ücretsiz olması gerektiği kanısında. veremle mücadelede izlenen yolun bir benzerinin hiv/aids ile mücadelede de uygulanması gerektiğini söyleyen prof. korten, “hastalık ülkemizde henüz çok yaygın değilken, devlet sgk’sı olsun olmasın, hiv+ olduğu tespit edilen herkese ücretsiz ilaç temin etmeli. tedavinin bir korunma yöntemi olduğu unutulmamalı” diyor.
türkiye’de hasta sayısının hala çok düşük oranlarda seyretmesini bir avantaj olarak değerlendirip, buna yönelik önlemlerle sayıların daha da azaltılmasının mümkün olduğunu belirten korten, ücretsiz tedavinin yanında bir başka konuya daha dikkat çekiyor.
türkiye’nin hem turizm hem de iş ilişkilerinin ileri düzeyde olduğu ülkelerden başta rusya ve ukrayna olmak üzere türki cumhuriyetlerde hiv’in hızla yayıldığını belirten korten, bu ülkeler ile temas halinde olan kişilerin çok dikkatli olması gerektiğini, bu bölgelerde yaşayan insanlarla korunmasız cinsel ilişkiye girmekten kesinlikle kaçınmaları gerektiğinin altını çiziyor.
kaynak: al jazeera
Yorumlar