2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi
Anayasa değiştirilemedi, o cumhurbaşkanı oldu
Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanlığını, Demirel’in görev süresini uzatacak anayasa değişikliğine Meclis'in karşı çıkmasına borçluydu. Dönemin koalisyon hükümetini oluşturan partiler uzun süre ortak bir aday üzerinde uzlaşamadılar. Sezer hükümetin üzerinde uzlaşabildiği tek adaydı.
burhan ekinci
dokuzuncu cumhurbaşkanı süleyman demirel’in görev süresinin dolacağı mayıs ayı (2000) yaklaştıkça, partilerin üzerinde anlaşabileceği bir adayın çıkarılmasının hiç de kolay olmayacağı netleşiyordu. bu tedirginlik, yeni bir cumhurbaşkanıyla gelecek belirsizliğin, zaten her an sarsılacak gibi görünen siyasi ve ekonomik dengeler üzerinde yaratabileceği olumsuz etkiler de hesaba katılınca daha da büyüyordu.
işte bu koşullarda bütün siyasi ömrü demirel’le mücadeleyle geçmiş bülent ecevit, cumhurbaşkanı'nın görev süresinin uzatılması için kolları sıvadı. koalisyon ortakları anavatan partisi (anap) lideri mesut yılmaz ve milliyetçi hareket partisi (mhp) lideri devlet bahçeli ile birlikte 5+5 diye bilinen bir formül üzerinde çalışmaya başladı. formül, cumhurbaşkanlarının beş yıllığına iki kez üst üste seçilebilmesini sağlayacak bir anayasa değişikliğini meclis’ten geçirmekten ibaretti. böylece demirel beş yıl daha cumhurbaşkanı olarak kalabilecekti.
ecevit: ‘oylar gizlenmesin’
devlet ihaleleri ve banka sahipliği üzerinden büyük servetler kazanan dönemin merkez medyası, demirel dışında bir alternatifin getireceği belirsizlikten ürktükleri için, koalisyon ortaklarının 5+5 formülünü bütünüyle benimsediler. merkez medya desteğini açık bir propaganda diliyle yerine getiriyordu.
anayasa değişikliği teklifine 406 milletvekili imza koymuş, bu da oylamada gerekli üçte iki çoğunluğa rahatlıkla ulaşılacağına dair bir karine teşkil etmişti. fakat oylamaya saatler kala imzacı bazı milletvekillerinin “hayır” oyu vereceğine dair işaretler gelmeye başladı. bu duruma çok sinirlenen ecevit, büyük tepki toplayan bir açıklama yaparak, milletvekillerinin oylarını göstererek kullanmalarını istedi. ecevit’e göre, “her milletvekili kendi imzasına gözler ününde sahip çıkmalı” ve böylece “tbmm’nin saygınlığına gölge düşürülmemeli”ydi.
belki bu çıkışa duyulan tepkiyle de “ret” oyları beklenenden çok çıktı ve demirel’in cumhurbaşkanlığının uzatılmasını mümkün kılacak anayasa değişikliği teklifi reddedildi.
asker: ‘biz bu işte varız...’
işler karışmıştı... aday gösterme süresi 25 nisan’da doluyordu. koalisyon ortakları o zamana kadar bir aday üzerinde uzlaşmak zorundaydı.
14 nisan’da işleri daha da karıştıran, siyasetçileri telaşa sevk eden bir gelişme oldu... o gün bir gazete manşetten genelkurmay başkanı hüseyin kıvrıkoğlu’na atfen, “biz bu işte yokuz” başlıklı bir haber yayınlamıştı... aynı gün genelkurmay başkanlığı “7 no’lu” bir açıklama yaptı ve haberi yalanladı. açıklamada orgeneral hüseyin kıvrıkoğlu’nun konuya ilişkin şu cümlesinin hatırlatılması da uygun görülmüştü:
“türk silahlı kuvvetleri’nin de, cumhurbaşkanı olacak zat hakkında, ilkeler ve arzu edilen nitelikler bazında değerlendirmeleri mevcuttur. bu değerlendirmeler gerektiğinde ilgili zeminlerde dile getirilmektedir.”
yani genelkurmay, “biz bu işte varız” diyordu... kıvrıkoğlu’nun ertesi gün (15 nisan) bu defa başbakan ecevit’i ziyaret etmesi kafaları daha da karıştırdı. belli ki ortaya atılan isimler askerlerin de merceğinden geçmek zorundaydı. siyasetçiler onların da itiraz etmeyeceği, edemeyeceği bir isim bulmak zorundaydılar.
mucize gibi bir keşif: ahmet necdet sezer
işte o koşullarda hangi siyasi görüşten olursa olsun, hemen herkesin “işte” deyip onayladığı bir isim ortaya atıldı: anayasa mahkemesi başkanı ahmet necdet sezer... sezer, bir yıl önce anayasa mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde “hukuk manifestosu” diye tanımlanan ve kimsenin ilgisiz kalamadığı bir konuşma yapmıştı. konuşmanın etkisi ülke sınırlarının dışına da taşmıştı. o kadar ki “keşke ingilizce de bilseydi” temennisi ortaya atıldığında, batı başkentlerinden “ne önemi var, yabancı dil bilmiyor ama demokrasinin dilini biliyor” sesleri yükselmişti.
gazeteci cüneyt arcayürek’e göre, sezer’e adaylık teklifi telefonla yapılmıştı. sezer’i başbakan yardımcısı hüsamettin özkan aramıştı, yanında da başbakan ecevit vardı... arcayürek “çankaya” adlı kitabında o telefon görüşmesini şu sözlerle anlatıyor: “(özkan) ‘sizi cumhurbaşkanı adayı göstermek istiyoruz’ dedi ve telefonu ecevit aldı. ecevit, sezer’e cumhurbaşkanı seçiminin zora girdiğini söyledi. ‘hükümet ortaklarıyla anlaştık. sizi cumhurbaşkanı adayı göstermeye karar verdik’ dedi. sezer bu göreve hevesli değildi. ‘ben’ dedi, ‘sizin ölçülerinize uymam’. siyasetin labirentlerinde dolaşmış bir kişi değildi. siyasal oyunların ve olayların sürekli dışında kalmış bir hukuk adamıydı. fakat ecevit ısrar etti. sezer bir gün düşüneceğini söyledi.”
ertesi gün cevap geldi: sezer teklifi kabul etmişti.
beş liderin ortak imzasıyla...
ahmet necdet sezer’in adaylığı siyasette de, toplumda da hızla benimsendi. yalnızca iktidar partileri değil, muhalefeti oluşturan partiler de açık destek veriyorlardı sezer’e. o kadar ki, onu aday gösteren öneriyi bülent ecevit, devlet bahçeli ve mesut yılmaz’ın yanı sıra fazilet partisi (fp) lideri recai kutan ile doğru yol partisi (dyp) lideri tansu çiller de imzalamıştı.
bir ara fp’den gelen “gönlümüzden geçen adaydı” açıklamasının tsk’da sezer aleyhine bir psikolojik atmosfer yaratıp yaratmayacağı tartışma yarattı. fakat böyle bir şey olmadı, belli ki askerlerin de içine sinmişti sezer’in adaylığı... anayasa mahkemesi başkanı, kendisinden önceki hiçbir cumhurbaşkanı adayının sağlayamadığı bir uzlaşmanın öznesi olabilmişti.
hukukta mümkün olan, siyasette de olur mu?
ahmet necdet sezer 5 mayıs 2000’de tbmm’de yapılan üçüncü tur oylamada 533 oyun 330’unu alarak türkiye’nin 10. cumhurbaşkanı seçildi.
sezer bir hukuk adamı olarak “herkese eşit mesafede” durabilmiş, en azından böyle bir algı yaratabilmişti. peki aynı şeyi, eninde sonunda bir siyasi makam olan cumhurbaşkanlığı koltuğunda yapabilecek miydi? diyelim, önüne toplumu ikiye bölmüş bir kanun teklifi geldiğinde, iki tarafı da memnun edecek bir formül icat edebilecek miydi?
bunun mümkün olamayacağı, cumhurbaşkanı sezer'in hükümete “irtica ve teröre bulaşmış memurları ihraç etme” yetkisi veren kanun hükmünde kararnameyi onaylamayıp geri göndermesiyle ortaya çıktı.
basının en azından yarısı demek olan iki büyük gazetesi, sezer’i, “hükümeti hainlerden temizleme fırsatından mahrum bırakmak”la suçladılar. sezer’in “yemin ettim, hukuk devleti ilkelerini çiğneyemem” şeklindeki gerekçesi de işe yaramamıştı. hürriyet gazetesi başyazarı oktay ekşi, “yargıç cumhurbaşkanı” başlıklı yazısında, “sağlam bir hukuk mantığının müstahkem mevkiine sığınan” sezer’i “siyasetçi” olmaya davet ediyordu:“sayın cumhurbaşkanı’nın önüne gelen konuları değerlendirirken ‘iyi bir hukukçu ve yargıç’ duyarlılığıyla hareket etmesi, kabul edelim ki hepimiz için güvencedir. ancak bir yargıç cumhurbaşkanı olunca, hâlâ yargıçlığına devam ederse, bu tür sıkıntılar kaçınılmaz olur.” (hürriyet, 6 ağustos 2000).
2001’deki bir milli güvenlik kurulu toplantısında başbakan’a anayasa kitapçığı fırlatma hadisesi de yine bir hukuk ve anayasa tartışmasından sonra vuku bulmuştu.
gelirken ve giderken...
sezer’in “atatürkçülüğü” de sorgulanmaya başlanmıştı ki, başörtüsü konusunda cumhuriyet resepsiyonu’nda takındığı tutumla algı tamamen tersine döndü.
aslında sezer görevinin başlangıcında eşi başörtülü milletvekillerini eşleriyle birlikte köşke davet etmiş, hiçbir sorun yaşanmamıştı. fakat sonra birdenbire tutum değiştirdi, eşleri başörtülü olan milletvekillerine “eşsiz davetiye” göndermeye başladı.
başlangıçta atatürkçülüğü bile sorgulanan sezer, zamanla, özellikle de adalet ve kalkınma partisi’ne ve erdoğan hükümeti'ne karşı aldığı sert tutumla “laikliğin en kararlı savunucusu” olarak görülmeye başladı.
2007 mayısı’nda görevi bittiğinde, başlangıçtaki toplumsal uzlaşmadan eser kalmamıştı... bazıları “laikliğin son savunucusu gidiyor” diye karalar bağlarken, başka bazıları “büyük bir yanılgıymış, iyi ki de gidiyor” diye sevinecekti.
kaynak: al jazeera türk
seyfi öngider’in “çankaya’nın bütün adamları” kitabı
prof. dr. hikmet özdemir’in “atatürk’ten günümüze
cumhurbaşkanlığı seçimleri” kitabı
t.c. cumhurbaşkanlığı internet sitesi
cüneyt arcayürek’in “çankaya” kitabı
hürriyet gazetesinin 6 ağustos 2000 tarihli sayısı
Yorumlar