15 Temmuz darbe girişimi
'Hâlâ Harp Okulu Marşı'nı söylüyorum'
Subay olma hayâlleri yarıda kesilen gençlerden biri de Fatih Yavaş. Hava Harp Okulu’ndan ayrılmak zorunda kalan Yavaş, şu anda hukuk okuyor. Yavaş için, "İyi bir pilot olamaz" diye yazan subay darbe girişiminden sonra TSK'dan ihraç edilenler arasında. 25 yaşındaki Fatih Yavaş’ın en büyük pişmanlığı ise, o günlerde içinde beslediği umut. Yavaş, "Her şeyin eski haline döneceğini düşünüyordum. Saçma sapan umutlar beslemişiz. Keşke beslemeseydik"' diyor.

hava harp okulu’ndan ayrılalı 5 yıl oldu. ancak yaşadıklarını anlatırken sesi, zaman zaman titriyor. zaten 15 temmuz darbe girişimiyle birlikte filmi başa sarmış durumda. anlamlandırma, hesaplaşma, hayâl kırıklığı, pişmanlık... hepsi birarada.
fatih yavaş, ‘çocukken’ kuleli askeri lisesi’ne girdi.sene 2006'ydı. diğer arkadaşları gibi o da subay olma hayâliyle yanıp tutuşuyordu. daha sonra da hava harp okulu’na geçti. diğer mağdurların anlattığı gibi, yavaş da daha ilk yılda fethullah gülen örgütünün askeri okullardaki yapılanmasıyla karşılaştığını anlatıyor.
“hayâl kurmak için bir sınırım yoktu ve ben subay olma hayâlini tercih etmiştim. üniformayı 5 sene boyunca giydim. g3 piyade tüfeğini 14 yaşımda elime aldım ve daha lisedeyken gözüm kapalı söküp takma yarışmasına bile katıldım. 1. olduk... senelerce hentbol takımında okulu temsil ettim. sayısız törene katıldım. binlerce kez nöbet tuttum ve kilometrelerce koştum. bunları yapmaktan mutluydum. ait olduğum yerdeydim ve üstüme düşeni yapmaya hazırdım. ama onlar sadece gitmemi istediler.”

"baskı kelimesi yaşadıklarıma saygısızlık”
fatih yavaş’ın seçtiği kelimeler, ‘fiziksel eziyet’, ‘psikolojik savaş’. yaşadıklarını ancak bunların tam anlamıyla ifade edebileceğini söylüyor. savunmalar, savunmaları takip eden cezalar ve günlerce süren oda hapisleri...
“uzun bir süre sonra bunun psikolojik savaş olduğunu farkettim. ve bu savaşta yalnızdım. ailem durumların kötüye gittiğini duyunca okula gelmişti.. onlara melek gibi davranan bu insanlar onlar gittikten sonra iftira atmaktan çekinmiyordu. hergün saçma sapan savunmalar alıyordum. bilinçli olarak her yaptığıma dikkat ediliyordu. devremdeki bir kaç isim tarafindan da rapor ediliyordum. örnek vermek gerekirse birinin yanında ‘haksızlığa uğradım’ dediğimde ‘üstünü eleştirmek’ten de ceza alıyordum. hiçbir şey bulamazlarsa ‘yüz ifaden neden öyle, ne demeye çalışıyorsun?’ diyerek karşıma çıkıyorlardı. bir de, bu okulda diğer insanlar vardi. onları şöyle anlatabilirim. kağıtları katlayarak kalemlik yapmış biri, bütün devrenin önüne çıkartılıp alkışlatılıyordu. ne yapsa takdir ediliyorlardı. kağıttan uçak yapsalar, ‘bakın bu çocuk havacılık aşığı, alkışlayın.’ deniliyordu. genel olarak ortak özellikleri sivilden gelmeleriydi. sivilden gelenler yaşadığımız birçok şeyi yaşamıyordu.”
mutsuzluğunun farkına varması pek uzun sürmedi.
“sürekli oda hapsi aldığım için düşünecek çok zamanım oluyordu. mutlu değildim. haksızlığa uğruyordum. herkesin yaptığı şeylerden sadece belirli kişiler ceza alıyordu. nadiren haftasonu izne çıkıyordum ve okula döndüğümde çevremde sürekli çay içen bir ekip vardı. uçuşlarıma sürekli düşük not verip dosyama "iyi bir pilot olamaz" yazıldı, meselâ. bunu yazan kişi şu an bu olaylardan dolayi meslekten ihraç edildi. dosyama yazılan şeyleri görseniz... emre itaatsizlikten tekerrür, görevin gereklerini yerine getirmemek, yalan beyân ekleniyor. bu kadar basitti 15 gün oda hapsi almak. yazdığım savunmalar sadece yalan beyândan ceza verebilmek için bir metin olarak kullanılıyordu.”

“keşke umut etmeseydik”
15 temmuz darbe girişimi sonrası ortaya çıkan örgütlenmeyle birlikte şu anda ciddi bir boşluk ve hayâl kırıklığı içinde. ‘keşke’leri fazla. en çok da mâruz kaldığı baskıdan dolayı ‘bir gün bu işkence bitecek’ diyerek kendini avuttuğu için pişman.
“19 yaşındaki bir çocuk, hayattan nefret eder mi? normal değildi, bizim yaşadıklarımız. bizim kaderimiz, en başından belliymiş. ne kadar çabalarsak çabalayalım; zaten bu okulu bitirmemize izin vermeyeceklerdi. neye göre seçildik bilmiyordum. ilk başlarda her şeyin eski haline döneceğini düşüyordum. saçma sapan umutlar beslemişiz."
yavaş, hayatta ‘başarısız’ olmayı ilk kez hava harp okulu’nda yaşadığını anlatıyor ve "kendine güvenmeyen insanlar yarattılar"diyor.
hukuk okuyor
fatih yavaş, konya selçuk üniversitesi hukuk fakültesi öğrencisi. son sınıfta. uğradığı haksızlıklar, hayatının geri kalanını şekillendirmesinde etkili oldu. hava harp okulu’ndan sonra girdiği üniversite sınavında hukuk tek tercihiydi. nedeni de askeri öğrencilik dönemi boyunca ‘savunma’ vermek zorunda olması. yavaş’ın o döneme dair aktardığı bir diğer not da artık çok iyi ‘dilekçe’ yazıyor olması.
“ayrılınca da bitmiyor. tazminat var ve üniversiteye girişte okul puanın çok düşük. benim sıralamamı 6.500 kişi geri attı bu puan. senelerim kayboldu. ailem inanilmaz yıprandi. vatanı, milleti sevmenin, düşünebilmenin bedelini ağır ödedim. ödüyorum. okula giderken bile hâlâ bazen hava harp okulu marşı’nı söylerken buluyorum kendimi. yanımda adımını bana uyduramamış biri yürüse rahatsız oluyordum, ben uyduruyordum adımımı. şu an çevredeki sivil arkadaşlarımdan bazıları hâlâ ‘komutan’ diye hitap ediyor bana.”
Yorumlar