Avrupa
'Paris saldırıları bir depremdi'
İlim ve Dünya Barışı için Brüksel Forumu Başkanı Khaled Hajji, Paris saldırılarının bir 'deprem' etkisi yarattığını düşünse de gelecekten umutlu. "Güven inşa etmeye ihtiyacımız var" diyen Hajji, "Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar arasında bu güveni inşa etmeye yetecek kadar âkil adam mevcut" dedi.
ilim ve dünya barışı için brüksel forumu başkanı khaled hajji'nin paris saldırıları sonrası gündemi epey yoğun. bizimle röportajı kabul ederken, sonrasında gelen talepleri reddediyor. sıkıyönetimi andıran soğuk brüksel günlerinde herkes saldırıları ve hâlâ canlı bomba yeleğiyle ortalıkta dolaştığı idda edilen şüphelileri konuşuyor. politico'nun bugünkü sayısında 'tecrit edilmiş bir kentten mektup' başlıklı yazıda, coşkulu retoriğiyle bir köşe yazarı tüm camilere sıkı kontrol, müslümanlara göz açtırmama gibi önerilerini sıralıyor. ama aşırı yorum ve önerilerin tozu yere inince asıl soru bu saldırıların neyi değiştirdiği, bundan sonra ne olacağı sorusu... biz de yıllarını bu konulardaki çalışmalara ayırmış hajji'ye soruyoruz.
paris saldırılarından sonra paris’ten önce ve paris’ten sonra algısı oluştu. bu saldırıları avrupa’daki müslüman toplum ve avrupalıların hayatlarını nasıl etkileyecek?
paris saldırıları korkunçtu. terörizm tarihinde bir dönüm noktası. dünyanın yüzünü değiştirdi. bir depremdi; gerçekten bir depremdi. ve şu anda avrupa’daki müslüman toplumla diğer toplumların ilişkileri daha da gerildi. durum şu an çok daha çetin.
bir korku var, hem avrupalıların hem de müslümanların gözünde bir korku var. bunun üstesinden nasıl gelinebilir?
müslümanlarla müslüman olmayanlar arasındaki kafa karışıklığı giderilmek zorunda. güven inşa etmeye ihtiyacımız var. müslümanlar ve müslüman olmayanlar arasında bu güveni inşa etmeye ve birlikte yaşama katkıda bulunmaya yetecek kadar âkil adam mevcut. ben bundan eminim. ayrıca avrupalılar arasında da birçok insanın islam’ın terörizmle hiç alakası olmadığını farkında olduğundan eminim. müslümanlar da kendi paylarına terörizmi açıkça kınayıp, dinle terörün ilgisi olmadığını göstermeleri gerekiyor. din gasp edildi. bu terörizm failleri bir grup olgunlaşmamış, gevşek ve manyak gençten oluşuyor. bunlar islam’ı temsil etmiyor. islam çok daha büyük ve geniş bir tebliğdir.
akil adamlardan söz ettiniz… sanki bu tür saldırılardan sonra âkil adamların sesleri gürültüde duyulmuyor.
toplumlar arasındaki uçurumları kapatmak için medyaya büyük rol düşüyor. sadece kötü gelişmelere odaklanmak yerine iyi şeylere odaklanmalıyız. farklı geçmişler, etnik kökenler, dinler, kültürler ve toplumların uyum içinde yaşadığını gösteren iyi örnekler var. bu başarılı örnekleri daha görünür kılarsak, farklılıklarımız arasında daha iyi bir anlayış ve hoşgörü sağlayacak çok daha iyi bir iklim oluşturabiliriz. tabii ki bazıları dinî radikalizmi, siyasi radikalizmle savaşacaktır. ancak savaş savaşı getirir. bir radikalizmi başka bir radikalizmle yenemezsiniz. aşırılıklarla ancak ve ancak anlayış, akıl ve mantıkla mücadele edebiliriz. bu çok önemli.
işid gibi örgütler size toplumlar arasındaki bu köprülere mi saldırıyor?
bence, işid püriten bir dengesiz grup. yani bu tür toplumların birbirine temas ettiği alanları silip süpürüp kendi ideolojilerini oraya yerleştirmek istiyorlar. püriten diyorum çünkü oraya yeni bir ideolojiler koymak için kültürler arasındaki tarihi ilişkileri yıkmaya çalışıyorlar.
radikal kelimesini sevmediğinizi biliyorum. bu insanlar radikal olmaya iten şartlar nelerdir?
evet radikal kelimesinden pek hazzetmiyorum. radikalizmin çok olumlu olabildiği durumlar vardır. etimolojik anlamı köklere dönüştür. bu gençler yönlerini kaybetmiş gençler. bunlar radikal değil. çoğu kendi köklerini bilmiyor. islamın asıl köklerinden, tarihinden ve mesajından habersizler. kimlik bunalımı yaşıyorlar. kelime anlamıyla kendi köklerine dönmüş radikal falan değiller. çünkü kökeni iyi olan radikalizm de bulabilirsiniz. bunların kendilerine has bir dünya görüşleri var. bir boşluk bulup oraya kendi ideolojilerini koyma peşindeler. bu yüzden püritenizm diyorum ben. dinle alakaları yok. medeniyetle, kültürler savaş halindeler. çoğu işsiz, sabıkalı… bu yüzden aşırı uçlardaki dini akımlara kapılıp avunuyorlar. bunların dinle ilişkileri de sorunlu. zihinsel bir kafa karışıklığı içindeler. öyle semavi bir akımın peşinde değiller. bu yüzden tüm toplumun bu kayıp kuşağın topluma geri kazandırılması için uğraşması gerekiyor. bu, bu insanların yaptıklarını meşrulaştırmak anlamına gelmesin.
bu aşırılıkçılara karşı toplum tek ses olabiliyor mu?
bence avrupa’daki müslümanlar, imamlar bu tür eylemlere karşı açık bir mesaj ve duruş sergiliyor. islam adına işlenen suçlar net bir şekilde kınanıyor. ancak avrupa’daki müslümanları bir araya getirmek için daha fazla yapacak işimiz var. insanlarımızı içinde yaşadığımız modern topluma entegre etmek için eğitmemiz gerekiyor. bu ulaşılabilir bir gerçek.
peki ya hükümetler ne yapabilir? yani bugün bir genç bir müslüman için avrupa komisyonu’nunda üst düzeylere ulaşması pek kolay görünmüyor.
evet bize düşen sorumluluklar var. aynı zamanda avrupalı siyasetçilere de bazı sorumluluklar düşüyor. bu gençlerin çoğu avrupa’da hoş karşılanmadıklarını düşünüyorlar. ekonomik olarak piyasanın dışında tutuluyorlar, kendilerini toplumun ve ekonominin ana damarının bir parçası olarak hissetmiyorlar. ekonominin kendi doğasında bu insanların önünde siyasi engeller de var. avrupa siyaseti bu genç kuşakla iletişim kurmanın yollarını bulmalı.
göçmen kökenli bir müslüman gencin kafasında ne var, bilmiyoruz. bu gençlerin hevesleri, hedefleri neler? bunları anlamaya çalışmamız lazım. çünkü bu insanlar aileden gelen değerler, gelenekler ve içindeki yaşadıkları toplumun değerleri arasında parçalanmış durumdalar. kendileri kendi başlarına bu yarılmayı aşamıyorlar. iç huzuru bulmaları konusunda bu gençlere nasıl yardımcı olabiliriz?
bu sadece hükümetlere değil, imamlara, camilere, müslüman cemaate de düşen bir sorumluluk. neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirlerken gençlerin de katkısını, fikirlerini almamız gerekiyor.
şöyle sorayım yarın başbakan olacaksınız. ilk atacağınız somut adım ne olurdu?
şu an başbakan olmayı hiç istemezdim. ben olsam bir tarafı suçlamak yerine, gerçeği anlamaya çalışırdım. genç kuşağın aile geçmişleri, sorunlarını, arayışlarını anlamaya çalışırdım. mevcut söylemde müslümanlar sevgi gördüklerini hissetmiyor. avrupa söyleminin artık müslümanlara da sevgi göstermesi gerek. başbakanın ya da yetkililerin işi ‘evet sen suç işledin doğru hapse’ demekten ibaret olmamalı. bir yandan da sosyal bütünleşme için cesaretlendirilmeli insanlar. bunun çok zor olduğunu kabul ediyorum.
zaten tamamen kutuplaşmış bir dünyada yaşıyoruz. avrupa’da da var bu. her yeni saldırı sonrası aşırı sağ zemin kazanır. ama ben demin de söylediğim gibi avrupa’da yeterince akil adam olduğunu düşünüyorum.
neden sizce fransa’ya saldırıyorlar özellikle, belçika’da saldırı düzenlemiyorlar mesela…
galiba planlama işi. fransa koalisyonda olduğu için olabilir. fransa bence şu anda bir savaş başlatmış durumda. ama bence yanlış kişilerle yanlış yerde savaşıyor. evet işid’le savaşıyor. herkes bundan memnun. ama bu hava saldırıları olumlu bir sonuç doğuracak mı bilemiyoruz. teröristlerin belki savaşın sürdüğü bölge dışında bir ağı vardır. bir yandan da o şebekeye karşı teyakkuzda olmamız gerekiyor.
Yorumlar