Görüş
Avrupa'da bir yıl nasıl geçti?
İspanyol takımları Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi kupalarını müzelerine götürdü. Avrupa'nın iki büyük kupasında dört finalistten üçü de İspanyoldu. Spor Yazarı Uğur Meleke, Avrupa'da geride kalan futbol sezonunu değerlendirdi.

ispanyollar iki büyük kupayı da kazandılar, üç finalist, beş yarı finalist çıkardılar. avrupa kupalarına katılan yedi ispanyol'dan üçü finale kadar gelirken diğer üç ispanyol'u da onlar saf dışı bıraktılar. real sociedad dışında hiçbir ispanyol, başka bir ülke temsilcisine boyun eğmedi. bir yılda yedi ispanyol tam 89 maç yaptı, 54 kez kazandı. topladıkları 161 puanla, 149,5 ile kendilerine ait olan bir yılda en fazla puan toplama rekorunu da geliştirdiler. doğrusu bu yıl futbolun ana dili ispanyolca idi.
yılın takımı
iki dakika iki saniye
dokuz yıl sonra ispanya'daki ikili hegemonyayı kırdılar. sadece iki dakika iki saniye daha dayanabilseler, şampiyonlar ligi kupasını da müzelerine götürüyorlardı. üstelik atletico madrid'in bu peri masalı öyküsünün ana kahramanlarından biri de bir türk, arda turan idi. son üç yılda arda'lı maçlarda 1,81 ortalamayla skor yapan madrid ekibi, arda'sız maçlarda 1,55'e düşüyordu. şampiyonlar ligi finalinde de tek golde kalıp hüsran yaşadılar. sezon sonunda sahada bir, gönüllerde iki kupa kaldırdılar.
yılın futbolcusu
thibaut courtois
ikinci yıl üst üste la liga'nın en az gol yiyen kalecisi olarak zamora ödülünü aldı. ama aldığı daha büyük ödül, tüm dünyanın saygısı idi. sadece 22 yaşında ve bence yeryüzünün dassaev'den beri gördüğü en iyi kaleci. benim canlı izlediğim sporcular içinde de henüz 22 yaşında bu tesiri yapabilen bir tek messi vardı. bir bakıma o, son çeyrek yüzyılın gördüğü ikinci messi...
yılın hikayesi
sakatlık kabusu
doğrusu biz messi ile ronaldo'nun hiç sakatlanmayacaklarını, biyonik olduklarını sanıyorduk! bu sezon, her ikisinin de dünyalı olduğunu hatırladık. messi'nin ilkbahardaki uzun sakatlığı barcelona'ya kayıp bir sezon hediye etti. ronaldo'nun eksikliği kritik dortmund eşleşmesinde telafi edildiyse de lig yarışında şampiyonluğa mâl oldu. borussia dortmund da sezonun büyük bölümünü ideal 11'inden tam 5 eksikle, schmelzer'siz, hummels'siz, subotic'siz, ilkay'sız, bender'siz geçirdi... ama sezonun en trajik sakatlık hikayesinde de yine atletico imzası vardı.
camp nou'daki şampiyonluk maçında ilk 20 dakikada diego costa ve arda'nın sakatlanarak çıkmalarını simeone ucuz atlattı. ama şampiyonlar ligi finalinde 9'da costa ve 81'de filipe luis'in sakatlanıp çıkmalarının bedelini ağır ödedi. 120 dakikalık savaşta neredeyse hiç değişiklik yapamadı ve takımının yorgunluğa yenik düşmesine göz yumdu.
yılın trendi
kurumsallığı bırak, antrenöre bak!
büyük takımlar kulüplerini daha da kurumsallaştırmaya, organizasyon şemalarını daha da kusursuzlaştırmaya uğraşadursun; orta sınıf, başka bir metotla onları alt etti bile!
klopp geldiğinde iflasın eşiğinde olan dortmund'un bugün geldiği nokta ortada. lucescu, dünyanın en zenginlerinden biri olan patronu ahmedov'a tek bir kuruş harcatmadan, üstelik para kazandırarak shakhtar mucizesine imza attı. juande ramos dnipro'yu, roberto carlos sivasspor'u şahlandırdılar. brandon rodgers kısıtlı kadrosuyla devlere kafa tuttu, simeone avrupa'nın ayarlarını değiştirdi.
gerçi bu sezona başlarken garip de bir istatistik vardı: altı büyük ligin altı şampiyonunun beşi, barcelona-m.united-psg-bayern ve porto, çeşitli sebeplerle hoca değiştirdiler. durum böyle olunca hoca istikrarını sürdüren liverpool, atletico gibi iyi takımlara da fırsat doğdu...
sezonun trendi de bu oldu sanırım: siz istediğiniz kadar kurumsallaşadurun, bir antrenör gelir ve bir kulübün çehresini tek başına değiştirebilir. yani bütün bu kulüp şemalarındaki yüzlerce unsur içinde açık ara en önemlisi antrenördür. hatta geri kalan herşeyin toplamından bile önemlidir antrenör.
yılın çıkışı
southampton'ın gençleri
premier lig'de büyük yedili ile alt sınıf arasındaki farkın açık olduğu yılda ayarları bozan takımdı southampton... harika beki luke shaw, seri kenar hücumcuları jay rodriguez ve adam lallana'ya veteran santrfor rickie lambert'ın eşlik etmesiyle çok eğlenceli bir takım çıktı ortaya. ve bu adamların bu performanslarını dünya kupası'nda da sürdürmeleri olası.
yılın düşüşü
klasik büyükler
geçen yılın şampiyonu manchester united, 20 yıl sonra avrupa kupalarının dışında kalacak kadar büyük bir düşüş yaşadı ama yalnız değillerdi! milano'nun iki devinden inter ancak beşinci, milan sekizinci bitirip sahneyi juve ile roma'ya devrettiler. şampiyonlar ligi'nin olağan şüphelileri fransa'da lyon, hollanda'da psv, aylar öncesinden şampiyonluk yarışına veda ettiler, ilk üçe giremediler. klasik büyüklerin devler ligi'nde boşalttığı alana özlenen takımların gelmesi tek teselli: monaco, roma, liverpool ve atletico madrid, bu yıl doğrudan şampiyonlar ligi'ndeler.
yılın tartışması
eto'o'nun yaşı
jose mourinho'nun santrforlarından şikayetini bir televizyon kanalı mikrofonu kaydedince eto'o ile ipler gerildi. mourinho'nun belki de 40 yaşında olduğunu iddia ettiği eto'o, tottenham maçındaki gol sevinciyle antrenörüne etkili bir gönderme yaptı. sezonun sonuna bakılırsa bu işten ikisinin de kârlı çıkmadığı kesin.
yılın esprisi
twitter atışmaları
kayıplarının çok ve acı olduğu bir sezon bıraktık geride. yaşayan efsane eusebio'nun kaybı da, endonezyalı genç santrforun son golünün filelerle buluştuğunu göremeden saha içindeki ölümü de çok yaralayıcı idi doğrusu. ama bu garip sezonda yüzde gülümseme bırakan anlar da olmadı değil...
şampiyonlar ligi çeyrek finalinde eşleşen psg ile chelsea'nin twitter hesaplarından yaptığı saygılı ve zeki atışma, sezonun en güzel hikayelerinden biriydi. aynı şekilde zlatan'ın ronaldo'ya twitter'dan gönderdiği doğum günü hediyesi de çok hoştu.
galiba twitter dünyada, tevatürden başka işlere de yarıyor!
kaynak: al jazeera
Yorumlar