Görüş
Cezayir'de rejim krizi ve ülkenin trajedisi
Bölgesel sorunlara ilişkin köklü bir diplomasi yürütmeyen Cezayir rejimi; siyasetin içini boşaltırken, kalkınma projelerinde başarısız oldu ve protestoları engellemek için yasal rüşvetin önünü açtı.
cezayir'e ilişkin okumalar, açıklamalar, analizler, yorumlar ve etkenleri (iradeler çekişmesi veya çıkar ve imtiyaz çatışması ) ne olursa olsun nihayetinde bu gelişme, rejim sorunu ile halkın ve ülkenin trajedisini yansıtan siyasi bir labirentin girişidir. cezayir'in siyasal sistemi (karar alma yapısı), iktidarın şeffaf şekilde geçişini sağlayacak ve pürüzsüz bir geçiş sürecini teminat altına alacak araçlara ve belirli kurallara sahip kurumsal bir sistem değildir.
rejimin krizleri, 17 nisan 2014'te yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte kendi iç çekişmeleri ortamında zirve yaptı. bu krizler yüzünden rejim, görünen başlığı "ülkeyi kim yönetiyor?" sorusu olarak atılan bir trajedi ortamına girdi.
bu trajedinin, siyaset bilimi kuralları ve siyaset sosyolojisinin terazisi ortamında oluşan soru başlıkları ise şunlardır: cumhurbaşkanı'nın seçilmesinden sonra ne olacak? hükümetin işleri yürütülürken, devlet düşüncesi yeniden nasıl inşa edilebilir? kurumlara, siyasal ve toplumsal tüm güçlerin fiili katılımına dayalı bir proje sunmak suretiyle devletin gerçekçi ve ciddi anlamı nasıl formüle edilebilir?
bugün cezayir'de zahirde yönetim ve batında devlet kriziyle karşı karşıyayız. yoksa mali dosyası (ve genel olarak sahraaltı ülkelerinin sorunları) cezayir dışişleri'nin elinden alınmaz. tunus ve libya'da değişim yaşandığında cezayir sarsılmazdı. oysa rejimin bu iki dosyayı ele alış biçimi, köklü diplomasi geleneği ve profesyonelliğini yansıtmadı. doğrudan bölgesel güvenliğinin devamını oluşturan tunus ve libya dosyalarını kısmen de olsa eline almadı. çünkü cezayir'de, iktidarın düşüncelerini değil de devletin düşüncesini yansıtan bağımsız, etkin ve verimli kurumlar bulunmuyor.
iktidar oyununun kurallarının korunması veya değiştirilmesi konusundaki husumet ne boyutta olursa olsun, iktidardaki aile, zahirdeki çekişmeye yani ülkeyi kimin yöneteceği sorununa dair bir çözüme varacaktır. cezayir'deki yönetim bir bakıma mutlak otorite ve mutlak zenginliği eşdeğer kıldığı için çatışma içine girenlerin zihniyeti, tarih yazmayı veya yeni bir gelecek oluşturmayı gündeme almıyor. zira tarih yazma düşüncesi, 1990'ların başında (ülkede yaşanan gelişmelerle beraber) son bulmuştu.
fransa, cezayir'de maceraya girmez
çekişme, şartların kontrolden çıkacağı, rejimde pratik köklü değişimlere yol açacak şekilde gelişme göstereceği veya toplumsal derin sonuçların ortaya çıkacağına işaret edince fransa, büyük ve yumuşak eliyle cezayir'deki anlaşmazlığı belli bir seviyede durdurmak için büyük ağırlığını koydu. fransa, tunus'ta yaşandığı gibi kısmen dahi olsa, cezayir'in kendi kontrolü dışına çıkmasına göz yumarak bir maceraya girmez.
rejimin kendi içinden, ülkeyi kimin yönettiği dosyasının çözümüne varması ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin "rejim galiptir" denklemiyle geçmesi sonrası şu soru geçerliliğini koruyacaktır:
mevcut rejim, cezayir ölçeğinde ve öneminde bir devleti idame ettirme sorununu nasıl aşacak? rejim; oldukça hareketli, derin dönüşümler ve yeni fikirler içinde bulunan bölgesel tablonun arka planıyla nasıl bir ilişki kuracak ve etkileşime girecek? ülke tüm ihtimallere ve tahminlere açık. cumhurbaşkanlığı seçimlerine giden süreçte "galip ve mağlup olmaz" yollu denklemin kurulması akabinde atılan organize adımlar ve işleve konan araçlar, istenmeyen sonuçlara kayılmasının önünü almak içindir.
bu soruya yanıt vermenin zorluğu, belli oranda bir profesyonellik, feraset ve zaman isteyen iki temel engelin veya sorunun varlığında kendini gösteriyor. ilk engel ise öznel olup bilimsellik, esneklik ve düşünce genişliğine ihtiyaç duyan; şartları iktidardaki bireylerin görüşleri yerine gerçekçi şekilde algılayacak bir vizyondan yoksun iktidarın düşünce sistemiyle ilişkilidir.
bunun nedeni, kurumsal işleyişin bozulmasıdır. halbuki kurumların üstten talimatlar bekleyerek donuklaşması değil, tam tersine devletin diğer kurumlarıyla koordineli şekilde gerçek veriler doğrultusunda görevini yerine getirmesi öngörülüyor.
ikinci engel veya sorun ise nesnel olup rejim ve muhalefet bu soruna eşit oranda ortaktır. bu sorun veya engel, şu noktalarda kendini gösterir:
siyasal: cezayir'de siyaset, her türlü ciddi içerikten boşaltıldı. oysa içerik ülkenin, kurumlara dayalı; siyasi partilerin, aydın elitlerin, sendika ve toplumun inşasına katıldığı bir siyasi hayatı oluşturacaktı. neredeyse kurulan tüm partilere nüfuz edildi ve marjinalleştirildi. siyasi partiler, güçlü ve ciddi bir muhalefet anlayışına ihtiyaç duyuyor. cezayir ulusal halk meclisi, mevcut parti yönetimleri için değişimin veya değişim çağrısının aracı değil sadece amacıdır. çünkü parlamentoya girmek, idari ve mali imtiyazlar yanında şahsi ilişkilere sahip olmaktır.
bu yüzden partilerin seçim listelerinin ilk sırasında yer alma hususunda aralarında sert çekişmelere girdiklerini görüyoruz. nihayetinde listelerin ilk sıraları ya kabilecilik ya da bağlılık, para, yakınlık ve nesep hesaplarıyla belirleniyor.
partilerin gerçekçi muhalif bir varlığı yoktur. bu da rejimi iyice güçlendiriyor ve dizginleri eline alması noktasında onu ilk sıralara yerleştiriyor. rejim, kendi hesapları doğrultusunda mantığını dayatmayı ve ihtiyaca göre tabloyu yönlendirmeyi amaçlıyor. söz konusu ihtiyaç, hali hazırdaki yönetime iktidarda kalması gerektiğini dikte ediyor. bu bağlamda yasama yani cezayir ulusal halk meclisi, rejimin yürütme organının idari aksesuarına dönüşüyor.
ekonomik: maliyedeki (enerji ithalatı gelirinden kaynaklanan) bolluğa paralel olarak tüm kesimlerde (yetkililer, siyasiler, büyük tüccarlar, iş adamları ve idareciler) eşit oranda yolsuzluk yaşanıyor. gazeteler her gün, yolsuzlukla ilişkili onlarca davaya yer veriyor. bu durum, siyasi cumhuriyetin içinde bir yolsuzluk cumhuriyeti yaratıldığına işaret ediyor.
böylesine fecaat bir ortam, yürütme organı tarafından planlanan tüm kalkınma projelerini başarısız kıldı. hatta rejim işi, halkın ve sendikacıların protestolarını parayla engelleyerek vatandaşı ve sendikaları susturmak üzere yasal rüşvetler dağıtarak yolsuzluk yapmasına kadar vardırdı.
dolayısıyla kalkınma projeleri başarısızlığa uğradı ve tüm bunların maliyeti milli gelir dağılımına eklendi. karar alma organlarının en üst tabakası daha büyük bir payı (devletin kalkınması yerine servetin artması) tekeline aldı. ayrıca yayılan yolsuzluğun sonucu olarak yeni bir zengin sınıfı ortaya çıktı.
cezayir'in yeni zengin sınıfı, yasak veya meşru olmayan işlerde faaliyet gösteriyor. siyasetle pek ilgilenmese de yasal dokunulmazlığının öneminin farkına varan yeni zenginler, parlamentoya girdiler. yahut önlerindeki zenginleşme engellerini kaldıracak ve onları hukuki sorgulamadan uzak tutacak ilişkiler yoluyla yasa dışı bir dokunulmazlık kazandılar.
toplumsal: aklı düzleştiren, belirli özeliklerde bir kimlik ve kişilik çıkarmayan eğitim metotlarının neticesinde, cezayir toplumunun hâli çok daha vahim. çeşitli sorunlar, toplumsal sistemi dağıttı ve aile yapısını parçaladı. uyuşturucu kullanım oranlarının artması, değerler basamağının altüst olması ve vatandaşın ilgili iktidara ve seçilmiş parlamentolar güvenini kaybetmesiyle birliktetplumsal ilişkiler ağı yırtıldı. gidişat o dereceye vardı ki güvenlik kurumları sorunların çözümü ve taraflar arasındaki çöküşün önüne geçmek için arabulucu olarak gelişmelere müdahale etti.
cezayir'de rejim bunaltıldı
yukarıda değinilen temel nedenler ve diğer başka etkenler (işsizlik, yolsuzluk, israf, her türlü suç, derin toplumsal sorunlar vb.) sadece rejimi değil devleti gerçek bir trajedinin içine soktu. bu trajedinin bölümlerinin ve sonunun okunması zor. çünkü rejim bunaltıldı ve artık daha ileriye gitme gücünün kalmaması, fikri ve ahlaki açıdan iflas etmesi sebebiyle devlet işlerinin yürütülmesinin sonuçlarını kaldıramıyor.
rejim, "cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası iktidar düşüncesinden devlet düşüncesine, yönetici düşüncesinden kurumsal düşünceye geçiş süreci nasıl işleyecek?" sorusunun yanıtını oldukça zorlaştıran bir trajedi içinde bulunuyor.
ayrıca cezayir rejimi, bilinen ve sıkıca düzenlenmiş kurallar bağlamında iktidarın el değiştirme araçlarını bulma noktasında da tam bir trajedi yaşıyor. siyasi partilerin çalışmaları ve kitlesel mücadele, cezayir halkının da kendi yöneticileri ve temsilcilerini gerçekçi bir seçim, nezih ve şeffaf bir özgür irade doğrultusunda seçmesini sağlayacaktır.
aşağıda sıralanan gerçekçi verilerin gölgesinde, cezayir trajedisinin resmi daha da netleşiyor:
- düşünce düzleminde bir proje, çözüm veya vizyon sunma ehliyeti kazandıracak bilimsel ve toplumsal kredisi bulunan deneyim sahibi aydınların ve saygın elitlerin yokluğu.
- organize ve disipline olmuş siyasi partilerin, köklü ve gerçekçi halk desteğine sahip yönetim ve tabanın yokluğu.
- halk ile iktidar, halk ile elitler ve partiler arasındaki güvensizlik.
- halkı etkileyebilecek ve iktidara baskı yapabilecek gerçekçi toplumsal liderlerin yokluğu.
- erkler (yasama, yürütme ve yargı) arasındaki ayrımın olmayışı.
- yargının tam bağımsız olmayışı.
- seçim yasası sebebiyle parlamentoda gerçekçi ve ciddi bir temsilin gerçekleşememesi, siyasi bilincin zayıflığı.
derin ve bazen şiddetli bölgesel (tunus, libya ve mısır) siyasi dönüşümlerin sonuçları hakkında kehanette bulunmak zordur. bu dönüşümler; cezayir rejimindeki karar alma ve politikaları belirleme organlarının dikkate almadığı veya iktidar sisteminin sürmesi denkleminin çizimi sırasında göz önüne koymadığı, hatta şaşıp kaldığı yeni gelişmelerdir. 2011'den beri yaşanan dönüşümler sırasında cezayir'in diplomatik başarısızlığı yanında bataklıkta veya hareketli kumlar üzerinde yürümeyi andıran tarzda siyasal, kurumsal ve toplumsal bir 'çölleşme' içine girmesi, bu şaşkınlığın göstergesidir.
son olarak bizler tüm boyutları, tezahürleri ve nitelemeleriyle cezayir'deki rejim krizinin, ülkenin ve halkın trajedisinin gerçek başlığı olduğuna karar veriyoruz. cezayir halkı, kendisini iradesiz görüyor. ki bu irade ile halk kendi seçimini yapacak. daha doğrusu rejim, halkın yerine bu iradeyi oluşturacaktır. tüm 'otoritelerin kaynağının halk iradesi olduğu' ilkesi anayasada yer alıyor ama halk, kendi vatanına egemen olamıyor.
cezayir halkı, verdiği devasa kurbanlara rağmen, büyük denklem içinde küçük bir rakamdan ibaret. bu büyük denklemin başlığını, "varlığını dayatan iktidar ile haram para arasındaki ebedi evlilik" ifadesi teşkil ediyor. üstelik bu evlilik, ülkenin olduğu kadar 'milletler arasında, güneşin altında saygın bir yere sahip olma yolunda halkın verdiği büyük ve uzun direnişin tarihinin' de aleyhinedir.
zervak nusayr, cezayirli yazar ve akademisyen. cezayir msila üniversitesi hukuk ve siyasal bilimler fakültesi'nde öğretim görevlisi. birçok araştırması yayımlanan nusayr'ın, "imam seyid kutub'un düşüncesinde islam şeriatı'nın amaçları" adlı bir kitabı bulunuyor.
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar