Görüş

Filistin'in yeni birlik hükümetini bekleyen olasılıklar

Filistin'de Hamas ve Fetih'in anlaşmasıyla kurulan birlik hükümetinin esas önemi, Hamas yoksa çözüm de olamayacağının anlaşılmasında ve İsrail'in Filistin'i bölünmüş vaziyette tutma stratejisine darbe vurmuş olmasında yatıyor.

Filistin'de yıllardır iktidar rekabeti içinde olan Hamas ve Fetih, sonunda uzlaşarak bir ulusal birlik hükümeti kurdu. [AFP]

filistin'de fetih ve hamas'ı filistin kurtuluş örgütü (fkö) çatısı altında uzlaştırma yönündeki geçmiş girişimler başarısızlıkla sonuçlanırken, yeni kurulan birlik hükümetinin bakanları, 2 haziran 2014 günü ramallah'ta yemin ederek göreve başladı. geçici olarak kurulan, parti bağlantısı bulunmayan "teknokratlar" tarafından oluşturulan bu hükümete, filistin yönetimi başbakanı rami hamdallah başkanlık edecek. hükümetin kompozisyonundan memnun olmadığı belirtilen hamas, son dakikaya kadar kabineye onay vermeye yanaşmasa nihayetinde hükümeti onayladı.

fetih ile hamas arasında yapılan anlaşma, filistin yönetimi'ne bağlı 2000 kişilik güvenlik gücünün gazze'ye gönderilmesini öngörüyor. özellikle artık tüm filistinlilerin en yüksek yönetim otoritesi hamas yerine filistin yönetimi olmuşken, mısır da yakıt ve gerekli diğer malların geçişi için sınırını açmaya ikna edilebilirse, gazze halkı, birliğin yanı sıra kısa vadede bir kazanım daha elde edebilir. keza filistinli iki kesimin nasıl olup da geçmiş husumetleri, en azından şimdilik, bir kenara bırakabildiği sorusunun yanıtını, gazzelilerin ihtiyaçlarına bakarak bulmak mümkün.

filistinliler, hamas'ın 2006 yılında gazze'de yapılan seçimleri kazanıp bir yıl sonra da fetih'i zorla iktidardaki rolünden etmesinden bu yana ilk kez, batı şeria, gazze ve doğu kudüs'ü kapsayan bir hükümet tarafından temsil ediliyorlar. altı ay içinde ise yeni hükümetlerini seçmek üzere sandık başına gitmeleri bekleniyor. pek çok filistinlinin umudu, yaser arafat'ın ölümünden beri diplomasinin önünde engel teşkil eden "lider boşluğu"nun bu sayede dolması yönünde.

israil hükümetini kızdıran, washington'ın ise temkinli yaklaştığı bu siyasi hamlenin daha büyük çaplı neticelerini değerlendirmek için henüz çok erken. ama yine de israil, amerika birleşik devletleri ve filistin yönetimi'nin olası hamlelerine dair birçok temel nokta sayabiliriz.

pek çok filistinlinin umudu, yaser arafat'ın ölümünden itibaren diplomasinin önünde engel teşkil eden "lider boşluğu"nun dolması yönünde.

by Richard Falk

israil ve abd'nin tepkisi

şu anda filistinlilerin diplomasi alanında bir birlik sağladıkları görünüyor ki, bu da israil'in sinirlerini bozan bir durum. israil'in en üst düzey yetkilileri, başbakan binyamin netanyahu'nun "hamas tarafından desteklenen" hiçbir filistin hükümeti ile müzakerede bulunulmayacağına dair ısrarını yinelediler. filistin yönetimi'ni, 150 bin kamu çalışanının maliyetini karşılayabilmek için ihtiyaç duyduğu gümrük transfer ödemelerini askıya almak suretiyle cezalandıracaklarını ifade ettiler. filistin hükümetinin salt hamas tarafından desteklendiği için gayrimeşru olarak nitelendirilip tanımaması ise hamas'a "ya hep, ya hiç" tarzı bir siyasi nüfuz sağlıyor.

tel aviv'in filistin birlik hükümetini reddetmesinin altında, hamas'ı temelde israil'i 'yahudi devleti' olarak tanımayan ya da şiddeti bir kenara bırakmayan bir terör örgütü ve siyasi oluşum şeklinde görmekte diretmesi yatıyor. abd ve avrupa birliği (ab) de resmen bu değerlendirmeyi paylaşmakla beraber, daha kararsız bir tutum içerisinde.

örneğin, tel aviv bu konudaki nefretini açık bir şekilde ifade ettiği halde, beyaz saray, şimdilik filistin yönetimi ile çalışmaya devam edeceklerini ve yardımların da süreceğini duyurdu. bununla birlikte, amerikan kongresi, 2014 boyunca filistin yönetimi'ne yapılacak 440 milyon dolarlık yardımı, 'hükümette hamas lehine "haksız nüfuz kullanımı" durumunun ortaya çıkmaması' şartına bağladığından, hamas'ın birlik hükümetindeki rolünü yakından izlemeyi de ihmal etmeyecek.

tabii neyin haksız nüfuz kullanımı sayılacağı göreceli bir şey. bu noktada israil'in abd kongresi'ndeki dostları ile birlik olup filistin yönetimi'nin hamas'ın idaresinde olduğunu göstermek için elinde geleni ardına koymayacağına şüphe yok. bu da, yardım akışının kesilmesine ve filistin yönetimi açısından başarısızlığa yol açabilir.

böyle bir şeyin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belirsiz. israil'in kilit bir müttefik olarak yeterince desteklenmediğini iddia etmek suretiyle abd başkanı barack obama karşısında puan toplamaya meraklı cumhuriyetçilerin abd'de bir püskürtme yapacağı ise kesin. ancak kongre, obama'nın elini zorlasa dahi, bunun etkilerinin ne olacağı belli değil.

her şeyden önce, arap birliği'nin, filistin yönetimi'ne ayda 100 milyon dolar yardımda bulunma sözü var ki, bu rakam, ödemelerde herhangi bir açık olması halinde durumu dengelemeye yetecektir. ayrıca diğer arap hükümetleri de israil veya abd tarafından askıya alınacak her türlü fonu, ramallah'a yapacakları yardımlarla ikame etmeye istekli olduklarını belirtmişti. arap ülkelerinin geçmişte yerine getirmedikleri vaatleri düşünürsek, filistin'e verilen sözlerin tutulacağı da kesin değil.

fakat bu sözlerin tutulması halinde, filistin yönetimi'ne yapılacak yardımların kesilmesinin temel etkisi ekonomik değil, daha ziyade siyasi olacaktır. bu gerçekleştiği takdirde ise tel aviv ve washington nüfuz kaybederken; kahire, riyad ve belki de tahran avantaj kazanacaktır.

hamas’ın siyasi denklemin aktif bir parçası olmasıyla beraber, israil’in filistinlileri bölünmüş vaziyette tutma stratejisi de büyük darbe aldı.

by Richard Falk

varsayımlara dayalı bir değerlendirme

şu aşamada ancak farazi çıkarımlarda bulunmak mümkün. filistin'de birlik hamlesi, abd dışişleri bakanı john kerry'nin geçtiğimiz yıl büyük çaba harcadığı doğrudan görüşmelerin mutlak başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından geldi.

çoğu gözlemci açısından, bilhassa da batı şeria ve kudüs'teki israil yerleşimlerinin genişlemeye devam ettiği düşünüldüğünde, iki devletli bir çözüm için artık gerçek bir umut kalmamış görünüyor. bunun ötesinde, filistin, giderek daha fazla devlet gibi hareket ediyor. nitekim katoliklerin ruhani lideri papa francis de bir süre önce kutsal topraklara yaptığı ziyarette bu statüyü doğrulamıştı.

bu bakımdan, filistin yönetimi, 15 uluslararası konvansiyona imza attığı için israil'in müzakereleri kestiği iyi anlaşılmalıdır. filistin yönetimi’nin filistin’i devlet olarak tanıtma gayretleri, obama hükümetinin bugün hâlâ barışın tek yolu olarak savunduğu hükümetler arası diplomasiye dair hayal kırıklığının doğrudan bir sonucudur. filistinliler, 40 yılı aşkın bir süredir israil işgali altında yaşıyorlar ve pek çok filistinli aile, 1948’den beri filistin ve çevresindeki mülteci kamplarında sürünüyor.

şahsen birlik hükümetinin esas öneminin, filistinlilerin, hamas olmadan çatışmaya hiçbir çözüm bulunamayacağını fark etmiş olmalarında yattığını düşünüyorum. bunun ötesinde, hamas’ın siyasi denklemin aktif bir parçası olmasıyla beraber, israil’in filistinlileri bölünmüş vaziyette tutma stratejisi de büyük bir darbe aldı.

şüphesiz bunda hamas'ın da payı var. zira hamas, terör örgütü imajını üzerinden attı, son 7 yıldır gazze’de zor koşullar altında yönetim yetkisini etkin şekilde kullandı ve liderlerinin açıklamaları vasıtasıyla, israil’in 1967 sınırlarına çekilmesi ve gazze üzerindeki ablukayı kaldırması halinde, tel aviv ile 50 yıl gibi uzun süreli bir 'beraber yaşama' anlaşması yapmaya hazır olduğunu belirtti.

2006’daki gazze seçimlerinden hemen sonra türkiye, hamas olmadan sürdürülebilir ve adil bir barış olamayacağını ifade etmişti. o dönemde ankara, cesur bir diplomatik hamleyle hamas liderini görüşmelere davet ederek örgütü öne çıkarmaya çalışmış ve bu hareket, o sırada başbakan danışmanı olarak görev yapan ahmet davutoğlu’nun, henüz dışişleri bakanlığı koltuğuna oturmadan önce bile bölgedeki çatışmaların çözüme kavuşturulması konusundaki kararlılığının göstergesi gibi görülmüştü.

bugün filistin yönetimi de, geçmişte itibarına büyük zarar veren kanlı hizipçiliğin üstesinden gelerek, bir yerde söz konusu girişimin ileri görüşlülüğünü doğrulamış oldu. öyle görünüyor ki, filistinliler nihayet tek bir diplomatik teşebbüs bünyesinde uluslararası olarak hareket etmeyi başarıyorlar. ve her şeyden öte, uzun zamandır haksız biçimde mahrum bırakıldıkları 'kendi kaderlerini tayin hakkını' kullanmaya başlıyorlar.

richard falk, birleşmiş milletler’in filistin insan hakları raportörlüğü görevini 2008'den beri sürdürüyor. abd'nin princeton üniversitesi, uluslararası hukuk fakültesi'nde albert g. milbank emeritus profesör ünvanına sahip. aynı zamanda california üniversitesi, uluslararası çalışmalar bölümü araştırma danışmanı. elli yılı aşkın bir süreye yayılan yazarlık ve editörlük hayatında birçok yayına imza attı.

twitter'dan takip edin: @rfalk13

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Richard Falk

abd'nin princeton üniversitesi'nde albert g. milbank emeritus profesörü. aynı zamanda california üniversitesi uluslararası çalışmalar bölümü araştırma danışmanı. 2008-2014 yıllarında birleşmiş milletler’in filistin insan hakları raportörü olarak görev yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;