Görüş
Humus'ta kazanan yok
Suriye halkı, tüm görüş ayrılıklarına rağmen, savaşın getirdiği kişisel ve ulusal kayıp duygusunda birleşiyor. Yerel ateşkesler geçici bir rahatlama sağlasa da krizin son bulması için ülke çapında bir uzlaşma şart.

silahlı muhalif güçlerin eski humus'u tahliye etmesi, pek çokları tarafından beşşar esed rejiminin önemli bir başarısı olarak görülüyor. biraz şüpheyle de olsa, muhalefet kanadındaki bazı kesimler de bunun kendi tarafları açısından bir galibiyet olduğunu öne sürüyor. gerçek şu ki, medyanın ve bölgeye geri dönen vatandaşların şahit oldukları yıkım düşünüldüğünde, bunu herhangi biri için zafer olarak nitelendirmek gülünç olur.
genel olarak, rejim ve muhalifler arasında yapılan anlaşma, rejimin işine daha çok yarasa bile, ortada esed ve destekçilerinin çizdiği gibi parlak bir başarı tablosu da yok. özellikle bölgeden çekilen silahlı muhalif sayısının 2 bin civarında olduğu göz önünde bulundurulacak olursa, taraflar arasında anlaşmaya varılmış olması, rejimin eski şehri askeri yoldan veya ağır kayıplar vermeden geri alamayacağını düşündüğünün göstergesi olabilir.
humus, son iki yıldır rejimin sürekli kuşatması ve bombardımanı altındaydı. sunday times muhabiri marie colvin'in şubat 2012'de aktardığı gibi, kent "sivilleri hiç umursamadan, acımasızca" topçu ateşine tutuldu. nitekim colvin de bu sözlerinin ertesi günü yine bir topçu ateşi sonucu hayatını kaybetti. rejim tarafından düzenlenen önemli askeri operasyonlara rağmen, humus'taki açmaz, geçen yıl lübnan hizbullah'ına mensup güçlerin esed'in yardımına gelmesine dek sürdü.
bunun, oradaki isyancıların kuşatma ve bombardımana dayanabildikleri kadar dayanma arzusunda olduklarının bir kanıtı olduğu da söylenebilir. yapılan anlaşma, humus'u terk ederek, muhalefetin elindeki bölgelere barışçıl ve düzenli bir şekilde geçiş yapmalarını şart koşuyordu. hafif silahları ellerinde tutmalarına izin vardı, ancak ağır silahları teslim etmeleri isteniyordu ki, bu da, isterlerse ileride yine savaşabilecekleri anlamına geliyor.
tarafların savaştan bıkmış olmalarının da anlaşmada payı yok değil. bununla birlikte, esed tarafının gerekçeleri arasında, ülkenin kuzeyinde kuşatma altındaki rejim yanlısı nubul ve zehra köylerine yardım ulaştırmak ve isyancıların elindeki 70 mahkûmun salıverilmesini sağlamak da vardı. dolayısıyla, anlaşma, emsalsiz bir rejim gücü düşüncesine dayalı olarak değil, daha ziyade kısasa kısas mantığıyla yapıldı.
ancak humus'un düşmesinin muhalefete darbe vurduğu kesin. stratejik, ekonomik ve coğrafi açıdan son derece önemli bir yere sahip olan, suriye'nin üçüncü büyük kenti humus, "devrimin başkenti" olarak görülüyordu. reuters muhabiri mervan makdesi, kentle ilgili bir haberinde, humus için "bir zamanlar tüm ulusu heyecanlandıran ve her büyük şehirde esed aleyhtarı gösterilerin patlak vermesine yol açan, demokrasi yanlısı, coşkulu kalabalıkların doldurduğu bir kentti" diyordu.
anlaşma, yabancı müttefiklerinden askeri destek gören rejim karşısında, muhalefet grupları arasındaki görüş ayrılıklarını ve bu kesimin elindeki malzemelerin yetersizliğini de vurguluyor. keza humus'taki muhalif güçlerin, diğer bölgelerdeki isyancıların yardıma gelmediğinden şikâyet ettikleri söyleniyor.
müzakere mümkün
anlaşmanın belki de en ilginç tarafı, ülkenin farklı yerlerinde muhalif gruplar ile rejim arasında yapılmış tek anlaşma konumunda olmaması. dahası, anlaşmaya, esed'in sadık müttefikleri iran ve rusya'nın suriye büyükelçileri aracılık etti ve şehrin tahliyesi birleşmiş milletler nezaretinde gerçekleştirildi. humus'ta isyancıların kontrolünde kalan son bölgelerden vaar'da da benzer bir tahliye olacağı belirtiliyor.
bm insani işler koordinasyon bürosu müdürü john ging, "gördüğünüz bu anlaşmalar … neler yapılabileceğinin kanıtı" dedi. bunu, üç yıldan uzun süredir devam eden acımasız bir çatışmanın ardından her iki tarafın da yorulduğuna ve net bir askeri zaferin imkânsız olduğunu fark ettiğine dair bir işaret olarak yorumlamak mümkün.
netice itibarıyla, geçen yıl hizbullah savaşçılarının çatışmaya dâhil olmasından bu yana rejimin savaş meydanında kazandığı bir dizi başarıya ve isyancıların kendi aralarındaki çatışmanın tırmanmasına rağmen, esed güçleri, rejimin kalbi sayılan lazkiye ile suriye'nin en büyük kenti halep de dahil, ülkenin pek çok yerinde hâlâ baskı altında. öyle ki, ülkenin içinde bulunduğu genel durum, kimsenin sonunun belli olmadığı bir çıkmaza benziyor.
bbc ortadoğu muhabiri paul wood, "konu hakkında oldukça bilgili bir kaynağa" dayanarak, yelda'da ateşkes anlaşmasına varıldığından söz ettiği bir yazısında, savaşın yol açtığı tükenmişliği şu sözlerle anlattı:
"her iki tarafın da günlerce sürmesini beklediği müzakereler, tüm konularda mutabakat sağlanmak suretiyle iki saatte tamamlandı. haber kaynağıma göre, taraflar birbirlerine bakıp ne kadar çok kayıp verdiklerinin farkına vardı. gözyaşı döküp kucaklaştılar. her şeyin sona ermesinin verdiği bir rahatlama vardı."
bu örnek, tüm öfke, şiddet ve görüş ayrılıklarına rağmen, suriye halkının derinlerde bir yerde yoğun bir kişisel ve ulusal kayıp duygusunu paylaştığını acı biçimde anımsatsa da, yerel ateşkeslerle kalıcı bir rahatlama elde etmek mümkün olamaz. bunun için ülke çapında bir uzlaşma şart. fakat ne yazık ki, cenevre sürecinin başarısız oluşu ve gelecek ayki "seçim" komedisi, bu ihtimalin son derece uzak olduğunu gösteriyor.
humus ve diğer bölgelerdeki anlaşmalar, savaşan taraflar ve yabancı destekçilerinin, aralarındaki söylem ve uçuruma rağmen, sadece askeri meselelerde de olsa, müzakerelerde bulunarak sonuç elde etme kabiliyetine sahip olduğunu gösteriyor. yeter ki, tüm tarafların sözde desteklediği genel bir diplomatik çözüm için gereken samimi çaba ortaya konsun.
arap dünyası uzmanı şerif naşaşibi, ödüllü bir gazeteci ve analisttir. al jazeera english, al arabiya news, the national, the middle east dergisi ve middle east eye için düzenli olarak yazılar kaleme alan naşaşibi, ortadoğu konusunda "tarafsız haberciliğe katkılarından dolayı" uluslararası medya konseyi tarafından ödüle layık görülmüştür.
twitter’dan takip edin: @sharifnash
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar