Görüş
Suriye'deki trajedi ve sorumluları
Ülkedeki mücadele masumların canına mal olurken, Esed güçleri insanlığa karşı suç işliyor.

sen, ey ağır kayıpların ortasında hayata tutunacak bir dal arayan suriyeli! nasıl ölmek istersin? boğazlanarak mı, kimyasalla boğularak mı, kurşuna dizilerek mi, vicdanların ihmalkarlığı sonucu açlıktan kıvranarak mı, yoksa kara gömülerek veya ilkel ve kör varil bombalarıyla yıkılan evinin enkazı altında kalarak mı?
insanlık tarihinde benzeri görülmemiş savaşın başlangıcından beri tam 1000 gün geçti. acılarının büyüklüğü ve adaletsizlik içerisindeyken bu savaşın safhaları arasında sersemliyorsun.
özgürlük talebiyle sokağa çıktın ve akıbetin ya başından vurulmak ya da çektiğin acının çıplak çığlıklarıyla meskun mahzenlerin karanlıklarında kanını akıtmak isteyen celladın makasına kurban gitmek oldu.
insanlık onurunu istedin ve kendi topraklarının dışında, başka kıtalarda başı boş bıraktırarak ödettiler bu isteğini sana. açlık, susuzluk ve çöl kumları, bunların yanında hafif kaldı.
despotun devrilmesini istedin ve dünyanın iradesi, senin iradeni devirmek yönünde gelişti. 1000 gündür 'özgür' dünya, dikenli ve kanlı toprağın üzerinde prangalarını sürükleyen çıplak ayaklarına seyirci.
osman’ın yırtık gömleğine dağılmış kanından olan suriyeli! senin yarı ölü yarı diri vaziyette kabre düşmenden önce mezar taşının etrafında sendeleyen halin, başkalarını ne kadar ilgilendiriyor ki?
toprağın damarlarına akan kan, toprağın üzerinden geçenlerin senin kurtuluşunun gizli halatını yakalamaları için ne kadar yeterli olabilir? ilk cinayetin kıyısından son cinayetin kıyısına geçişin yükünün bedenine çöl tarafından bahşedilmesi için ne kadarlık bir kuraklığa ve soğuğa ihtiyaç var? efsanevi bedeniyle dünyanın emeller haritası üzerinde çarmığa gerilmiş insan!
bakış açısının korkunçluğu
"açlık veya diz çökmek". beşşar esed'in şam kırsalının şehir ve köyleri (doğu ve batı guta) etrafındaki ablukasının kontrol noktalarına, kötü bir el yazısıyla ve alelacele yazılmış ifade.
suriye rejiminin bir küsur yıldır uyguladığı sistematik aç bırakma operasyonu, uluslararası yasaların el atamadığı kitle imla silahına daha yakın. zira tıpkı 21 ağustos 2013'te şam’ın muadamiye kasabası'nda, doğu ve batı guta'da savunmasız sivil çocuk ve kadınlara karşı sarin gazı kullanımı sebebiyle yaşandığı gibi, açlık silahını uygulayanların savaş suçlarından yakalanması mümkün değil.
bir yaşındaki bebek rana ubeyd, muadamiye'de açlığın kurşunuyla öldü. uluslararası haber ajansları göğüs kemikleri görünen ve karnı şişen küçük bedeninin görüntülerini geçti.
rana'nın öldüğü mütevazı yerel hastanedeki suriyeli doktor "rana'nın muadamiye’de sadece kötü beslenmeden ölen altıncı vakıa" olduğuna işaret etti.
doktor "gıda malzemelerinin bazen sadece onlarca metre uzaklıkta olduğunu, ancak çocukların veya halkın kontrol noktasındaki malzemelere ulaşmasını engelleyen keskin nişancılar sebebiyle öldüğünü de" ekledi.
britanya merkezli çocukları kurtarın örgütü (save the children) gıda malzemelerinin kıtlığı, bulunsa bile fiyatlarının korkunçluğu, ayrıca yerel ve uluslararası kurtarma ekiplerinin gerek suriye içinde gerekse de sığınma kamplarındaki ihtiyaç sahiplerine ulaşamaması sebebiyle abluka bölgelerinde benzeri görülmemiş bir gıda krizine işaret eden bir rapor yayınladı.
birleşmiş milletler ekipleri, yardıma en fazla muhtaç olan kamplarının bulunduğu lübnan'daki sığınmacılara hizmetlerini azaltmak zorunda kaldı. sebep ise kamplara akın eden sığınmacıların ihtiyaçlarını karşılamamnın yardım kuruluşlarının imkanlarının üstünde olması.
bölgeyi vuran alexa kar fırtınası, esedçi ölüm müteahhitleri ve abluka prensleriyle ittifak yaptı. dondan ölmenin şekli, (ısınma için yakacak ve elektriğin olmadığı) suriye içindeki fırtınanın etkisiyle ölenler ile rüzgarın hızı veya buz kütlesi yüzünden sahiplerinin başına düşen çadırın altında ölenlerle benzer.
soğuk sebebiyle ilk ölüm restan'da kaydedildi. çocuk nidal eskif, ellerinin soğuktan donması ve buzlanmanın şiddetiyle kalbinin durması sonrası ölürken hums şehri, yaşamın tüm öncelikli araçlarının yokluğunda aşırı soğuğa direnemeyen küçük kalbinin durması sebebiyle altı aylık hüseyin tavil’e veda etti.
ucuz ölüm
suriye rejiminin eldeki bütün imkanlarla ve en ucuz maliyetle halkına yönelik ölüm araçları hazırlamadaki son icadı varil bombaları oldu. helikopterler gündüz vakti yerleşim bölgelerine bu bombaları gelişigüzel atıyor. amaç ise daha fazla sivili katletmek, halkı korkutarak paniğe sürüklemek ve despotluk dönemine dönmeyi reddederek devrime bağlı kalan herkesi sistematik toplu cezalandırma içinde en büyük can ve mal kaybına uğratmak.
rejim bu varilleri hızlı ve ilkel şekilde üretiyor. metal yakıt varilleri tnt ile dolduruluyor, yangın çıkarmak için petrol malzemeleri, varillerin patlamasıyla masum bedenleri hedef alan öldürücü şarapnel parçalarına dönüşen metal hurdalar ve çiviler ilave ediliyor.
londra merkezli suriye insan hakları ağı'nın istatistiklerine göre hükümet güçleri 240'ı çocuk ve 97'si kadın en az 1179 vatandaşın hayatına mal olan 1425'ten fazla varil bombası kullandı. kurbanların çoğunluğu ise varillerin evlerinin, okullarının ve ibadethanelerin üstüne düştüğü siviller.
bu ölümlerdeki en büyük pay halep kentinin oldu. variller aralık ayının son iki haftasında kenti ve kırsalını avladı.
gene londra merkezli suriye insan hakları gözlemevi istatistikleri 15 aralık'tan 22 aralık'a kadar varil saldırılarında 87'si çocuk, 31'i kadın ve 30'u muhalif güçlerden 301 vatandaşın öldüğünü belirtti.
ulusal cezanın adaleti
9 aralık büyük oranda suriyelinin özgürlük, saygınlık ve siyasi katılım isteyerek barışçıl gösteriler için sokaklara dökülüşünün temsil eden şanlı devrimin patlak vermesinin bininci günü olarak kaydedildi. suriye rejimi reform ve değişim çağrılarına olumlu yanıt vermek yerine gençlerin çıplak bağırlarına gerçek mermilerle karşılık vermişti.
hepimiz devrimin ilk ayında deralı kahraman gencin görüntüsünü hatırlıyoruz. genç, bağrı çıplak bir halde asfalt üzerinde kentte kuru-yaş, her şeyi yakıp yıkan rejim ordusunun tanklarına karşı tek başına duruyordu. devrim, okullarının duvarlarına "halk rejimin devrilmesini istiyor" yazdıkları için suriye istihbaratının mahzenlerinde ağır işkencelere maruz kalan deralı yedi çocuğun çığlıklarıyla doğdu.
açıklanan (ve gerçek rakamların daha yüksek olduğunu teyit eden) istatistikler, beşşar esed’in kendi halkına yönelik savaşında 140 bin'in üstünde şehit verildiğine, yani ortalama her 15 dakikada iki kişinin öldürüldüğüne işaret ediyor.
sekiz buçuk milyondan fazla insan evlerini terk etmek sorunda kaldı. içlerinden iki milyonu sığınmacı oldu. ayrıca 9.3 milyon kişi yardıma muhtaç ve insani yardımlara bağlı hale gelirken suriye dünyanın 2. dünya savaşı'ndan beri dünyanın yaşadığı en büyük insanlık felaketi oldu.
suriyeli sığınmacıların sayısı sadece son 12 ay zarfında 1.8 milyonu aşıp 2 milyonu geçti ve bu sayı sürekli artıyor.
tutuklananların sayısı ise 230 bin olarak tahmin ediliyor. içlerinden büyük oranı hapishanelerde sistematik işkence altında ölmüş ve şehitler kervanına katılmış olabilir.
makalenin özü şu önemli soruda saklı: hayatta kalanlara ve insanlığın 2. dünya savaşı'nın faşistleri hariç benzerini görmediği, ve suriye'de 'yeni naziler' eliyle tekrarlanan bu holokosttan kurtulanlara adaleti kim getirecek?
işkence altında veya nefret kurşunlarıyla ölen ruhların şad olması için cezanın adaletini sağlama araçları neler? bu büyük halkın tüm siyasi ve insani türevleriyle yaşam, özgürlük ve saygınlık haklarına saldıran ve haklarını çiğneyen herkesin cezası nasıl ve ne zaman verilecek?
22 ağustos 2011'de bm insan hakları komisyonu tarafından suriye'de hakikatların araştırılması için uluslararası bir komisyon kurulmuştu. komisyonun görevi "suriye’de mart 2011'den beri yaşanan insan haklarına yönelik tüm uluslararası hukuk ihlallerinin tespit edilmesini, planlayıcılarının ve suçları işleyenlerin bilinmesini, ihlallerin ve insanlık suçlarının sorumlusu canilerin hesaba çekilmesi için soruşturma yapılmasını" içeriyor.
2 aralık 2013'te komisyon, suriye'de ölüm operasyonlarının patlak verdiğinden bu yana ilk defa suriye devlet başkanı beşşar esed'in savaş ve insanlık karşıtı suçların doğrudan sorumlusu olduğuna işaret eden bir bildiri yayınladı.
bm insan hakları yüksek komiseri navi pillay, insan hakları komisyonu'na bağlı soruşturmanın "suriye'de işlenen savaş ve insanlık suçlarıyla ilgili muazzam oranda kanıt topladığını ve kanıtların devlet başkanı da dahil hükümetin en yüksek mevkilerindeki yetkilerinin sorumluğuna işaret ettiğini" açıkladı.
bu durum abd'yi, suriye'de yargılamalarda bulunmak amacıyla savaş suçları mahkemesinin kurulması için uluslararası destek toplama konusunda suriyeli bağımsız yargı kurumlarıyla işbirliği yapmaya sevk etti. abd ayrıca sierra leone ve kamboçya'da yaşandığı gibi uluslararası ve ulusal mahkeme arasında karma yöntemi içinde bu düşünceyi destekleyen ülkelerle işbirliğine gitti.
abd dışişleri bakanlığı adalet ofisi'nde savaş suçlarıyla ilgilenen büyükelçi stephen j. rapp, kendisinin, uluslararası ceza mahkemesi'nin yerel alternatifi olarak uluslararası çalışanların ve suriyeli vatanseverlerin bölgesel güçlerin desteğiyle bu mahkemeyi kurmasına destek toplamak için kapsamlı diplomatik çaba harcadığını ifade etti.
acaba adalet, beşşar esed'in, özel ve ithal milislerinin suriyelinin özgür kanını döktüğü suç mahallinde kendi yolunu bulacak mı? bu soruyu göğün ve yeryüzündeki elçilerinin adaletine bırakıyoruz.
marah bekai, suriyeli-amerikalı şair, gazeteci ve akademisyen. 2012 yılında ahram arabi dergisinin yaptığı ankete göre orta doğu'da en etkili 10 arap kadın arasında beşinci sırada seçildi. amerikan orta doğu forumu'na göre 2007 yılında abd üniversitelerinde orta doğu konusunda en iyi öğretim üyeleri listesinde .
abd dışişleri bakanlığı'na bağlı diplomatlar akademisinde orta doğu ve yakın doğu bölümünde kamu diplomasisi programı sorumlusu olarak çalıştı. temmuz 2012'de dışişleri bakanlığı tarafından orta doğu bölgesiyle ilgili kamu diplomasi programlarının geliştirilmesindeki rolünden dolayı takdir ödülü aldı. washington'daki maryland üniversitesi'nde arap dili ve georgetown üniversitesi'nde çağdaş islam dersleri verdi.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar