Görüş
İki devletli çözümün sonu
Yazar, BM’de FKÖ’nün tam üyeliğinin oylanmasıyla Oslo Barış Anlaşması’nın sona erdiğini savunuyor.
bu hafta, sözde barış süreci ve ‘iki devletli çözüm’ün sonu sayılmalı. birleşmiş milletler’de (bm) ne olursa olsun, oyun bitti ve tümüyle başka bir şeye doğru bir dönüşüm başladı bile.
on sekiz yıl önce, eylül ayında, oslo barış anlaşması imzalanmış ve filistinliler, israil’in var olma hakkını kabul ettiklerini beyan etmişti. karşılık olarak israil de fkö’yü filistinlilerin meşru temsilcisi olarak kabul etmişti. oslo’da teati edilen bunlardı ve başından beri ‘barış sürecine’ şekil veren anlaşma’daki bu dengesizlik oldu.
içinde bulunduğumuz ay, aynı zamanda, oslo’nun doğduğu madrid konferansı’nın da yirminci yılı. müzakereler ve ‘geçici özerklik’, israil’in devam ettirdiği kolonizasyon süreci, ‘duvar’ inşası ve gerçeklerin yeniden kurgulanmasıyla geçen bir yirmi yıl… [bm’de yapılacak oylamayı] ali abunimah’ın sözleriyle, iki devletli çözümün cenazesi olarak nitelendirmenin sebebini anlamak için israil başbakanı netanyahu’nun, izak rabin’in sözlerini yineleyerek sarf ettiği kısa bir cümleyi hatırlayalım.
filistinlilerin bm’ye üye olma girişimi hakkında konuşan netanyahu şunları söylemişti: “tek bir devletten daha fazlasından bahsedilmemesi şartıyla, konuşmaya hazırım”. israil’in on yıllar süren müzakerelere ve verilen ‘tavizlere’ yaklaşımı işte bu kısa cümleyle özetlenebilir.
geriye, 1995 yılına dönecek olursak, suikasta uğramadan sadece bir ay önce dönemin israil başbakanı rabin, ülkenin tek meclisli parlamentosu knesset’e “bu teşekkülün bir devletten daha küçük olmasını istiyoruz” demişti. ‘bir arada yaşamayı’ savunan ‘yüce rahipler’ tarafından aziz ilan edilmiş olan rabin, daha sonra, ‘kalıcı çözüm’ü özetle “yehuda ve samarya’da blok olarak yerleşimlerin kurulduğu”, başkenti kudüs olan bir israil olarak algıladığını söylemişti.
rabin’in ardından gelen ve sürpriz bir şekilde davaya katılan isimler gibi (sharon, olmert vb.), israil eski başbakanı’nın filistin ‘devleti’ ile ilgili konuşmaları tek bir temel motivasyona göre şekillenmişti: ‘yahudi devleti’ni koruma arzusu ve ‘iki uluslu devleti’ engellemek.
bu yüzden, batı’daki birçok insan barış sürecinin coğrafya ile ilgili olduğunu zannetmesine rağmen, aslında bu süreç israil için her zaman demografiyle ilgili olmuştur: ‘maksimum toprak, minimum arap’ ilkesini savunmak ve filistin yönetimi’ndeki istekli ortakları kanalıyla ‘maksimum güç, minimum hesap verme zorunluluğu’ elde etmek.
geçtiğimiz günlerde, londra’da düzenlenen, tanınmış birkaç israilli uzman ve diplomatın katıldığı bir panelde filistin’in devlet olması konusu tartışıldı. bir yahudi devlet olarak israil’in korunabilmesi açısından bakıldığında, söz konusu ‘demografi’nin iki devletli çözüme gidilmesini kaçınılmaz kıldığı üzerinde büyük ölçüde görüş birliğine varıldı. fox haber’in sürekli simalarından alon pinkas da buna benzer bir görüşü daha kısa ve öz bir şekilde şöyle ifade etmişti: “şansımıza küselim, anavatanımızda çok fazla arap var!”
daha önceden haaretz gazetesinde de çalışmış olan the economist yazarı david landau, aralarında en kaygılı konuşanıydı. landau, mahmud abbas liderliğindeki filistinlilerin ‘herkese bir oy’ talebinde bulunmayıp iki devletli bir çözüm istedikleri için sevinmeleri gerektiğini söyledi.
landau bir dereceye kadar haklı, çünkü mücadeleye yeni bir çerçeve verecek olan mevcut filistin liderliği değil. ancak, onun zamanı da geliyor. filistinliler ve destekçileri giderek daha fazla ve akıllı bir şekilde ‘haklarını’ kampanyalarının merkezine yerleştiriyor. yakında, yahudiler ve filistinlilerin eşitlik ilkesiyle ülkeyi paylaşmalarının zorunlu olduğunun kabul görmesi, filistin devleti’nden bahsetmeye devam edecek olanların sadece yahudi etnik-dini ayrıcalık rejimini muhafaza etmeye çalışanlar olacağı anlamına geliyor.
ben white, serbest gazeteci ve yazar. uzmanlık alanı filistin ve israil’dir. white’ın ilk kitabı “israeli apartheid: a beginner's guide” (yeni başlayanlar için israil apartheidi), 2009 yılında pluto press tarafından yayınlandı. kitap, desmond tutu, nur masalha ve ghada karmi gibi önemli isimler tarafından takdir gördü.
twitter'dan takip edin: @benabyad
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar