Görüş
İsrail gözüyle Ortadoğu'daki ittifaklar
Tel Aviv’deki karar vericiler, bölgede temel 'rol' almayı kararlaştırmış yeni aktörlerin varlığı gölgesinde durumun klasik 'satranç oyununu' aştığının farkındalar. Artık bu yeni aktörler 'büyük kardeşin' talimatları doğrultusunda 'görev' yapmak istemiyorlar.

belki de arap bölgesi son yıllardaki kadar dengesiz şartlar, karışık ittifaklar ve daha önce yaşanmamış çelişkiler görmedi. hiçbir karar organı bölge ülkeleri arasındaki jeopolitik ilişkilerin interaktif krokisini ve bu ülkelerin birbiriyle iç içe geçmişlik boyutunu belirleyemedi. abd ve rusya gibi, yeni haritaların çizimine müdahale eden dış güçler ise cabası.
çıkarlar haritası
ilk bakışta görüldüğü üzere bölgede geçerli olan (ve çoğu zaman israil’i öfkelendiren) ittifaklar, abd’nin irak’ta iran’la iyi ilişkilere sahip olduğunu gösteriyor. ancak aynı abd, yemen çekişmesinde iran’a karşı diğer tarafta posizyon alıyor. ayrıca washington nükleer görüşmelerin sonuçlarına bağlı olarak, tahran’la suriye konusunda bazen yakın bazen de uzak bir ilişki kuruyor.
katar ve mısır arasında, yemen dosyası dışında bir husumet hali okunabilir. zira iki ülke yemen konusunda suudi arabistan’la ittifak yaptılar. bu yüzden israilli karar vericiler, bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerin yapısını şu üç düzlemde değerlendiriyorlar: dostluk, düşmanlık ve her ikisi arasındaki gri bölge.
israilliler, ortadoğu bölgesinin bir ‘savaş dansı’ hali yaşadığı yönünde askeri ve güvenlik tahminlerinde bulunurken artan bir endişeli tavır sergiliyorlar. şöyle ki iranlılar, irak’ta işid örgütüyle savaşta amerikalılara destek oluyor. hizbullah yemen’de husilere yardım ediyor. mısırlılar gazze'deki tünellerle mücadele ediyor ve hamas hareketine karşı israil’e destek veriyor. bu durum amerikalı, batılı, avrupalı ve rus yabancı istihbarat organlarının, kendi yöneticilerine ortadoğu’nun dört bir yanında kopan gürültülerle ilgili raporlar sunmalarını zorlaştırıyor.
geçmişte bölgedeki önemli bir dizi meseleye bir tanım getirmek mümkündü: israil-filistin çekişmesi, iran nükleer programı, aralarında sınırlı ilişkiler bulunan arap ülkelerinin ilişkileri gibi. son dört yıl (israil değerlendirmesine göre) doğuda irak’tan batıda libya’ya kadar hiç durmaksızın devam eden savaşla ön plana çıkıyor ve bu savaş kanlı onlarca çekişmeye ayrılıyor.
israil bakış açısına göre bu durum baş döndüren bir hızla değişen bölgesel karışımı ifade ediyor, bölgesel çatışmaya taşınan ve bölgeyi etkileyen yerel çekişmeyi yansıtıyor. bu da istihbarat uzmanlarına ve yöneticilerine gelişmeleri yönlendirmek şöyle dursun, minimum düzeyde tahminlerde bulunma imkanı dahi tanımıyor.
israilli komutanlar ve askeri istihbarat organları (özellikle de mossad ve aman) bölgede hegemonya için çekişen belli başlı dört kamp olduğunu düşünüyorlar:
1) suriye ve hizbullah’la birlikte iran ekseni
2) batıya eğilimli arap merkez rejimleri. suudi arabistan, mısır, ürdün ve körfez ülkelerinin çoğunluğu.
3) müslüman kardeşler cemaati ile ilişki kuran bağımsız aktörler: türkiye, katar ve hamas.
4) cihatçı örgütler: el kaide, işid ve bu iki büyük örgüt arasında bağlılıklarını sürekli şekilde değiştiren onlarca yerel grup.
güvenlik örtüsü
israil stratejik değerlendirme çevreleri, bölgede ateş alan yapının eş zamanlı yerel çatışmalara namzet olduğunu ve her zaman birbirlerini etkilediğini düşünüyorlar. zira yemen’de savaş kampının çabaları irak ve suriye’de işid’e yönelik savaşın şiddetini etkilerken, hamas hareketi iran’la yeniden ittifak yapmak ile suudi arabistan-mısır bloğuna yakınlaşma arasında gidip geliyor.
arap güçlerinin sürpriz birleşmesi sebebiyle son iki ayda medyanın ilgisi yemen’e yoğunlaştı. suudi arabistan ‘kararlılık fırtınası’ operasyonunu durdurma kararı alana kadar, iran destekli husilerin ilerleyişini engellemek için arap güçlerini toplamakta başarılı oldu.
bununla birlikte israil bakış açısına göre son günlerde yeni gelişmelere sahne olan suriye’deki savaş en uzun ve en kanlı savaştır. esed rejiminin durumu iyileşmedi ve rejimin ülkenin güneyinde dera’dan golan tepelerine doğru (iran ve hizbullah’ın desteğiyle) planladığı saldırıyı, devrimciler özel çaba harcamadan püskürttüler. şam hala tehdit altında ve başkanlık sarayı bölgesi esed'in rahat uyku uyumaması için yakın zamana kadar füzelerle vuruluyordu.
bu da demek oluyor ki iran ve hizbullah’ın esed’e verdiği (israillilerin tanımıyla) ‘güvenlik örtüsü’ kısa kalmaktadır. zira esed elinde kalan tüm cephaneyi sürekli şekilde koruyamaz. bu yüzden ödün vermek ve daha az hayati gördüğü bölgelerde güçlerini azaltmak zorunda kalmaktadır.
israil, abd’nin irak ve suriye’de işid’e yönelik başını çektiği operasyonlarla paralel olarak olan biteni dikkatli bir gözle takip ediyor. şu anda örgütün suriye’deki durumunun irak’takinden daha iyi olduğu görülüyor. işid güçleri irak’ın birçok bölgesinden çekildi. örgütün geçen yaz yaşanan ilerleyişi durdu. savaş uçakları hala irak’taki işid bölgelerini vururken, suudi ve ürdün hava güçleri de suriye'deki işid bölgelerini bombalıyor.
ancak sahada (irak’ta) amerikalılar ile silahlı milislere destek olan iran arasında dolaylı bir işbirliği yürüyor. amerikan-iran yakınlaşmasının bu ilk göstergeleri, en azından işid’le mücadele konusunda görülmektedir. israil, iran’ın nükleer dosya konusunda çerçeve anlaşması netleşmeden önce dahi bu işbirliğinden endişe ediyordu.
bölgede bu birbirine geçmiş ittifaklar ve husumetler haritası, israilli karar vericileri suriye ve irak’taki çatışmaların yemen’de yaşananlardan bağımsız olmadığı yönünde bir değerlendirmeye sevk etti. zira lübnan'da sünni örgütlerin karşı koyduğu ve israil’le caydırıcı bir denge kuran hizbullah, esed kampının ön cephesinde yer almaktadır. hizbullah mensupları, iran devrim muhafızlarıyla birlikte irak'a tavsiyelerde bulunmaktadır. son olarak hizbullah aktivistlerinin husilere destek olmak için yemen’e gittiklerini belirten amerikan raporları bulunuyor.
bu tablonun tüm belirtileri içinde israil’in dikkatleri, yakın ortağı ürdün’e yöneldi. ürdün yemen savaşının dikkatleri, yanı başında kendisini doğrudan tehdit eden işid'e yönelik operasyondan başka yöne çevirmesinden endişeli. bu durum israil’i daha fazla endişelendiriyor.
rol ve görev
israil'in bölgedeki dalgalanmalara yönelik değerlendirmesinde türkiye, ittifaklarını (özellikle de bölgede mısır'ın aleyhinde olacak şekilde hızlı biçimde politika değiştiren suudi arabistan’la) kısık ateşte dokuyan aktör olarak görülüyor. israil, tahran ve washington anlaşmalarında kendi lehinde olmayan kötü müjdeler görüyorsa, ankara ve riyad yakınlaşması tel aviv için kesinlikle sevindirici bir haber olmayacaktır. israil, türkiye’nin bölgesel, arap ve avrupalı komşularından tecrit edilmesi için büyük uğraşlar veriyor.
o halde ortadoğu’nun şu günlerde mantıksız olarak nitelenebilecek şartlar içine girdiği açık. israilli karar vericiler (tıpkı diğerleri gibi) bu mantıksızlığı içselleştirme noktasında büyük zorluklar yaşıyorlar. zira iran, kendi savaş araçlarını harekete geçirmeyi ve ortadoğu’daki farklı merkezlere yaymayı sürdürüyor. tahran, yemen’de ‘kararlılık fırtınası’ operasyonunu sonlandıran arap koalisyon güçlerini karşısına alıyor ve sözcüleri batıyı diz çöktürmekte başarılı olduklarını ilan ediyorlar.
hal böyleyken abd yönetimi son olarak kendi sosyal ve ekonomik bekası için mücadele eden kahire üzerindeki ablukanın kaldırılmasına çalıştı ve bu yönde başka ülkeleri teşvik etti. bu politika değişikliği, körfez ülkelerinin güvenliğini mısır’ın güvenliğinin bir parçası gibi koruma sözü verdiği bir zamanda sisi’ye, arap koalisyonunda sesini daha açık ve kararlı şekilde duyurma imkanı verdi.
dolayısıyla bölgedeki kriz basit bir kriz değil ve abd’nin kapalı gözleri altında yaşanan bu durum 1990’lı yıllardaki amerikan taahhüdünü hatırlatıyor. abd o dönem nükleer tehdit olarak iran’ın rolünü oynayan kuzey kore’nin silahlardan arındırılacağını belirtmişti. kuzey kore o vakitler eski sovyetler birliği’nin desteğini alıyordu.
israil’in bugün ortadoğu arenasında bir başka aktör olarak iran-suriye eksenine askeri destek veren rusya’dan bahsetmesi tesadüfi değildir. zira esed’in pozisyonunu korumak, rusya’nın çıkarınadır. moskova’nın çıkarları (başka konuların yanı sıra) suriye'nin tartus kentinde sıcak sulardaki üssünü korumasıyla ilgilidir. ayrıca rusya’nın yemen’de de parmağı vardır.
rusya’nın bölgedeki parmak izleri bir realite artık. moskova iran’ı uçaksavar bataryalarıyla silahlandırma girişiminde bulundu, farklı ülkelere barışçıl amaçlarla nükleer tesisleri kurma teklifleri sundu. moskova’nın (israil eğiliminin aksine) süper devlet konumuna dönme hayalini gerçekleştirmenin bir parçası olarak soğuk savaşı ortadoğu’ya taşıdığı görülüyor. amacı ise washington’dan kırım yarım adası sorunu ve ukrayna’daki krize yönelik tutumunun intikamını almak.
özetle israil bölgede siyasi ve askeri ittifakların yeniden konumlandığını düşünüyor. israil, rusya ve iran'dan gelebilecek çıkarlar ve zararlar temelinde bazı ittifakları güçlendirme ve bazılarını ise başarısız kılma girişimi içinde zamanla yarışıyor.
ancak tel aviv’deki karar vericiler, bölgede temel 'rol' almayı kararlaştırmış yeni aktörlerin varlığı gölgesinde durumun klasik 'satranç oyununu' aştığının farkındalar. artık bu yeni aktörler 'büyük kardeşin' talimatları doğrultusunda 'görev' yapmak istemiyorlar.
adnan ebu amır, filistin doğumlu yazar ve akademisyen. lisans eğitimini gazze islam üniversitesi tarih bölümü'nde tamamladı. şam üniversitesi'nde siyaset tarihi alanında doktora yaptı. israil, filistin sorunu ve islami hareketler üzerine çalışmalarıyla tanınıyor.
twitter'dan takip edin: @adnanabuamer1
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar