Görüş
İsrail siyasetinde ‘Filistin ayaklanması’ tartışması
İsrail halkı Filistin’de başlayan ayaklanmaya nasıl bakıyor? İsrail siyasetinde konuya yaklaşım nasıl? Siyasi bir çözüm mümkün mü? Filistinli gazeteci-yazar Nebil Sehli Al Jazeera için yazdı.
batı şeria, gazze şeridi ve 1948’de israil’in işgal ettiği filistin topraklarında, yani bugünkü israil’de çeşitli biçimlerde devam eden filistin ayaklanmasıyla nasıl baş edileceği ve bunun yansımalarının nasıl olacağı konusunda israil'de farklı kesimler arasında siyasi tartışmaların tonunun yükseldiği görülüyor.
filistin ayaklanmasının israil arenasında hayatın bütün alanlarına ne tür muhtemel etkilerinin olacağı etrafında yoğun endişeler oluşmuş durumda. güvenlik unsurunun sarsılması, öncelikle ekonomiyi ve israil’e yahudi göçünü etkiliyor. bu durum, aynı zamanda israil’in stratejik hedeflerini gerçekleştirmesi ve kazanımlarını koruması için büyük önem taşıyan güçlü bir ordu inşasına dair süreçlerde de korkuları güçlendiriyor.
bir öncelik olarak güvenlik
israil sahnesindeki değişimleri takip edenler, filistin ayaklanması sonrası israil’in büyük bir kesiminde korku ve endişenin arttığını görürler. filistinli gençlerin bıçaklı saldırılarına karşı koyabilmeleri için yerleşimcilere silah taşıma ruhsatı verilmesini talep eden çağrılar da bunu gösteriyor. nitekim israilli partiler ve liderler tarafından bu tür taleplerin ve çağrıların yükselmesi de ekim başından, yani filistin ayaklanmasının patlak verdiği ilk günden beri israil toplumunun yaşadığı korkuyu yansıtıyor.
israil radyosu ordu ve güvenlik işleri analisti eyal alimi “silahlanma çağrıları israil toplumunun yaşadığı dehşet yansıtıyor" sözleriyle birçok defa bu durumu vurguladı.
ancak alimi, bu yöndeki çağrıların artmasına rağmen silahlanma taleplerinin geniş oranda onaylanacağı hususunda şüpheleri olduğunu da dile getiriyor. bunu da, güvenlik birimlerinin kapalı kapılar ardında yaptıkları toplantılarda bu tür uygulamalara dair dile getirdikleri çekincelerine dayandırıyor. güvenlik birimleri, silahlanmanın israil toplumunun iç sosyal dokusunu bozabileceğinden, suç ve şiddetin artmasına ve beslenmesine katkı yapacağından endişe ediyor.
israilli siyasi analist akiva eldar daha da ileri giderek şu değerlendirmeyi yapıyor: “israil’in resmî makamlarından yapılan toplumu silahlandırma çağrıları, öldürmeyi ve tetiği çekmeyi meşrulaştırma çağrısı. hatta bu durum netanyahu’nun hâlâ siyasi bir krizde ve gerçekle yüzleşmekten aciz olduğunun bir göstergesi. din savaşı çıkartmak isteyen aşırı sağ blokun peşine takılan netanyahu, siyasi bir çözüm için herhangi bir çaba sarf etmeden veya inisiyatif almadan filistin tarafı ile krizi idare etmeye çalışıyor.
muhalefet lideri "siyonist birliği partisi" başkanı isaac herzog’un sözleri, iktidardaki koalisyonun sol ve sağ partilerden gördüğü sert eleştirilere örnek olarak verilebilir. netanyahu hükümetini sosyal medya platformu facebook’a benzeten herzog, hükümetin sadece yorum yapmakla yetindiğini, israil toplumuna güvenliği sağlamak için somut bir adım atmadığını savunuyor. bu eleştiriler, adları ve nitelikleri ne olursa olsun israil’deki bütün siyasi kesimlerin en büyük ortak paydasının güvenlik unsuru olduğuna işaret ediyor.
tartışmaların yoğunluğu
filistin ayaklanmasının patlak verdiği ilk günden beri israil siyasi arenasında tartışmaların temposu artıyor. her parti veya hareket kamuoyunu kendi tarafına çekmeye çalışıyor. muhalefet partisi meretz’in lideri zahava galaon da basın açıklamasında bu amaçla şunları söylemişti: "ev yıkmalar ve toplu tutuklamalar işe yaramaz geleneksel adımlardır. bu adımlar, hükümetin teröre karşı ne kadar zayıf ve çaresiz olduğunu açığa çıkarıyor.”
birkaç gün önce de 10. kanal’da yaptığı bir konuşmada “bu önlemler terörle mücadele değil. bunlar aptalca, yararsız, ne haklı ne de bilgece adımlar. zira bu önlemler nefreti körüklüyor ve aynı zamanda ağır bir toplu cezalandırma kategorisine girdiği için uluslararası hukukuna aykırı." diyen galaon, netanyahu önlemlerine dair eleştirilerine şöyle devam etti:
"hükümet de, başkanı da, yeni bir koruyucu duvar kampanyasında batı şeria'yı işgal etme tehditlerinin saçmalıktan başka bir şey olmadığını biliyor. çünkü hiç kimsenin gücü batı şeria'dan taşları ve bıçakları toplamaya yetmez.”
israilli muhalif, uzun vadede israil’in güvenliğini sağlayacak tek çarenin siyasi uzlaşı olduğunu, ancak netanyahu’nun da bunu kabul etmediğini vurguladı:
“terörle mücadele etmek için katilleri ve planlayıcıları yargılamak ve tansiyonu yükseltmek yerine bu korkunç saldırıları durdurma yolları üzerine düşünmek gerek. netanyahu’nun tehditleri, hükümetinin terör karşısında çaresizliğini ortaya koyuyor. iktidarda daha fazla kalma arzusu ile popülist olmakla yetinmeyi tercih eden netanyahu’nun da gerçek bir uzlaşı teklifi ile ilgilenmediğini gösteriyor."
israil'de iktidardaki koalisyon hükümeti, filistin yönetimi başkanı başkanı abbas’ı, hamas hareketini ve de islami hareket’i yahudilere karşı şiddet ve nefreti körüklemekle suçlamaya devam ederken, herzog da israil’in içindeki filistinli siyasetçilere karşı provokasyon kampanyasına katıldı. israil parlamentosu knesset’teki arap milletvekillerini, bilhassa da milletvekili cemal zahalka’yı siyasi kazanım elde etmek amacıyla provokasyon yapmakla suçladı.
herzog, sağ kesimin liderleri ile yaptığı görüşmelerde, sözü, üçüncü intifada'nın patlak vermesini önlemek için netanyahu’dan bile ileri gidebileceğine kadar getirdi. herzog’un bu ifadesini ısrarla tekrarlaması, israilli yazar gideon levy’nin şu soruyu sormasına neden oldu: “netanyahu gazze'de iki binden fazla filistinlinin öldürülmesinden sorumludur. bu açıklamalar, herzog’un intifada’nın patlak vermesini önlemek amacıyla on binlerce filistinliyi öldürmeye hazır olduğu anlamına mı geliyor?”
ilgi çekici olan ise bu siyasi tekliflerin netanyahu'yu da aşarak, israil sağının sembollerini de kapsaması. bunların başında da yisrael beiteinu partisi’nin lideri avigdor lieberman geliyor. dördüncü netanyahu hükümetini yetersizlikle ve filistinliler hakkında önemli kararlar almaktan aciz olmakla suçlayan lieberman, gazze'de "terör krallığını" bitirmek yönünde çağrıda bulundu.
lieberman basına verdiği bazı mülakatlarda netanyahu’nun kullandığı sloganları ve açıklamalarını kopyaladığını, ses tonunu değiştirmenin dışında bir şey yapmadığını öne sürmüştü. lieberman, netanyahu’nun filistinlilerin ayaklanmasına yönelik açıklamalarını da estetik ve halkla ilişkiler çalışması olarak nitelendirmişti.
lieberman, araplara karşı ırkçı ve şiddet içerikli sözleri ile geçen mart’taki son genel seçimlerde aldığı büyük darbeyi telafi etmek ve partisinin gücünü artırmak istiyor. o seçimlerde knesset'teki temsil sayısı 15 koltuktan altı koltuğa düşmüştü. aynı zamanda daha güçlü bir hükümet istemiyle erken seçim çağrısında bulundu. bütün bunlar, filistin halkının ayaklanmasına karşı kararlılık göstermenin gerekliliği hakkında yaptığı açıklamaların, olası bir seçimde israil kamuoyunu kazanmaya yönelik mesajlar olarak değerlendirilmesini gerektiriyor.
israil toplumunun büyük bir bölümünün sağa, yeşil hat (1967 öncesi israil sınırları) içindeki, batı şeria ve gazze şeridi'ndeki araplara karşı daha fazla nefrete ve ırkçılığa doğru kayması lieberman'a fayda sağlayabilir.
kinin yerleşmesi
israil'deki eğitim müfredatı hakkında yapılmış çalışma ve araştırmalar, bu müfredatın kin ve nefreti öğrettiği üzerinde hemfikir. hayfa üniversitesi’nden israilli araştırmacı eli bude, israil okullarındaki tarih müfredatı kitapları hakkında bir çalışma yayınladı. “ibranice tarih dersi kitaplarında israil çatışması” başlıklı çalışmanın sonucunda, bu müfredatın arap-israil çatışmasının sürekliliğine ve filistinlilerle barış anlaşmalarının engellenmesine katkı yaptığını tespit etti. bude’ye göre, bu müfredat aşırı, siyonist düşünce ile bozulmuş ve genelde araplara, özel olarak da filistinlilere karşı nefret ve kin duygusunu körüklüyor. insanları canavarlaştırıp, şiddet, terör, geri kalmışlık ve suç yanlısı olarak gösteriyor. hatta pislik ve hayvan gibi vasıflarla nitelendiriyor.
siyonist araştırmacı sigrid lohmann da bu nitelendirmeyi destekleyerek şöyle diyor: “bizler israilliler olarak arapları ötekileştirmeye meyilliyiz. avrupalılar olarak arapları, ulusal çıkarlarımıza düşman asyalılar olarak görürüz. sosyalistler olarak da arapların en kötü, geri kalmış tür olduğuna inanırız.”
ibranice eğitim müfredatı üzerine çalışan araştırmacılar, israil’de yahudi bir öğrencinin şunları öğrendiğine dikkat çekiyor: “şüphesiz tanrı yahudi olmayanların öldürülmesini ve yaşadıkları kentlerin yıkımını helal kılmıştır. yahudi olmayan bu yabancıların öldürülmesi dini bir görevdir."
israil toplumunu inceleyen bir kişi, bir yandan yahudi eğitiminin hedefleri ile diğer yandan siyonist hareketin amaçları ve israil toplumunun ihtiyaçları arasındaki tutarlılık ve güçlü uyumu fark edebilir. dinî, ırkçı talmud’a dayalı tevrat tabanlı arka planı ve de siyonist saldırganlık öğretilerinden türetilmiş felsefesi ile yahudi eğitimi, 1948'de israil devleti'nin kurulması ve şu ana kadar siyonist hareketin hedeflerine ulaşması için kullanılan birincil ve en önemli araç olmuştur.
yinelenen kudüs ayaklanmasını kırmak için israil ordusu ve yerleşimciler tarafından tarihi filistin'in uzantısı olan topraklarda her gün filistinlilerin öldürülüyor oluşu, siyonizm’in filistinli araplara karşı kin ve nefreti öğrettiğinin en büyük göstergesidir.
filistin halkını bastırmak ve ayaklanmayı durdurmak için israil’deki siyasi kesimlerin çağrılarına rağmen şunu söylemek mümkün: israil’de siyaset ve güvenlik çevrelerinde, ordunun filistin’deki ayaklanmayı bastırma kabiliyetinin olmadığına dair ortak bir kanaat ve korku egemen. oysa netanyahu, filistin ayaklanmasını, filistin yönetimi başkanı mahmud abbas’ın, hamas’ın, israil’in içindeki islami hareket'in ve arap düşünür dr. azmi bişara’nın yürüttüğü yalan bir provokasyon kampanyasından kaynaklanan bir tepki olarak değerlendiriyor.
nebil sehli, 1958 şam doğumlu filistinli yazar ve araştırmacı. lisans eğitimini ekonomi alanında yapan yazarın 'toprak ve halk olarak filistin', 'filistin sorunu etrafındaki gerçekler', ' israil ekonomisi' ve 'filistin ekonomisi' adlı kitapları bulunuyor.
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar