Görüş
İsyancılar ‘akılsız’ değil
Her ne kadar ayaklanmalar karmaşık sosyal olgular olsalar da, İngiltere’deki son kargaşanın şüphesiz siyasi temelleri var.

halk ayaklanmaların hiçbir zaman tek bir sebebi yoktur. bastille’de, paris yağmacıları kargaşayı fırsat bilip evleri yağmaladıkları zaman talihsiz devrimcilerin yolunu da kesmiş oldular. kimi zaman devrimciler hırsızdı, kimi zaman hırsızlar devrimciydi. bütün ülkeyi saran ve birçok farklı sebebi olan olaylara ilişkin kesin iddialarda bulunmak ihtiyatsız bir tutum olur. britanya’da son birkaç gündür gençler ve polis arasında çatışmalar yaşanıyor. kalabalık gruplar binaları, arabaları ve otobüsleri ateşe veriyor. mağazalar yağmalanırken, yoldan geçenler saldırıya uğruyor. sadece bir ahmak bütün bu olanları anladığını iddia edebilir.
gerçi, olayları incelerken sürekli yapılan bazı hatalara düşmekten kaçınabiliriz. isyanların siyasetle alakası olmadığını ileri sürmek doğru değildir. olaylar, cumartesi gecesi tottenham polis merkezi önünde toplanan kalabalığın, polis tarafından öldürülen marc duggan’ın vurulma nedeninin açıklanmasını talep etmeleri üzerine başladı. polis tarafından öldürülen bu londralının, gene siyahi bir genç olmasının ürkütücü bir anlamı var. emniyet’in görevi asayişi sağlamak iken kurumun bir polisi bir vatandaşı vurarak öldürüyor. bu olayın derin bir siyasi anlamı var. ayrıca 1980’lerin başında meydana gelen brixton olaylarından bu yana londra polis teşkilatının oldukça değiştiğini söylemek son derece sıradan bir açıklama olur. sağduyudan bahseden birçok kişi britanya’nın yoksul mahallelerinde genç olmanın ne demek olduğunu bilmiyor.
daha açık konuşmak gerekirse, toplumsal düzendeki arızaların siyasi kaynaklı olmaması mümkün değildir. londra’da aralarında çoğunlukla gençlerin bulunduğu oldukça kalabalık bir grup her şeyi göze alıp ayaklanma kararı aldı. bu insanlar sokakları ele geçirmek, asayiş güçlerine saldırmak, kamu mallarına zarar vermek ve hırsızlık yapmak istiyorlar. her birinin amacı farklı ve öyle de olmalı. bu eylemler ancak siyasi çerçevede değerlendirilirse doğru bir biçimde anlaşılabilir. bir yandan bütün bu olan biten kendini bilmez bir adrenalin pompalanması ile ilişkilendirilirken, insanların sokaklara dökülmesi açıklanabilecek bir durum. belki de “akılsız vahşet” sözcüklerini sarf etmeden önce, akıllarından neler geçtiği sorusunu sormalıyız. bu şekilde bir şeyler öğrenebiliriz bile.
ufukta şiddetli çatışmalar görünüyor
modern teknolojinin ürettiği imgelerin bolluğu, böylesi karmaşık bir duruma tek bir anlam yüklemeyi zorlaştırıyor. yabani bir sınıf-altı topluluğun yarattığı korku ile yaşayanlar ve kemer sıkma politikalarının korunmasız çevrelere olan etkisi konusunda endişelenenler, dünya görüşlerini destekleyen fikirleri internette bulabilirler. önümüzdeki haftalarda çok şiddetli tartışmalar yaşanacak çünkü siyasetçiler, yorumcular ve daha birçok kişi son birkaç gün içinde gerçekleşen bu olayları kendi çıkarları doğrultusunda gündemlerine dahil edecekler. mesela polis bu tip kargaşalar ile başa çıkabilmek için daha fazla bütçe talep edecek. bu bağlamda bile, ayaklanmanın siyaset ile ilişkili olması kaçınılmaz bir hal alıyor.
bahsi geçen bu teknoloji, bireylere sosyal bir olay niteliği taşıyan bu ayaklanmalara müdahil olma imkanı sunduğunun da sinyallerini veriyor. fransa’da 2005 yılında bir şekilde benzer sebeplerle ortaya çıkan karmaşa esnasında bu durum en çok sağcıların işine yaramıştı. sarkozy, içişleri bakanlığından cumhurbaşkanlığına yükselmesini büyük ölçüde, kundaklanan kamu binaları ve arabalardan oldukça uzak bir bölgede yaşayan geniş bir seçmen kitlesine sahip olmasına ve onların öfkesini dile getirme rolünü üstlenmesine borçludur.
londra’da halk bugün sokakları temizliyor. bu isyanların izlerini temizlemek için güvenlik güçlerine yardım etmek isteyen bölge halkı, ‘twitter’da “isyan temizlik operasyonu” (#riotcleanup) adında bir sayfa açtı. halk bu şekilde harekete geçmeye karar vererek, sokakları az da olsa daha güvenli bir hale getiriyor ve barışçı bir şekilde buraları sahipleniyor. böylelikle şiddeti bayağı bir şekilde lanetlemekten veya olanları basitleştirerek çarpıtmaktan bir adım daha uzaklaşıyor. böyle bir amaç doğrultusunda bir araya gelen kişilerin, devletin kaos eşiğinde olduğu sonucuna varmaları daha düşük bir ihtimal haline geliyor. sıkı önlemler alınmasını talep etmek zorunda kalmıyorlar ve güvenlik adı altında özgürlüklerinin kısıtlanmasının önüne geçiyorlar. mevcut durumda yapılacak en akıllıca iş budur ve takdir edilmelidir.
sonuç olarak londra veya başka bir yerde olan bitenin tek bir sebebi yok. ancak bazı bağlantılar kurabiliriz ve kurmamız da gerekir. genç nüfustaki yaygın işsizlik büyük bir sorun. bu kitleye sağlanan sosyal hizmetler kesintiye uğramış durumda. fakir bölgelerde bulunan devlet okullarında eğitim olanakları şaşılacak derecede kötü. gençler ev masraflarını karşılamakta güçlük çekiyor ve belediyenin ucuz konut arzı sınırlı kalıyor. ekonomik eşitsizlik oldukça şaşırtıcı bir hal aldı. bütün bu olanların sebebi hükümetin aldığı kararlar ve bu konuda olumlu bir gelişme umudu pek yok. aynı politikacılar şimdi ayak takımını yersiz bir şiddet uygulamakla alenen suçluyorlar ve bu politikacılar, tehlikeli olduğu kadar istikrarsız olan mevcut ekonomi politiği destekliyor. izlemiş oldukları bu politikanın bir felakete neden olacağını bilmeleri gerekirdi. ancak bunu öngöremediler. öyleyse “akılsız” bir tutum sergileyen kim?
küresel ekonomik kriz, en az son birkaç gündür şahit olduğumuz bu isyanlar kadar siyasi bir nitelik taşıyor. kriz, isyanlara göre hem daha uzun sürdü hem de daha büyük zarar verdi. londra’da çıkan olaylar ile batan bankaları kurtarma girişimlerini doğrudan birbirine ilişkilendirmemeliyiz. ancak bu iki olayın bizlere mevcut durumla ilgili ortaya koyduğu manzarayı gözden kaçırmamalıyız. asayişin sağlandığını görmek isteyenler dikkatlerini şu tehdide yöneltmeliler: isyan eden bu insanlar yeterince güçlü ve zengin olmadığı müddetçe hiçbir polis gücü, vandalizmin taçlandırdığı sosyal ve siyasi isyanı dağıtamaz ve kamu mallarının yağmalanmasını engelleyemez.
1998 yılından bu yana yayımcılık yapan dan hind aynı zamanda ödüllü iki kitabın yazarı: return of the public (halkın dönüşü) ve the threat to reason (akla tehdit).
twitter’dan takip edin: @danhind
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar