Görüş
Mısır: Darbeye karşı darbe mi?
Kararnamedeki temel nokta, yeni anayasa yürürlüğe girene kadar Cumhurbaşkanı’nın çıkaracağı anayasal kararnamelerin, yasaların ve kararların etkin, nihai ve temyiz edilemez olmasıdır.

son haftalarda iktidar çevrelerinin dilinde dolaşan bilgiler doğruysa şayet, cumhurbaşkanı muhammed mursi’nin yayımladığı anayasal kararname, hazırlığı yapılan yasal darbeyi büyümeden önleme amacıyla atılan öncü bir adım anlamına gelmektedir. mursi’nin kararı, darbeye karşı darbe olarak nitelenebilir
-1-
bu sonuca, kararnamedeki temel nokta (yani ikinci madde) incelenerek ulaşılabilir. söz konusu madde, yeni anayasa yürürlüğe girene ve halk meclisi için yeni seçim yapılana kadar, cumhurbaşkanı’nın çıkaracağı anayasal kararnamelerin, yasaların ve kararların etkin, nihai ve temyiz edilemez olacağını belirtiyor. böylece, cumhurbaşkanı’nın aldığı kararların, yargının kendi inisiyatifiyle açabileceği temyiz ve iptal davalarına karşı dokunulmazlığının sağlanması murat ediliyor.
bu maddenin sunulmasının arka planında şu dört noktanın saklı olduğu bana söylendi:
1) mısır anayasa mahkemesi, cumhurbaşkanı mursi’ye ait halk meclisi’nin yeniden toplanmasına dair (8 temmuz 2012 tarihli) kararı iptal etmişti. halk meclisi, yine aynı mahkeme tarafından daha önce gelişigüzel bir üslupla feshedilmişti. mahkeme, mısır halk meclisi üyelerinin üçte birinin seçiminin anayasaya uygun olduğu hükmüne yapılan itirazı değerlendirdiği fesih işleminde, hükmün metnini değil konjonktürel şartları göz önüne almıştı.
2) anayasa mahkemesi’nin bazı üyelerinin, yasal yetkilerinin sınırlarını aşan siyasi tutumları benimsediğini gösteren işaret ve kanıtlar ortadaydı. nitekim o tutumları, onları önlerindeki meseleler vesilesiyle hükümete muhalefetlerini açıklamaya sevk etti. mahkeme üyelerinin bazıları bunu medya araçları kanalıyla açıklamakla yetinirken, kimi üyeler, cumhurbaşkanı’nın konumunu zayıflatmayı hedefleyen bazı itirazların tertibine dahi katıldı.
3) son zamanlarda elde edilen bilgiler, anayasa mahkemesi’nden bazı hakimler ile danıştay’ın hakimleri arasındaki işbirliği doğrultusunda, bir tür siyasi muhalefeti temsil edecek şekilde belirli tutumların benimsenerek hukuki baskıların yoğunlaştırılması kapsamında rol ve görev dağılımı yapıldığına işaret ediyor.
4) önceki cumhurbaşkanı hüsnü mübarek tarafından atanan anayasa mahkemesi’nin, 2 aralık 2012 günü ülkede büyük bir anayasal boşluk yaratmayı ve cumhurbaşkanı mursi’nin icraatlarının meşruluğuna itiraz kapısı açmayı hedefleyen kararlar alacağı yönünde bilgiler kamuoyuna sızdı. oluşacak boşluk, yüksek askeri konsey’ tekrar iktidara getirecek. bu önemli nokta daha fazla detaya ihtiyaç duymaktadır.
-2-
yüksek yargı konseyi’nin (yyk) 2 aralık’ta şu üç konuyu ele alması planlanıyor: anayasa komisyonu’nun oluşumuna, şura meclisi’nin belirlenmesine ve cumhurbaşkanı mursi’nin 12 ağustos 2012’de çıkardığı, yüksek askeri konsey (yak) başkanı hüseyin tantavi’nin emekliliğe sevk edilmesini öngören anayasal kararnamenin yasal statüsüne itiraz.
ortada kararnameye yönelik bir itiraz var. bu kararname, yak’ın 17 haziran 2012’de yayımladığı geçici ve meşru anayasal kararnamenin yürütmesini iptal ettiği için -anayasa mahkemesi üyelerine- somut bir engel olarak göründü. anayasa mahkemesi’nin bazı kararlarından siyasi ihtiras kokusu alınması sonrası (ki bu durum halk meclisi’nin feshedilmesi kararında açıkça kendini gösterdi) o gün sunulan konularda olumsuz kararlar alınması senaryosu kuvvetle muhtemeldi. yak üyeleri arasından bazı isimlerin takındığı tutumlar da bu senaryoyu güçlendirdi. bahsi geçen isimler, anayasa komisyonu ile şura meclisi’nin feshedilmesini desteklediler ve mursi’nin anayasal kararnamesinin, yak’ın kararnamesini işlemez kılması sebebiyle, geçersiz olduğunu söylediler. bu gelişme, yukarıda işaret edilen sonuçları beraberinde getirdi.
anayasa mahkemesi’nin kimi üyelerinin, cumhurbaşkanı mursi’ye ait kararların, özellikle de 2012 ağustos’unda çıkardığı kararnamenin geçersizliğini vurgulayan görüşün yanında yer aldıkları yönünde medya organlarına açıklama yapmaları, mursi’nin yak kararnamesinin iptali ihtimalini güçlü kıldı.
bütün bunlar kesin olmamakla birlikte ihtimal dahilinde. gerçi medya organları, anayasa mahkemesi’nin bu dosyaları erteleme olasılığını da dile getirdiler. ancak erteleme, iki sebepten ötürü yeterli olmadı. ilki, oranı sınırlı olsa dahi, her sürprize açık kapı bırakılmamalıdır. ikincisi, sırf cumhurbaşkanı mursi’nin kararlarının meşruiyetine itirazın kabul edilmesi bile, daha önce çıkan anayasal kararnamenin akıbeti etrafında tartışma kapısı açar ve siyasi durumu ağırlaştırma amacına işaret eder.
anayasa komisyonu ve keza şura meclisi fesh edilip mursi’nin çıkardığı anayasal kararname de iptal edildiğinde, mısır büyük bir boşluğa düşecekti. ayrıca bu durum, bir yandan devrimi sıfır noktasına getirirken, diğer yandan yak’ın da ülkeyi idare etmesine imkan verecek şekilde yasama ve yürütme erklerinin dizginlerini eline almasına neden olacaktı. bu da ülkeyi sonunu veya içinden nasıl çıkılacağını sadece allah’ın bileceği vahim sonuçlar tüneline sokabilirdi.
-3-
tabloda uyku kaçıran tek nokta bu değil. zira varsayılan darbenin arkasında duran güçlerin içyüzüne dair birçok soru işareti oluşturan şüpheli başka olaylar olduğu da bana söylendi. söz gelimi bu hafta, iskenderiye’de hala etkin kurumlardan birinde çalışan ve ihvan (müslüman kardeşler) karşıtı gösteriye katılan bazı kişilere para dağıtan bir subay tutuklandı. o gösteride ihvan’ın şehirdeki binası yakılmaya çalışılmıştı. subay polise teslim edildi. polis de onu savcılığa havale etti. ilgili güvenlik organının, rejimdeki ve içişleri bakanlığı’ndaki üst düzey yetkililerle yaptığı sıkı temaslardan sonra subay, savcılık tarafından serbest bıraktı. yalnız dava dosyası kapanmadı. çünkü olay, subayı böyle bir eyleme iten sebep ve eylemin arkasında duran taraf veya taraflar etrafında çeşitli soru işaretleri doğurdu. şu an devam eden soruşturma, olayın bağlantılarını takip etmeye ve bulmacalarını çözmeye çalışıyor.
anlatılan arka plan, şayet doğruysa, şüphe dairesini genişletir ve sahnede görülmeyen noktalara ışık tutar. bu çerçevedeki tereddütler, göstericiler ile iktidar arasındaki, birçok kişinin öldüğü ve yaralandığı çatışmaların zirvesini temsil eden ‘muhammed mahmud caddesi olayları’nın yıldönümünde çatışmaların yenilenmesi ve infialin körüklenmesinin sebeplerine dair bir dizi soru işareti oluşturuyor.
ayrıca aynı durum, önceki rejimle irtibatlı ve rejimden istifade etmiş bazı iş adamlarının rollerine, bu kimselerin eski rejim kalıntılarından (fulul) bazı isimlerle ve güvenlik organlarındaki bazı kıdemli çalışanlarla toplantılarını da gündeme getiriyor. son bir bilgi de, bir başka incelemeyi gerekli kılıyor. bu bilgi özetle, bazı vilayetlerde çalışan polis ve devlet güvenlik birimi müdürlerinin, ihvan’ın bazı binalarını hedef alan göstericilere karşı olumsuz tutum takındıklarını ifade ediyor. hatta üst düzey bir yetkili bana, konunun bireysel tutum ve girişimleri aştığını, ortada karşı kampanyayı ve karşıt gösterileri harekete geçiren bir örgütün olduğunu, aralarında bazı hukukçuların ve medya çalışanlarının da bulunduğu birçok çıkar sahibi kesimin bu örgüte girdiklerini belirtti.
üst düzey yetkili ayrıca, mısırlı bazı iş adamlarından ve bazı körfez ülkelerinden finansman sağlandığından bahsetti. finansmanın banka havalelerinden izlenebileceğini söylediğimde yanıtı, dışarıdan gelen paraların elle taşınabilir çantalar içinde geldiği şeklindeydi.
-4-
elinizde bulunan metinde yer verdiğim üç cümlenin ilkinin, ‘şayet bilgiler doğruysa’ şeklinde olduğunu dikkate almanızı rica ediyorum. başından itibaren bu sözlerin, anayasal kararnameyi çıkaran ve benimseyen çevrelerden aktarıldığına işaret etmek istedim. bu durum, bilgilerin doğruluğunda şüphe edilmesi veya anayasal kararnameye itiraz edilmesi anlamına gelmiyor fakat ben bu vurguyla bilgilere hakkını vermek, cumhurbaşkanı muhammed mursi’yi anayasal kararname çıkarmaya sevk eden ‘zaruretin’ arka planını sunmak istedim.
bu doğrultuda duyduklarımla ilgili gözlemlerimi sunacak olursam, cümlelerin başına şunları koyarım:
1- kararnamedeki temel düşünce, yargının siyasi amaçları gerçekleştirmek için kullanılmasının yolunu kesmek olsa da içine düşülen temel hata, cumhurbaşkanı’nın sadece anayasal kararnameleri veya yasalarının değil kararlarının da dokunulmazlığının kapsamının genişletilmesinde kendini gösterdi. bu öldürücü hata adeta bir bardak suda fırtına kopardı, ateşi ve dumanı neredeyse mısır ufkunu tamamen kapatan yangını ateşledi. yyk, 25 kasım 2012’de yayımladığı bildiride, cumhurbaşkanı dokunulmazlığının sadece egemenlikle ilgili kararlarla sınırlı kalacak şekilde maddenin yeniden formüle edilmesi çağrısı yaparak çok doğru bir tavır sergiledi.
2- dosya bir bütün halinde ele alındığında şu iki sebepten ötürü şaşkınlık yaratıyor. ilkin, cumhurbaşkanı’nın danışmanları, kararnamenin açıklanan şekli hakkında bilgi sahibi değillerdi. hatta birkaç haftadır kararname taslağını hazırlamakla görevlendirilen danışman ekibi, açıklanan kararnamenin kendi hazırladıkları olmaması sürpriziyle karşılaştı. yapılan değişiklik, onları da rahatsız etti. içlerinden bazıları öfkesini dile getirdi ve cumhurbaşkanı’ndan görev muafiyeti talep etti. şu günlerde o çatlağın giderilmesi amacıyla yoğun bir çaba harcanıyor. ikinci olarak ise cumhurbaşkanı, kasım 2012 kararnamesi ile kamuoyunu şaşırttığı gibi kararnamenin çıkarılmasını gerektiren şartları ve yukarıda işaret edilen bilgileri (ilgili çevrelerde bulunan bilgilerle geliştirerek) göz önünde bulundurmadı. gelinen aşama, süreci yönetmenin büyük bir siyasi deneyim gerektirdiği anlamına geliyor. bu bağlamda, abd başkanı barack obama’nın, amerikalıların hayatında önemli bir yeri olan sosyal güvenlik tasarısını hazırlayarak kongre’ye göndermesinden bir saat sonra konu hakkında amerikan halkına seslendiğini, ardından kendi bakış açısını kamuoyuna açıklamak için on eyalet dolaştığını hatırlatmak uygun düşer. her iki durum arasındaki çelişki, oradaki demokratik yeterlilik ve bizdeki demokratik bocalama arasındaki farkı yansıtıyor.
3- cumhurbaşkanı mursi’nin durumu ele alış biçimi, kendi destekçilerinin saflarında dahi çatlak oluşturdu. ayrıca mısır’daki islamcılar-laikler, liberaller -solcular kutuplaşmasını daha da derinleştirdi. cumhurbaşkanlığını, konuyu gerekli yetkinlikte ele almamasından dolayı sorumlu tutabiliriz fakat diğer tarafın da kurulu sistemin üzerine aniden çullanmak ve mabedi içindekilerin başına yıkmak için açıklarını bulmaya çalışmasını görmezlikten gelemeyiz. bu noktada kullanılan medya araçlarının performansına, kışkırtıcılık damgasını vurmuştu. söz gelimi 26 kasım tarihli gazeteler, yargıçların çoğunluğunun iş bırakma eylemi yaptığı şeklinde haberler yazdılar ancak bu doğru değildi. zira yargıçların ezici çoğunluğu her zamanki gibi işlerinin başındaydı.
4- cumhurbaşkanı’na ve kararnamesine karşı durduklarını açıklayan kimi şahısların, dalgaya kapılmakta hızlı davranan taraflardan güç almadaki abartılı görüntülerine hayret ederken, aynı kimselerden önceki rejimin kötülükleriyle mücadele noktasında hiçbir kahramanlık ve cesaret göremedik. bazılarının da ‘diyalog, anayasal kararname iptal edilirse olur’ sloganı atmalarını da aynı ölçüde şaşkınlıkla karşıladım. bu slogan, mısır’daki britanya işgaliyle mücadele sırasında kullanılan, ‘müzakere, işgalin çekilmesiyle olur’ yollu sloganın kopyasıydı.
karşı devrim ve mübarek rejimi, hali hazırdaki çatışmanın alevlenmesinin meyvesini koparmaya en hazır ve bu durumdan en fazla istifade edecek taraftır. zira diyalog için rezervler konulması ve makul şartların açıklanmasını anlayabilirim. ancak cumhurbaşkanı’ndan öncelikle intihar etmesi istenemez. seçilmiş parlamentodan, cumhurbaşkanı’nı hesaba çekecek bir kanıt gelmesini kabul edebilirsiniz. keza halk meclisi’nin de seçilmiş cumhurbaşkanını yargılama hakkı vardır. fakat medya ve televizyonlardaki varlıkları kendi gerçek varlıklarından fazla olan isimlerden, böyle bir argüman gelmesi kabul edilemez.
herkese devrimin devamlılığının, cumhurbaşkanı mursi'nin kolunu bükmek veya yaralamaktan önce gelmesi gerektiğini hatırlatıyorum. maalesef birçok kimse birincisiyle değil ikincisiyle meşgul.
fehmi hüveydi, mısırlı yazar ve düşünür.
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar