Görüş

Orta Doğu perspektifinden Ukrayna krizi

Ukrayna krizinin, Suriye'deki çatışmaya dahil olan uluslararası güçlerin politikalarını fazla etkilememesinin temel nedeni, Suriye'deki pozisyonlarını tanımlayan koşulların pek değişmemesidir.

Ukrayna krizinin Suriye'deki çatışmaya dahil olan uluslararası güçlerin politika ve tutumları üzerinde doğrudan bir etki yaratması pek olası değil. [Sergei Chuzavkov/AP]

ukrayna krizinin suriye'de yaşanan çatışmalar üzerindeki olası etkisi, son dönemde orta doğu çalışan pek çok yorumcu ve akademisyen tarafından yoğun biçimde tartışıldı. argüman genelde ukrayna krizinin, özelde ise ülkenin güneyindeki kırım yarımadası'nın rusya tarafından ele geçirilmesinin, batı ile moskova arasında şimdiden yeni bir soğuk savaş başlatmış olabileceği vurgusundan hareket ediyor.

argümanın devamında, soğuk savaş siyasetinin, dünyanın farklı bölgelerinde rusya ile batılı rakipleri arasında bir vekil savaşına yol açacağı, bunun da büyük ihtimalle batı'nın suriye krizine biraz daha müdahil olması sonucunu doğuracağı ifade ediliyor. rusya ile batı ilişkilerinde tansiyonun giderek yükselmesi, suriye ve ukrayna krizleri arasında bağ kurulmasını haklı çıkarırken bu argüman; mevcut haliyle birçok yanlış iddianın da işin içine karışmasına neden olarak tabloyu daha da kafa karıştırıcı hale getiriyor.

öncelikle; (1946-1989 döneminde abd ile sovyetler birliği arasında yaşandığı gibi) iki süper güç arasında geçecek bir soğuk savaş'ın tekrarı, ihtimal dahilinde görülmüyor. sebebi de büyük ölçüde bunun gerçekleşmesine izin verecek stratejik bir denklik bulunmaması. sovyetler birliği artık yok; komünizm tarih oldu ve rusya'nın eski süper güç statüsünü geri kazanma potansiyeli mevzu bahis değil.

rus gücünün sınırları

vladimir putin liderliğindeki rusya'nın yapacağı (ya da yapabileceği) en iyi şey, kendisini yeniden bölgesel bir güç olarak konumlandırmaya çalışmaktır. neticede rusya'nın ana ihracat kaleminin petrol ve gaz olması, onu aşağı yukaro "rantçı devlet" haline getiriyor. ukrayna krizi, esasen rus gücünün sınırlarını gösteriyor. ukrayna'yı batı'ya kaptıran moskova, aslında ülkenin bir kısmını, yani kırım yarımadası'nı denetim altına almak suretiyle zararını telafi etmeye çalışıyor.

geçtiğimiz beş yıl gösterdi ki, bağımsız bir devlete karşı saldırmazlık ilkesini korumak için müdahalede bulunup bulunmama sorusu bir yana, amerikan başkanının dış politikasının ahlaki bir boyutu yok – suriye de bunun bir örneği.

by Marwan Kabalan

ikincisi; ne abd ne de avrupa birliği (ab), rusya'ya karşı yeni bir soğuk savaş başlatacak pozisyonda. her ikisi de, rusya'nın ukrayna'ya karşı başka bir hamlede bulunmaması şartıyla, putin'in kırım yarımadası'nı almasına göz yummaya hazır görünüyor. avrupa, bilhassa da almanya, rus gazına ağır biçimde bağımlı. öyle ki, devasa sanayileri, rus gazı olmaksızın tam anlamıyla durma noktasına gelebilir.

her ne kadar söylemleri öyle yansıtmamakla birlikte, abd'de barack obama yönetimi de rusya ile karşı karşıya gelme konusunda son derece isteksiz. obama, ukrayna'nın bir avrupa meselesi olduğu ve abd'nin bu konuda pek bir riski bulunmadığı kanaatinde. nitekim kendisinin dış politika doktrini de, abd'nin çıkarları gerçek anlamda büyük bir tehlikeye düşmediği müddetçe, yurtdışına doğrudan müdahalede bulunmamayı emrediyor. ukrayna ise bu koşulu karşılamıyor.

ayrıca obama, abd'nin askeri ve ekonomik gücü karşısındaki en büyük meydan okumanın rusya'dan ziyade çin olduğunu düşünüyor. dolayısıyla ağırlığı avrupa'ya değil, pasifik'e veriyor. putin'in, abd tarafından yapılan küresel izleme operasyonlarının ayrıntılarını açıklayan eski ulusal güvenlik ajansı (nsa) çalışanı edward snowden'a sığınma hakkı tanıma kararı veya beşşar esed'i uzlaşmaya yeterince zorlamaması, muhtemelen obama'nın canını sıkmıştır. ancak tüm bunlar obama açısından, rusya ile karşı karşıya gelmek için yeterince büyük bir neden teşkil etmiyor.

geçtiğimiz beş yıl gösterdi ki, bağımsız bir devlete karşı saldırmazlık ilkesini korumak için müdahalede bulunup bulunmama sorusu bir yana, amerikan başkanı'nın dış politikasının ahlaki bir boyutu yok – suriye de bunun bir örneği.

orta doğu perspektifi

suriye konusuna gelince, ukrayna krizinin suriye'deki çatışmaya dahil olan uluslararası güçlerin politika ve tutumları üzerinde doğrudan bir etki yaratması pek olası değil. bunun sebebi de o güçlerin suriye'deki pozisyonlarını tanımlayan koşullarda ciddi bir değişikliğin meydana gelmemesi.

abd, esed karşıtı silahlı kesimlere hâlâ şüpheyle bakıyor. cenevre 2 görüşmelerinin sonuçsuz kalmasını takiben ortaya koyulan söyleme rağmen obama, suriye muhalefetine daha fazla silah, mesela elle taşınabilir hava savunma sistemi (manpads) yardımında bulunmakta gönülsüz davranmayı sürdürüyor. doğrusu abd'yi asıl endişelendirenin, esed rejiminin menfur suçlarından çok suriye muhalefeti içerisindeki bir kısım silahlı gruplarının ideolojik duruşları olduğu açıkça görülüyor. keza aynı ilgisizlik, iran'ın bölgesel nüfuzunu azaltma ya da moskova'nın yeni iddialı tavrına meydan okuma konusunda da geçerli.

kaldı ki abd ve rusya, suriye'de islamcı gruplarla mücadele edilmesi, başta ordu ve güvenlik aygıtları olmak üzere devlet kurumlarının korunması, rejimin güç kullanılarak devrilmesinin önlenmesi ve şam'da laik bir seçkinler grubunun iktidarda tutulmasını, ortak çıkarları olarak çoktan belirlemişlerdi zaten. aralarındaki görüş farklılıklarının, neticelerden çok o neticelere ulaştıracak araçlardan kaynaklandığı izlenimi söz konusu. şu aşamada, rusya'nın kırım yarımadası ile ilgili hamlesinin nasıl olup da – soğuk savaş mantığının bir gereği olarak – abd'yi suriye'de intikam almaya iteceğini sormak gerekiyor.

abd'nin – suriyeli silahlı muhalif gruplar ve esed rejiminin çöküşünün israil'in güvenliği açısından dallanıp budaklanacak sonuçlarına dair – korkularını aştığını ve suriye krizi için askeri çözümü tercih ettiğini varsayarsak bile akla şu soru geliyor: bu durum, rusya'nın ukrayna konusundaki pozisyonunu nasıl etkileyecek? unutulmamalı ki; rusya'ya göre suriye, doğası gereği ulusal güvenliğiyle bağlantılandırdığı ukrayna'ya kıyasla, ekonomik, siyasi ve jeostratejik açıdan çok daha az önem arz ediyor.

avrupalılar moskova'nın enerji şantajından kurtulmak için çabaladıkça, ruslar da bunun olmasını engellemeye çalışacaktır ki, buna suriye'deki esed rejimine verilen desteği artırmak da dahil.

by Marwan Kabalan

yanıtlanması gereken başka sorular da var: abd'nin suriye'ye müdahil olmaya devam etmesi, putin'in üzerinde ukrayna'da geri adım atması yönündeki baskıyı nasıl artırır? daha önemsiz bir meseleyle ilgili baskı, çok daha önemli bir konuda tavize nasıl yol açar?

gerçekte ukrayna krizinin, türkiye'nin de aralarında bulunduğu başka kaynaklardan gaz tedariğini sağlama alma konusunda ab üzerindeki baskıyı artırması kuvvetle muhtemel. suriye uzmanı aron lund, amerikan düşünce kuruluşlarından carnegie endowment için 3 mart 2014 günü kaleme aldığı "ukrayna çatışması ve suriye" başlıklı makalesinde, bu olasılığı şöyle özetliyor: "uzun vadeli etkiler, başlıca iki gaz üreticisi katar ve iran'a kadar hissedilecektir. ve elbette hem türkiye, hem katar, hem de iran, suriye'deki savaşa derinlemesine girmiş durumda."

bu, akla yatkın bir argüman olsa da, moskova'yı suriye konusunda daha da uzlaşmaz kılacaktır. enerji, moskova'nın avrupa karşısındaki en etkili kozu ve dolayısıyla kremlin, avrupa kıtasına yönelik enerji arzında elinde tuttuğu tekeli baltalamaya yönelik her türlü girişimi önlemek için ne gerekiyorsa yapacaktır.

bundan ötürü; avrupalılar moskova'nın enerji şantajından kurtulmak için çabaladıkça, ruslar da bunun olmasını engellemeye çalışacaktır. ki buna suriye'de esed rejimine verilen desteği artırmak da dahil. böylesi bir ortamda ukrayna krizi, suriye'de ters bir etki yaratmaktan, yani moskova'nın duruşunu pekiştirmekten öteye gitmeyecektir.

bu da lund'un, (makalenin orijinal ingilizce metni) "moskova, brüksel, berlin ve washington'daki liderler, suriye'deki siyasi avantajlarını, gerçekten önemli olduklarını düşündükleri bir yerde - şu noktada ukrayna'da - taviz elde etmek amacıyla bir pazarlık kozu olarak kullanabilecekler." yönündeki nihai yargısı, rusya ile batı arasındaki süregelen bilek güreşi bağlamında daha da alakasız kılıyor.

suriyeli akademisyen ve yazar dr. marwan kabalan, uluslararası ilişkiler alanında doktora derecesi sahibidir. kasım 2012'ye kadar suriye'nin başkenti şam'da bulunan kalamun üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler ve diplomasi fakültesi dekanı olarak görev yapan dr. kabalan, ingiltere'deki manchester üniversitesi'nde ve şam üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi'nde uluslararası siyaset teorisi dersi vermiştir. suriye ve orta doğu konulu pek çok kitap ve makale kaleme almıştır.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Marwan Kabalan

suriyeli akademisyen ve yazar dr. marwan kabalan, uluslararası ilişkiler alanında doktora derecesi sahibidir. kasım 2012'ye kadar suriye'nin başkenti şam'da bulunan kalamun üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler ve diplomasi fakültesi dekanı olarak görev yapan dr. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;