Görüş

Ortadoğu barışını örgütleme zamanı

Irak, Suriye ve Filistin meseleleri başta olmak üzere, Ortadoğu'da gerçek ve kalıcı barışa giden uzun ve karmaşık yol, planlı ve örgütlü hareket etmeyi gerektiriyor. Ancak Batı, bu konuda hemen harekete geçmezse durum daha da kontrolden çıkabilir.

Irak'ta Musul'un IŞİD örgütünün eline geçmesiyle başlayan kriz, tüm bölgeyi tehdit ediyor. [AFP/Getty]

bertolt brecht’in 'cesaret ana ve çocukları' adlı savaş karşıtı muhteşem oyununda, karakterlerden biri şöyle der: "barışın sorunu nedir biliyor musun? düzen olmaması".

oyun, 17. yüzyılın ilk yarısında avrupa'yı kasıp kavuran ve 1648-westphalia barışı ile sona eren otuz yıl savaşları sırasında geçer. protestanlar ile katolikler arasında bir din mücadelesi olarak başlayan savaş, hızla bir dönüşüm geçirerek, habsburglar ve kutsal roma imparatorluğu ile kardinal richelieu'nun fransa'sı başta olmak üzere, rakip ülke ve hanedanlar arasında uzun soluklu bir çatışmaya dönüştü.

o yüzden bugün bir cadı avı dalgasıyla mezopotamya ve batı asya'nın genelini etkisi altına alan sünni-şii çatışmasının, otuz yıl savaşları ile kıyaslanması sürpriz değil. zira tıpkı otuz yıl savaşları gibi günümüzün sünni-şii çatışması da çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine, salgın hastalıklara, ekonomik yıkıma ve toplumsal çalkantılara yol açmıştı.

aslında otuz yıl savaşları patlak vermeden yarım yüzyıl önce, barışın örgütlenmesine yönelik bir girişim kapsamında bir barış anlaşması yapılmıştı. kutsal roma imparatoru şarlken'in öncülüğünde hayata geçen 1555-augsburg barışı, bağımsız devletlerin hristiyanlığın hangi mezhebini benimseyeceklerine kendilerinin karar vermesi fikrine dayanıyordu. anlaşma bozulunca katliam başladı.

peki şu anda irak, suriye ve diğer yerlerdeki kanlı ve çalkantılı sürecin öncülü olan "örgütlü barış" neydi? yanıt, ne kadar geriye gittiğinize bağlı.

osmanlı parçalanırken, ortadoğu haritasını yeniden çizmeye soyunan batılı güçler, burada kendilerine tabi yeni rejim ve devletler kurdular.

by Chris Patten

osmanlı imparatorluğu (1918-birinci dünya savaşı sonunda) parçalanırken, bölge haritasını yeniden çizmeye soyunan batılı güçler, burada kendilerine tabi yeni rejim ve devletler kurmaya, nüfuz alanları oluşturmaya ve önemi gittikçe artan petrol kaynaklarına erişimlerini güvence altına almaya başladı.

ardından mağrip ve levant (yani bilâdü'ş-şâm) bölgelerindeki devletlerin tutumunu, israil'in filistin'e yönelik tavrı ve filistin'in yaşayabilir bir devlet olma iddiası hakkında diplomatik (veya başka) açıdan sorun çıkarıp çıkarmadıklarına göre değerlendirme şeklinde devamlı bir eğilim baş gösterdi.

diğer yandan, iran'da demokratik seçimle iş başına gelmiş başbakan muhammed musaddık'ın gizli bir operasyonla devrilmesinden tutun, irak'ta çeyrek milyon insanın ölümüne yol açan askeri operasyona varıncaya dek, çeşitli açık müdahaleler de oldu.

lakin batılı ülkeler, 2002 yılında birleşmiş milletler kalkınma programı (undp) tarafından hazırlanan bir raporda da belirtilen bölge gerçekleri ile yüzleşme konusunda isteksiz davrandı. raporu hazırlayan arap bilim adamları ve politika belirleyicileri tarafından otoriter hükümet yapısı, ekonomik zafiyet, yüksek işsizlik ile siyasetin aşırı derecede mezhepçi hale gelmesi arasındaki bağlantıya dikkat çekiyordu. bölgede siyaset diktatörleştikçe – hem işsiz kalan, hem de ifade özgürlüğünden mahrum bırakılan – gençler, büyük bir dinin saptırılmış haline, yani aşırılık ve şiddet yanlısı bir islamcılık anlayışına yöneldi.

ne yapılmalı?

işte bugün bulunduğumuz noktaya böyle geldik. şimdi "peki bu durumda ne yapmak lazım?" diye soruyoruz. sorunun yanıtı ise meşhur irlandalı çiftçi fıkrasındaki çiftçinin, kendisine yol tarifi soran birine "ben olsam buradan başlamazdım." demesindeki gibi bariz, ama bir o kadar da yetersiz.

ne yazık ki, bu, yakın geçmişin tekrar sahneye konmasını savunan abd eski başkan yardımcısı dick cheney gibilere karşı kullanılabilir bir karşı atak olsa da, esasen bir yanıt değil. öyle görünüyor ki, gerçekleri inkar eden amerikalı ve ingiliz neocon'lara göre, son dönemde yaşanan gelişmeler, irak'ta savaş yönünde kullandıkları tercihin savaş sürseydi büyük bir başarıya ulaşacağı şeklindeki görüşlerini doğruluyor.

fakat neoconlar tamamen yanlış da değiller. abd eski dışişleri bakanı condoleeza rice'ın haklı olarak ileri sürdüğü üzere, çok uzun bir süre 'demokrasi pahasına istikrar' peşinde koşan abd, sonunda 'ikisini de elde edemedi.'

rice'ın bu ifadesi, 2002 tarihli bm kalkınma programı raporunu kaleme alanların da aralarında yer aldığı kişilerin benimsediği, çoğulcu değerlere uzun vadelde bağlı kalmaya devam edilmesi yönünde kuvvetli bir argüman. batı, bu ilkelerin uygulanması konusunda tutarsız davrandı; zaman zaman bunları zorla empoze etmeye çalıştı (ve felakete yol açtı); söz konusu ilkeleri destekleme amaçlı para ve mekanizmaları etkili bir biçimde kullanamadı. avrupa birliği'nin (ab) akdeniz çevresindeki ticaret ve işbirliği anlaşmalarının berbat neticelerini buna örnek göstermek mümkün.

irak; abd ve türkiye'nin yardımıyla, kürtlerin, sünnilerin ve şiilerin isteklerine saygılı, federal bir devlet yapısına doğru yönlendirilmeli. 

by Chris Patten

batı, silahlı şii-sünni mücadelesinin ana sponsorları iran ve suudi arabistan'ın karşılıklı olarak anlaşmaya varmasını sağlamak için elindeki tüm diplomatik kaynakları kullanmalı. kendi bölgelerinin yangın yerine dönmesi, ne iranlıların ne de suudilerin lehine olacağı ortada. her iki ülke de aralarındaki ilişkiyi onarmaya başlamalı ki, (son dönemde sekteye uğrayan) böylesi bir süreç, mayıs 2014'te gerçek bir ihtimal gibi görünüyordu.

irak; abd ve türkiye'nin yardımıyla, kürtlerin, sünnilerin ve şiilerin isteklerine saygılı, federal bir devlet yapısına doğru yönlendirilmeli. suriye'de devlet başkanı beşşar esed hâlâ koltuğunda oturmakla beraber gücünü koruduğunu söylemek güç. esed'e bağlı ordu muhtemelen galip durumda ama çatışmalar sürüyor. romalı tarihçi tacitus'un, "bir çöl yaratıp adına da barış diyorlar." sözü, muhtemelen suriye'deki mevcut durumu en iyi anlatan ifade olabilir.

dış unsurların etkili bir askeri müdahale olasılığını değerlendirmesi için artık çok geç. ancak bm güvenlik konseyi'nin desteğiyle, dünya çapındaki insani gayretler daha yoğun ve hedef odaklı hale getirilmeli ki, muhtaç durumdaki 11 milyon suriyeli mülteciye daha fazla yardım edilebilsin.

son olarak, çözüme kavuşturulamayan israil-filistin çatışmasının bitmeyen zehirleyiciliğini de göz ardı etmemeliyiz. zira bu sorun, siyasi aşırıcılığı beslemeye devam ederken, batı'nın insan haklarına bağlılığı konusunda da ciddi soru işaretleri yaratıyor.

bölge dışındaki ülkelere düşen bir diğer görev de, gençleri, islam adına iç savaşa gitmekten caydırmak. kendi ülkem britanya'da da böyle bir sorun var. bell ki, bu gençlerin ailelerini britanya'ya getiren değerleri, bazı toplumlara iyi bir şekilde anlatıp benimsemelerini sağlayamamışız.

gerçek ve kalıcı barışın yolu uzun ve karmaşık. mutlaka planlar yapılması gerekiyor ki, bunların hayata geçirilmesi yıllar alacaktır. eğer hemen işe koyulmazsak, siyaset ve dinin körüklediği bu yangın her yere yayılacak; alevler içinde kalan tek yer de ninova olmayacak.

chris patten, britanya'nın hong kong'taki son genel valisi ve avrupa birliği eski dış ilişkiler komiseri. patten halen oxford üniversitesi rektörü olarak görev yapıyor.

bu makalenin ilk nüshası project syndicate tarafından yayımlanmıştır

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Chris Patten

britanya'nın hong kong'taki son genel valisi ve avrupa birliği eski dış ilişkiler komiseri. patten halen oxford üniversitesi rektörü olarak görev yapıyor.   Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;